Mahkemelere Bilgi Verme ve Müzekkerelere Cevap Verme Zorunluluğunun Ceza Mahkemeleri, Hakimlik ve Savcılıklar Açısından Değerlendirilmesi

  • Yasal Düzenleme ve Yaptırımlar

Mahkemelere bilgi verme ve müzekkerelere cevap verme zorunluluğununun öncelikli olarak mevcut mevzuat açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun (“CMK”) “Bilgi İsteme” başlıklı 332. maddesine göre;

“(1)Suçların soruşturma ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından yazılı olarak istenilen bilgilere on gün içinde cevap verilmesi zorunludur. Eğer bu süre içinde istenen bilgilerin verilmesi imkânsız ise, sebebi ve en geç hangi tarihte cevap verilebileceği aynı süre içinde bildirilir.”

(2)Bilgi istenen yazıda yukarıdaki fıkra hükmü ile buna aykırı hareket etmenin Türk Ceza Kanununun 257 nci maddesine aykırılık oluşturabileceği yazılır. Bu durumda haklarında kamu davasının açılması, izin veya karar alınmasına bağlı bulunan kişiler hakkında, yasama dokunulmazlığı saklı kalmak üzere, doğrudan soruşturma yapılır.”

Maddenin atfından hareketle  suçların soruşturulması ve kovuşturulması sırasında cumhuriyet savcısı, hakim veya Mahkeme tarafından bilgi istenmesi halinde Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesindeki “görevi kötüye kullanma suçu”nun oluşacağı belirtilmiştir. İlgili maddeye göre 

“(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereğince, mahkeme tarafından istenen bilgiye cevap vermeme durumunda “görevi kötüye kullanma suçunun” oluşabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:

  • Bilginin suçların soruşturma ve kovuşturması sırasında istenmesi
  • Bilginin hakim, cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından istenmesi
  • Bilginin yazılı olarak istenmesi
  • Bilgi istenen yazıda buna aykırı hareket etmenin Türk Ceza Kanununun 257 nci maddesine aykırılık oluşturabileceğini yazılı olması
  • Görevin gereklerine aykırı hareket etmek (1. fıkra), görevin gereklerini yapmakta ihmal ve gecikme göstermek (2. fıkra) suretiyle aşağıdakilerden birine veya bir kaçına neden olmak
    • kişilerin mağduriyetine neden olmak
    • kamunun zararına neden olmak
    • haksız bir menfaat sağlamak

Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2018/5-287 K. 2020/409 T. 8.10.2020 tarihinde “sanığın Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma işlemlerinde yol açtığı gecikmeye bağlı olarak hem adil yargılanma ilkesinin ve hak arama hürriyetinin ihlali sebebiyle şüphelinin ve şikâyetçinin mağduriyetine hem de soruşturma giderlerinin artmasına yol açmak suretiyle kamu zararına sebebiyet verdiği, bu nedenle eyleminin TCK’nın 257. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu” yönünde karar tesis ederek “kişilerin mağduriyeti” ve “kamu zararı” kavramlarını tanımlamıştır.

  • Bilgi Verme Zorunluluğu olan Kişilerin Kamu Görevlisi olup Olmaması Açısından Değerlendirilmesi

Türk Ceza Kanunu’nun (“TCK”) 257. maddesindeki “görevi kötüye kullanma suçu”nda suçun faili “kamu görevlisi” olarak belirlenmiştir.

“(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

İlgili maddeden yola çıkarak, Hakim, Cumhuriyet Savcısı veya Mahkemelerin bilgi istediği kurum ve kuruluşların kamu kurumu ve/veya kamu çalışanı olmaması durumunda görevi kötüye kullanma suçunun oluşup oluşmayacağı değerlendirilmelidir. Hakim, Cumhuriyet Savcısı veya Mahkemelerin bilgi istediği tarafların özel hukuk tüzel kişisi, memur, özel şirket çalışanı veya kamu görevlisi statüsü olmayan herhangi bir gerçek kişi olması gibi durumlarda ilgili maddenin uygulanıp uygulanmayacağı Yargıtay kararları ile açıklanmaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2018/5-287 K. 2020/409 T. 8.10.2020 tarihli kararında, özel şirket yazışmalarından sorumlu kişi, kamu görevlisi olmasa da, kendisinden belge istendiğinde kamusal bir görev olan yargı işleyişine katılması nedeniyle “kamu görevlisi sayılacağına ilişkin hüküm tesis etmiştir:

“….İletişim Hizmetleri A.Ş.’de adli yazışmalardan sorumlu sanığın esasen kamu görevlisi sıfatı bulunmamakla birlikte CMK’nın 332. maddesindeki özel düzenleme uyarınca suçların soruşturma ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından kendisinden yazılı olarak belge istendiğinde, tıpkı tanık ve bilirkişi görevlendirilmesinde olduğu gibi TCK’nın 6. maddesinde söz edildiği üzere kamusal bir faaliyet olan yargı görevinin işleyişine “herhangi bir surette” katıldığı ve bu anlamda kamu görevlisi sayıldığı, açıklanan sebeple bu yöndeki kabulün görevi kötüye kullanmanın özgü suç olma özelliği ile herhangi bir suretle çelişmediği ve “Suçta ve cezada kanunilik ilkesi” ile bağdaşmayan bir duruma neden olunmadığı, sanığın Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma işlemlerinde yol açtığı gecikmeye bağlı olarak hem adil yargılanma ilkesinin ve hak arama hürriyetinin ihlali sebebiyle şüphelinin ve şikâyetçinin mağduriyetine hem de soruşturma giderlerinin artmasına yol açmak suretiyle kamu zararına sebebiyet verdiği, bu nedenle eyleminin TCK’nın 257. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu, Kabahatler Kanunu’nun 15. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Bir fiil hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir. Ancak, suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanır.” şeklindeki hüküm nedeniyle de sanığa emre aykırı davranış kabahati nedeniyle yaptırım uygulanmasının mümkün olmadığı kabul edilmelidir.”

Mahkemelere Bilgi Verme ve Müzekkerelere Cevap Verme Zorunluluğunun Hukuk Mahkemeleri Açısından Değerlendirilmesi

  • Yasal Düzenleme 

Mahkemelere bilgi verme ve müzekkerelere cevap verme zorunluluğunun ceza mahkemeleri ve makamları değil de Hukuk Mahkemeleri tarafından ne şekilde uygulanacağına ilişkin hükümler Hukuk muhakemeleri Kanunu’nda (“HMK”) düzenlenmiştir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 216. maddesinin 2. fıkrasına göre:

‘’Belgenin aslını elinde bulunduran taraf, üçüncü kişi veya resmî makamlar, istenmesi hâlinde bunu mahkemeye vermek zorundadır.’’

Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 221’e göre;

“(1) Mahkeme, üçüncü kişi veya kurumun elinde bulunan bir belgenin taraflarca ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu olduğuna karar verirse, bu belgenin ibrazını emreder. 

(2) Belgeyi ibraz etmesine karar verilen herkes, elindeki belgeyi ibraz etmek; belgeyi ibraz edememesi hâlinde ise bunun sebebini delilleri ile birlikte açıklamak zorundadır. Mahkeme yapılan açıklamayı yeterli görmezse, bu kimseyi tanık olarak dinleyebilir. 

(3) Belgeyi ibraz zorunda olanlar, tanıklıktan çekinmeye ilişkin hükümlere göre, belgeyi ibrazdan veya bu konudaki tanıklıktan çekinebilirler. Belgeyi ibraz veya bu konuda tanıklık yapmak zorunda olanlar hakkında, tanıklara ilişkin hükümler uygulanır”

Mahkemeler tarafından istenen belgelerin ibrazına ilişkin hükümlerin yaptırımı konusunda “tanıklara ilişkin hükümler” uygulanacağından HMK madde 245’teki çağrıya uyma zorunluluğu hükümleri uygulanacaktır.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 245’e göre;

“(1) Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır.”

