KONU 15- Adli Bilişim ve Elektronik Delil

  • Adli Bilişim
  • Adli Bilişim

Adli bilişim;  çeşitli dijital medyalar üzerinde , maddi gerçeği açığa çıkarmak amacıyla bilimsel tekniklerin kullanıldığı delil inceleme süreçlerini, hukuki ve etik sorumluluklarını  göz önünde bulundurarak ve  delilin bütünlüğünü koruyarak gerçekleştirilen inceleme süreçlerin bütününü ifade etmektedir. 

  • Adli Bilişim Aşamaları 

Adli bilişim aşamaları, genel olarak materyalleri toplama, delil toplama, analiz ve raporlama olmak üzere dört ana başlıkta değerlendirilmektedir.

  • Adli Bilişim İncelemesi Yapabilecek Kişiler

Adli bilişim incelemeleri ancak adli bilişim uzmanları tarafından yapılabilir. Adli bilişim uzmanlığı için ise bu alanda eğitim alınması gerekir. Genellikle bu uzmanlık eğitimleri, hukukçular, polisler, jandarmalar,  mühendisler (bilgisayar, elektrik-elektronik, yazılım)  bilirkişiler,  bilgisayar teknikeri ve teknisyenleri katılım sağlar.

  • Adli Bilişim ile Verileri Kurtarma 

Adli analiz araçları veri kaybı yaşanan hard diskten veri kurtarmak amacıyla kullanılmaktadır. Bu araçlar hard diski veya hard diskin imajını birçok farklı işletim sistemini kullanarak analiz edebilirler.

Uluslararası düzeyde kabul gören adli yazılım araçları  olarak  Forensic Toolkit, Forensic Explorer, Magnet Axiom, Encase, X-Ways Forensics, Autopsy vb. adli bilişim yazılımları kullanılmaktadır. 

  • Soruşturma ve Kovuşturma Aşamalarında Adli Bilişim

Adli bilişim incelemeleri çoğunlukla adli kolluk biriminin işlemlerinde karşımıza çıkmaktadır. Adli bilişim işlemlerini yapabilmek elektronik delilleri elde edebilmek için , bilişim sistemlerine ve diğer cihazlara usulüne uygun şekilde el koyma, adli bilişim kurallarına uygun şekilde yedekleme yapmak, alınan yedekleri incelemek, mahkemeye sunulacak şekilde rapor hazırlamak ve uygun şekilde paketlemek, taşımak ve saklamak gerekmektedir.Olay yerinde bulunan cihazlar kapatılmamalıdır ve uygun şekilde bir adli bilişim uzmanı tarafından yedeklenmeli ve incelemeye alınmalıdır. Herhangi bir materyal mahkemede kabul edilmediği sürece delil niteliği taşıyamayacağından dolayı da bu  adli bilişim süreci usule uygun gerçekleştirilmelidir. Nitekim adli bilişim, kimi zaman kovuşturmaya konu olayın çözümünde tek delil niteliğindeki bir elektronik verinin herhangi bir zarara uğramaksızın delil bütünlüğü gözetilerek  mahkeme önüne getirilmesi fonksiyonunu üstlenmektedir.

  1. Özel Adli Bilişim Hizmetleri

Adli bilişim uzmanlarından özel olarak hizmet almak da mümkündür. Bu hizmetler;

  • Bilgisayar incelemeleri,veri kurtarma ve veri silme hizmetleri
  • Flash disk, hafıza kartı, veri kurtarma ve veri silme hizmetleri
  • CD-DVD-Bluray incelemesi ve çözümü
  • Cep telefonu ve tablet incelemeleri 
  • Görüntü kaydı, analizi ve çözümü, fotoğraf karşılaştırmalı kişi tespiti,
  • Ses kaydı analizi ve çözümü, ses karşılaştırmalı kişi tespiti,
  • GPS,BAZ,CGNAT,HTS incelemeleri,
  • Fikri ve sınai haklar kanunu çerçevesinde yazılım sahtekarlığı tespiti,
  • Bilişim suçlarına ilişkin adli bilişim hizmetleri ve tespiti 

Web sitesi, E-posta, E-mail incelenmesi ve tespiti.

