1/12/2022 tarih ve 32030 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan aleni olmayan bir konuşmanın hukuka aykırı şekilde kayıt altına alınmasına yönelik şikayet üzerine yapılan soruşturmanın devletin pozitif yükümlülüklerine uygun yürütülmemesi nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 29/9/2022 tarihli ve 2018/16857 başvuru numaralı kararının içeriği, değinilen hukuki ilkeler ve tespitler aşağıda açıklandığı gibidir.

1.Anayasa Mahkemesi’nin Aleni Olmayan Konuşmanın Kayıt Altına Alınmasına İlişkin Kararının Özeti

Başvurucu; borç ilişkisiyle ilgili konuşmasının planlı şekilde ve suç kastıyla hareket edilerek aleni olmayan bir ortamda kayıt altına alındığını ve bu kaydın şüpheli olarak bulunduğu bir ceza soruşturması dosyasına sunulduğunu belirterek kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuş ve ilgili kişi hakkında kamu davası açılması talebinde bulunmuştur. Başsavcılık, ses kaydının başvurucunun rızası ve bilgisi dışında kayda alındığı iddiasıyla ilgili olarak özel hayatın gizliliğini ihlal ve kişiler arasındaki konuşmaların kayda alınması suçları kapsamında soruşturma başlatmıştır.

Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun özel hayat alanına dahil olan ve özel hayatının gizliliğini ihlal eden bir hususun konuşulmadığını, söz konusu görüşmenin kayda alınmasında ve soruşturmaya delil olarak sunulmasında kasıt unsurunun oluşmadığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

Başvurucunun karara karşı sunduğu itiraz dilekçesinde talep edilen delillerin toplanmadığını, ses kaydının aidiyetinin araştırılmadığını, ses kaydında kesinti ya da montaj olup olmadığına ilişkin tespit yapılmadığını, kendisinin ve ses kaydında isimleri geçen kişilerin ifadelerinin alınmadığını ileri sürmüş fakat itiraz talebi İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 27/3/2018 kararıyla reddedilmiştir. 

Başvurucu; etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün yerine getirilmediğini belirterek adil yargılanma, özel hayata saygı, kişisel verilerin korunmasını isteme ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Anayasa Mahkemesi yaptığı  değerlendirmede aşağıda sayılan ilkeleri göz önüne alarak incelemede bulunmuştur;

  • Başvuru, Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkının güvencelerinden olan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında değerlendirilmelidir.
  • Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı, kişinin insan onurunun korunmasının ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak, bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır.
  • Kişinin görüntüsü yanında sesi de kişisel veri mahiyetindedir. Aleni olmayacak şekilde yapılan konuşmalar kişinin özel hayatına dairdir. Söz konusu değerlere karşı her türlü saldırı karşısında korunmayı talep etme hakkı, özel hayata saygı ile onun daha özel güvencelerinden olan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamındadır.
  • Devletin pozitif yükümlülüğü, özel kişiler tarafından veri sahiplerinin kişisel verilerine Anayasa’daki güvencelere aykırı olarak müdahale edilmemesini sağlamaktır. Kamu makamlarının ve özellikle yargısal makamların özel kişilerin müdahaleleriyle ilgili uyuşmazlıklarda veri sahibinin kişisel verilerine söz konusu güvencelere aykırı müdahalede bulunup bulunmadığını gerektiği gibi incelemeleri ve bu incelemeyi uygun sonuçlara bağlamaları gerekir.
  • Her durumda soruşturmalar ya da yargılamalar neticesinde yargısal makamlarca ulaşılan sonuçların kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir.

3. Anayasa Mahkemesi kararında aşağıdaki konularda tespitlerde bulunmuştur:

  • Başvurucunun gizliliğinin korunacağı konusundaki haklı beklentisine dayalı olarak aleni olmayan bir ortamda diğer kişilerle yaptığı konuşmalarının onun rızasına aykırı olarak kullanılmasının özel hayatı kapsamında olan kişisel verilerine saldırı teşkil etmektedir.
  • Başsavcılık, başvurucunun rızasına aykırı olarak elde edilen ve kullanılan ses kaydının alınma usulünün başvurucunun temel haklarının korunması konusundaki haklı beklentisine aykırı olmadığına ilişkin olarak ikna edici bir yaklaşım ortaya koymamıştır.
  • Konuşmaların içeriğinin özel hayata ilişkin olup olmadığı bakımından değerlendirmeler yaparak sonuca gidilmesi ve aleni olmayan konuşmaların Anayasa’nın 20. maddesinin korunma alanının tamamen dışında tutulduğu anlamına gelecek şekilde gerekçeler oluşturulması anayasal güvencelerle bağdaşmamaktadır.

4. Anayasa Mahkemesi’nin İnceleme Sonucunda Aldığı Karar

Somut başvuruya konu olan süreçte verilen kararların başvurucunun kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçe içermediği, kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüğün getirdiği şartların somut olayda yerine getirilmediği anlaşıldığından Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

5. Sonuç

  • Aleni olmayan konuşmaların hukuka aykırı olarak kayıt altına alınması ve delil olarak sunulması söz konusu kayıtların Anayasa’nın 20. maddesinin korunma alanının tamamen dışında tutulduğu anlamına gelmemektedir.
  • Aleni olmayan konuşmalarda konuşma içeriğinin özel hayata ilişkin olup olmadığı bakımından değerlendirmeler yapılması suretiyle bu kayıtların delil niteliğinde olduğu sonucuna varılması anayasal güvencelerle bağdaşmamaktadır. 
  • Kişilerin gizliliklerinin korunacağı konusundaki haklı beklentilerine  dayalı olarak aleni olmayan bir ortamda diğer kişilerle yaptığı konuşmalarının rızalarına aykırı olarak kullanılması özel hayatı kapsamında olan kişisel verilerine saldırı teşkil etmektedir.
  • Kişilerin her türlü saldırı karşısında korunmayı talep etme hakkı, özel hayata saygı ile onun daha özel güvencelerinden olan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamındadır. 
  • Özel kişiler tarafından veri sahiplerinin kişisel verilerine Anayasa’daki güvencelere aykırı olarak müdahale edilmemesini sağlamak devletin pozitif yükümlülüğüdür. Kamu makamlarının ve özellikle yargısal makamların özel kişilerin müdahaleleriyle ilgili uyuşmazlıklarda veri sahibinin kişisel verilerine söz konusu güvencelere aykırı müdahalede bulunup bulunmadığını gerektiği gibi incelemeleri ve bu incelemeyi uygun sonuçlara bağlamaları gerekir.