Giriş

Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması

Çocuk pornografisi ile ilgili suçlar son zamanlarda artmış olup kolluk kuvvetlerinin uluslararası işbirlikleriyle de suçluların teknik takibi kolaylaşmıştır. Türk Ceza Kanunu’nun 226/3 maddesinde düzenlenen çocuk pornografisi ile ve TCKK 226/4 maddesinde düzenlenen doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlarla ilgili ceza mevzuatı ve uluslar arası düzenlemeler eşliğinde konu incelenmeye çalışılacaktır.
Çocuk pornografisi TCK’nun 226. maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen suçtur. Maddede pornografi ve çocuk pornografisi terimlerine yer verilmemişse de müstehcenlik suçu içerisinde düzenlenmiştir. Müstehcenlik kavramı daha geniş ve pornografi kavramını da içerisine alan bir anlama sahiptir. Ancak ‘çocuk pornografisi’ artık uluslar arası hukukta da kabul edilmiş bir terimdir. Ülkemizin de taraf olduğu Sözleşme ve Protokollerde söz konusu terim kullanılmaktadır.
Son yıllarda Türkiye de dahil olmak üzere bir çok ülkede çocuk pornosu veya çocuk pornografisi olarak nitelendirilen müstehcen içerikli fotoğraf veya videolarda ciddi bir artış gözlemlenmiştir.
Uygulamalarda görülen en büyük sorun bu türden çocuk pornosu veya çocuk pornografisi içerikli fotoğraf veya videolara bakan bunları izleyen, bilgisayarlarında veya diğer depolama araçlarında bunları saklayan kişilerin hukuken cezai sorumlu olup olmadıkları yönündedir.
Özellikle son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlar Dairesi Başkanlığı’nın Bilişim Yolu ile Çocuğun Cinsel İstismarı/NCMEC konulu yazılarıyla NCMEC (National Center for Missing & Exploited Children) ABD Ulusal Kayıp ve Sömürülen Çocuklar Merkezi (NCMEC) üye servis sağlayıcılarının facebook, twitter gibi bildirdiği çocuk pornografisi yüklemelerini düzenli olarak raporladığı, Çocuğun Cinsel İstismarı konulu CyberTipline (Çocuk İstismarı Raporlama Sistemi) raporuna istinaden gönderilen IP (İnternet Protokol) Numarası ve diğer veriler üzerinden yapılan inceleme ve tespit sonrasında belirlenen kişinin ev veya işyerinde arama yapılarak bilgisayar,cd-rom,hardisk,flashdisk,hafıza kartı gibi materyaller üzerinde inceleme yapıldığı gözlemlenmektedir.
Her olay için somut farklılıklar gözetileceğini belirtmekle birlikte aşağıdaki kanun maddeleri ve Yargıtay uygulamaları gereğince internette izlemek de dahil olmak üzere bilgisayar,cd-rom, hard disk, flash disk, hafıza kartı gibi materyaller içerisinde çocuk pornosu veya çocuk pornografisi içerikli fotoğraf veya videoları ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Sorular

Müstehcenlik nedir?

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/603 E. , 2015/66 K. 24.03.2015 tarihli kararında da belirtildiği üzere Müstehcen kelimesi Arapça lisanında yer alan ‘Hücnet’ kelimesinden türeyerek Türkçeye geçmiş olup ‘Hücnet’ kelimesi sözlüklerde; ‘Soysuzluk, karışıklık, bayağılık, aşağılık, kötü davranış’ olarak tarif edilmektedir. Bu tarife bağlı olarak aynı sözlüklerde ‘müstehcen’ kelimesi; ‘Ayıp, terbiyesizce, iğrenç, açık saçık, edepsizcesine, edebe aykırı, yakışıksız’ olarak açıklanmaktadır.
Günümüzde çoğu ülkeler müstehcen malzemeleri yasaklayan kanunlar kabul etmiş ve ceza kanunlar aracılığıyla bir denetim sağlamaya çalışmıştır. Asıl konumuz TCK’nun 226. maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen suçtur. Maddede pornografi ve çocuk pornografisi terimlerine yer verilmemişse de müstehcenlik suçu içerisinde düzenlenmiştir. Müstehcenlik kavramı daha geniş ve pornografi kavramını da içerisine alan bir anlama sahiptir. Ancak ‘çocuk pornografisi‘ artık uluslar arası hukukta da kabul edilmiş bir terimdir. Ülkemizin de taraf olduğu Sözleşme ve Protokollerde söz konusu terim kullanılmaktadır.
Suçun konusu çocuğun kullanıldığı müstehcen üründür. Kanunda ‘Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan’ şeklinde ifade edilmiştir. TCK’nun 226. maddesinin 3. fıkrasında iki ayrı suç tanımına yer verilmiş olup bu husus fıkranın gerekçesinde de açıkça ifade edilmiştir;

Çocuk pornosu veya çocuk pornografisi içeren fotoğraf veya videoya bakmak suç mudur?

Son yıllarda Türkiye de dahil olmak üzere bir çok ülkede çocuk pornosu veya çocuk pornografisi olarak nitelendirilen müsthehcen içerikli fotoğraf veya videolarda ciddi bir artış gözlemlenmiştir.
Uygulamalarda görülen en büyük sorun bu türden çocuk pornosu veya çocuk pornografisi içerikli fotoğraf veya videolara bakan bunları izleyen, bilgisayarlarında veya diğer depolama araçlarında bunları saklayan kişilerin hukuken cezai sorumlu olup olmadıkları yönündedir.
Özellikle son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlar Dairesi Başkanlığı’nın Bilişim Yolu ile Çocuğun Cinsel İstismarı/NCMEC konulu yazılarıyla NCMEC (National Center for Missing & Exploited Children) ABD Ulusal Kayıp ve Sömürülen Çocuklar Merkezi (NCMEC) üye servis sağlayıcılarının facebook, twitter gibi bildirdiği çocuk pornografisi yüklemelerini düzenli olarak raporladığı, Çocuğun Cinsel İstismarı konulu CyberTipline (Çocuk İstismarı Raporlama Sistemi) raporuna istinaden gönderilen IP (İnternet Protokol) Numarası ve diğer veriler üzerinden yapılan inceleme ve tespit sonrasında belirlenen kişinin ev veya işyerinde arama yapılarak bilgisayar,cd-rom,hardisk,flashdisk,hafıza kartı gibi materyaller üzerinde inceleme yapıldığı gözlemlenmektedir.
Her olay için somut farklılıklar gözetileceğini belirtmekle birlikte aşağıdaki kanun maddeleri ve Yargıtay uygulamaları gereğince internette izlemek de dahil olmak üzere bilgisayar,cd-rom, hardisk, flashdisk, hafıza kartı gibi materyaller içerisinde çocuk pornosu veya çocuk pornografisi içerikli fotoğraf veya videoları ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Erotik veya porno içeren fotoğraf veya videoya bakmak suç mudur?

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/603 E. , 2015/66 K. 24.03.2015 tarihli kararı.

Öncelikle müstehcenlik kelimesi üzerinde durulmasında yarar vardır. Müstehcen kelimesi Arapça lisanında yer alan ‘Hücnet’ kelimesinden türeyerek Türkçeye geçmiş olup ‘Hücnet’ kelimesi sözlüklerde; ‘Soysuzluk, karışıklık, bayağılık, aşağılık, kötü davranış’ olarak tarif edilmektedir. Bu tarife bağlı olarak aynı sözlüklerde ‘müstehcen’ kelimesi; ‘Ayıp, terbiyesizce, iğrenç, açık saçık, edepsizcesine, edebe aykırı, yakışıksız’ olarak açıklanmaktadır
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun müstehcenlik başlıklı 226.maddesi aşağıdaki gibidir.

Müstehcenlik
Madde 226- (1) a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,
b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,
c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,
d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren,
e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan,
f) Bu ürünlerin reklamını yapan,
Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4) Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(5) Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(6) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(7) Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.

 
Görüldüğü üzere Türk Ceza Kanununda erotik veya pornografik ögeler içeren fotoğraf veya videoların izlenmesi açıkça suç olarak düzenlenmemiş sadece TCK 226/3 kapsamında kalan çocuklara ilişkin müstehcen görüntülerle, TCK 226/4 kapsamında kalan Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin müstehcen görüntülere ilişkin bir yasaklama getirilmiştir.
Ancak uygulamada özellikle son tarihli Yargıtay uygulamalarında TCK 226/4 kapsamında ifade edilen “doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlar”ın hangi türden müstehcen görüntüleri içermesi gerektiği konusundaki belirlemeleri tartışma getirmiştir.
Doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranış tanımıyla ilgili olarak Yargıtay’ın son tarihli kararları uygulamada tartışma yaratmıştır.
Konuya ilişkin olarak http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20732955.asp 10.06.2012 tarihinde yayınlanan haber aşağıdaki gibidir;
“Yargıtay, anal ve oral seksi şiddet içeren ilişki (tecavüz, sado-mazo), hayvanlarla ilişki, ölülerle ilişki gibi ilişki türleriyle bir tuttu. Bu yorumunu kanundaki “doğal olmayan ilişki” ifadesine dayanarak yapan Yargıtay, evinde anal ve oral seks görüntüleri içeren CD bulundurana 1- 4 yıl arası hapis cezası verilmesini istedi.

Mevzuat

Türk Ceza Kanunu

 TÜRK CEZA KANUNU
Tanımlar
MADDE 6.  [1] Ceza kanunlarının uygulanmasında;
a) Vatandaş deyiminden; fiili işlediği sırada Türk vatandaşı olan kişi,
b) Çocuk deyiminden; henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi,
İnsanlığa karşı suçlar
MADDE 77.  [1] Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefî, ırkî veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plân doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:
a) Kasten öldürme.
b) Kasten yaralama.
c) İşkence, eziyet veya köleleştirme.
d) Kişi hürriyetinden yoksun kılma.
e) Bilimsel deneylere tâbi kılma.
f) Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı.
g) Zorla hamile bırakma.
h) Zorla fuhşa sevketme.
[2] Birinci fıkranın (a) bendindeki fiilin işlenmesi halinde, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer bentlerde tanımlanan fiillerin işlenmesi halinde ise, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Ancak, birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
[3] Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
[4] Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.(Ağır Ceza)
Çocukların cinsel istismarı
MADDE 103.  [1] Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
Anlaşılır. (Asliye Ceza)
[2] Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.(Ağır Ceza)
[3] (8.7.2005 T. 5377 sk değ.) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
[4] Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
[5] Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
[6] Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
[7] Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.(Ağır Ceza)
Reşit olmayanla cinsel ilişki
MADDE 104.  [1] Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Sulh Ceza)
[2] Fail mağdurdan beş yaştan daha büyük ise, şikâyet koşulu aranmaksızın, cezası iki kat artırılır.
Cinsel taciz
MADDE 105.  [1] Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına hükmolunur.
[2] (8.7.2005 T. 5377 sk değ.) Bu fiiller; hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz.(Sulh Ceza)
Müstehcenlik
MADDE 226.  [1] a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,
b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,
c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,
d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren,
e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan,
f) Bu ürünlerin reklamını yapan,
Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.(Sulh Ceza)
[2] Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(Asliye Ceza)
[3] Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (Asliye Ceza)
[4] Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(Asliye Ceza)
[5] Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (Asliye Ceza)
[6] Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
[7] Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.
Fuhuş
MADDE 227.  [1] Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.
[2] Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır.
[3] Fuhuş amacıyla ülkeye insan sokan veya insanların ülke dışına çıkmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre cezaya hükmolunur.
[4] Cebir veya tehdit kullanarak, hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk eden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.
[5] Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
[6] Bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
[7] Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
[8] Fuhşa sürüklenen kişi, tedavi veya terapiye tabi tutulur. (Asliye Ceza)
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun müstehcenlik başlıklı 226.maddesinin ilgili bölümü aşağıdaki gibidir.

TCK 226/3 (1.cümle)
Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
TCK 226/3 (2.cümle)
Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

1-Müstehcen görüntü yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması;
Burada üzerinde durulması gereken ilk önemli husus ‘üretmek’ terimidir. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre üretmek ekonomik bir etkinlik sonucu ürün elde etmek, oluşturmak, yaratmak, meydana getirmek anlamlarına gelmektedir. Örneğin çocuğun kullanıldığı müstehcen filmi çekmek, bir dergiye basım amacıyla fotoğrafını çekmek veya tap etmek bu meyanda kabul edilebilir. NND sözlükteki karşılığı ise doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, mahsul, bir oluşum, işlem ya da yapım sonucu elde edilen nesne olarak tarif edilmiştir. Diğer taraftan ‘kullanma’ kavramı üzerinde de durulmasında fayda vardır. Öğretide Prof. Dr. Veli Özer Özbek müstehcen ürünlerin üretilmesinde çocuğun kullanılması çocuğun cinsel istismar boyutuna ulaşmış hareketler olarak anlaşılması gerektiğini ancak Alman Ceza Kanunununda olduğu gibi kullanmak eyleminin çocuğun cinsel istismarı boyutuna ulaşmasının aranmadığını bununla birlikte çocuğun sadece bulunması bu suçun oluşması bakımından yeterli olmadığı eylemin kullanma boyutuna ulaşmasının da şart olduğunu ifade etmektedir.
Kanaatimizce de üretiminde çocuğun kullanıldığı bir ürünün TCK’nun 226 maddesinin 3. fıkrasındaki suçu oluşturabilmesi için çocuğa yönelik cinsel davranışlar içermesi ve cinsel arzuları tahrik etme amacına yönelik olması gerekir. Bu nedenle çocuğun müstehcen görüntüsünün çekilmesi kullanma olarak nitelendirilemez. Çocuğun rızasının bulunması da suçun oluşumuna etkili değildir. Her ne kadar cinsel istismar suçu bakımından 5237 sayılı TCK’nu 0-15 yaş grubundaki çocukların rızalarına itibar etmemiş, 16-18 yaş grubundaki çocuklara ise suçun oluşumu için cebir, tehdit veya hilenin varlığını aramakta ise de müstehcenlik suçu yönünden bunun bir önemi yoktur. Zira bu suç için korunan yarar toplum menfaatidir. Bu nedenle çocuğun kendi rızasıyla müstehcen görüntüsünü çekip kullanması suçun oluşumuna engel değildir.
Bu itibarla ‘kullanmadan’ söz edilebilmesi için yapılan eylemin cinsellik taşıması zorunludur. Ayrıca bu nitelikteki bir ürünün üretiminde çocuğun cinsel bir eylemi bizzat gerçekleştirmesi ya da eylemin çocuk üzerinde gerçekleştirilmesi şart olmayıp, çocuğun yer aldığı cinsel davranışları konu olan bir ürün bakımından da söz konusu eylem bir cinsel istismar niteliği taşıdığı sürece çocuğun ‘kullanıldığı’ kabul edilmelidir. (Doç. Dr. Veli Özer Özbek, Müstehcenlik Suçu shf. 127)
Diğer taraftan bu suçun oluşması için cinsel davranışın bizzat çocuğun kendisi tarafından gerçekleştirilmiş olması halinde de yeterli ise de kanun metni karşısında başka birisi tarafından yönlendirilmiş olması zorunludur.
2-Çocukların kullanıldığı müstehcen ürünleri ülkeye sokmak, çoğaltmak, satışa arz etmek, satmak, nakletmek, depolamak, ihraç etmek, bulundurmak, ya da başkalarının kullanımına sunmak;
Suç seçimlik hareketli olarak düzenlenmiştir. Bunlar;
A-Ülkeye sokmak; ithal etmek, yabancı bir ülkeden yurda getirilmesini ifade etmektedir. Ülkeye ne şekilde sokulduğunun bir önemi bulunmamakla birlikte internet ve benzer yolların kullanılması durumunda TCK’nun 226. maddenin beşinci fıkrası üzerinde durulmalıdır. Ayrıca failin ticari bir amaç güttüğü de değerlendirilmelidir.
B-Çoğaltmak; kopyalamak, sayı ve miktarını arttırmak anlamlarına gelmektedir. Ne kadar bir miktar arttırıldığında çoğaltmadan söz edileceği konusunda kanunda bir hüküm bulunmamakla birlikte kişisel kullanım olarak değerlendirilemeyecek bir miktar olması gerekir.
C-Satışa arz etmek;
D-Satmak;
E-Nakletmek;
F-Depolamak;
G-İhraç Etmek;
H-Başkalarının kullanımına sunmak; çocukların kullanıldığı müstehcen ürünü bir kimseye kullanması gayesiyle verme, gönderme veya bir şekilde kullanımına sunma anlamına gelmektedir. Kiralama ve ödünç verme durumunda da başkalarının kullanımına sunma söz konusudur.
I-Bulundurmak; hazır bulunmasını sağlamak, çocukların kullanıldığı müstehcen ürün üzerinde fiili egemenlik kurma olarak anlaşılabilir. Burada failin saikinin bir önemi yoktur.Bu nedenle ticari veya şahsi bir amaca yönelik olabilir. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 1.10.2007 gün ve 2007/9649 Esas, 2007/ 6954 sayılı kararında ‘Sanığın internet ortamında müstehcen vasıfta görüntüleri temin ettiğinin öğrenilmesi üzerine usulüne uygun arama ve elkoyma kararları doğrultusunda evinde ele geçirilen iki bilgisayara ait kayıtlar ile beş adet CD’nin incelenmesinde çocukpornografisi içerikli çok sayıda görüntüye rastlandığı, ülkemizin taraf olduğu Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 34/c maddesiyle ‘çocukların pornografik nitelikteki gösterilerde ve malzemede kullanılarak sömürülmesini önlemek amacıyla her türlü önlemi alma’, Uluslararası Çalışma Örgütünce kabul edilen 182 sayılı Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesinin 1 ve 3/b maddeleriyle ‘pornografik yayınların üretiminde veya pornografik gösterilerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunun yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını temin edecek ivedi ve etkin tedbirleri alma’, ayrıca Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve ÇocukPornografisi İle İlgili İhtiyari Protokolün 1, 2/c, 3/1, 3/1-c ve 3/3. maddeleriyle de, ‘ülke içinde veya ülke dışında veya ferdi veya örgütlü bir biçimde işlenmiş olup olmadığına bakılmaksızın çocuk pornografisinin üretimi, dağıtımı, yayılması, ithali, ihracı, sunumu, satışı veya kasıtlı zilyetliğini suç ve ceza yasalarının tam anlamıyla kapsamı içine girdiğini garanti etme ve fiillerin vahametini dikkate alan uygun cezalarla cezalandırılabilir suçlar haline getirme’ yi kabul ettiği, bu uluslararası yükümlülükler paralelinde düzenlenen 5237 sayılı TCK’nun 226/3.maddesinde çocukların kullanıldığı müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, ihracı veya başkalarının kullanımına sunulmasının yanında, bu ürünlere olan talebin azaltılmasının da çocuklara dolaylı koruma sağlayacağı düşünülerek, kasıtlı olarak yapılan kişisel amaçlı bulundurma ve depolamanın da suç sayıldığı, müstehcen görüntülerin miktarına, niteliğine ve oluşturulma biçimine göre uzun süre içerisinde ve kasten yapıldığı anlaşılan ‘çocuk pornografisine ilişkin çok sayıda görüntüyü bilgisayar sistemi vasıtasıyla temin edip bilgisayarına ve CD’ye sistematik biçimde depolama ve bulundurma’ fiilinin kişisel amaçlı dahi olsa 5237 sayılı TCK’nun 226/3. maddesine uyan suçu oluşturduğunun anlaşılması karşısında mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş, delillerle iddia ve savunma duruşma gözönünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün tebliğname gibi onanmasına’ denilerek sistematik olarak yapılan depolama ve bulundurma eylemi müstehcenlik suçu olarak kabul edilmiştir.
 