  • Hukuk Yargılamasında Elektronik Deliller

Hukuk Muhakemesi Kanunu’nda (“HMK”)199. madde uyarınca, Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir. 

Hukuk Muhakemesi Kanunu’nda (“HMK”) deliller, kesin ve takdiri deliller olmak üzere ikiye ayrılmıştır:

  • Kesin Deliller

İkrar (HMK Madde 188: Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.) Doktrindeki bazı görüşlere göre ise ikrar kesin delil niteliğinde olmayıp, ispat gereğini ortadan kaldıran tek taraflı bir usul işlemidir.

Kesin Hüküm (HMK Madde 303: Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.)

Senet (HMK Madde 205: Mahkeme huzurunda ikrar olunan veya mahkemece inkâr edenden sadır olduğu kabul edilen adi senetler, aksi ispat edilmedikçe kesin delil sayılırlar. Usulüne göre güvenli elektronik imza ile oluşturulan elektronik veriler, senet hükmündedir. )

Yemin (HMK Madde 229: Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır.(2) Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır.)

  • Takdiri Deliller

Tanık (HMK 240: Davada taraf olmayan kişiler tanık olarak gösterilebilir. )

Bilirkişi (HMK 266: Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. 

Keşif (HMK 288: Hâkim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına karar verebilir. Hâkim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur.)

  • Senetle İspat Zorunluluğu ve Delil Başlangıcı

HMK Madde 200 uyarınca,

(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.

(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.

HMK Madde 202 uyarınca;

 (1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.

(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.

  • Yargıtay 13. Hukuk Dai̇resi̇ E. 2018/406 K. 2018/7889 T. 12.7.2018

“Dava, harici satış sözleşmesi ile satışı yapılıp, bilahare tapu devri yapılan taşınmazın ödenmeyen bakiye bedelinin tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine dair olup, davalı taraf, görevli mahkemeye sunduğu 01.02.2017 havale tarihli dilekçesinde, davacının 07.04.2016 tarihli sosyal medya ( Facebook ) üzerinden gönderdiği mesajda “… bey daireyi satmışsın. 105 bin lira verdin halen bana 5 bin lira borcun var. Ödemezsen elimdeki evrağı avukata verecem. Telefonum 0532 … ” şeklinde mesaj gönderdiğini bildirmiş, dilekçesinin ekinde de anılan mesaj içeriklerini dosyaya sunmuştur. Dosya kapsamından, gerek ilk derece mahkemesince, gerekse istinaf mahkemesince sunulan bu mesajlar üzerinde durulmadığı, diğer deliller kapsamında dosyanın ele alınıp sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır. 6100 Sayılı HMK’nun 199.maddesinde belge kavramı ”Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film,görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” şeklinde düzenlenmiştir.Bu halde davacı yanca delil olarak dayanılan facebook kayıtlarının 6100 Sayılı HMK’nun 199. maddesi anlamında belge niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. HMK’nun 202.maddesinde de ( 1 )Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. ( 2 ) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.”şeklinde düzenleme getirilerek bu tür belgeler delil başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Davalı delil olarak davacı tarafından internet ortamından gönderilen mesajlara da dayandığından, az yukarda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Kabule göre de, bir temerrüt ihtarı olmadığı halde, takip dosyasına konu işlemiş faiz alacağı yönünden kabul kararı verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalının bu yöne dair temyiz itirazlarının kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.”

  • Yargıtay 2. Hukuk Dai̇resi̇ E. 2013/19577 K. 2014/1926 T. 5.2.2014

“Mahkemece; davacı tarafından dosyaya sunulan elektronik ortamdan elde edilen resimler ve elektronik ortamda ( sosyal paylaşım sitesi kullanılarak ) yapılan görüşmelere ilişkin çıktılar esas alınarak, kocanın güven sarsıcı davranışları sabit kabul edilmiş, buna bağlı olarak boşanma kararı verilmiştir.

Elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar, diğer delillerle desteklendikleri takdirde “delil” olarak hükme esas alınabilir. Bu veriler tek başına vakıaların ispatına yeterli değildir. Hükme esas alınan elektronik ortamdan elde edilen görüntülerdeki şahısların kocanın yakınları olduğu anlaşılmaktadır. “Facebook” isimli sosyal paylaşım sitesi kullanılarak kocanın, dayısıyla görüşmelerine ilişkin iletişim kayıtlarının da; davacının, sosyal paylaşım sitesinde kendisini “kocanın dayısı” yerine koymak suretiyle “dayısı ile koca” yazışıyormuş görüntüsü verilerek davacı tarafından oluşturulduğu, davacının da bunu kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde, sosyal paylaşım sitesi üzerinden yapılan görüşme kayıtları da vakıaların ispatında dikkate alınamaz ( HMK md. 189/2 ).”

  • Hukuka Aykırı Delil

Anayasa madde 38/6 uyarınca; “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.”

HMK Madde 189/2 uyarınca, Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.

  • Yargıtay 9. Hukuk Dai̇resi̇ E. 2016/15456 K. 2020/4319 T. 12.3.2020

“Davacı işçi iş sözleşmesinin işveren tarafından işyerinde kullandığı bilgisayarından facebook hesabına girilmek suretiyle sosyal medyada geçen yazışmaların hukuka aykırı şekilde elde edilmesine müteakip haklı neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinde bulunmuş mahkemece sosyal medya hesabı ile ilgili yazışma içeriklerinin HMK’nın 189. maddesine göre hukuka aykırı olarak elde edildiği gerekçesiyle hukuka aykırı delil kullanılarak yapılan feshin haklı nedene dayanmadığı kabul edilerek ihbar ve kıdem tazminatı hüküm altına alınmıştır.

Mahkemece sosyal medya hesabına ait yazışma içeriklerinin ne şekilde elde edildiğine dair deliller toplanmamış, facebook yazışmalarının getirtilmesi kararından vazgeçerek başkaca delil toplanmaksızın karar verilmiştir.

Temyiz dilekçesinde davacı işçinin şirket yöneticisi hakkında yaptığı şikayet üzerine özel hayatın gizliliğini ihlal etmek suçundan kamu davası açıldığı ve beraatine karar verildiği belirtilmiş bu yönde dosya numarası açıklanmıştır.

Mahkemece sözü edilen ceza dosyası getirtilmeli, aynı zamanda dosya kapsamında tarafların dayandıkları deliller toplanmak suretiyle feshe konu sosyal medya yazışmalarının davalı işveren tarafından hukuka aykırı şekilde elde edilip edilmediği tespit olunmak suretiyle davaya konu ihbar ve kıdem tazminatı yönünden bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”

  • Yargıtay 3. Hukuk Dai̇resi̇ E. 2016/14742 K. 2017/2577 T. 7.3.2017

Bir delilin mahkemece kabul edilmesi için, o delilin usulsüz ve hukuka aykırı olarak yaratılmamış olması ve hukuka aykırı biçimde elde edilmemesi şarttır. Yasak delilin kapsamına hukuka aykırı bir şekilde yaratılan deliller ile hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilen deliller girdiğinden artık bu kapsamda kabul edilen deliller hiç bir şekilde hukuka uygun ve meşru bir delil olarak kabulü olanaklı değildir.

Anılan ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2012 tarihli ve 2011/2-703 E-70 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

Somut olayda, toplanan delillerin birlikte değerlendirilmesinden; nafaka alacaklısı olan davalının, tanık olarak dinlenen şarkıcıya ait şarkının klip çekimi sebebiyle … isimli oyuncu ile birlikte yer aldığı çekim görüntülerinin, ( klibin yayınlanmasından vazgeçilmesi üzerine ) davacı nafaka yükümlüsü tarafından hukuka aykırı olarak elde edildiği sabittir.