  • Hukuk Mahkemesine Cevap Vermemenin TCK Anlamında Suç Olup Olmadığının Değerlendirilmesi

Mahkemelere bilgi verme ve müzekkerelere cevap verme zorunluluğununda, Ceza soruşturma ve kovuşturmasında savcılık, hakim ve mahkemeye belge vermeyenler gibi Türk Ceza Kanunu 257. maddede düzenlenen görevi kötüye kullanma suçu oluşup oluşmayacağı önemli bir konudur. Ceza Muhakemeleri Kanunu 332. madde “Suçların soruşturma ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından yazılı olarak istenilen bilgilere” cevap vermemeyi düzenlemiş ve bu doğrultuda Türk Ceza Kanunu 257. maddeye atıf yapmıştır. Buradan yola çıkarak, TCK 257. maddede düzenlenen suçun, Hukuk Mahkemeleri tarafından istenen belgeler hakkında uygulanamayacağı sonucu çıkmaktadır.

Kabahatler Kanunu’nun  “Emre aykırı davranış” başlıklı 32. maddesine göre;

“(1) Yetkili makamlar tarafından adlî işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir. 

(2) Bu madde, ancak ilgili kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde uygulanabilir.”

Yargıtay 9. Ceza E. 2020/7200 K. 2021/2788 T. 2.6.2021 tarihli kararı aşağıdaki gibidir:

Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21/02/2013 tarih ve 2011/252 Esas sayılı dosyası üzerinden Tapu Sicil Müdürlüğüne 08/11/2012, 11/12/2012 ve 22/01/2013 tarihlerinde müzekkere yazıldığı, yazılan müzekkerelere cevap verilmemesi nedeniyle ilgili Tapu Sicil Müdürlüğüne 22/02/2013 tarihinde tekit yazısı yazıldığı, yazılan yazılarda istenilen bilgilerin gönderilmemesi halinde ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulacağı hususunun belirtilmesine rağmen yine de cevap verilmemesi şeklinde gerçekleşen eylemde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25/02/2020 tarih ve 2019/5-595 Esas 2021/58 Karar sayılı dosyasında belirtildiği üzere; CMK’nın 332. maddesinde Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından suçların soruşturma ve kovuşturması sırasında yazılı olarak istenilen bilgilere on günlük süre içerisinde cevap verilmemesi hâlinin TCK’nın 257. maddesine aykırılık oluşturabileceğine ilişkin düzenlenme, CMK’nın 332. maddesinin TBMM Adalet Komisyonuna sunulan teklif gerekçesindeki “suçların soruşturulması ve kovuşturulmasının etkin bir şekilde yürütülmesinin sağlanması amacıyla söz konusu önergenin verildiği” hususu, CMK’nın 332. maddesinin lafzı ve Kanun’un sistematiği, maddede belirtilen yazılı olarak istenilen bilgilere on gün içinde cevap vermeme sebebiyle görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesinin “Suçların soruşturması ve kovuşturması” sırasında mümkün olduğu belirtilirken, suçun oluşabilmesi için CMK’nın 332. maddesindeki biçimsel koşulların yanı sıra yollama yapılan TCK’nın 257. maddesindeki zarar, mağduriyet ve haksız menfaat gibi unsurların da oluşup oluşmadığı da aranacaktır. Salt, bilgi vermeme ya da yazı gereğini yerine getirmemenin, suçun oluşması için yeterli olmadığı gibi, ayrıca bilgi isteme yazısında, CMK’nın 332. madde hükmüne aykırı davranmanın TCK’nın 257. maddesine aykırılık oluşturabileceğinin de yazılmasının gerektiği belirtilmişir.

Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesince müzekkerede belirtilen ilgili şahıslar adına Kestel Kasabası’nda kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülkiyet kazanımı davası olup olmadığının araştırılarak, taşınmaz varsa tapu kaydı ile kadastro tutanaklarının gönderilmesinin talep edilmesi nedeniyle istenilen bilgilerin suçların soruşturması ve kovuşturması kapsamında olmadığı, Türk Ceza Kanunu’nun “Suçta ve cezada kanunilik ilkesi” başlıklı 2. maddesi uyarınca da kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilememesi ve ceza hukuku normlarının, sanığın zararına olarak, kıyas niteliğinde, genişletici biçimde yorumlanmasının kanunilik ilkesine ters düşecek olması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığa atılı eylemin ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu değil 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesinde düzenlenen emre aykırı davranış kabahatini oluşturduğu gözetilmeden 5326 Sayılı Kanun’un 17. maddesi uyarınca yargılamaya devamla sanık hakkında idari yaptırım kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca mahkemece idari yaptırım kararı verilebilecek ise de idari para cezasının miktarına göre aynı Kanun’un 20/2-c maddesinde yazılı soruşturma zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle kabahatli (sanık) hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 02/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Aynı yönde Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2014/10806 E. 2018/227  K. ve 29.01.2018 tarihli karar aşağıdaki gibidir:

“… İl İdare Kurulu Müdürü olan sanığın, … 2. Sulh Hukuk Mahkemesince yazılan müzekkerelere cevap vermemek suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu işlediğinden bahisle yapılan yargılama sonucunda beraatine karar verilmiş ise de,

5271 sayılı CMK’nın 332. maddesinde “suçların soruşturma ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkeme tarafından” istenilen bilgilere cevap verilmemesi halinin 5237 sayılı TCK`nın 257. maddesine aykırılık oluşturacağının öngörülmesi,

somut olayda bilgi isteyen makamın Hukuk Mahkemesi olması hususları nazara alındığında, sanığa yüklenen suçun oluşmayacağı,

ancak 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 15/3. maddesinin bir fiil hem kabahat, hem de suç olarak tanımlanmış ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabileceğini, suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanabileceğini öngördüğü,

sanığa isnat olunan eylemin müzekkerelere cevap vermemek suretiyle emre aykırı davranış niteliğinde bulunduğu ve anılan eylemin karşılığının 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 32. maddesinde düzenlendiği, bu maddede öngörülen idari para cezasının miktarına göre, suç tarihi ile inceleme günü arasında 5326 sayılı Yasanın 20/2-c maddesinde öngörülen 3 yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleştiği anlaşılmış ve

O yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan,

hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca bu hususta bir karar verilmesi mümkün olduğundan, gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5326 sayılı Kanunun 20. maddesi gereğince sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 29/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Mahkemelere Bilgi Verme ve Müzekkerelere Cevap Verme Zorunluluğunun Kişisel Verilerin Korunması Açısından Değerlendirilmesi

  • Kişisel Veri İşleme ilkeleri Açısından Değerlendirilmesi

Mahkemelere bilgi verme ve müzekkerelere cevap verme zorunluluğunun 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu “KVKK”  kapsamında ne şekile uygulanacağının öncelikli olarak 4. madde kapsamında değerlendirilmesi gerekir. KVKK 4. maddesinde kişisel veri işleme ilkeleri “Hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma b) Doğru ve gerektiğinde güncel olma c) Belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme ç) İşlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma d) İlgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme” şeklinde belirtilmiştir.

Mahkemeler, savcılık ve hakimlikler ile bilgi paylaşımının da bu ilkelere uygun yerine getirilmesi gerekecektir.

KVKK bir kararında;  “Mahkemece veri sorumlusundan ilgili kişi hakkında bazı kişisel verilerin talep edilmesi ve veri sorumlusunun gereğinden fazla kişisel veri aktarımında bulunmasının;

– Kanunun 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasında atıfta bulunulan Kanunun 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (ç) bendinde yer verilen hukuki yükümlülüğün yerine getirilmesi için zorunlu olması kapsamında değerlendirilemeyeceği,

– Kanunun 4 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendinde yer alan işlendikleri, amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma ilkesine aykırılık teşkil ettiği,

dikkate alınarak, Kurul tarafından Kanunun 12 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası çerçevesinde ilgili kişiye ait kişisel verilerin güvenliğini sağlayamayan veri sorumlusu hakkında Kanunun 18 inci maddesi uyarınca idari yaptırım uygulanmasına karar verilmiştir.”