(3) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. ***
*** (3) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları, temsili çocuk görüntülerini veya çocuk gibi görünen kişileri kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 
24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kanunun 30 uncu maddesiyle, bu fıkrada yer alan “çocukları” ibaresi “çocukları, temsili çocuk görüntülerini veya çocuk gibi görünen kişileri” şeklinde değiştirilmiştir.

 
 

  1. MADDE GEREKÇESİ

MADDE 226 – Madde metninde, müstehcenlik ve çocukların bu tür zararlı yayınlara karşı korunmasına ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Normatif (değerlendirilebilir) bir unsur niteliğini taşıyan müstehcenlik kavramının içeriğinin belirlenmesinde, toplumda egemen olan değer ölçüleri ve yukarıdaki madde gerekçesinde hayasızca hareketler kavramına yönelik olarak yapılan açıklamalar, göz önünde bulundurulmalıdır.
Maddenin birinci fıkrasında müstehcenlikle ilgili çeşitli davranışlar, suç olarak tanımlanmıştır. Fıkranın (a) bendinde, bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin verilmesi ya da bunların içeriğinin gösterilmesi, okunması, okutulması veya dinletilmesi; (b) bendinde ise, bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösterilmesi, görülebilecek şekilde sergilenmesi, okunması, okutulması, söylenmesi veya söyletilmesi, suç olarak tanımlanmıştır.
Fıkranın (c) bendine göre, müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arzedilmesi, suç oluşturmaktadır. (d) bendine göre, bu ürünler, ancak, bunların satışına özgü alışveriş yerlerinde, erişkin kişilere satılabilir veya kiraya verilebilir. Bu itibarla, müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa veya kiraya arzedilmesi, satılması veya kiraya verilmesi, suç olarak tanımlanmıştır.
Fıkranın (e) ve (f) bentlerine göre; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak başkalarına verilmesi veya dağıtılması ya da reklamının yapılması, suç oluşturacaktır.
Seçimlik hareketler olan bu fiillerin işlenmesi suretiyle bir kazanç elde edilebileceği için, bu suçun karşılığında hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası da öngörülmüştür.
Maddenin ikinci fıkrasında, müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin basın ve yayın yolu ile yayınlanması veya yayınlanmasına aracılık edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
Üçüncü fıkrada, müstehcenliğe karşı çocukları korumaya yönelik iki ayrı suç tanımına yer verilmiştir. Bunlardan birincisi; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması suretiyle oluşmaktadır. İkinci suç ise, bu ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, ihracı, bulundurulması ya da başkalarının kullanımına sunulması fiillerinden birinin işlenmesiyle oluşmaktadır.
Dördüncü fıkraya göre; şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünlerin üretilmesi, ülkeye sokulması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, başkalarının kullanımına sunulması veya bulundurulması fiilleri suç oluşturmaktadır. Bu hükümle, belirtilen içerikte olan ürünler açısından mutlak bir yasak getirilmiştir.
Maddenin beşinci fıkrasına göre; üç ve dördüncü fıkralardaki suçların konusunu oluşturan ve müstehcenlik bakımından mutlak yasak kapsamına giren ürünlerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması, yayınlanmasına aracılık edilmesi ya da çocukların görmesinin, dinlemesinin veya okumasının sağlanması, ayrı bir suç oluşturmaktadır.
Son fıkrada ise, bu madde kapsamında tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı kabul edilmiştir.
 

  1. GÖREVLİ MAHKEME

Türk Ceza Kanunu’nun 226/1.maddesi için  Sulh Ceza Mahkemeleri, Türk Ceza Kanunu’nun 226/2-3-4-5 maddeleri için Asliye Ceza Mahkemeleri görevlidir.
Sulh Ceza Mahkemeleri kaldırıldığından tüm fıkralar için Asliye Ceza Mahkemeleri görevlidir.
 

*** 6545 Sayılı Kanun ile Kaldırılan Sulh Ceza Mahkemelerinin Derdest Dava Dosyalarına Bakıp Bakamayacaklarına İlişkin Duyuru
Bilindiği üzere; 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 28/06/2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anılan Kanunun 84 üncü maddesiyle 5320 sayılı Kanuna eklenen Geçici 6 ncı maddenin birinci fıkrasında “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Sulh Ceza Mahkemeleri kaldırılmıştır.” hükmü; üçüncü fıkrasındaki “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, Sulh Ceza Mahkemelerinde görülmekte olan dava dosyaları bir ay içinde yetkili Asliye Ceza Mahkemelerine devredilir.” hükmü ve yedinci fıkrasındaki “Sulh ceza hâkimlikleri faaliyete geçirilinceye kadar, sulh ceza mahkemelerinin görev alanına giren her türlü kararı vermeye kaldırılan sulh ceza mahkemeleri yetkilidir. Kaldırılan mahkemelerde bulunan ve kesinleşen dosyalara ait arşiv ve emanetler ile diğer evrak ve dokümanlar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenecek mahkeme veya mahkemelere ya da hâkimliklere devredilir ve müteakip işlem ve talepler bu mahkemelerce veya hâkimliklerce yerine getirilir veya karara bağlanır.” hükmü birlikte değerlendirilerek Adalet Bakanlığı tarafından Sulh Ceza Hâkimlikleri ve Asliye Ceza Mahkemelerinin kurulmasını müteakip Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Birinci Dairesi tarafından Sulh Ceza Mahkemelerinden devredilecek dosyaların Asliye Ceza Mahkemelerine tevziine ilişkin kriterler belirlenerek tüm teşkilata duyurulacağı belirtilmiştir.
Bu itibarla; Anılan Kanunun öngördüğü bir aylık süre içerisinde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Birinci Dairesi tarafından Sulh Ceza Mahkemelerinden devredilecek dosyaların Asliye Ceza Mahkemelerine tevziine ilişkin kriterler belirlenerek tüm teşkilata duyuruluncaya kadar Anılan Kanunun 84’üncü maddesinin yedinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca sulh ceza mahkemelerinin derdest dava dosyalarını devretmeyerek bu dosyalara (duruşma, keşif, karar verme, iddianamenin iadesi ve kabulü gibi her türlü iş ve işlem gibi) bakmaya devam etmelerinin uygun olacağı düşünülmektedir.
Bilgilerine rica olunur.
http://www.hsk.gov.tr/DuyuruOku/531_6545-sayili-kanun-ile-kaldirilan-sulh-ceza-mahkemelerinin-derdest-dava-dosyalarina-bakip-bakamayacak.aspx 

 

  1. ZAMANAŞIMI

226/1

Dava zaman aşımı süresi
sekiz yıl

Ceza zamanaşımı süresi
on yıl

 

226/2

sekiz yıl

on yıl

226/3

onbeş yıl

yirmi yıl

226/3

sekiz yıl

on yıl

226/4

sekiz yıl

on yıl

226/5

onbeş yıl

yirmi yıl

İNTERNET  ORTAMINDA   YAPILAN YAYINLARIN    DÜZENLENMESİ   VE BU YAYINLAR YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARLA MÜCADELE EDİLMESİ HAKKINDA KANUN

Eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı ve ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si 
MAD­DE 8 (1) İn­ter­net or­ta­mın­da ya­pı­lan ve içe­ri­ği aşa­ğı­da­ki suç­la­rı oluş­tur­du­ğu hu­su­sun­da ye­ter­li şüp­he se­be­bi bu­lu­nan ya­yın­lar­la il­gi­li ola­rak eri­şi­min en­gel­len­me­si­ne ka­rar ve­ri­lir:
a) 26/9/2004 ta­rih­li ve 5237 sa­yı­lı Türk Ce­za Ka­nu­nun­da yer alan;
1) İn­ti­ha­ra yön­len­dir­me (mad­de 84),
2) Ço­cuk­la­rın cin­sel is­tis­ma­rı (mad­de 103, bi­rin­ci fık­ra),
3) Uyuş­tu­ru­cu ve­ya uya­rı­cı mad­de kul­la­nıl­ma­sı­nı ko­lay­laş­tır­ma (mad­de 190),
4) Sağ­lık için teh­li­ke­li mad­de te­mi­ni (mad­de 194),
5) Müs­teh­cen­lik (mad­de 226),
6) Fu­huş (mad­de 227),
7) Ku­mar oy­nan­ma­sı için yer ve im­kân sağ­la­ma (mad­de 228),
suç­la­rı.
b) 25/7/1951 ta­rih­li ve 5816 sa­yı­lı Ata­türk Aley­hi­ne İş­le­nen Suç­lar Hak­kın­da Ka­nun­da yer alan suç­lar.
(2) Eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı, so­ruş­tur­ma ev­re­sin­de hâ­kim, ko­vuş­tur­ma ev­re­sin­de ise mah­ke­me ta­ra­fın­dan ve­ri­lir. So­ruş­tur­ma ev­re­sin­de, ge­cik­me­sin­de sa­kın­ca bu­lu­nan haller­de Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı ta­ra­fın­dan da eri­şi­min en­gel­len­me­si­ne ka­rar ve­ri­le­bi­lir. Bu du­rum­da Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı ka­ra­rı­nı yir­mi­dört sa­at için­de hâki­min ona­yı­na su­nar ve hâkim, ka­ra­rı­nı en geç yir­mi­dört sa­at için­de ve­rir. Bu sü­re için­de ka­ra­rın onay­lan­ma­ma­sı halin­de ted­bir, Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı ta­ra­fın­dan der­hal kal­dı­rı­lır. Ko­ru­ma ted­bi­ri ola­rak ve­ri­len eri­şi­min en­gel­len­me­si­ne iliş­kin ka­ra­ra 4/12/2004 ta­rih­li ve 5271 sa­yı­lı Ce­za Mu­ha­ke­me­si Ka­nu­nu hü­küm­le­ri­ne gö­re iti­raz edi­le­bi­lir.
(3) Hâ­kim, mah­ke­me ve­ya Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı ta­ra­fın­dan ve­ri­len eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı­nın bi­rer ör­ne­ği, ge­re­ği ya­pıl­mak üze­re Baş­kan­lı­ğa gön­de­ri­lir.
(4) İçe­ri­ği bi­rin­ci fık­ra­da be­lir­ti­len suç­la­rı oluş­tu­ran ya­yın­la­rın içe­rik ve­ya yer sağ­la­yı­cı­sı­nın yurt dı­şın­da bu­lun­ma­sı ha­lin­de ve­ya içe­rik ve­ya yer sağ­la­yı­cı­sı yurt için­de bu­lun­sa bi­le, içe­ri­ği bi­rin­ci fık­ra­nın (a) ben­di­nin (2) ve (5) nu­ma­ra­lı alt bent­le­rin­de ya­zı­lı suç­la­rı oluş­tu­ran ya­yın­la­ra iliş­kin ola­rak eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı re’sen Baş­kan­lık ta­ra­fın­dan ve­ri­lir.  Bu ka­rar, eri­şim sağ­la­yı­cı­sı­na bil­di­ri­le­rek ge­re­ği­nin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si is­te­nir.
(5) Eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı­nın ge­re­ği, der­hal ve en geç ka­ra­rın bil­di­ril­me­si anın­dan iti­ba­ren yir­mi­dört sa­at için­de ye­ri­ne ge­ti­ri­lir.
(6) Baş­kan­lık ta­ra­fın­dan ve­ri­len eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı­nın ko­nu­su­nu oluş­tu­ran ya­yı­nı ya­pan­la­rın kim­lik­le­ri­nin be­lir­len­me­si ha­lin­de, Baş­kan­lık ta­ra­fın­dan, Cum­hu­ri­yet baş­sav­cı­lı­ğı­na suç du­yu­ru­sun­da bu­lu­nu­lur.
(7) So­ruş­tur­ma so­nu­cun­da ko­vuş­tur­ma­ya yer ol­ma­dı­ğı ka­ra­rı ve­ril­me­si ha­lin­de, eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı ken­di­li­ğin­den hü­küm­süz ka­lır. Bu du­rum­da Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı, ko­vuş­tur­ma­ya yer ol­ma­dı­ğı ka­ra­rı­nın bir ör­ne­ği­ni Baş­kan­lı­ğa gön­de­rir.
(8) Ko­vuş­tur­ma ev­re­sin­de be­ra­at ka­ra­rı ve­ril­me­si ha­lin­de, eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı ken­di­li­ğin­den hü­küm­süz ka­lır. Bu du­rum­da mah­ke­me­ce be­ra­at ka­ra­rı­nın bir ör­ne­ği Baş­kan­lı­ğa gön­de­ri­lir.
(9) Ko­nu­su bi­rin­ci fık­ra­da sa­yı­lan suç­la­rı oluş­tu­ran içe­ri­ğin ya­yın­dan çı­ka­rıl­ma­sı ha­lin­de; eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı, so­ruş­tur­ma ev­re­sin­de Cum­hu­ri­yet sav­cı­sı, ko­vuş­tur­ma ev­re­sin­de mah­ke­me ta­ra­fın­dan kal­dı­rı­lır.
(10) Ko­ru­ma ted­bi­ri ola­rak ve­ri­len eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı­nın ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­tir­me­yen yer ve­ya eri­şim sağ­la­yı­cı­la­rı­nın so­rum­lu­la­rı, fi­il da­ha ağır ce­za­yı ge­rek­ti­ren baş­ka bir suç oluş­tur­ma­dı­ğı tak­dir­de, al­tı ay­dan iki yı­la ka­dar ha­pis ce­za­sı ile ce­za­lan­dı­rı­lır.
(11) İda­rî ted­bir ola­rak ve­ri­len eri­şi­min en­gel­len­me­si ka­ra­rı­nın ye­ri­ne ge­ti­ril­me­me­si ha­lin­de, Baş­kan­lık ta­ra­fın­dan eri­şim sağ­la­yı­cı­sı­na, on­bin Ye­ni Türk Li­ra­sın­dan yüz­bin Ye­ni Türk Li­ra­sı­na ka­dar ida­rî pa­ra ce­za­sı ve­ri­lir. İda­rî pa­ra ce­za­sı­nın ve­ril­di­ği an­dan iti­ba­ren yir­mi­dört sa­at için­de ka­ra­rın ye­ri­ne ge­ti­ril­me­me­si ha­lin­de ise Baş­kan­lı­ğın ta­le­bi üze­ri­ne Ku­rum ta­ra­fın­dan yet­ki­len­dir­me­nin ip­ta­li­ne ka­rar ve­ri­le­bi­lir.
(12) Bu Ka­nun­da ta­nım­la­nan ka­ba­hat­ler do­la­yı­sıy­la Baş­kan­lık ve­ya Ku­rum ta­ra­fın­dan ve­ri­len ida­rî pa­ra ce­za­la­rı­na iliş­kin ka­rar­la­ra kar­şı, 6/1/1982 ta­rih­li ve 2577 sa­yı­lı İda­rî Yar­gı­la­ma Usu­lü Ka­nu­nu hü­küm­le­ri­ne gö­re ka­nun yo­lu­na baş­vu­ru­la­bi­lir.
 