Diğer taraftan, hukuka aykırı olarak elde edilen klip görüntülerinin, paylaşımlarının yapıldığı sosyal medya hesaplarının kendisine ait olduğu hususu da davalı tarafından kabul edilmediği gibi, davacı taraf sosyal medya hesaplarının ( Facebook/WhatsApp ) ve bu hesaplardaki paylaşımlarında davalı tarafından yapıldığı hususunu da ispatlayamamıştır.

Ayrıca, sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımların, ancak hesabın sahibi veya aynı paylaşım ortamında ( facebook/WhatsApp ) bulunan kişilerce delil olarak kullanımının mümkün olduğu düşünülebilecektir. Diğer bir anlatımla, sahte profil oluşturup paylaşımlarda bulunmak veya kişi profillerinde hesap sahibinin bilgisi, muvafakatı ve izni olmaksızın yapılan paylaşımların delil olarak sunulması halinde, bunların 6100 Sayılı HMK’nun 189/2. maddesi kapsamında hukuka aykırı delil kabul edilmesi gerekir.

Hal böyle olunca, mahkemece; davacı nafaka yükümlüsü tarafından sunulan delillerin bir bölümünün hukuka aykırı olarak elde edilmiş olduğu, diğer delillerin ise hukuka aykırı bir şekilde yaratılmış olduğu gözetilerek, dosya kapsamındaki diğer delillerle de ispat edilemeyen nafakanın kaldırılması davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

  • Yargıtay 4. Hukuk Dai̇resi̇ E. 2018/5125 K. 2019/1595 T. 20.3.2019

Somut olayda hüküm, tek ve belirleyici olarak hukuka aykırı olarak elde edildiği anlaşılan görüşme kayıtlarına dayandırılmıştır. Hâlbuki Cumhuriyet Başsavcılığı, yasal çerçevede verilmiş meşru bir dinleme kararına dayanmadığından yapılacak bir soruşturma ya da kovuşturma için değerlendirilebilecek yasal bir hukuki delil niteliği bulunmadığından bahisle davalı hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vermiştir. Dolayısıyla söz konusu delilin elde edildiği koşullar, onların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde ciddi şüphe doğurmaktadır. Bu nedenle, hukuka aykırı şekilde elde edilen görüşme kayıtlarının, tek ve belirleyici delil olarak kullanılması, yargılamanın hakkaniyetini zedelemektedir. İki kişi arasında özel olarak yapılan görüşmenin, hukuka aykırı bir biçimde kayıt altına alınması ve yine hukuka aykırı bir biçimde internet ortamında yayınlanması sonucu ortaya çıkan hukuka aykırılığın, yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder mahiyette olduğu açıktır.

Yukarıda açıklanan anayasal ve yasal düzenlemeler, yargı kararları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; bir davada ileri sürülebilecek her türlü delilin mutlaka hukuka uygun yollardan elde edilmiş olması, yargılama sırasında taraflarca sunulan delillerin elde ediliş biçiminin mahkeme tarafından re`sen göz önüne alınması ve delilin her ne surette olursa olsun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin tespit edilmesi hâlinde, diğer tarafça bir itiraz ileri sürülmese dahi mahkemece caiz olmadığına karar verilmesi gerekir.

Öte yandan, Anayasa’nın 20 ilâ 22. maddelerinde düzenlenen özel hayatın gizliliği ve korunmasına ilişkin temel hak ve özgürlükleri ihlal edebilecek usul ve araçlarla elde edilmiş deliller, ispat aracı olarak dikkate alındıkları takdirde, davalının özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı bakımından sorun teşkil edebilecektir. Aksi durum, hukuka aykırılığa mahkemece cevaz verilmesi ve yargılama makamlarının buna alet edilmesi anlamına gelir.

Şu durumda, davacının hukuka aykırı delile dayanarak hak elde etmesi mümkün olmadığından istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.”

  • Delil Tespiti ve Diğer Geçici Hukuki Korumalar
  • Delil tespitinin istenebileceği hâller

HMK Madde 400 uyarınca, 

(1)Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir.

(2) Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır.