Buradan yola çıkarak, Mahkemeler, Savcılık ve Hakimlikler ile müzekkereler aracılığı ile bilgi paylaşımının sadece istenen kişisel veriler ile sınırlı olması ve gereğinden fazla bilgi paylaşımı yapılmaması gerekmektedir.

  • Kişisel Veri Aktarım Şartları Açısından Değerlendirilmesi

Mahkemelere bilgi verme ve müzekkerelere cevap verme zorunluluğunun yerine getirilmesinde, KVKK’da yer alan diğer hükümlülüklere de uymak gereklidir. KVKK 5. maddesi uyarınca “kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez”. Aynı şekilde KVKK 6. maddesi uyarınca da “Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır.”

KVKK’nın aktarımı düzenleyen 8. maddesi uyarınca da, “Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın aktarılamaz.” Bu hükmün istisnası KVKK’nın 8. maddesinde “(2)Kişisel veriler; a) 5 inci maddenin ikinci fıkrasında, b) Yeterli önlemler alınmak kaydıyla, 6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında, belirtilen şartlardan birinin bulunması hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın aktarılabilir. (3) Kişisel verilerin aktarılmasına ilişkin diğer kanunlarda yer alan hükümler saklıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Hükmün atfı ile istisnaları değerlendirmek üzere KVKK 5. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan istisnalara bakıldığında, Mahkemeler, savcılık ve hakimlikler ile bilgi paylaşımının “kanunlarda öngörülmesi” ve “hukuki yükümlülüğünün yerine getirilmesi” kapsamında olduğu değerlendirilmektedir.

Ayrıca KVKK 8. madde de “Kişisel verilerin aktarılmasına ilişkin diğer kanunlarda yer alan hükümler saklıdır.” diyerek ilgili hükümlere atıfta bulunmuştur.

Bu kapsamda, Mahkemeler ile belge paylaşımına ilişkin HMK 221. madde ve Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme ile bilgi paylaşımına ilişkin CMK 332 maddesi KVKK 5. maddede belirtilen istisnalardaki “kanunlarda öngörülmesi” ve “hukuki yükümlülüğün yerine getirilmesi” kapsamında değerlendirilmelidir.

Özel nitelikli kişisel veriler açısından müzekkerelere cevap yükümlülüğünde ise, sağlık ve cinsel hayat dışındaki kişisel veriler için yine açık rızanın istisnası olan “kanunlarda öngörülme” hukuki nedenine, sağlık ve cinsel hayata ilişkin veriler için ise, “yetkili kurum ve kuruluşlara aktarım” hukuki nedenine dayanmanın mümkün olduğu değerlendirilmektedir.

Bilindiği üzere, işleme ve aktarım için açık rıza gerekmemesi, veri sorumlusunun aydınlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır. Her halükarda, veri sorumlusu, işlediği ve aktardığı verilere ilişkin olarak bilgisini paylaşacağı ilgili kişiyi KVKK 10. maddedeki şartlara uygun şekilde bilgilendirmeli ve aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirdikten sonra aktarımı ve bilgi paylaşımını yerine getirmelidir. 

  • KVKK İstisnaları Açısından Değerlendirilmesi

KVKK 28. madde “kanunun uygulanmayacağı halleri” belirlemiştir. Bunlardan biri de 28/1 maddede “Kişisel verilerin soruşturma, kovuşturma, yargılama veya infaz işlemlerine ilişkin olarak yargı makamları veya infaz mercileri tarafından işlenmesi” olarak belirlenmiştir. 

Mahkemelere bilgi verme ve müzekkerelere cevap verme zorunluluğunun bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilmeyeceği konusu da önem arzetmektedir. İlgili hüküm, soruşturma, kovuşturma, yargılama veya infaz makamlarının işleyeceği verilere ilişkin olmakla birlikte, bu makamların bilgi talep edeceği veri sorumlularının verileri işlemesi ve aktarması açısından uygulama alanı bulmamaktadır. İlgili veri sorumluları, yukarıda belirttiğimiz KVKK’daki ilke ve aktarım şartlarına uygun davranmaya devam etmelidir.

Konu ile ilgili daha fazla makaleye buradan ulaşabilirsiniz