725 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri

BİRİNCİ FASIL : Cebren ırza geçen, küçükleri baştan çıkaran ve iffete taarruz edenler
Madde 426 – (DEĞİŞİK MADDE RGT: 12.03.1986 RG NO: 19045 KANUN NO: 3266/10)
Halkın ar ve haya duygularını inciten veya cinsi arzuları tahrik ve istismar eder nitelikte genel ahlaka aykırı;
1 – Her nevi kitap, gazete, risale, mecmua, varaka, makale, ilan, resim, tasvir, plak, afiş, pankart, televizyon ve teyp bantları, fotoğraf, sinema veya projeksiyon filmlerini veya diğer anlatım araç ve gereçleri ile eşyayı teşhir eden veya ettirenler, bilerek dağıtanlar, satanlar veya dağıttıran veya sattıranlar, veyahut ticaret veya dağıtım veya teşhir kastıyla tersim, tasvir, hak, imal veya tab veya teksir veya imla eden veya ettirenler yahut ithal veya ihraç veya Türkiye dahilinde bir mahalden diğer mahalle nakleden veya ettirenler ve bunlar üzerinde her ne suretle olursa olsun muamelede bulunanlar veya bunların ticaretini kolaylaştırmak maksadıyla bu fiilleri icra edenler veya bu kabil anlatım araç ve gereçlerini vasıtalı veya vasıtasız şekilde tedarik edenler veya tedarik ettirenler, tedarik edilebileceğini bildirenler veya tedarik edeceğini ilan edenler veya ilan ettirenler,
2 – Eser ve mevzuları tiyatro veya sinema veya radyo yahut televizyonlarda veyahut umumi mahallerde temsil eden veya ettirenler,
3 – Hitabeleri umuma açık yerlerde veya umumi mahallerde irad edenler, iki milyon liradan on milyon liraya kadar ağır para cezasıyle cezalandırılırlar.
(DEĞİŞİK FIKRA RGT: 26.05.1988 RG NO: 19823 KANUN NO: 3445/2)
Bu fiillerin 5680 sayılı Basın Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen mevkuteler vasıtasıyla işlenmesi halinde sahiplerine, mevkute bir aydan az süreli ise bir önceki ay ortalama fiili satış miktarının, aylık veya bir aydan fazla süreli ise bir önceki fiili satış miktarının toplam satış bedeli tutarının yüzde doksanı kadar ağır para cezası verilir. Ancak bu ceza otuzmilyon liradan az olamaz. Bu mevkutelerin sorumlu müdürlerine, sahiplerine verilecek cezanın yarısı uygulanır.
(EKLENMİŞ FIKRA RGT: 07.08.2003 RG NO: 25192 KANUN NO: 4963/3)
Bilim ve sanat eserleri ile edebi değere sahip olan eserler bu madde kapsamı dışındadır.
BİRİNCİ FASIL : Cebren ırza geçen, küçükleri baştan çıkaran ve iffete taarruz edenler
Madde 427 – (DEĞİŞİK MADDE RGT: 12.03.1986 RG NO: 19045 KANUN NO: 3266/11)
Neşir veya tevzi edilmek üzere, halkın ar veya haya duygularını inciten veya cinsi arzuları tahrik ve istismar eder nitelikte genel ahlaka aykırı kitap, makale, varaka ve ilan yazanlar ile bu kabil makale, yazı ve resimleri ihtiva eden gazete ve mecmua gibi mevkutelerin sahipleri ve mevkute tanımına girmeyen basılmış eserler yayınlatanları hakkında. 426 ncı maddedeki cezalara hükmolunur. Bu mevkutelerin sorumlu müdürleri hakkında ise bu cezanın yarısı uygulanır.
(DEĞİŞİK FIKRA RGT: 07.08.2003 RG NO: 25192 KANUN NO: 4963/4)
426 ncı madde ile bu maddede yazılı evrak ve eşya müsadere olunur.
BİRİNCİ FASIL : Cebren ırza geçen, küçükleri baştan çıkaran ve iffete taarruz edenler
Madde 428 – (DEĞİŞİK MADDE RGT: 12.03.1986 RG NO: 19045 KANUN NO: 3266/12)
Halkın ar ve haya duygularını inciten veya cinsi arzuları tahrik ve istismar eder nitelikte, genel ahlaka aykırı şarkıları alenen söyleyenler veya plakları, teyp bantlarını çalanlar veya umumi adaba aykırı veya bir şahıs veya bir heyetin, namus ve haysiyetini muhil beyanat ve sözlerle gazete, risale ve diğer evrak satanlar iki milyon liradan on milyon liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılırlar.
Bu madde ile 426 ve 427 nci maddelerdeki suçlardan doğan davalar en geç iki ay içinde sonuçlandırılır.
426 ve 427 nci maddeler ile bu maddedeki ağır para cezalarının tatbikinde,19 uncu maddedeki aşağı ve yukarı hadlerle ilgili hüküm uygulanmaz.
 

Uluslararası Mevzuat

Avrupa Konseyi Siber Suçlar sözleşmesi

 
Sanal Suçlar Sözleşmesi, bilgisayar suçlarını ve internet suçlarını gözeten ilk uluslararası sözleşmedir. Ulusal kanunların harmonisini sağlayarak, araştırma tekniklerini geliştirerek ve ülkeler arası kooperasyonu arttırarak bunu sağlamayı hedeflemektedir. Avrupa Konseyi tarafından Strazburg’da tasarlanmıştır ve Avrupa Konseyi izleyicisi statüsündeki Kanada, Japonya, Çin gibi ülkelerin de aktif katılımı sağlanmıştır.
Sözleşme ve açıklayıcı raporu Avrupa Konseyi bakanları tarafından 109. oturumda 8 Kasım 2001 tarihinde kabul edilmiştir. 23 Kasım 2001 tarihinde imzaya açılıp 1 Temmuz 2004 tarihinde yürürlülüğe girmiştir.
2 Eylül 2006 tarihi itibariyle 15 ülke imzalayıp sözleşmeyi kabul etmiş ve tasdik etmiştir. 28 ülke ise imzalamış fakat tasdik etmemiştir.
23 Ekim 2008 tarihinde Adalet Bakanlığı ve Türkiye Bilişim Derneği’nce, Abant Tabiat Parkı’nda Bulunan Büyük Abant Otel’de Düzenlenen Siber Suçlar Sözleşmesi konulu seminer sonucu olarak Siber Suç Sözleşmesi’nin bir an önce imzalanmasının Türkiye’nin diğer ülkelerle etkin bir biçimde işbirliği içinde olması için gerekli olduğunu sonucu basınla paylaşılmıştır.
20–22 Nisan 2010 tarihlerinde Kartepe’de düzenlenen 5651 no’lu kanunu ele alan çalıştaya çok çeşitli kollardan katılım sağlanmıştır. Sonuç olarak Kartepe Kriterleri yayınlanmış ve yorumlara açılmıştır. Çalıştayda Türkiye Cumhuriyet Savcısı N. T. internetin hiyerarşik olmayan yapısının zararlı içeriğe erişimi engelleme kararlarında yarattığı teknik ve hukuki sorunlara değinerek, sunucusu (server) Türkiye’de olmayan bir internet sitesine Türkiye’den bir ihtar ya da kapama verilemediğini sebebinin de Türkiye’nin uluslararası anlaşmalara tabi olmamasından kaynaklandığını belirtmiş ve çözüm olarak Avrupa Konseyi Sanal Suçlar Sözleşmesi’ni önermiştir.
10 Kasım 2010 tarihinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Avrupa Konseyi Sanal Suçlar Sözleşmesi’ni Strasbourg’da imzaladı. Sözleşmenin ek protokolüne ise imza atılmadı, ayrıca kişisel hakların korunması için gerekli olan ek düzenlemeler Türkiye’de henüz yapılmamıştı.
Kamuoyunda “Siber Suçlar Sözleşmesi” olarak bilinen Convention on Cybercrime ve Türkçeye “Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi” olarak çevrilen sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı 22 Nisan 2014 tarihinde TBMM’de Kabul Edilerek Yasalaşmıştı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dört uluslararası sözleşmeyi onaylayarak Resmi Gazete’de yayınlanmak üzere Başbakanlığa gönderdi.
Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre bu sözleşmeler arasında  “6533 sayılı “Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’ da vardı.
02 Mayıs 2014 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan yasanın 2.maddesine göre Bu kanunun yayım tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği belirtildiğinden SANAL ORTAMDA İŞLENEN SUÇLAR SÖZLEŞMESİ 02 Mayıs 2014 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. İç düzenlemelerin uyum sürecinin bu tarihten itibaren başlatılması gerekmektedir.
Turkey
10/11/2010 – Signature
29/09/2014 – Ratification
01/01/2015 – Entry into Force

KANUN
SANAL ORTAMDA İŞLENEN SUÇLAR SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININUYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUNKanun No. 6533                                                                                                         Kabul Tarihi: 22/4/2014MADDE 1 – (1) Hükümetimiz adına 10 Kasım 2010 tarihinde Strazburg’da imzalanan “Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesi”nin çekinceler ve beyanlar ile birlikte onaylanması uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
1/5/2014
 

Convention on Cybercrime Budapest, 23.XI.2001

Article 9 – Offences related to child pornography
1 Each Party shall adopt such legislative and other measures as may be necessary to establish
as criminal offences under its domestic law, when committed intentionally and without right,
the following conduct:
a producing child pornography for the purpose of its distribution through a computer
system;
b offering or making available child pornography through a computer system;
c distributing or transmitting child pornography through a computer system;
d procuring child pornography through a computer system for oneself or for another
person;
e possessing child pornography in a computer system or on a computer-data storage
medium.
2 For the purpose of paragraph 1 above, the term “child pornography” shall include
pornographic material that visually depicts:
a a minor engaged in sexually explicit conduct;
b a person appearing to be a minor engaged in sexually explicit conduct;
c realistic images representing a minor engaged in sexually explicit conduct.
3 For the purpose of paragraph 2 above, the term “minor” shall include all persons under
18 years of age. A Party may, however, require a lower age-limit, which shall be not less than
16 years.
4 Each Party may reserve the right not to apply, in whole or in part, paragraphs 1, subparagraphs
d and e, and 2, sub-paragraphs b and c.
Title 3 – Content-related offences
Offences related to child pornography (Article 9)
91. Article 9 on child pornography seeks to strengthen protective measures for children,
including their protection against sexual exploitation, by modernising criminal law provisions
to more effectively circumscribe the use of computer systems in the commission of sexual
offences against children.
92. This provision responds to the preoccupation of Heads of State and Government of the
Council of Europe, expressed at their 2nd summit (Strasbourg, 10 – 11 October 1997) in their
Action Plan (item III.4) and corresponds to an international trend that seeks to ban child
pornography, as evidenced by the recent adoption of the Optional Protocol to the UN
Convention on the rights of the child, on the sale of children, child prostitution and child
pornography and the recent European Commission initiative on combating sexual exploitation
of children and child pornography (COM2000/854).
93. This provision criminalises various aspects of the electronic production, possession and
distribution of child pornography. Most States already criminalise the traditional production
and physical distribution of child pornography, but with the ever-increasing use of the Internet
as the primary instrument for trading such material, it was strongly felt that specific provisions
in an international legal instrument were essential to combat this new form of sexual
exploitation and endangerment of children. It is widely believed that such material and on-line
practices, such as the exchange of ideas, fantasies and advice among paedophiles, play a
role in supporting, encouraging or facilitating sexual offences against children.
94. Paragraph 1(a) criminalises the production of child pornography for the purpose of
distribution through a computer system. This provision was felt necessary to combat the
dangers described above at their source.
95. Paragraph 1(b) criminalises the “offering” of child pornography through a computer
system. “Offering” is intended to cover soliciting others to obtain child pornography. It implies
that the person offering the material can actually provide it. “Making available” is intended to
cover the placing of child pornography on line for the use of others e.g. by means of creating
child pornography sites. This paragraph also intends to cover the creation or compilation of
hyperlinks to child pornography sites in order to facilitate access to child pornography.
96. Paragraph 1(c) criminalises the distribution or transmission of child pornography through a
computer system. “Distribution” is the active dissemination of the material. Sending child
pornography through a computer system to another person would be addressed by the
offence of ‘transmitting’ child pornography.
97. The term “procuring for oneself or for another” in paragraph 1(d) means actively obtaining
child pornography, e.g. by downloading it.
98. The possession of child pornography in a computer system or on a data carrier, such as a
diskette or CD-Rom, is criminalised in paragraph 1(e). The possession of child pornography
stimulates demand for such material. An effective way to curtail the production of child
pornography is to attach criminal consequences to the conduct of each participant in the
chain from production to possession.
99. The term “pornographic material” in paragraph 2 is governed by national standards
pertaining to the classification of materials as obscene, inconsistent with public morals or
similarly corrupt. Therefore, material having an artistic, medical, scientific or similar merit may
be considered not to be pornographic. The visual depiction includes data stored on computer
diskette or on other electronic means of storage, which are capable of conversion into a visual
image.
100. A ‘sexually explicit conduct’ covers at least real or simulated: a) sexual intercourse,
including genital-genital, oral-genital, anal-genital or oral-anal, between minors, or between an
adult and a minor, of the same or opposite sex; b) bestiality; c) masturbation; d) sadistic or
masochistic abuse in a sexual context; or e) lascivious exhibition of the genitals or the pubic
area of a minor. It is not relevant whether the conduct depicted is real or simulated.
101. The three types of material defined in paragraph 2 for the purposes of committing the
offences contained in paragraph 1 cover depictions of sexual abuse of a real child (2a),
pornographic images which depict a person appearing to be a minor engaged in sexually
explicit conduct (2b), and finally images, which, although “realistic”, do not in fact involve a
real child engaged in sexually explicit conduct (2c). This latter scenario includes pictures
which are altered, such as morphed images of natural persons, or even generated entirely by
the computer.
102. In the three cases covered by paragraph 2, the protected legal interests are slightly
different. Paragraph 2(a) focuses more directly on the protection against child abuse.
Paragraphs 2(b) and 2(c) aim at providing protection against behaviour that, while not
necessarily creating harm to the ‘child’ depicted in the material, as there might not be a real
child, might be used to encourage or seduce children into participating in such acts, and
hence form part of a subculture favouring child abuse.
103. The term “without right” does not exclude legal defences, excuses or similar relevant
principles that relieve a person of responsibility under specific circumstances. Accordingly, the
term “without right” allows a Party to take into account fundamental rights, such as freedom of
thought, expression and privacy. In addition, a Party may provide a defence in respect of
conduct related to “pornographic material” having an artistic, medical, scientific or similar
merit. In relation to paragraph 2(b), the reference to ‘without right’ could also allow, for
example, that a Party may provide that a person is relieved of criminal responsibility if it is
established that the person depicted is not a minor in the sense of this provision.
104. Paragraph 3 defines the term “minor” in relation to child pornography in general as all
persons under 18 years, in accordance with the definition of a “child” in the UN Convention on
the Rights of the Child (Article 1). It was considered an important policy matter to set a
uniform international standard regarding age. It should be noted that the age refers to the use
of (real or fictitious) children as sexual objects, and is separate from the age of consent for
sexual relations.
Nevertheless, recognising that certain States require a lower age-limit in national legislation
regarding child pornography, the last phrase of paragraph 3 allows Parties to require a
different age-limit, provided it is not less than 16 years.
105. This article lists different types of illicit acts related to child pornography which, as in
articles 2 – 8, Parties are obligated to criminalise if committed “intentionally.” Under this
standard, a person is not liable unless he has an intent to offer, make available, distribute,
transmit, produce or possess child pornography. Parties may adopt a more specific standard
(see, for example, applicable European Community law in relation to service provider liability),
in which case that standard would govern. For example, liability may be imposed if there is
“knowledge and control” over the information which is transmitted or stored. It is not sufficient,
for example, that a service provider served as a conduit for, or hosted a website or newsroom
containing such material, without the required intent under domestic law in the particular case.
Moreover, a service provider is not required to monitor conduct to avoid criminal liability.
106. Paragraph 4 permits Parties to make reservations regarding paragraph 1(d) and (e), and
paragraph 2(b) and (c). The right not to apply these sections of the provision may be made in
part or in whole. Any such reservation should be declared to the Secretary General of the
Council of Europe at the time of signature or when depositing the Party’s instruments of
ratification, acceptance, approval or accession, in accordance with Article 42.

Başlık 3 – İçerikle İlişkili Suçlar
Madde 9 – Çocuk Pornografisiyle İlişkili Suçlar

  1. Taraflardan her biri, aşağıdaki fiillerin, kasıtlı olarak yapıldığında kendi ulusal mevzuatı kapsamında cezaî bir suç olarak tanımlanması için gerekli olabilecek yasama işlemlerini ve diğer işlemleri yapacaktır:
    1. bir bilgisayar sistemi üzerinden dağıtmak amacıyla çocuk pornografisi üretmek;
    2. bir bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisi sunmak ya da çocuk pornografisine erişim sağlamak;
    3. bir bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisi dağıtmak ya da yaymak;
    4. kişinin, bir bilgisayar sistemi üzerinden kendisi ya da başkası için çocuk pornografisi temin etmesi;
    5. bir bilgisayar sisteminde ya da bilgisayar verilerinin saklandığı başka cihazlarda çocuk pornografisi bulundurmak
  2. Yukarıdaki paragraf 1’de geçen “çocuk pornografisi” terimi aşağıdakileri görsel anlamda teşhir eden pornografik malzemeler anlamına gelmektedir:
    1. Cinsel anlamda müstehcen bir eyleme reşit olmayan bir kişinin katılımı;
    2. Cinsel anlamda müstehcen bir eyleme reşit görünmeyen bir kişinin katılımı;
    3. Cinsel anlamda müstehcen bir eyleme reşit olmayan bir kişinin katılımını gösteren görüntüler;
  3. Yukarıdaki paragraf 1’de geçen “reşit olmayan kişi” terimi, 18 yaşından küçük kişiler anlamına gelmektedir. Ancak, Taraflardan herhangi biri, daha düşük bir yaş sınırı belirleyebilir. Söz konusu yaş sınırı 16’dan az olmayacaktır.
  4. Taraflardan her biri, paragraf 1(d) ve 1(e), ayrıca 2(b) ve 2(c)’yi kısmen uygulama ya da hiç uygulamama haklarını saklı tutar.