  • Elektronik Delillerin Mahkemeye Sunulması

Bilişim ve internet teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte Mahkemelere ve Savcılıklara delil olarak, e-posta çıktıları, facebook, twitter, youtube, çıktıları, whatsapp görüşme kayıtları çıktıları gibi deliller sunulmaktadır.

Önceki yasayla benzer hükümleri taşıyan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Delillerin ikamesi başlıklı 318.maddesine göre taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar içinde bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Tarafların belgeleri ibrazı zorunluluğu başlıklı 219.maddesine göre Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. 

Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir.

Elektronik delillerin kaybolmaması için içeriklere ilişkin delil tespiti yaptırılabilir. Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır.

Taraflar, internet sitesi veya sosyal medya içeriğini, içeriğin niteliğinin buna uygun olması halinde Türk Noterler Birliğinin internet sitesinden e-tespit yöntemi ile de tespit ettirebilirler. https://portal.tnb.org.tr/Sayfalar/TespitHiz.aspx 

İşte yukarıda sözü edilen e-posta çıktıları, facebook, twitter, youtube, çıktıları, whatsapp görüşme kayıtları çıktıları da bu maddede belirtildiği gibi delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolabilecek yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimali dâhilindedir.

  • Ceza Mahkemesi Uygulamaları

Ceza Muhakemesi Kanunu (“CMK”) Madde 217 uyarınca; 

(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.

(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.

  • Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/5331 Esas 2015/6405 Karar

“Somut olayda, katılanlar vekilinin beyanı, sunduğu belgeler ve sanığın kaçamaklı beyanı göz önüne alındığında; bahse konu hakaret mesajlarının gönderildiği e-mail adresinin, sanığın önceki tarihte burs almak için doldurduğu ve imzasını taşıyan formda kullandığının anlaşılması karşısında; makulün üzerinde suç şüphesi bulunan sanık hakkında, her ne kadar soruşturma makamının zamanında talep etmemesinden dolayı e-posta sağlayıcısı şirketten, elektronik postanın ne zaman ve hangi IP numarasından geldiği, 60 günlük depolama süresi geçtiğinden dolayı silinmesinden bahisle öğrenilemese de; sanığın akrabaları, arkadaşları, sosyal ve iş çevresindeki kişilerin kim oldukları ile sanığın ilgi alanları araştırılarak, suça konu e-mail adresi üzerinden yapılan yazışmalar ve takip edilen alanlar araştırılarak, gerekirse bilirkişi raporu da aldırılmak ve tüm bu hususlar birlikte değerlendirilmek suretiyle; sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması BOZMAYI gerektirmiştir.”

  • Fruit of the poisonous tree – Zehirli ağacın meyvesi

Yasa dışı yollarla elde edilen kanıtları tanımlamak için kullanılan yasal bir terimdir.Terminolojinin mantığı şudur: Eğer delilin kaynağı (“ağaç”) veya delilin kendisi kusurluysa, ondan elde edilen herhangi bir şey (“meyve”) de bozulur.

Yerleşik Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere;