Başlık 3 – İçerikle ilişkili suçlar
Çocuk pornografisiyle ilişkili suçlar (Madde 9)

  1. Çocuk pornografisiyle ilgili olan Madde 9’da ceza hukuku hükümlerini, çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda bilgisayar sistemlerinin kullanımını daha iyi kapsayacak şekilde modernleştirerek, cinsel sömürüye karşı korunmaları da dahil olmak üzere çocuklarla ilgili koruyucu önlemler güçlendirilmeye çalışılmıştır.
  2. Bu hüküm, Avrupa Konseyi Devlet ve Hükümet Başkanlarının 2. zirvesinde (Strasbourg, 10 – 11 Ekim 1997) hazırlanan Eylem Planında (madde III.4) belirtilen kaygılara cevap olarak hazırlanmıştır ve çocuk hakları, çocukların satışı, çocuk fuhşu ve çocuk pornografisine ilişkin BM Konvansiyonunun Seçmeli Protokolünün kısa bir süre önce benimsenmesinde ve Avrupa Komisyonunun kısa bir süre önce başlattığı çocukların cinsel sömürüsü ve çocuk pornografisiyle mücadele girişiminde (COM2000/854) görülen çocuk pornografisini yasaklamaya yönelik uluslararası trendle de uyumludur.
  3. Bu hükümle çocuk pornografisinin elektronik üretimi, bulundurulması ve dağıtımının çeşitli yönleri suç olarak tanımlanmıştır. Çoğu Ülkenin çocuk pornografisinin geleneksel üretimini ve fiziksel dağıtımını suç olarak tanımlamış durumda olmasına rağmen, bu tür malzemelerin alışverişinde başlıca araç olarak İnternet’in kullanımının giderek artması karşısında çocukların bu yeni cinsel sömürü ve tehdit biçimine karşı savunulması için uluslararası hukuki bir araca spesifik hükümlerin yerleştirilmesinin temel önemde olduğu kuvvetle hissedilmiştir. Bu malzemelerin ve pedofillerin fikir, fantezi ve tavsiye değiş tokuşunda bulunmaları gibi online uygulamaların çocuklara karşı işlenen cinsel suçları desteklemekte, teşvik etmekte veya kolaylaştırmakta rol oynadığı, yaygın olarak paylaşılan bir görüştür.
  4. Paragraf 1(a)’da bir bilgisayar sistemi üzerinden dağıtılmak amacıyla çocuk pornografisi üretmek suç olarak tanımlanmıştır. Yukarıda tanımlanan tehlikelerle kaynağında mücadele etmek için bu hükmün gerekli olduğu düşünülmüştür.
  5. Paragraf 1(b)’de bir bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisi “sunmak” suç olarak tanımlanmıştır. “Sunmak” kelimesinin çocuk pornografisi elde etmek amacıyla başka kişilere başvurmayı da kapsaması amaçlanmıştır. Bu, malzemeyi sunan kişinin onu gerçekten sağlayabileceği anlamına gelmektedir. “Erişim sağlamak” ifadesinin, örneğin bir çocuk pornografisi sitesi oluşturarak, başkalarının kullanımı için çocuk pornografisini online erişime sunmayı kapsaması amaçlanmıştır. Bu paragrafta, çocuk pornografisine erişimi kolaylaştırmak için çocuk pornografisi sitelerine hyperlink’lerin yaratılması ve derlenmesinin de kapsanması amaçlanmaktadır.
  6. Paragraf 1(c)’de bir bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisi dağıtmak ve yaymak suç olarak tanımlanmıştır. “Dağıtım” malzemenin aktif olarak yayınlanmasıdır. Bir bilgisayar sistemi üzerinden başka bir kişiye çocuk pornografisi göndermek, çocuk pornografisi “yayma” suçu olarak ele alınacaktır.
  7. Paragraf 1(d)’deki “kendisi ya da başkası için temin etmek” terimi, örneğin bilgisayarına indirme (download) yoluyla, aktif olarak çocuk pornografisi elde etmek anlamındadır.
  8. Bir bilgisayar sisteminde ya da bilgisayar verilerinin saklandığı başka cihazlarda, örneğin bir disket ya da CD-Rom’da, çocuk pornografisi bulundurmak paragraf 1(e)’de suç olarak tanımlanmıştır. Çocuk pornografisi bulundurmak bu tür malzeme için talebi canlandırır. Üretimden bulundurmaya kadar zincirin bütün parçalarının fiilleri için cezai sonuçlar getirmek, çocuk pornografisi üretimini azaltmanın etkin bir yoludur.
  9. Paragraf 2’deki “pornografik malzemeler” terimi, malzemelerin müstehcen, kamu ahlakına aykırı ve benzer biçimde ahlak dışı şeklinde sınıflandırılması açısından ulusal standartlara tabidir. Bu nedenle, sanatsal, tıbbi, bilimsel ya da benzer bir değeri olan malzemeler pornografik olmayan malzemeler olarak görülebilir. Görsel teşhir, bilgisayar disketi ya da başka elektronik saklama ortamlarında saklanan, görsel malzemeye dönüştürülebilen verileri de içine alır.
  10. “Cinsel anlamda müstehcen eylem” gerçek ya da simülasyon olarak en az şunları içine almaktadır: a) cinsel organ-cinsel organ, oral-cinsel organ, anal-cinsel organ veya oral-anal olmak üzere, reşit olmayan kişiler arasındaki, bir yetişkin ve bir reşit olmayan kişi arasındaki, aynı ya da farklı cinsiyetler arasındaki cinsel ilişki; b) hayvanlarla cinsel ilişki; c) mastürbasyon; d) cinsel anlamda sadistik ya da mazoşistik kötü muamele; ya da e) reşit olmayan bir kişinin cinsel organlarının ya da cinsel bölgesinin şehvet uyandırıcı biçimde teşhiri. Fiilin gerçek ya da simülasyon olması önemli değildir.
  11. Paragraf 2’de tanımlanan, paragraf 1’de belirtilen suçları işlemek amacıyla üretilen üç tür malzeme, gerçek bir çocuğun cinsel olarak kötü muameleye uğramasının teşhirini (2a), reşit görünmeyen bir kişinin cinsel anlamda müstehcen bir eyleme katılımını gösteren pornografik görüntüleri (2b), ve son olarak “gerçekçi” olmakla birlikte gerçek bir çocuğun cinsel anlamda müstehcen bir eyleme katılımını içermeyen görüntüleri (2c) kapsamaktadır. Son örnekte gerçek insanların üzerinde oynanmış görüntüleri gibi değiştirilmiş, hatta tamamen bilgisayarda üretilmiş resimler söz konusudur.
  12. Paragraf 2’de ele alınan üç durumda korunan yasal haklar biraz değişiktir. Paragraf 2(a)’da çocukları kötü muameleden koruma daha doğrudan doğruya ele alınmıştır. Paragraf 2(b) ve 2(c)’de, malzemede gösterilen “çocuğa” gerçekten zarar verilmese ve gerçek bir çocuk söz konusu olmasa bile, çocukları bu tür fiillere teşvik edebilecek ya da ayartabilecek ve böylece çocuklara kötü muameleye izin veren bir alt kültürün oluşmasına katkıda bulunabilecek bir davranışa karşı koruma sağlamak amaçlanmıştır.
  13. “Haksız biçimde” terimi, özel şartlar altında bir kişiyi sorumluluktan kurtaracak yasal savunmaları, mazeretleri ve ilgili benzer ilkeleri hariç tutmamaktadır. Dolayısıyla, “haksız biçimde” terimi Tarafların düşünce, ifade ve özel hayat özgürlüğü gibi temel hakları göz önünde bulundurmasına izin vermektedir. Ayrıca, Taraflar sanatsal, tıbbi, bilimsel ya da benzer bir değeri olan “pornografik malzeme”yle ilgili fiiller hakkında bir savunma sağlayabilirler. “Haksız biçimde” terimi, paragraf 2(b)’yle ilgili olarak da, örneğin Tarafların gösterilen kişinin bu hükümde kullanılan anlamda reşit olmayan bir kişi olmadığının saptanması durumunda kişinin cezai sorumluluktan kurtulmasını sağlamalarına da izin verebilir.
  14. Paragraf 3’te “reşit olmayan kişi” terimi, çocuk pornografisiyle ilgili olarak, BM Çocuk Hakları Konvansiyonundaki “çocuk” tanımına (Madde 1) uygun biçimde, genel olarak 18 yaşından küçük herkes şeklinde tanımlanmıştır. Yaş konusunda tek bir uluslararası standart belirlemek önemli bir politika olarak görülmüştür. Burada söz edilen yaşın (gerçek ya da kurgusal) çocukların cinsel nesne olarak kullanılmasıyla ilgili olduğu ve cinsel ilişki için izin yaşından farklı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak, belli ülkelerin çocuk pornografisiyle ilgili ulusal mevzuatlarında bir alt yaş sınırı getirdiği göz önüne alınarak, paragraf 3’ün son cümlesinde, Tarafların, 16’dan küçük olmamak şartıyla, farklı bir yaş sınırı getirmelerine izin verilmiştir.
  15. Bu Maddede, Tarafların, çocuk pornografisiyle ilgili olarak, Madde 2-8’de olduğu gibi “kasıtlı” işlendiyse suç olarak tanımlamak zorunda oldukları yasadışı fiil türleri sıralanmıştır. Bu standarda göre, çocuk pornografisi sunmak, erişim sağlamak, dağıtmak, yaymak, üretmek ya da bulundurmak konusunda bir niyet taşımayan bir kişi yükümlü tutulamaz. Taraflar daha spesifik bir standart benimseyebilirler (bkz., örneğin, hizmet sağlayıcı yükümlülükleriyle ilgili geçerli Avrupa Topluluğu yasası) ve bu durumda bu standart geçerli olur. Örneğin, yayılan ya da saklanan bilgi üzerinde “bilgi ve kontrol” mevcutsa yükümlülük doğabilir. Örneğin bir hizmet sağlayıcısının, ulusal mevzuatta bu konuyla ilgili gerekli niyet olmaksızın bir taşıyıcı işlevi üstlenmesi ya da bu tür malzemeler içeren bir web sitesi ya da haber odasını barındırması yeterli değildir. Ayrıca, bir hizmet sağlayıcı cezai yükümlülükten kurtulmak için fiilleri denetlemek zorunda değildir.

Paragraf 4’te Taraflara paragraf 1(d) ve (e) ile paragraf 2(b) ve (c) ile ilgili haklarını saklı tutma izni vermektedir. Hükmün bu kısımlarını uygulamama hakkı kısmen ya da tamamen kullanılabilir. Bu tür bütün saklı tutmalar, Madde 42 uyarınca, imza sırasında ya da Tarafın onay, kabul, tasdik ya da katılım araçlarını tevdi etmesi sırasında Avrupa Konseyi Genel Sekreterine beyan edilmelidir.

 ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞMEYE EK ÇOCUK SATIŞI, ÇOCUK FAHİŞELİĞİ VE ÇOCUK PORNOGRAFİSİ İLE İLGİLİ İHTİYARİ PROTOKOL

Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokol
Resmi Gazete Tarihi: 28/06/2002
Resmi Gazete Sayısı: 24799
Kabul Tarihi ve Yeri: 8 Eylül 2000, New York
Geçerli Dili: Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça, İspanyolca
Onay Şekli: Onay Kanunu-Bakanlar Kurulu Kararı
İhtirazi Kaydı: Yok
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Kanun No: 4755
Kabul Tarihi: 09/05/2002
Resmi Gazete Tarihi: 14/05/2002
Resmi Gazete Sayısı: 24755
MADDE 1 – 8 Eylül 2000 tarihinde New York’ta imzalanan “Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokol”ün ekli beyan yapılmak suretiyle onaylanması uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
13/5/2002
Bakanlar Kurulu Kararı
Karar Sayısı: 2002/4241
Resmi Gazete Tarihi: 28/06/2002
Resmi Gazete Sayısı: 24799
8 Eylül 2000 tarihinde New York’ta imzalanan ve 9/5/2002 tarihli ve 4755 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ilişik “Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili ihtiyari Protokol”ün ekli beyan yapılmak sureliyle onaylanması; Dışişleri Bakanlığının 14/5/2002 tarihli ve UKGY/178450 sayılı yazısı üzerine, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 28/5/2002 tarihinde kararlaştırılmıştır.
DİBACE
İşbu Protokole Taraf Olan Devletler,
Taraf Devletlerin, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin amaçlarını daha fazla gerçekleştirmek ve Sözleşme hükümlerinin, özellikle 1, 11, 21, 32, 33, 34, 35 ve 36 ncı maddelerinin daha iyi uygulanmasını sağlayabilmek amacıyla, çocuk satışı, çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisinden çocukların korunmasını güvence altına almak için almaları gereken önlemleri artırmalarının uygun olacağını düşünerek;
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin, çocukları ekonomik istismardan ve çocuk açısından tehlike arz edebilecek veya çocuğun eğitimini aksatabilecek veya, çocuk sağlığına veya fiziksel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ya da sosyal gelişimine zarar verebilecek herhangi bir işte çalışmaktan korunma hakkını tanıdığını da gözönünde bulundurarak,
Çocuk satışı, çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisi amacıyla yapılan kayda değer ve giderek artan uluslararası çocuk ticaretinden ciddi endişe duyarak,
Çocukların özellikle duyarlı oldukları yaygın ve sürekli seks turizmi uygulamasından çocuk satışını, çocuk fahişeliğini ve çocuk pornografisini doğrudan teşvik etmesi nedeniyle derin endişe duyarak,
Kız çocukları dahil olmak üzere, özellikle duyarlılık taşıyan birtakım grupların cinsel istismara maruz kalma hususunda daha büyük bir risk altında olduklarını ve kız çocuklarının cinsel açıdan istismar edilenler arasında orantısız ölçüde temsil edildiklerini kabul ederek,
Çocuk pornografisinin internette ve diğer gelişen teknolojiler üzerinde artan erişilebilirliğinden endişe duyarak ve internet üzerinde Çocuk Pornografisiyle Mücadele Uluslararası Konferansını (Viyana, 1999) ve özellikle de, bu konferansın çocuk pornografisinin üretiminin, dağıtımının, ihracatının, naklinin, ithalatının, kasıtlı zilyetliğinin ve reklamının tüm dünyada suç olarak kabul edilmesi için çağrıda bulunan sonuç kararını anımsayarak ve hükümetler ile internet endüstrisi arasında daha yakın işbirliği ve ortaklığın önemini vurgulayarak,
Çocuk satışı, çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisinin ortadan kaldırılmasının, az gelişmişlik, yoksulluk, ekonomik eşitsizlikler, adil olmayan sosyo-ekonomik yapı, gereği gibi işlemeyen aile yapısı, eğitim eksikliği, kır-kent arası göç, cinsiyet ayrımcılığı, yetişkinlerin sorumsuz cinsel davranışları, zararlı geleneksel uygulamalar, silahlı çatışmalar ve çocuk ticareti dahil, bu durumu ağırlaştıran etkenleri ele alan bütüncül bir yaklaşım benimsemekle kolaylaşacağına inanarak,
Çocuk satışına, çocuk fahişeliğine ve çocuk pornografisine olan tüketici talebini azaltmak amacıyla kamuoyundaki bilinci artırmak için çaba göstermek gerektiğine ve tüm taraflar arasındaki küresel ortaklığın güçlendirilmesinin ve ulusal düzeyde hukukun uygulanmasının geliştirilmesinin de önemine inanarak,
Çocukların Korunması ve Ülkelerarası Evlat Edinmede İşbirliği Hakkında Lahey Sözleşmesi, Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yönlerine ilişkin Lahey Sözleşmesi, Çocukların Korunması için Tedbirler ve Ebeveyn Sorumluluğu ile ilgili İşbirliği, Tanıma, Tenfiz, Uygulanabilir Kanun ve Mahkeme Yetkisine ilişkin Lahey Sözleşmesi, Uluslararası Çalışma Örgütünün 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına ilişkin Acil Eylem Sözleşmesi gibi çocukların korunmasına ilişkin uluslararası yasal düzenlemelerin hükümlerini kaydederek,
Çocuk haklarının ilerletilmesi ve korunmasına yönelik geniş çaplı bağlılığı ortaya koyan Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye gösterilen güçlü destekten cesaret alarak,
Çocukların Satışını, Çocuk Fahişeliğini ve Çocuk Pornografisini Önlemek için Eylem Programının hükümlerinin ve Çocukların Ticari Amaçlı Cinsel İstismarına Karşı 1996 Stockholm Kongresi Bildirisi ve Eylem Gündeminin ve ilgili uluslararası organların bu konulardaki diğer karar ve tavsiyelerinin uygulanmasının önemini kabul ederek,
Çocuğun korunması ve uyumlu gelişimi için her halkın geleneklerinin ve kültürel değerlerinin önemini gerektiği gibi dikkate alarak,
Aşağıdaki maddeler üzerinde anlaşma sağlamışlardır:
Madde 1 – Taraf Devletler çocuk satışını, çocuk fahişeliğini ve çocuk pornografisini bu Protokol uyarınca yasaklayacaklardır.
Madde 2 – İşbu Protokolün amacı bakımından:
(a) Çocuk satışı, herhangi bir şahıs veya bir grup şahıs tarafından, ücret ya da başka herhangi bir şey karşılığında bir çocuğun başka birine devredildiği herhangi bir fiil veya işlem anlamına gelmektedir.
(b) Çocuk fahişeliği, bir çocuğun ücret veya başka herhangi bir şey karşılığında cinsel faaliyetlerde kullanılması demektir.
(c) Çocuk pornografisi, çocuğun gerçekte veya taklit suretiyle bariz cinsel faaliyetlerde bulunur şekilde herhangi bir yolla teşhir edilmesi veya çocuğun cinsel uzuvlarının, ağırlıklı olarak cinsel amaç güden bir şekilde gösterilmesi anlamına gelir.
Madde 3 –
1. Her Taraf Devlet asgari olarak aşağıdaki fiil ve faaliyetlerin ülke içinde veya ülke dışında veya ferdi veya örgütlü bir biçimde işlenmiş olup olmamalarına bakılmaksızın, kendi suç veya ceza yasalarının tam anlamıyla kapsamı içine girdiğini garanti edecektir.
a) 2 nci maddede tanımlandığı üzere, çocuk satışı çerçevesinde:
i) Hangi yolla olursa olsun, çocuğun,
a. Cinsel istismarı,
b. Organlarının kâr sağlama amacıyla nakli,
c. Zorla çalıştırılması amaçlarıyla teklifi, teslimi ya da kabulü;
ii) Evlat edinme konusunda yürürlükteki uluslararası yasal düzenlemeler ihlal edilmek suretiyle bir çocuğun evlat edinilmesi için uygunsuz bir şekilde rıza istihsal edilmesini teminen aracılık yapılması,
b) Çocuğun, 2 nci maddede tanımlandığı üzere, çocuk fahişeliği amacıyla teklifi, elde edilmesi, tedariki veya temini;
c) 2 nci maddede tanımlandığı üzere, çocuk pornografisinin, yukarıda belirtilen amaçlar için üretimi, dağıtımı, yayılması, ithali, ihracı, sunumu, satışı veya zilyetliği;
2. Taraf Devletlerin ulusal mevzuatına bağlı kalmak kaydıyla, yukarıdaki hükümler, bu fiillerden herhangi birine teşebbüs halinde ve bu fiillerden herhangi birine suç ortaklığı veya katılım olduğunda da uygulanacaktır.
3. Her Taraf Devlet bu fiilleri, vahametini dikkate alan uygun cezalarla cezalandırılabilir suçlar haline getirecektir.
4. Ulusal mevzuata bağlı kalmak kaydıyla, her Taraf Devlet, uygun olduğu hallerde, tüzel kişilerin bu maddenin 1 inci fıkrasında belirtilen suçlara ilişkin yükümlülüklerini tesis etmek için önlemler alacaktır. Taraf Devletin yasal ilkelerine bağlı kalmak kaydıyla, tüzel kişilerin sorumluluğu cezaî, hukukî veya idarî olabilir.
5. Taraf Devletler evlat edinmeye müdahil olan tüm şahısların yürürlükteki uluslararası yasal düzenlemelere uygun bir biçimde hareket etmesini sağlamak için uygun olan her türlü yasal ve idarî önlemi alacaklardır.
Madde 4 –
1. Her Taraf Devlet, suçun kendi topraklarında veya kendi kayıtlarında yer alan bir gemide veya bir uçakta işlenmesi halinde, 3 üncü maddenin 1 inci fıkrasında atıfta bulunulan suçlar üzerinde yargılama yetkisini tesis etmek için gerekli olabilecek bütün önlemleri alacaktır.
2. Her Taraf Devlet 3 üncü maddenin 1 inci fıkrasında atıfta bulunulan suçlar üzerinde yargılama yetkisini tesis etmek için aşağıdaki durumlarda gerekli olabilecek bütün önlemleri alacaktır:
a) Suç isnat edilen kişi o devletin uyruğu ise veya o devletin topraklarında ikamet ediyorsa;
b) Mağdur o devletin uyruğu ise;
3.Her Taraf Devlet, suç isnat edilen şahsın kendi topraklarında bulunması halinde ve suçun kendi uyruğu olan biri tarafından işlenmiş olmasına dayanarak anılan şahsı başka bir Taraf Devlete iade etmiyorsa, yukarıda belirtilen suçlar üzerinde yargılama yetkisini tesis etmek için de gerekli olabilecek bütün önlemleri alacaktır.
4. Bu Protokol, iç hukuk uyarınca uygulanan herhangi bir cezaî yargılama yetkisini ortadan kaldırmaz.
Madde 5 –
1. 3 üncü maddenin 1 inci fıkrasında belirtilen suçların Taraf Devletler arasında herhangi bir suçluların iadesi sözleşmesine iadeyi gerektiren suçlar olarak dahil edilecekleri kabul edilecektir; ve bu suçlar Taraf Devletler arasında sonradan akdedilen her iade andlaşmasına da, bu andlaşmalarda öngörülen koşullarla uyum içinde, iade gerektiren suçlar olarak dahil edileceklerdir.
2. Eğer, suçluların iadesini bir sözleşmenin mevcudiyeti koşuluna dayandıran bir Taraf Devlet aralarında iade sözleşmesi bulunmayan başka bir Taraf Devletten iade talebi alırsa, bu Protokolü, bu tür suçlarda suçluların iadesine ilişkin bir yasal zemin olarak değerlendirebilir. İade, talepte bulunulan Devlet hukukunun öngördüğü koşullara tabidir.
3. İadeyi bir andlaşmanın mevcudiyeti koşuluna dayandırmayan Taraf Devletler bu tür suçları, iadenin talepte bulunulan ülkenin hukukunun öngördüğü koşullara tabi olması kaydıyla, kendi aralarında iade gerektiren suçlar olarak tanıyacaklardır.
4. Bu tür suçlar, Taraf Devletler arasında suçluların iadesi amacıyla yalnızca suçun meydana geldiği yerde işlenmiş gibi değil, aynı zamanda 4 üncü madde uyarınca kendi yargılama hakkını tesis eden Devletlerin topraklarında işlenmiş gibi muamele görecektir.
5. Eğer 3 üncü maddenin 1 inci fıkrasında tanımlanan bir suça ilişkin bir iade talebinde bulunulursa ve eğer talepte bulunulan Taraf Devlet iadeyi suçlunun uyruğu temelinde gerçekleştirmez veya gerçekleştirmeyecek ise, iade talebinde bulunan Taraf Devlet dava açılması amacıyla durumun kendi yetkili makamlarına intikali için uygun önlemleri alacaktır.
Madde 6 –
1. Taraf Devletler 3 üncü maddenin 1 inci fıkrasında ileri sürülen suçlara yönelik soruşturma veya ceza veya suçluları iade davaları bağlamında ellerinde bulunan duruşmalar için gerekli delillerin temin edilmesinde yardım dahil, birbirlerine en büyük ölçüde yardımı yapacaklardır.
2. Taraf Devletler işbu maddenin 1 inci fıkrası çerçevesindeki yükümlülüklerini karşılıklı yasal yardıma ilişkin olarak aralarında varolan herhangi bir andlaşma veya diğer düzenlemelerle uyum içinde yerine getireceklerdir. Taraf Devletler bu tür bir andlaşma ya da düzenlemenin yokluğu halinde birbirlerine yardımlarını kendi iç hukukları çerçevesinde üstleneceklerdir.
Madde 7 – Taraf Devletler kendi ulusal hukuklarının hükümlerine tabi olmak kaydıyla,
a) Aşağıdaki unsurların zapt ve müsadere edilmesini sağlamak için uygun olan önlemleri alacaklardır:
i) İşbu Protokolde belirtilen suçları işlemek veya bu suçların işlenmesini kolaylaştırmak için kullanılan malzeme, mal ve diğer araç gibi her türlü eşyalar;
ii) Bu tür suçlardan elde edilen kazanç;
b) (a) bendinde belirtilen mallara ve kazanca yönelik başka bir Taraf Devletten gelen zapt ve müsadere taleplerini yerine getireceklerdir.
c) Bu suçları işlemek için kullanılan bina ve müştemilat dahil alanın, geçici veya kesin surette kapatılmasını amaçlayan önlemler alacaklardır.
Madde 8 –
1. Taraf Devletler çocuk mağdurların haklarını ve çıkarlarını işbu Protokol ile yasaklanmış olan uygulamalardan korumak için uygun önlemleri ceza adaleti sürecinin her aşamasında ve özellikle de,
a) Çocuk mağdurların duyarlılıklarını kabul ederek ve onların tanık sıfatıyla özel ihtiyaçları da dahil olmak üzere özel ihtiyaçlarını karşılayacak usulleri uyarlayarak;
b) Çocuk mağdurları sahip oldukları hakları, adalet sürecindeki rolleri, duruşmaların kapsamı, zamanlaması, gelişimi ve davalarının vaziyeti konusunda bilgilendirerek;
c) Çocuk mağdurların görüşlerinin, ihtiyaçlarının ve endişelerinin şahsi çıkarlarının etkilendiği duruşmalarda dile getirilmesine ve gözönünde bulundurulmasına ulusal hukukun usul kurallarıyla tutarlı bir biçimde müsaade edilerek;
d) Yasal sürecin tümü boyunca çocuk mağdurlara uygun destek hizmetlerini sağlayarak;
e) Çocuk mağdurların mahremiyetini ve kimliklerini uygun şekilde koruyarak ve kimliklerinin tespit edilmesine yol açabilecek bilgilerin uygunsuz bir biçimde yayılmasını önlemek için ulusal yasalara uygun önlemleri alarak;
f) Çocuk mağdurların ve onların yanısıra ailelerinin ve lehine tanıklık edenlerin korkutma ve misillemelere karşı güvenliklerini gereken durumlarda sağlayarak;
g) Davaların düzenlenmesinde, mahkeme kararlarının icra ve infazında veya çocuk mağdurlara tazminat öngören emirlerin veya kararnamelerin icrasında gereksiz ertelemelerden kaçınarak,
benimseyeceklerdir.
2. Taraf Devletler, mağdurun gerçek yaşına ilişkin belirsizliğin, mağdurun yaşını tespit etmeye yönelik soruşturma dahil, cezai soruşturmanın başlamasına engel teşkil etmeyeceğini garanti edeceklerdir.
3. Taraf Devletler, işbu Protokolde tanımlanan suçların mağduru çocuklara yönelik ceza adaleti sistemi muamelelerinde, çocuğun en yüksek çıkarlarının öncelikli olarak gözetilmesini garanti edeceklerdir.
4. Taraf Devletler, işbu Protokol tarafından yasaklanan suçların çocuk kurbanları ile çalışan kişilerin, özellikle hukukî ve psikolojik olmak üzere, uygun eğitime tâbi tutulmalarını sağlayabilmek için önlemler alacaklardır.
5. Taraf Devletler gerekli durumlarda bu tür suçların çocuk mağdurlarının önlenmesine ve/veya korunmasına ve rehabilitasyonuna müdahil olmuş kişilerin ve/veya örgütlerin güvenliğini ve bütünlüğünü koruyabilmek amacıyla önlemler alacaklardır.
6. Bu maddede yer alan hiçbir hüküm sanığın adil ve tarafsız bir duruşma hakkına halel getirmeyecek ve bu hakla çelişir biçimde yorumlanmayacaktır.
Madde 9 –
1. Taraf Devletler işbu Protokolde belirtilen suçları önlemek için gerekli kanunları, idarî önlemleri, sosyal politikaları ve programları kabul edecek veya güçlendirecek, uygulayacak ve yayacaklardır. Bu fiillere karşı özellikle duyarlı olan çocukların korunmasına özel dikkat gösterilecektir.
2. Taraf Devletler önleyici tedbirler ve bu Protokolde belirtilen suçların zarar verici etkileri hakkında tüm uygun araçlarla edinilecek bilgi, eğitim ve öğretim yoluyla çocuklar dahil kamuoyunun, büyük ölçüde bilincini artıracaklardır. Taraf Devletler bu maddedeki yükümlülüklerini yerine getirirken toplumun ve özellikle de çocukların ve çocuk mağdurların, bu türden bilgilendirme ve eğitim ve öğretim programlarına, uluslararası düzey de dahil olmak üzere, katılımını teşvik edeceklerdir.
3. Taraf Devletler bu tür suçların mağdurlarına sosyal açıdan topluma geri kazandırılmaları ve fiziksel ve psikolojik yönden tamamen iyileşmeleri dahil olmak üzere uygun olan tüm yardımları temin etmek amacıyla mümkün olan her türlü önlemi alacaklardır.
4. Taraf Devletler işbu Protokolde tanımlanan suçların tüm çocuk mağdurlarına yasal sorumlulardan zararlarının tazmin edilmesine ilişkin kanunî yollardan ayrım gözetilmeksizin yararlanmalarını sağlayacaklardır.
5. Taraf Devletler bu Protokolde tanımlanan suçların reklamında kullanılan malzemelerin üretiminin ve yayılmasının etkin şekilde yasaklanması için uygun önlemleri alacaklardır.
Madde 10 –
1. Taraf Devletler çocuk satışı, çocuk fahişeliği, çocuk pornografisi ve çocuk seks turizmini içeren faaliyetlerden sorumlu olanların önlenmesine, meydana çıkarılmasına, soruşturma, kovuşturma ve cezalandırılmasına yönelik uluslararası işbirliğini çok taraflı, bölgesel ve iki taraflı düzenlemelerle güçlendirmek için gerekli olan bütün adımları atacaklardır. Taraf Devletler kendi makamları, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları ve uluslararası örgütler arasındaki uluslararası işbirliği ve eşgüdümü de geliştireceklerdir.
2. Taraf Devletler çocuk mağdurlara fiziksel ve psikolojik yönden iyileşmeleri, sosyal açıdan topluma geri kazandırılmaları ve vatanlarına geri dönmeleri konusunda yardımcı olabilmek için uluslararası işbirliğini geliştireceklerdir.
3. Taraf Devletler çocukların, satış, fahişelik, pornografik uygulamaları ve çocuk seks turizmine karşı zafiyetini artıran yoksulluk, az gelişmişlik gibi temel nedenleri ele almak amacıyla uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesini teşvik edeceklerdir.
4. Taraf Devletler, yapabildikleri takdirde, mevcut çok taraflı, bölgesel ve ikili veya diğer programlar yoluyla malî, teknik veya diğer yardımları sağlayacaklardır.
Madde 11 – Bu Protokoldeki hiçbir hüküm çocuk haklarının gerçekleştirilmesine daha fazla imkân sağlayan ve
a) Taraf Devletin hukuku veya
b) Taraf Devlet açısından yürürlükte olan uluslararası hukuk,
kapsamında yer alabilecek herhangi bir hükmü etkilemeyecektir.
Madde 12 –
1. Her Taraf Devlet, Protokolün kendisi açısından yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak iki yıl içinde, Protokolün hükümlerinin uygulanması için almış olduğu önlemlere ilişkin kapsamlı bilgi içeren bir raporu Çocuk Hakları Komitesine sunacaktır.
2. Kapsamlı raporun verilmesinden sonra, her Taraf Devlet Çocuk Hakları Komitesi’ne sunduğu rapora Sözleşmenin 44 üncü maddesi uyarınca bu Protokolün uygulanmasına ilişkin her türlü ilave bilgiyi ekleyecektir. Bunun dışında, Protokole Taraf Devletler her beş yılda bir rapor sunacaklardır.
3. Çocuk Hakları Komitesi Taraf Devletlerden bu Protokolün uygulanmasına yönelik ilave bilgi talebinde bulunabilecektir.
Madde 13 –
1. İşbu Protokol Sözleşmeye taraf olan veya Sözleşmeyi imzalamış bulunan herhangi bir Devletin imzasına açıktır.
2. İşbu Protokol Sözleşmeye taraf olan veya Sözleşmeyi imzalamış bulunan herhangi bir Devletin onayına tâbidir ve katılıma açıktır. Onay veya katılıma ilişkin belgeler Birleşmiş Milletler Genel Sekreterince saklanacaktır.
Madde 14 –
1. İşbu Protokol onaylama veya katılıma ilişkin onuncu belgenin Saklayıcıya verilmesinden üç ay sonra yürürlüğe girecektir.
2. İşbu Protokol onu onaylayan veya yürürlüğe girmesinden sonra katılan her Devlet bakımından, o Devletin onay veya katılım belgesini Saklayıcıya verdiği tarihten bir ay sonra yürürlüğe girecektir.
Madde 15 –
1. Herhangi bir Taraf Devlet işbu Protokolü Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine yapacağı yazılı bir bildirimle, herhangi bir zamanda feshedebilir. Bunun üzerine Genel Sekreter, Sözleşmeye Taraf diğer Devletleri ve Sözleşmeyi imzalamış bulunan tüm Devletleri bu konuda bilgilendirir. Fesih, bildirimin Genel Sekreterce teslim alınmasından bir yıl sonra yürürlüğe girecektir.
2. Böyle bir feshin bildirimi fesih yürürlüğe girmesinden önce meydana gelebilecek herhangi bir suç açısından Taraf Devletin işbu Protokol çerçevesindeki yükümlülüklerinin ortadan kalkması sonucunu doğurmayacaktır. Aynı şekilde böyle bir fesih bildirimi, feshin yürürlüğe girmesinden önce, Komite tarafından görüşülmekte olan herhangi bir hususun ele alınmasına devam edilmesine hiçbir şekilde halel getirmeyecektir.
Madde 16 –
1. Herhangi bir Taraf Devlet bir değişiklik önerisinde bulunabilir ve bunu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne ibraz edebilir. Genel Sekreter bunun üzerine, değişiklik önerisini Taraf Devletlere, önerilerin görüşülmesi ve oylanması amacıyla bir Taraf Devletler Konferansı düzenlenmesini isteyip istemediklerini bildirmeleri talebiyle iletecektir. Böyle bir bildirimi müteakip, dört ay içinde Taraf Devletlerin en az üçte birinin Konferans yapılmasını istemesi durumunda, Genel Sekreter, Birleşmiş Milletler himayesinde Konferansı toplayacaktır. Konferansta hazır bulunan ve oy veren Taraf Devletlerin çoğunluğu tarafından kabul edilen herhangi bir değişiklik önerisi onay için Genel Kurula sunulacaktır.
2. İşbu maddenin 1 inci fıkrasına uygun olarak kabul edilen bir değişiklik önerisi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından onaylanıp Taraf Devletlerin üçte iki çoğunluğunca kabul edildiğinde yürürlüğe girecektir.
3. Yürürlüğe giren bir değişiklik önerisi, öneriyi kabul eden Taraf Devletler için bağlayıcılık kazanacaktır. Diğer Taraf Devletler ise, işbu Protokolün hükümleri ve daha önce kabul etmiş oldukları herhangi bir değişiklik ile bağlı kalmaya devam edeceklerdir.
Madde 17 –
1. İşbu Protokolün, eşit derecede geçerli olan Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca metinleri Birleşmiş Milletler arşivlerinde saklanacaktır.
2. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri işbu Protokolün onaylı örneklerini Sözleşmeye Taraf tüm Devletlere ve Sözleşmeyi imzalamış bulunan Devletlere iletecektir.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve
Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokolün Onaylanması
Sırasında Türkiye Cumhuriyeti Tarafından Yapılan Beyanın Metni
Türkiye Cumhuriyeti işbu İhtiyari Protokolün hükümlerini yalnızca tanıdığı ve diplomatik ilişki kurduğu Taraf Devletlere karşı uygulayacağını beyan eder.
 

Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi

Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 32.maddesi uyarınca da, taraf devletler, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ya da toplumsal gelişmesine zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı koruma sağlayacaktır. Bu sözleşmenin 34.maddesine göre ise,
çocuğun yasadışı bir cinsel faaliyete girişmek üzere kandırılması veya zorlanmasını,
çocukların fuhuş ya da diğer yasadışı cinsel faaliyette bulundurularak sömürülmesini,
çocukların pornografik nitelikteki gösterilerde ve malzemede kullanılmasını önlemek amacıyla ulusal ve ulusal arası düzeyde gerekli her türlü önlemi alırlar.
18.05.2001 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanıp ülkemiz bakımından da yürürlüğe giren ve 17.06.1999 tarih ve 182 sayılı ILO sözleşmesinden, temel haklara ilişkin bir sözleşme olan “Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi” uyarınca da çocukların cinsel istismarının etkin cezalandırmaya tabi tutulması gerekmektedir.
 
BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi İle İlgili Seçmeli Protokol
BM Genel Kurulu tarafından 23 Mayıs 2000 tarihinde imza, onay ve katılıma açılmış ve Türkiye tarafından da 9 Eylül 2000 tarihinde imzalanıp daha sonra onaylanarak yürürlüğe giren BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi İle İlgili Seçmeli Protokol “Çocuk pornografisinin internette ve diğer gelişen teknolojiler üzerinde erişilebilirliği artmıştır. O nedenle, Seçmeli Protokolle ülkeler, çocuk pornografisini, üretim, dağıtım, yayma, ithal ya da ihracını, sunumunu, satışını veya zilyetliğini yasaklamayı ve cezalandırmayı garanti etmişlerdir .(madde 3)”
 

Uluslararası Uygulamalar

ABD – Amerika Birleşik Devletleri

1996 yılında, Amerikan Kongresi tarafından, günden güne artan çocuk pornografisi eğilimi karşısında ve çocukların bu amaçla sömürülmesinin önüne geçilmesi maksadıyla, Çocuk Pornografisinin Önlenmesi Yasası çıkarılmıştır. Bu yasa ile Federal Temel Yasa’nın 18. Bölümünün 2252. maddesi’nde gerekli değişiklikler yapılarak, çocukların görüntülendiği pornografik yayın ve materyallerin elde bulundurulması veya internette yayınlanması yasaklanmıştır. Yasanın kapsamı, 1996 yılında yapılan bir değişiklikle, bilgisayarlar yoluyla oluşturulan çocuk görüntülerini de suç sayacak şekilde genişletilmiştir. Çünkü, gerçek çocuklara ait olmayan görüntüler, birtakım resim ve grafik programlar yoluyla ve teknolojinin sağladığı yeni imkanlar sayesinde, oluşturulabilmektedir ve mahkeme önüne gelen olaylarda, sanıklar tarafından, bunların gerçek bir çocuğa ait olmadığı iddia edilerek, yasanın amir hükümlerinden sıyrılmaya çalışılmaktadır. Kongre bu değişikliği yaparken gerekçesinde gerçek görüntüler ile sanal ortamda oluşturulan görüntüleri birbirinden ayırt etmenin zorluğuna dayanmıştır. Bundan böyle, hiçbir sanık, suç teşkil eden görüntülerin gerçek görüntü olmadığını veya bunların bilgisayar yoluyla yaratıldığını öne sürerek cezai sorumluluktan kurtulamayacaktır. 40
Ne var ki, Amerika Birleşik Devletlerinde, 8 Şubat 1996 tarihinde yürürlüğe giren, pornografik veya şiddet içerikli yayın sunucularına yönelik olarak 250 bin dolar veya iki yıla kadar hapis cezasını öngören Telekomünikasyon Kanunu’nun bu hükmünün Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmüş ve Amerikan Yüksek Mahkemesi de, bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğuna karar vermiştir. Bu mahkemenin gerekçesine göre, demokratik bir toplumda serbest toplumsal fikir alışverişinin sağlayacağı toplumsal yarar, internet’te sansürün sağlayabileceği toplumsal yararla karşılaştırılamayacak kadar önemlidir. Böylece, Yüksek Mahkeme, internet’te servis sağlayıcıların41 ceza sorumluluğundan kurtulmak için bu tür yayınları sansüre tabi tutma yükümlülüklerinin Anayasaya aykırı olduğu sonucuna varmıştır.42 Amerikan Federal Yüksek Mahkemesinin verdiği bu kararda, bizzat çocukların kullanılmadığı ancak sanal bir şekilde çocukların yer aldığı pornografik yayınlar sanat özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiştir.43 Halbuki sanal pornografinin suç haline getirilmesini öngören Siber Suç Sözleşmesini ABD de imzalamıştır. Belirtelim ki, 15.04.2002 tarihinde iptal edilen bu kanun hükmü, yalnızca sanal (virtual) pornografi açısından iptal edilmiştir. Ancak , pornograficinin hiçbir cinsel faaliyette bulunmayan gerçek bir çocuk resmini manipüle ederek , çocuğun adeta cinsel faaliyette bulunduğu izlenimini vermesi ABD’de halen yasaktır.44
Aynı şekilde, ABD’de internet üzerindeki çocuk pornografisinin önlenmesine dair 1998 tarihli “Çocukların Online Olarak Korunması Kanunu”, çocukların kullanıldığı pornografik materyalleri bulunduran ve teşhir eden ticari seks siteleri açan kişilerin 2 yıla kadar hapis ve 150 bin dolara kadar para cezası ile cezalandırılmalarını öngörmüştür. Ancak, interneti bloke ettiği gerekçesiyle bir çok sivil toplum örgütünün açtığı dava sonucu, Philadelphia Eyalet Yüksek Mahkemesi tarafından, 22 Haziran 2000 tarihinde, bu kanunun Anayasaya aykırı olduğuna karar verilmiş ise de,45 daha sonra 13.5.2002 tarihinde, internet üzerinde çocuk pornografisi ticaretini engellemeyi amaçlayan bu kanuna ilişkin olarak , Federal Yüksek Mahkeme, ilgili maddedeki kavramlardan “küçüklere zararlı materyalin belirlenmesinde esas alınan “ toplum standartları” kavramının Anayasanın 1.Ekini ihlal etmediğine hükmetmiştir.46
Amerika Birleşik Devletlerinde, bilişim suçlarıyla ve internet üzerinden gerçekleşen çocuk pornografisi ile mücadele konusunda şu kurumlar faaliyet göstermektedir:
1– FBI National Infrastructure Protection Center
2– FBI Computer Crime Squad
3– Information Technology Association of America
4– Trap and Trace Center Authority
5– Carnegie Mellon’s Emergency Response Team
6– Commision of Critical Infrastructure Protection
7– CIA Information Warfare Center.
 

NCMEC (National Center for Missing & Exploited Children)

NCMEC - National Center For Missing & Exploited Children - Çocuk Pornografisi

NCMEC – National Center For Missing & Exploited Children – Çocuk Pornografisi


Türkiye’de son yıllarda Türk Ceza Kanunu 226/3 maddesi kapsamında müstehcenlik/çocuk pornografisi kapsamında yapılan soruşturmaların büyük bir kısmında NCMEC (National Center for Missing & Exploited Children) tarafından hazırlanan raporlara göre işlemlerin başlatıldığı görülmektedir.
NCMEC (National Center for Missing & Exploited Children) : ABD Ulusal Kayıp ve Sömürülen Çocuklar Merkezi (NCMEC) olarak Türkçe’ye çevirilen bu kuruluşun resmi internet sitesi http://www.missingkids.com/
 
(NCMEC) Amerika Birleşik Devletleri Kongresi tarafından desteklenen 1984 yılında kurulan özel ve kar amacı gütmeyen bir organizasyondur. Eylül 2013 yılında ABD Temsilciler Meclisi, Amerika Birleşik Devletleri Senatosu, ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı fon desteği yetkisini verdi.  NCMEC genel sekreteri Patty Wetterling’dir.

Google, günden güne yaygınlaşan ve büyük bir tehlike olarak değerlendirilen çocuk pornosuna karşı savaş açtı.
Google, Youtube’un telif hakları alınmış videoların tesbitinde kullandığı teknolojiyi çocuk pornosu videolarında kimlik tespiti için kullanıyor. Yapılan tespitler “US National Center for Missing & Exploited Children” (NCMEC) (Kayıp ve sömürülen çocuklar merkezi) isimli resmi makama gönderilecek.
NCMEC, yaptığı açıklamada internette yasadışı pornografik içerik barındıran 13 milyon civarında video ve resim bulunduğunu açıklamıştı.
Araştırmacı bilim adamı Shumeet Baluja, yaptığı açıklamada Google’ın bu önemli adımının, NCMEC analistlerinin internet üzerinden yasadışı yayın yaptığını tespit ettiği ve yakalamaya çalıştığı bazı kişilerin bulunmasını kolaylaştıracağını söyledi.

kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/google-pornoyla-savasiyor-8760306 22 Nisan 2008
 

Bilişim devi Microsoft, internette dolaşan ve çocukların bulunduğu cinsel içerikli görüntülerini daha iyi tespit etmeye olanak sağlayacak yeni bir yazılımı Amerikan makamlarının kullanımına sundu.
Amerikan kayıp ve sömürülen çocuklar araştırma merkezi (NCMEC) yetkilisi Ernie Allen, programın hizmete girmesi sebebiyle yaptığı açıklamada, yazılımın çok isabetli olduğunu, çünkü çocuk pornosunun internetle birlikte patladığını belirterek, “Suçlular tutuklanıyor, ama görüntüler hala internette kalıyordu” dedi.
Microsoft’un mühendislerinin New Hampshire’daki Dartmouth Üniversitesi bilgisayar bölümünden Profesör Hany Farid ile geliştirdikleri program, içinde çocukların bulunduğu bir pornografik filmin özelliklerini tanımaya olanak sağlayacak bir tür genetik parmak izi tespit ediyor.
Bilişim devinin adli direktörü Brad Smith de yazılımın hizmete girmesi sebebiyle yaptığı açıklamada, “Eğer bir şeyler yapmamıza olanak sağlayan teknolojiye sahipsek, insanların bu görüntüleri internette dolaştırmalarına izin veremeyiz” dedi.
Smith, bu yazılımın, sadece arama motorları tarafından referans gösterilen görüntüleri değil, özel elektronik postalarda dolaşanları da analiz edebilmesini istediklerini söyledi.
PhotoDNA adlı yazılımın, yakında tüm dünyadaki internet sağlayıcılarına dağıtılması bekleniyor.
kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/cocuk-istismarini-bitirecek-13229842 17 Aralık 2009

 
2007 yılından bu yana internette çocuk pornosunun azaltılması amacıyla internet sektörünün üyeleriyle işbirliği yapan NCMEC’in verilerine göre, Aralık 2009’dan itibaren, emniyet teşkilatı tarafından çocuk pornosu kurbanı olarak gösterilen çocukların yüzde 40’ı ergenlik öncesi yaşta,yüzde 5’i de bebeklerden oluşuyor.
Açıkça çocuk pornosu içeren URL’ler, kamu ve elektronik servis sağlayıcılar tarafından NCMEC CyberTipline sitesine bildirilirken, NCMEC analistleri, bu internet sayfasını inceleyip, emniyete sunulmak üzere rapor hazırlıyor.
7 gün içinde herhangi hukuki yaptırıma gidilmezse, NCMEC çocuk pornosu görüntülerinin hala yayınlanıp yayınlanmadığına karar vermek için internet sayfasını tekrar ziyaret ediyor. Görüntüler yayınlanıyorsa, sitenin adresini günlük URL listesine ekliyor.
NCMEC, internet sayfalarını listeye alırken belli tanımlamalar kullanıyor. Bunlar arasında “kötünün kötüsü”, çocuk pornosu içeriği ve cinsel istismara uğrayan ergenlik öncesi çocukların en uç görüntüleri yer alıyor.
URL listesi, NCMEC ile mutabakat anlaşması imzalayan Elektronik Servis Sağlayıcılara (ESS) gönderiliyor. ESS’ler söz konusu içeriğin sistemlerinde bulunmadığından emin olmak için listeyi kullanıyor. Listeye dahil edilme kriterlerini karşılayan aktif URL’lerin güncellenmiş bir listesi, katılımcı elektronik servis sağlayıcılara her gün ulaştırılıyor.
kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/trend-micro-cocuklari-dusundu-14704589 12 Mayıs 2010

ABD merkezli çocuk hakları kuruluşu NCMEC, Türkiye’deki internet kullanıcılarının sosyal medyada paylaştıkları ve çocukların sünnet ya da tatil görüntülerinin yer aldığı bazı ‘komik’ caps’lerin de içinde olduğu 20 bin fotoğrafı, ‘çocuk pornosu’ şüphesiyle Türk polisine ihbar etti. Polis, bu fotoğrafları sosyal medya hesaplarında paylaşanların ifadelerini almaya başladı.
Habertürk’ten Yusuf Doğan’ın haberine göre, çocuk istismarıyla ilgili olarak Facebook, Twitter gibi sosyal medya ağlarını ve internet portallarını denetleyen ABD merkezli National Center For Missing And Exploited Children (NCMEC) adlı teşkilat, tüm dünyada çocuk pornosuna karşı savaş veriyor.
Sosyal medya portallarına, çocuk istismarı vakalarını kendisine bildirme zorunluluğu getiren NCMEC, bu konuda onlarca ülkeyle de ortak çalışıyor. Türkiye de NCMEC’nin işbirliği yaptığı ülkelerden biri. İnternet ortamında paylaşılan görselleri denetleyen NCMEC, uygunsuz bulduğu içeriği, yayının yapıldığı ülkenin polisine ihbar ediyor.
TÜRKİYE’YE 20 BİN İHBAR
NCMEC, bugüne kadar Türkiye’deki Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’na 20 bine yakın ‘çocuk pornosu’ görseli ihbarında bulundu. İhbarları değerlendiren Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, ilgili görsellerin internet ortamına yüklendiği şehrin polisine bilgi veriyor. Polis de fotoğraf ya da caps’i paylaşan kişinin ifadesini alı- yor. 20 bin ihbara konu olan paylaşımların çoğu, İstanbullu internet kullanıcılarına ait. Bu yüzden İstanbul Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, son 6 ayda kendilerine ulaşan 2 bin 500 ihbarla ilgili inceleme başlatmış durumda. Polisin incelemesi sonucunda ‘çocuk pornosu’ şüphesi taşıyan sadece 200 ihbar tespit edilirken, bu paylaşımları gerçekleştirenlerin evleri aranarak bilgisayarlarına el konuldu.
CAPS’LERE DE GÖZALTI
Ancak NCMEC’den Türkiye’ye ‘çocuk pornosu’ şüphesiyle yapılan ihbarların önemli bir bölümünün, sünnet törenleri ile tatillerde çekilen çocuk fotoğrafları veya ‘eğlenceli’ diye paylaşılan çocuk caps’leri olduğu belirlendi. Polis, bu fotoğrafları sosyal medya hesaplarında paylaşanların ifadelerini de almaya başladı.
1984’TE KURULDU
NCMEC, kayıp ve sömürülen çocukları bularak, onlara yardım etmek amacıyla 1984’te kuruldu. Çocuk mağduriyetini ve cinsel istismarını engellemek amacındaki NCMEC’in çalışma alanı, teknolojiyle birlikte genişledi. Uzun zamandır internet trafiğini de izleyen teşkilat, işbirliği yaptığı ülkelerin kolluk kuvvetlerine ihbarda bulunuyor.
kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/cocuk-caps-leri-paylasanlara-gozalti-29326898 19 Haziran 2015

Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlar Dairesi Başkanlığı’nın Bilişim Yolu ile Çocuğun Cinsel İstismarı/NCMEC konulu yazılarıyla NCMEC (National Center for Missing & Exploited Children) ABD Ulusal Kayıp ve Sömürülen Çocuklar Merkezi (NCMEC) üye servis sağlayıcılarının facebook, twitter gibi bildirdiği çocuk pornografisi yüklemelerini düzenli olarak raporladığı, Çocuğun Cinsel İstismarı konulu CyberTipline (Çocuk İstismarı Raporlama Sistemi) raporuna istinaden gönderilen IP (İnternet Protokol) Numarası ve diğer veriler üzerinden yapılan inceleme ve tespit sonrasında belirlenen kişinin ev veya işyerinde arama yapılarak bilgisayar,cd-rom, hardisk, flashdisk, hafıza kartı gibi materyaller üzerinde inceleme yapıldığı gözlemlenmektedir.
Bu işlemler için İl Valilikleri ve Emniyet Müdürlükleri’ne bağlı Siber Suçlarla Mücadele Müdürlükleri aracılığıyla yazışma yapılarak yasal sürecin başlatılması sağlanmaktadır.
Adli Kolluk Birimi Ceraim Numarası verilmekte ve bundan sonra ilgilinin bulunduğu yer BaşSavcılığı tarafından görevlendirilen savcı tarafından genellikle aşağıdaki talimatlar verilmektedir.

  • Suç konusu olayı gerçekleştiren şüpheli ya da şüpheli şahısların tespitine yönelik çalışma yapılması,
  • Şüpheli şahısların tespiti için tüm özel ve kamu kurumlarıyla yazışma yapılması
  • belirtilen IP numarasının adresinin kullanıcı kimlik bilgilerinin tespit edilmesi

Bundan sonra soruşturma başlatılmakta, Sulh Ceza Hakimliği’nden arama kararı talep edilmekte ve ilgili kişinin işyerinde, evinde veya arabasında fiziki arama yapılmaktadır.
Yapılan bu incelemerin çoğunda ihbar raporunda belirtildiği türden çocuk pormografisi görüntüleri içeren fotoğraf ve video kayıtlarına rastlanılmaktadır.
Emniyet birimlerince yapılan incelemelerde encase ve benzeri teknik yazılımlar kullanılarak silinmiş klasörlerden dahi çocuk pornografisi görüntüleri içeren fotoğraf ve video kayıtlarına ulaşılmakta ve bunlar rapor haline getirilip Savcılara ve Hakimlere sunulmak üzere Mahkemelere verilmektedir.
Dijital materyallerin incelenmesi veri bütünlüğünün korunması suretiyle yazma korumalı olarak (Write Blocker) imajının (biebir kopyasının) alınmasından sonra silinmiş klasörler de dahil olmak üzere yapılmaktadır.
 

İngiltere :

İngiltere’de, çocuk pornografisi konusunda büyük bir duyarlılık gösterilmiştir.Yapılan yasal değişikliklerle pornografik materyallerle mücadele edilmiştir. Hatta, internet yoluyla da olsa çocuk pornografisi ile ilgili fotoğraf ve materyallere sahip olmak suç haline getirilmiştir. 47
Bu ülkede, Cybercops olarak adlandırılan polisler, çocuk pornosuyla mücadelenin yanı sıra bu kanalla yapılan yasa dışı ticaret, bilgisayar programlarına girme ve kart yolsuzluğuyla da mücadele etmektedirler.48

Fransa :

Fransa’da, küçüklere yönelik olmamak şartıyla pornografi suç teşkil etmemektedir. Buna karşılık, 1994 tarihli yeni Fransız Ceza Kanununa göre, (m.227-24) pornografik ve şiddet içerikli yayınların, interneti de kapsayacak şekilde hangi araçla olursa olsun küçükler tarafından erişilebilir kılınması suçtur. Ayrıca, bu kanunda bir küçüğün pornografik nitelikteki resimlerinin kaydedilmesi ve internet de dahil, hangi araçla olursa olsun yayınlanması ve iletilmesi suç sayılmıştır (m.227-23). Yine, internet üzerinde çok sık rastlanan, ünlü kişilerin yüzlerinin pornografik fotoğraflara monte edilmesi ve elde edilen montaj pornografik fotoğrafların internet üzerinden yayınlanması da suç olarak düzenlenmiştir. (m.226-8) 49
Fransız hukukunda internet erişim sağlayıcılar ile servis sağlayıcıların cezai sorumluluğu konusuda düzenlenmektedir. Buna göre, erişim sağlayıcıların cezai sorumluluğu iki gerekçeyle kabul edilmemektedir: Birinci gerekçeye göre, bunların durumu, internet’teki hukuka aykırı verilerden dolayı iştirak kurumu çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, erişim sağlayıcı, bağlantıyı kendi abonelerinin hizmetine sunmakta, buna karşılık, abonesi olmayan suç faili ile fiili veya hukuki bir ilişkiye girmemektedir. Gerçekten, içerik sağlayıcıların, hukuka aykırı verilerini ağ üzerine koymak için erişim sağlayıcıların müdahalesine ihtiyaçları yoktur. Bu nedenle, erişim sağlayıcıların bağlantı kurması, suça maddi iştirak olarak kabul edilemez. İkinci gerekçeye göre ise, internet üzerinde mevcut bulunan tüm bilgilerin hukuka aykırı nitelikte olup olmadıklarını bilemeyen erişim sağlayıcıları, şerik olarak da sorumlu tutulamazlar.Kaldı ki, erişim sağlayıcıların, genellikle yabancı ülkelerde bulunan sunucular üzerinde barındırılan hukuka aykırı bilgileri ortadan kaldırma konusunda teknik bir olanağa mutlak olarak sahip oldukları söylenemez. Bu olanağa sahip olsalar da, bulunduğu ülkede tamamen hukuka uygun olan bazı verilerin ortadan kaldırılmasının kendilerinden istenmesi doğru değildir. Ayrıca, erişim sağlayıcıları tarafından, hukuka aykırı bazı verilere abonelerinin erişmesine engel olunması, bilgileri denetleme ve teknik olarak sunumu önleme olanaklarına sahip olmama dolayısıyla imkansızdır.50
Buna karşılık, Fransız İletişim Özgürlüğü Kanununa göre(m.43-8), servis sağlayıcıları ise, adli bir makam tarafından bildirilmesine rağmen harekete geçmeyerek hukuka aykırı içeriği engellemedikleri takdirde cezai ve hukuki olarak sorumlu tutulabilirler.51 Bu hukuk sistemine göre, içeriğin adli bir makam tarafından hukuka aykırı olduğunun kendisine bildirilmesinden itibaren servis sağlayıcı, artık hukuka aykırılıktan haberdar olmadığını ileri süremez ve suça ilişkin olarak sorumlu olur.52
Teknolojik suçlarla mücadele amacıyla devletin birden fazla kurumunda özel birimler kurulmuştur. Buna göre,
1 – Haberleşme Güvenliği Sistemleri Merkez Birimi ( DCSSI )
2–Haberleşme Teknolojisi Kullanılarak Yapılan Dolandırıcılıkların Soruşturulması Birimi ( SEFTI )
3 – Bilgisayar Ortamında İşlenen Suçların Bastırılması Birimi ( BCRCI )
4 – Jandarma Genel Komutanlığı Suç Araştırmaları Enstitüsü (IRCGN)
5 – Fransız İstihbarat Örgütü (DST)
6 – İletişim ve Enformasyon ve Teknolojilerinin Kullanımı Suretiyle İşlenen Suçlarla Mücadele Bürosu.
Bu birimler, diğer bilişim suçlarının yanı sıra özellikle son zamanlarda büyük bir artış grafiği gösteren internet üzerinden çocuk pornografisi yayını ve ticareti alanında da ile diğer ülkelerle işbirliği yapmak suretiyle mücadele etmektedirler.

Almanya:

Almanya’da da çocuk pornografisi konusunda gerekli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Hatta internet servis sağlayıcıları ve erişim sağlayıcıları konusunda da ayrıntılı hükümler de öngörülmüştür. Alman Teleservisler Kanununa göre (m.5/3), internet erişim sağlayıcıları53, müdahale etme bakımından teknik olanaksızlıklara sahip oldukları için ve internet’teki bilgilerin dışarından anlaşılması da mümkün olmadığı için, erişim sağlayıcıların cezai sorumlulukları yoktur.54 Aynı şekilde bu kanun, otomatik şekilde ve kısa süreli olarak yabancı içerikleri bilgisayarda tutmayı da bir tür geçiş niteliğinde sayarak böyle durumlarda da sorumluluğun doğmayacağını belirtmiştir.55 Ancak, bu kanunda 14.12.2001 tarihinde yapılan bir değişiklikle, erişim sağlayanların kural olarak kısa süreyle yapılan depolama işleminden sorumlu tutulamayacağı açıklanmış; bilgilere müdahale etmesi, teknik şartlara uymaması ve kısa süreli olarak depoladığı bilgilerin ilk kaynak noktasında ağa girişinin kapatıldığını veya silindiğini öğrenmesi veya bilgilere ilişkin hukuka aykırılığın bir mahkeme veya idari bir makam tarafından bildirilmesine rağmen yayından kaldırmayarak muhafazaya devam etmesi durumlarında ise servis sağlayıcılar gibi sorumlu tutulacağı öngörülmüştür.56 Nitekim, Almanya’da çocuk pornografisi konusunda,1995 yılı Sonbahar ayında, Münih Savcılığı tarafından, Amerikan kaynaklı çocuk pornografisi neşrinin ihmali surette engellenmemesi dolayısıyla açılan bir davada erişim sağlayıcı şirket genel müdürü 2 yıl hapse mahkum edilmiş ve cezası ertelenmiştir. Ancak bu ceza, 1999 yılında , bir üst mahkemece firmanın yabancı içerikten sorumlu olmayacağı gerekçesiyle kaldırılmıştır.57 Alman doktrininde de , Alman firma genel müdürünün Amerikan kaynaklı verilerin internet üzerinde engelleyebilme imkanının son derece sınırlı olduğundan hareketle yerel mahkemenin kararı eleştirilmiştir.58
Buna karşılık, Alman Teleservisler Kanununa göre (m.5/2), servis sağlayıcıları ise, her hangi bir yoldan suç oluşturan bilgilerin kendi bilgisayarında bulunduğunu öğrenir öğrenmez bunu engellemek için gerekli tedbirleri almak durumundadırlar.Bu içeriğin niteliğini bildikleri ve teknik olarak bunu engelleme olanağına sahip bulundukları takdirde sorumludurlar.59 Zira, servis sağlayıcıları, içerik sağlayıcılara birer parola vermekte, onlar da, bu parola sayesinde doğrudan doğruya kendilerine özgü olarak oraya girmekte ve bütün bilgilerini servis sağlayıcısının bilgisi olmaksızın değiştirebilmekte, ortadan kaldırabilmekte veya eklemede bulunabilmektedir.60 Gerçekten, web sitesinde günde bir çok kez on binlerce resim, yazı, grafik ve diğer unsurları güncelleştirme durumu oluşabilmekte;bu nedenle servis sağlayıcıları çok sayıda veri bulunduğu için suç teşkil eden durumları bilmeyebilmektedirler.61 Servis sağlayıcıları, kendi sunucuları üzerinden internet ortamına aktarılacak sayfa ve siteleri içeren FTP-sunucuları gibi, bir işleteni bulunan (moderated) haber gruplarını barındırdıklarında da, yabancı içerikler üzerinde sınırlı da olsa bir denetim gücüne sahiptirler.62 Bu nedenle, servis sağlayıcıları, herhangi bir yoldan suç oluşturan bilgilerin kendi bilgisayarında bulunduğunu öğrenir öğrenmez, bunu engellemek için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Nitekim, servis sağlayıcının sunucularında çocuk pornografisine ilişkin olarak suç teşkil eden materyalleri bulundurduğu ve internet üzerinden yayınladığı iddiasıyla, 28 Mayıs 1998 tarihinde Almanya’nın Bavyera eyaletinde açılan “Somm” davasında da servis sağlayıcının, teknik olarak yasadışı materyalleri önleme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi tarafından verilen ceza, Münih Bölge Mahkemesince kaldırılmıştır.63

İtalya :

İtalya’da, Kişiye Karşı İşlenen Suçlar kısmında “Bireysel Kişiliğe Karşı Suçlar” başlıklı bölüme, çocuğun kişi hürriyetini korumak, onun fiziki ve psikolojik gelişmesine karşı kişiliğine zarar veren fiilleri cezalandırmak üzere, çocuk pornografisi ve çocuk ticareti, çocuğun fuhşa sevki gibi konularda 3.8.1998 tarih ve 269 sayılı kanunla İtalyan Ceza Kanunu’na birtakım hükümler eklenmiştir. Gerçekten, İtalyan Ceza Kanunu’nun 600ter maddesine göre, 18 yaşından küçükleri, pornografik filmlerde kullanmak veya pornografik materyalleri üretmek amacıyla istismar eden kimse, 6 yıldan 12 yıla kadar hapis ve 50 milyon liretten 500 milyon lirete kadar para cezasına çarptırılır. Aynı ceza, bu tür pornografik materyallerin ticaretini yapan kimseye de uygulanır. Bu iki durum dışında, internet dahil herhangi bir araçla bu tür materyalleri dağıtan, yayan veya yayınlayan yahut 18 yaşından küçükleri cinsel istismara veya cezbetmeye yönelik bilgiler veya haberler yayan veya veren kimse, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5 milyon liretten 100 milyon lirete kadar para cezasına çarptırılır. 64 Yukarıda belirtilen her üç durum dışında, bedava dahi olsa, 18 yaşından küçük olanların istismarıyla üretilen pornografik materyalleri bilerek başkalarına veren kimse hakkında, 3 yıla kadar hapis cezası veya 3-10 milyon liret arası ağır para cezası uygulanır. Ayrıca, İtalyan Ceza Kanunu’nun 600quater maddesi de, 600ter maddesinde düzenlenen durumlar dışında bilerek bu tür pornografik materyalleri temin eden veya hazır bulunduran kimsenin de, 3 yıla kadar hapis veya 3 milyon liretten aşağı olmamak üzere para cezasına tabi tutulmasını öngörmektedir.65
İtalya’da bilgisayar suçları ile mücadele için 30 Mart 1998 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Posta ve İletişim Güvenliği Daire Başkanlığı görevlendirilmiştir. Başkanlık bünyesinde Personel-Lojistik ve Teknik olmak üzere iki bölüm mevcuttur. Taşrada ise 20 ilde doğrudan başkanlığa bağlı görev yapan ofisler bulunmaktadır. Operasyonel işleve sahip olan teknik bölümde mühendisler, bilişim teknisyenleri ve örgütlü suç, terörizm ve çocuk pornografisi gibi konularda uzmanlaşmış dedektifler görev yapmaktadır.66

Polonya:

Polonya’da da, çocuk pornografisi yasaklanmıştır. 1997 tarihli Polonya Ceza Kanunu’na göre (m.200/2), çocukların cinsel yönden sömürülmesine engel olmak amacıyla, küçük çocukların katılımıyla gerçekleştirilen resim,film, video bantları gibi pornografiler cezalandırılmaya tabi tutulmaktadır. Bu suretle, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, pedofili(çocuk fuhşiyatı) ile tüm görünümleriyle mücadele etmek amaçlanmaktadır. Aslında, pornografilerin kamuya sunulmasıyla, bunları algılamak istemeyenlerin de bu tür eserleri algılamaya zorlaması dolayısıyla pornografik eserlerin kamuya sunuluşu da yasaklanmaktadır(m.202)67 Ağır pornografi olarak da ifade edilen, 15 yaşın altındaki çocuğun katılımıyla, şiddet ya da hayvanların kullanılmasıyla yapılan cinsel sahneleri içeren pornografinin yapımı ve yayılması da genel olarak suçtur.(m.202/3)68

Hollanda :

Hollanda’da, internet üzerinden yapılan dağıtımını engellemek ve çocuk pornografisi ile etkin bir şekilde mücadele etmek amacıyla, modern dijital tekniklerle çocuk görüntülerini manipüle ederek, gerçekte olmadığı halde varmış gibi cinsel sahnelerin içinde gösteren porno görüntülerinin dağıtım ve ticaretinin de ceza kapsamına alınması ve çocuk pornosu üretimi ve dağıtımı ile uğraşanlara verilecek cezaların üst sınırının 4 yıldan 6 yıla çıkarılması için yasal değişikliklere gidilmektedir. Ayrıca, bu yasal değişiklikle kanundaki çocuk tanımındaki yaş sınırı,16’dan 18’e çıkarılması öngörülmektedir.69
1993 tarihli ‘Computer Crime Act’ yasalaşmadan önce Hollanda polisi bilgisayar suçları ile mücadele için özel bir birim kurmuştur. Üç pilot bölgede yapılan uygulamalardan sonra bölgeler arası bilgisayar suçlarıyla mücadele birimi oluşturulmuştur. Bilgisayar suçları birimleri Adalet Bakanlığına bağlı kriminal labaratuvarları, ‘Information Technology and Crime Department of the National Criminal Intelligence Division ve Detective’s Training Collage ile birlikte çalışmaktadırlar. Konunun uzmanları, siber suçlarla ilgili olarak takip edilen yöntemin, diğer suçlarla temelde aynı olduğunu, tespit edilen suçlarla ilgili işbirliğinin adli yardımlaşma çerçevesinde gerçekleştirildiğini ifade etmişlerdir.70 Hollanda polisi, internet suçlarıyla mücadele için de ayrı bir birim oluşturma kararı almış, ilk aşamada 15 kişiden oluşacak ve 5’i internet alanında uzman polislerden seçilecek ekip, hem internet üzerinden yapılan ve suç sayılan işlemleri belirleyecek, hem de bu kanalla işlenecek suçları önlemeye çalışmıştır. Cybercops olarak anılan polisler, çocuk pornosuyla mücadelenin yanı sıra bu kanalla yapılan yasa dışı ticaret, bilgisayar programlarına girme ve kart yolsuzluğuyla da mücadele etmektedirler.71

İspanya :

İspanya’da Enformasyon Teknolojilerindeki Suçları Araştırma Birimi adı altında faaliyet gösteren emniyet görevlileri, teknoloji, iletişim, telekomunikasyon ve çocuk pornografisi alanlarında işlenen suçları ve ortaya çıkan şikayetleri takip etmektedirler.72

Japonya :

Bu ülkede yapılan yasal düzenleme ile, siber suçlar alanında çocuk pornografisi de suç kapsamına alınmıştır. Kabul edilen kanun, çocuk pornografisi materyallerinin üretimini, alım ve satımını cinsel suç olarak değerlendirmiştir. Bu kanun ile, çocuklara yönelik her türlü pornografik materyalin satış, dağıtım, üretim, bulundurma ve ticaretini yapanlara üç yıl hapis ve 24.400 dolar para cezası öngörülmektedir.73
Siber suçlarla ilgili olarak 1999 yılında özel bir birim kuran Japonya, öncelikli hedef olarak çocuk pornografisi içeren siteleri seçmiş; Tokyo Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı olarak çalışan birim, beş sene içinde 13 kat artan internet suçları ile mücadele ederek normal düzeye çekmeye çalışmıştır.74

Malezya :

Malezya’da teknolojik suçlara ilişkin kanunlar şunlardır: Dijital Signature Act, Multimedia Convergence Act, Computer Crime Act, Telemedicine Development Act. Bu kanunlarda yer alan bilgisayar suçları arasında, çocuklara yönelik istismar ve müstehcenlik de yer almaktadır. Malezya’da siber suçlarla mücadele, Haberleşme, Multimedya ve Enerji Bakanlığı’nın sorumluluk alanına girmektedir.

Rusya :

Rusya’da bilgisayar üzerinden işlenen suçlar konusunda iki yıl öncesine kadar bir düzenleme bulunmamaktaydı. Ancak, G-8 ülkelerinin 1997 yılında Washington’da yaptıkları Adalet ve İçişleri Bakanları toplantısında kabul edilen bildiriyle “Ulusal Temas Noktaları” oluşturulmasına karar verilmiş ve İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir temas noktası oluşturulmuştur. “R dairesi” olarak adlandırılan bu bölüm, ülke içindeki güvenlik ve yargı organları ile ve diğer ülkelerdeki karşıtları ile doğrudan temas halinde bulunmaktadır. Rusya İçişleri Bakanlığı, internet üzerinden suç ve suçluların takibi için delillerin korunması amacıyla internet hizmeti sağlayan servislerle işbirliği yapmakta; internet firmalarına verilerini 6 ay saklama ve yargı makamlarının talebi olduğu takdirde söz konusu verileri ilgili makamlara sağlama zorunluluğu getirmiştir.