“Hukuk kurallarına aykırılık kavramı bir bütündür. Hukukun bir dalına veya bir kanuna aykırı sayılan bir husus diğer bir kanuna veya hukuka uygun sayılamaz. Hukukun uygulanmasında hukuka uygun olmayan bir şeyin üzerine meşru bir şey bina edilemez. Örneğin, yasak yöntemlerle alınan savunmada belirtilen adreste hukuka uygun bir arama yapılsa bile elde edilen deliller hukuka aykırı olacaktır. Buna “hukuka aykırı delillerin dolaylı etkisi, uzak etkisi” ya da “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” denilmektedir. Bu itibarla ikrar olarak kabul edilen bu itiraflar mahkûmiyet için geçerli ve yeterli değildir. Sanığın ifade, sorgu ve savunmasının alındığı aşamalarda hukuk kurallarına uyulmadan yapılan arama sonucu (suç eşyasının) bulunduğuna dair arama zabıtları önüne konulan ve böylece köşeye sıkıştırıldığını hisseden sanık bu baskı altında itirafta bulunmak zorunda kalabilir. Sanığın hissettiği bu baskı ve köşeye sıkışmışlık, CMUK’nın 135/a (CMK m. 148) maddesinde sayılan yasak yöntemler arasında bulunmamakla birlikte, hukuka aykırı arama ile elde edilen deliller bulunduğuna dair tutanağın kendisine her ifade alınışında gösterilmesinden kaynaklanmaktadır. Böylece sanıktan, hukuka aykırı elde edilmiş delil sayesinde itiraf-ikrar delili elde edilmiş, sanığın kendisini suçlaması sağlanmıştır. CMUK’nın 254/2. (CMK m. 148/3, 217/2) maddesi hükmüne göre bu itiraf hükme esas alınamaz.Arama işlemi Kanun’un öngördüğü usullere uygun olarak gerçekleştirilmemişse, bu yolla elde edilen delil hukuka aykırı olduğu gibi suçun maddi unsuru olan ancak hukuka aykırı olarak elde edilen bu deliller sanığın önüne konulup, buna karşı diyecekleri sorularak alınan savunmanın dış müdahaleler olmaksızın, özgür iradeye dayanılarak yapıldığı söylenemez. Nasıl ki sanığın talep etmesine veya yasal zorunluluk bulunmasına rağmen müdafii atanmadan ya da yasal hakları hatırlatılmadan alınan savunması hukuka aykırı olup, bu şekilde alınan savunmada suçun ikrar edilip edilmediğine bakılamaz. Aynı şekilde hukuka aykırı olarak elde edilip, “delil” olma özelliği bulunmamasına rağmen, suçun sübutuna en büyük delil olarak sanığa gösterilerek, buna dayalı olarak alınan savunmadaki “ikrar” özgür iradeye dayalı olmayacağından, değer atfedilmemelidir.Usulsüz olarak gerçekleştirilen arama ve el koyma işlemleri sonucunda elde edilen suçun konusu ve maddi unsuru olan eşya ele geçmeden yapılacak savunma ile suçun konusu eşyanın ele geçirilmesinden sonra yapılacak savunma aynı olacak mıydı? Cumhuriyet Savcısı veya Hâkim, hukuka aykırı olarak elde edildiğini belirterek, suça konu eşya ele geçmemiş gibi sanıktan savunma yapmasını isteselerdi sanık aynı şekilde suçunu ikrar edecek miydi? Suçun maddi unsuru ortada yokken ikrarda bulunulsa bile bu ikrar soyut kalacağından, mahkumiyete yeterli delil olarak kabul edilemez. CGK’nın 25.11.2014 tarih ve 2014/166-514 sayılı, 28.4.2015 tarih, 2013/464, 2015/132 sayılı Kararlarında da hukuka aykırı olarak yapıldığı kabul edilen aramada elde edilen maddi delil dışındaki başkaca maddi delillerle desteklenmeyen ikrara dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulamayacağı belirtilmiştir.Açıklanan pozitif hukuk normları ve CGK Kararları karşısında; “hukuka aykırı biçimde” elde edilen deliller hükme esas alınamaz. Bu husus, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan ve Anayasamıza da eklenen (m. 36) adil yargılanma hakkının gereğidir.”

  • Bilişim Ortamındaki Suçlarda Delil Toplamadaki Zorluklar

Bilişim Suçları Savcılıklarınca verilen takipsizlik kararlarında aşağıdaki hususlar belirtilmektedir;

“Facebook, Twitter, İnstagram, Hotmail, Skype, Youtube, Google, Yahoo gibi internet ortamında yaygın olarak kullanılan yer sağlayıcı firmaların merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunmaktadır.

Ülkemizde sanal ortamda işlenen suçların büyük çoğunluğu anılan yer sağlayıcılara ait internet siteleri kullanılarak işlenmektedir.Bilişim suçlarında şüphelinin kimlik bilgilerine ulaşmak için elektronik işlemlerin ana servis sağlayıcıları üzerinde tutulan ve “log file” olarak adlandırılan işlem

dosyasına ulaşılarak burada işlem yapan bilgisayarların kimlik dosyaları niteliğinde ki IP (internet protokol) numaralarından mümkün olmaktadır ve bu suçların soruşturulması için gerekli olan trafik bilgileri ceza istinabe yoluyla ABD adli makamlarından istenilmektedir.

Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Ceza İstinabe ve Tebligat Bürosunun 20/01/2015 tarihli yazısında; Uluslararası Adli Yardımlaşma konusunda Amerika Birleşik Devletleri Hukuk Sisteminde ve uygulamasında “Önemli suç / hafif suç” ayrımı bulunduğu diğer devletlerden gelen ceza istinabe taleblerini de kategorize ederek hafif suçlarla ilgili talepleri yerine getirmediği Amerika Birleşik Devletleri ceza mevzuatına göre facebook hesabının şifresi kırılarak hesabın ele geçirilmesi, hesabın duvarına çeşitli yazılar yazılması, fotoğraflar eklenmesi yine hesap üzerinden kişinin arkadaş çevresinden borç para, kontör vb. İstenmesi, hesap üzerinden kredi kartı bilgileri ele geçirilerek internet üzerinden harcama yapılması gibi suçları hafif katogoride kabul ettiği,gerek Facebook gibi internet ortamında ve gerekse gerçek ortamda işlenen bu tür suçlarla ilgili olarak anılan devletten ceza istinabe talebinde bulunulması durumunda taleplerin yerine getirilmediği,

Yukarıda açıklanan gerekçelere göre soruşturma ve delil toplama imkanının bulunmadığı anlaşıldığından,Kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA, karar verilmektedir.”

  • Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma

CMK Madde 134 uyarınca;

 (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir.Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde çıkarılan kopyalar ve çözümü yapılan metinler derhâl imha edilir. 

(2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.

(3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır.

(4) Üçüncü fıkraya göre alınan yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır. 

(5) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.

  • İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması

CMK Madde 135 uyarınca,

 (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir.

Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır. 

(2) Talepte bulunulurken hakkında bu madde uyarınca tedbir kararı verilecek hattın veya iletişim aracının sahibini ve biliniyorsa kullanıcısını gösterir belge veya rapor eklenir.

(3) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir. 

(4) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. 

Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.

  • Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi 

CMK Madde 139 uyarınca,

 (1) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi hâlinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu madde uyarınca yapılacak görevlendirmeye hâkim tarafından karar verilir.

(2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir. Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir.

(3) Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur. 

 Soruşturmacı, kovuşturma evresinde tanık olarak dinlenmesinin zorunlu olması halinde, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan veya ses ya da görüntüsü değiştirilerek özel ortamda dinlenir. Bu durumda 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 9 uncu maddesi hükmü kıyasen uygulanır.

(4) Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür.

(5) Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.

(6) Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz.  Suçla bağlantılı olmayan kişisel bilgiler derhâl yok edilir.

  • Teknik Araçlarla İzleme

CMK Madde 140 uyarınca,

 (1) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir

(2) Teknik araçlarla izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde kayıtlar derhâl imha edilir.

(3)  Teknik araçlarla izleme kararı en çok üç haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir hafta daha uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi hâlinde, hâkim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir haftadan fazla olmamak ve toplam dört haftayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.Teknik araçlarla izleme tedbiri ile birlikte gizli soruşturmacı görevlendirilmesi halinde bu fıkrada belirtilen süreler bir kat artırılarak uygulanır. 

(4) Elde edilen deliller, yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılamaz; ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı taktirde Cumhuriyet savcısının gözetiminde derhâl yok edilir.

(5) Bu madde hükümleri, kişinin konutunda uygulanamaz.

Bu ders notları ve tüm içeriği ile ilgili Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleriyle  korunan mali (İşleme, yayma, çoğaltma, temsil,  İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı) ve manevi fikri hakların tümü Avukat Öğretim Görevlisi Özge EVCİ ERALP’e aittir. Bu ders notları izinsiz çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve izin alınmadan kullanılamaz, internet sitelerinde yayınlanamaz. Özge Evci Eralp 2023-2024