İsrail :

İsrail Emniyet Müdürlüğü, bilgisayar üzerinde işlenen suçlarla 1996 yılında ilgilenmeye başlamış ve güvenlik teşkilatının içinde Bilgisayar Suçları Bölümü kurmuştur. Birimdeki bu görevliler, bilgisayar konusunda eğitimden geçirilmiş polislerden oluşmakta; gerektiğinde diğer polis birimlerince yürütülen soruşturmalara da yardımcı olmaktadırlar. İsrail hükümeti, bilgisayar suçlarıyla mücadele konusunda başta ABD olmak üzere, pek çok Avrupa ülkesiyle işbirliği anlaşması imzalamıştır.75
http://www.turkhukuksitesi.com/makale_154.htm
“Bilişim Suçları İçinde Çocuk Pornografisi Ve Mücadele Yöntemleri” başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Stj.Av.Cengiz Analay – Dr. Recep Gülşen’e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
 

Yargıtay Kararları

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/2283 E. , 2014/11906 K. 30.10.2014 tarihli kararı

Tebliğname No : 14 – 2011/410473
MAHKEMESİ : Uşak 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26.10.2011
NUMARASI : 2011/112 Esas, 2011/438 Karar
SUÇ : Müstehcenlik

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanığın, içinde çocuk pornografisi olan hard disk ve CD’leri bulundurma şeklinde gerçekleşen eyleminin tek suç oluşturduğu, ürün sayısının TCK.nın 61. maddesince temel cezanın belirlenmesi sırasında dikkate alınabileceği gözetilmeden, sanık hakkında uygulama yeri olmayan zincirleme suç hükümlerinin tatbiki ile fazla ceza tayini,
Dosya kapsamına göre, İl Adli Yargı Adalet Komisyonu Bilirkişi Listesinde yer alıp almadığı tespit edilemeyen ve mahkemece re’sen tayin edildiği anlaşılan bilirkişi R.. A..’a 5271 sayılı CMK.nın 64/6. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 64/5. maddesi uyarınca usule uygun şekilde yemin verdirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi ve görüntülere ilişkin tespitin yeterli ve tam kanaat verici olmaması karşısında; CD’lerin usule uygun şekilde atanan bilirkişiye tevdii edilerek müstehcen içerikte olup olmadığı konusunda denetime olanaklı şekilde rapor aldırıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/15358 E. , 2014/6283 K. 08.05.2014 tarihli kararı

Tebliğname No : 14 – 2011/332389
MAHKEMESİ : İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 31.05.2011
NUMARASI : 2010/640 Esas, 2011/302 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanığın bilgisayarında bulunan dört adet çocuk pornografisi ile doğal olmayan yoldan ve hayvanla yapılan cinsel davranışlar içeren görüntüleri bulundurmaktan ibaret eyleminde, duruşmada alınan beyanında aylık 700 TL ücretle çalışan işçi olduğunu bildiren sanıkla ilgili TCK.nın 61. maddesindeki hususlar göz önüne alınıp cezanın belirlenmesinde TCK.nın 3/1. fıkrasındaki hakkaniyet ve orantılılık koşulu nazara alınarak alt sınırdan makul oranda uzaklaşmak gerektiğinin gözetilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle fazla ceza tayini,
29.09.2010 tarihli bilirkişi raporuna göre sanığa ait 38 adet CD ve DVD içinde müstehcen görüntü bulunmadığının belirtilmesi karşısında eşyanın sanığa iadesi yerine müsaderesine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısı ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, belirtilen nedenle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 08.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/4188 E. , 2014/1534 K. 12.02.2014 tarihli kararı

Tebliğname No : 5 – 2011/31936
MAHKEMESİ : İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11.02.2010
NUMARASI : 2008/362 Esas, 2010/102 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında Beyoğlu 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 207/305 Esas sayılı dosyasına konu müstehcenlik suçuna ilişkin soruşturma yapılırken sanığın evinde 14.07.2007 tarihinde arama yapıldığı ve bilgisayarının hardiskinde çocuk pornografisine ilişkin görüntülerin bulunduğu, incelemeye konu dosyamızda ise Avusturya interpolü tarafından 20.02.2007 tarihinde sanığın www.speedshare.org isimli internet adresinden çocuk pornografisine ilişkin materyalleri indirildiğinin belirtildiği ve 31.03.2008 tarihinde evinde yapılan aramada 05.05.2008 ve 16.11.2009 tarihli raporlardan anlaşıldığı üzere önceki bilgisayar harddiskinden başka nitelikte olan bilgisayar harddiskinde ihbara konu internet adresine erişimin sağlanmadığının tespit edilmesi karşısında sanığın Beyoğlu 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/305 Esas sayılı dosyasında 20.02.2007 tarihinde anılan internet sitesine girerek çocuk pornografisi içeren materyal indirip indirmediğinin tespiti konusunda bilirkişi raporu alınması gerektiği gözetilmeden eksik bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 
 

 Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/15237 E. , 2017/3123 K. 12.04.2017

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal
Hüküm : TCK’nın 134/2, 62/1, 50/1, 52/2. maddeleri gereğince mahkumiyet
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Oluşa ve kabule göre; sanığın, suç tarihinde, rıza dahilinde 15-18 yaş aralığındaki katılan ile cinsel ilişkiye girdiği görüntüleri cep telefonunun kamerasıyla çekip kaydettiği olayda,
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.03.2015 tarihli, 2014/14-603-2015/66 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; mağdurun cinsel ve fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak görüntülerini, onun bilgisi dışında, cep telefonu ile kaydeden sanığın eyleminde TCK’nın 134/1. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yanı sıra toplumun sahip olduğu ortak ar ve haya duygularını, yerleşik edep kurallarını incitici ve genel ahlâka aykırı nitelikteki müstehcen görüntüyü içeren ürünün üretiminde 16 yaşındaki mağdur çocuğun yer almasından dolayı TCK’nın 226/3-1. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçunun da oluştuğu, bir fiili ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan sanığın, TCK’nın 44. maddesi gereğince, daha ağır cezayı gerektiren müstehcenlik suçundan cezalandırılması, özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan gerekçelere dayalı olarak, sanık hakkında, TCK’nın 134/1. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Temel ceza belirlenirken, TCK’nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle, aynı Kanun’un 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi,
b) Sanık hakkında TCK’nın 134/2 maddesinde düzenlenen görüntü veya seslerin ifşası suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan açılan bir dava bulunmamasına rağmen yazılı ve yetersiz gerekçe ile TCK’nın 134/2 maddesinden hüküm kurulması
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 12.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/12649 E. , 2017/1957 K. 11.04.2017

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna teşebbüs, çocuğun basit cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (iki kez), müstehcenlik (üç kez)
HÜKÜM : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna teşebbüs eylemi çocuğun basit cinsel istismarı kabul edilerek bu suçtan (iki kez) ve diğer atılı suçlardan mahkûmiyet
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle, 02.12.2016 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve TCK’nın 103. maddesinde değişiklik yapan 6763 sayılı Kanunla getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında mağdurlara yönelik müstehcenlik (TCK m. 226/1-a) ve çocuğun basit cinsel istismarı (iki kez) suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanık müdafii ile katılan bakanlık il müdürlüğü vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanık hakkında müstehcenlik (iki kez) ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (iki kez) suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Çocukların kullanıldığı ve doğal olmayan yoldan yapılan cinsel ilişki görüntülerinin yer aldığı CD’leri bulundurmak şeklindeki sanığın eylemi TCK’nın 226/3. maddesinin ikinci cümlesindeki ve 226/4. maddesindeki iki ayrı suçu oluştursa da, aynı Kanunun 44. maddesinde tanımlanan fikri içtima kuralı gereğince en ağır cezayı öngören TCK’nın 226/3. maddesinin ikinci cümlesinden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde her iki suçtan ayrı ayrı mahkûmiyet kararı verilmesi,
Sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında mağdurları değişik zamanlarda birden çok kez cinsel amaçla alıkoyduğu sabit olduğu halde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükümlerde TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafii ile katılan bakanlık il müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2017/291 E. , 2017/1378 K. 16.03.2017

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, yağma, özel hayatın gizliliğini ihlal
HÜKÜM : Yağma ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından beraat, diğer atılı suçlardan mahkumiyet
İlk derece mahkemesince verilen hükümlerin sanık müdafii ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi ve sanık müdafiince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 08.03.2017 Çarşamba saat 13:30’a duruşma günü tayin olunarak sanık müdafiine çağrı kağıdı gönderilmişti.
Belli günde Hakimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından .. … hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine dosyadaki vekaletnameye dayanarak sanık … adına gelen Av. … huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık … hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanık müdafii temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 22.03.2017 Çarşamba günü saat 13:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Bugün dava evrakı ele alınmakla, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
Sanık hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz bulunmadığından temyiz incelemesi yapılmamış olup tebliğnamedeki ret isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
Sanık hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile yağma suçundan verilen beraat kararının incelenmesinde;
Hükümlerden sonra 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının mahkumiyet hükümleri yönünden infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, beraati ve sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanık müdafii ve katılanlar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile sanık müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmasının reddiyle, sanık hakkında yağma suçundan verilen beraat kararı ile beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin ONANMASINA,
Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan beraat hükmünün temyiz incelemesine gelince;
Dosya içeriğine göre, sanığın onsekiz yaşından küçük mağdureyle cinsel ilişkiye girerken bu ilişkilere dair ve mağdureye ait müstehcen içerikli müstakil görüntüleri kaydederek bilgisayarında ve hafıza kartında bulundurduğunun anlaşılması karşısında, söz konusu fotoğraf ile videoları üreten ve bilgisayar ile hafıza kartında bulunduran sanığın eylemlerinin TCK’nın 226/3-c.1. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçunu oluşturduğu gözetilerek mahkumiyetine karar verilmesi yerine suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan beraatine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
16.03.2017 tarihinde verilen işbu karar 22.03.2017 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … … hazır olduğu halde sanık müdafiin gıyabında tefhim olundu.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/5557 E. , 2017/1117 K. 02.03.2017

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik, özel hayatın gizliliğini ihlal, çocuğun basit cinsel istismarı, şantaj
HÜKÜM : Mahkumiyet
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
İddianamedeki sevklere, mahkemenin kabulüne, hükümlerin içeriğine, müstehcenlik suçuna ilişkin TCK’nın 226/3-1. cümlesindeki cezanın alt ve üst sınırları itibariyle aynı Kanunun 103/1-2. cümlesinde düzenlenip sarkıntılık düzeyinde kalan çocuğun basit cinsel istismarı suçunun cezasından daha ağır olmasına, Yargıtay Kanununun 14. maddesine, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 27.01.2017 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.02.2017 tarihinde yürürlüğe giren 20.01.2017 günlü, 2017/1 sayılı iş bölümü kararının ceza kısmı ortak hükümler bölümünde yer alan “Ceza Dairelerinin görevlerinin belirlenmesinde, mahkumiyet kararlarında mahkeme hükmündeki, mahkumiyet dışındaki kararların temyiz incelemesinde ise dava açan belgedeki nitelenen suç esas alınır” ibaresine göre temyiz incelemesini yapma görevi Yargıtay 18. Ceza Dairesine ait bulunduğundan, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, esası incelenmeyen dosyanın görevli Daireye tevdiine, 02.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/25241 E. , 2017/2333 K. 01.03.2017

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
1- Sanığa ait iş yerinde ele geçirilen sabit diskte tespit edilen pornografik görüntülerin bir kısmında çocukların kullanıldığının, diğer bir kısmının ise hayvanlarla yapılan cinsel ilişkilere ait olduğunun anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin TCK’nın 44. maddesindeki fikri içtima kuralları gereği en ağır cezayı öngören aynı Kanunun 226/3.maddesindeki suçtan, suça konu görüntülerin sayısı da değerlendirilip alt sınırdan uzaklaşılarak hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, TCK’nın 226/3 ve 226/4 maddelerinden ayrı ayrı mahkumiyet hükmü kurulması,
2- CMK’nın 231/6. maddesi uyarınca, kasıtlı bir suçtan engel mahkûmiyeti bulunmayan sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurulup, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapılarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda bir karar verilmesi gerekmesine rağmen, hakkında daha önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına ilişkin denetim süresinde atılı suçu işlemesi nedeniyle yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığı kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 01.03.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/29886 E. , 2017/2091 K. 22.02.2017

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
TCK’nın 226/3. maddesinin 1.cümlesindeki düzenlemede “müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanmak” suç olarak tanımlanmıştır. Üretmek kelime anlamıyla oluşturmak, yaratmak ve meydana getirmek anlamlarına da gelmektedir (…./www…..) Çocuğun müstehcenlik içeren görüntüsünün, resminin veya sesinin kullanılması, yazı veya ses içeriğinde çocuğun yer alması bu suçun oluşumu için yeterlidir.
Türkiye’nin de taraf olduğu; 9 Aralık 1994 tarihinde kabul edilen ve 27.01.1995 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesinin 34. maddesi; “Taraf Devletler, çocuğu, her türlü cinsel sömürüye ve cinsel suistimale karşı koruma güvencesi verir.
28.06.2002 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği Ve Çocuk Pornografisi İle İlgili İhtiyari Protokolün 1. maddesi “Taraf Devletler çocuk satışını, çocuk fahişeliğini ve çocuk pornografisini bu Protokol uyarınca yasaklayacaklardır.”,
2. maddesinin çocuk pornografisini tanımlayan (c) bendi “Çocuk pornografisi, çocuğun gerçekte veya taklit suretiyle bariz cinsel faaliyetlerde bulunur şekilde herhangi bir yolla teşhir edilmesi veya çocuğun cinsel uzuvlarının, ağırlıklı olarak cinsel amaç güden bir şekilde gösterilmesi anlamına gelir.”,
3. maddesinin 1/ii-c bendi ve B fıkrası “2.maddede tanımlandığı üzere, çocuk pornografisinin, yukarıda belirtilen amaçlar için üretimi, dağıtımı, yayılması, ithali, ihracı, sunumu, satışı veya zilyetliği…fiilleri, vahametini dikkate alan uygun cezalarla cezalandırılabilir suçlar haline getirecektir.”,
Yine Avrupa Konseyi tarafından 23.11.2001 tarihinde imzaya açılan ve hükümet tarafından 10.11.2010 tarihinde imzalanıp 22.04.2014 tarihli Resmi gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6533 sayılı Kanun’la onaylanması uygun bulunan Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Çocuk Pornografisi İle Bağlantılı Suçlar başlıklı 9. maddesinde;
“1. Taraflardan her biri, aşağıda belirtilenler, kasten ve haksız yere gerçekleştirildiği zaman, bunların kendi iç hukukunda cezai suç olarak tanımlanması için gerekli olabilecek yasama tedbirlerini ve diğer tedbirleri kabul edecektir:
a. Bir bilgisayar sistemi üzerinden dağıtımını yapmak amacıyla çocuk pornografisi üretmek;
b. Bir bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisini sunmak veya erişilebilir hale getirmek;
c. Bir bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisini dağıtım veya iletimini yapmak;
d. Kendisi veya başkası için bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisi temin etmek;
e. Bir bilgisayar sisteminde veya bilgisayar veri depolama aygıtında çocuk pornografisi bulundurmak;
2- Yukarıda 1.paragrafta belirtilen ‘çocuk pornografisi’ terimi aşağıda belirtilenleri görsel anlamda tasvir eden pornografik malzemeleri içerecektir:
a. Reşit olmayan şahsın cinsel içerikli eylemlerde bulunması;
b. Reşit olmayan şahıs görüntüsüne haiz şahsın cinsel içerikli eylemlerde bulunması;
c. Reşit olmayan şahsın cinsel içerikli eylemlerde bulunmasını betimleyen gerçekçi görüntüler;
3- Yukarıda 2. paragrafta belirtilen ‘reşit olmayan’ terimi, 18 yaşın altındaki tüm şahısları kapsar. Bununla birlikte, Taraflardan biri, 16’dan küçük olmamak kaydıyla, daha düşük bir yaş sınırı talep edebilir şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.
Uluslararası belgelerdeki bu düzenlemelerin yanısıra Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 24.03.2015 tarihli ve 2014/14-603 E., 2015/66 K. sayılı ilamında vurgulandığı üzere TCK’nın 226/3. maddesinin 1.cümlesindeki suçun oluşumu için önemli olan bir çocuğun müstehcen ürün üretiminde kullanılması olup, bu düzenlemede, suçun oluşumu için müstehcen görüntülerin profesyonel olarak hazırlanması aranmamakta, müstehcen ürünlerin şekli şartları ya da bu ürünlerin üretiliş biçimi ve amaçları konusunda bir sınırlama getirilmemektedir. Ayrıca suçun unsurlarının oluşması bakımından müstehcen ürünlerin izlenmesi, izlettirilmesi, satılması ve dağıtılması gibi bir zorunluluk da söz konusu değildir. Bu mahiyetteki müstehcen ürünlerin hiç izlenmemiş olması ya da bireysel amaç için üretilmiş olması da sonucu değiştirmeyecektir.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, sanığın, internet ortamında tanıştığı ve suç tarihinde onsekiz yaşından küçük olan katılan çocuğun müstehcen nitelikteki çıplak görüntülerini internet üzerinden bilgisayar kamerası ve özel bir yazılım aracılığıyla kaydetmesi şeklindeki eyleminin, TCK’nın anılan maddesinde düzenlenen “müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanma” suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve katılan … vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22.02.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/12265 E. , 2017/804 K. 20.02.2017

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı (dokuz kez),
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (on kez), müstehcenlik (bir kez), özel hayatın gizliliğini ihlal (altı kez), çocuğun basit cinsel istismarı (iki kez) (sanık …); çocuğun nitelikli cinsel istismarı (beş kez) (sanık …)
HÜKÜM : Sanık … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı (altı kez), beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı (bir kez), ırza geçme (bir kez), çocuğun basit cinsel istismarı (üç kez), kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (yedi kez), özel hayatın gizliliğini ihlal (altı kez), müstehcenlik (bir kez) suçlarından mahkûmiyet, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan (bir kez) açılan kamu davasında eylemin hürriyeti tahdit suçunu oluşturduğunun kabulü ile zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesi, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraat (iki kez); Sanık … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkûmiyet (iki kez), çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan (üç kez) açılan kamu davalarında eylem reşit olmayanla cinsel ilişki kabul edilerek şikayet yokluğu nedeniyle kamu davalarının düşmesi
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle, 02.12.2016 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla getirilen düzenlemeler de gözetilerek dosya incelendi.
Hükmedilen ceza miktarları nazara alındığında sanık … müdafiin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi gereğince Reddiyle, incelemenin duruşmasız yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık … hakkında mağdurlar …, …,…. ile …..’a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; mağdurlar … ile …..’e yönelik çocuğun basit cinsel istismarı; mağdur …’e yönelik ırza geçme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ve mağdur …’e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemi hürriyeti tahdit kabul edilerek zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine dair karar ile sanık … hakkında mağdurlar …, …. ve ….’a yönelik reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan açılan kamu davalarının şikayet yokluğu nedeniyle düşmesine dair kararların incelenmesinde:
Hükümlerden sonra 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının mahkûmiyet hükümleri yönünden infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, düşme ve sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanıklar müdafileri ile O Yer Cumhuriyet Savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, sanık … hakkında mağdurlar …, ….., … ile …’a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; mağdurlar … ile ….’e yönelik çocuğun basit cinsel istismarı; mağdur …’e yönelik ırza geçme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile mağdur …’e yönelik hürriyeti tahdit suçundan görülen kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine dair karar ile sanık … hakkında mağdurlar …,…. ve …’a yönelik reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan açılan kamu davalarının şikayet yokluğu nedeniyle düşmesine dair kararların ONANMASINA,
Sanık … hakkında mağdurlar …, …, …, … ile …. ‘a yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan (beş kez) kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanık hakkında mağdurlar …, …, …, … ile ….’a yönelik eylemlerinden dolayı hükümler kurulurken TCK’nın 43. maddesi uyarınca yapılacak arttırımın, aynı Kanunun 103/2, 103/3. maddeleri gereğince belirlenen ceza üzerinden yapılması gerektiği gözetilmeden söz konusu arttırımın TCK’nın 61. maddesindeki sıralamaya aykırı olacak şekilde 103/2. maddesi üzerinden yapılması suretiyle cezaların eksik tayini,
Kanuna aykırı, sanık … müdafii ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye istinaden düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerde TCK’nın 43 ve 62. maddelerinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin karardan çıkartılarak yerlerine “…sanığın cezasında TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca takdiren ¼ oranında arttırım yapılarak 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına” ve “.. TCK’nın 62/1. maddesi gereğince cezasında takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak sanığın neticeten 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına” ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Sanık … hakkında, mağdurlar … ile ….’a yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı (iki kez), kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (iki kez); mağdur …’a yönelik çocuğun basit cinsel istismarı (bir kez) ve mağdur …’a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (bir kez) suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile mağdurlar … ve ….’e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan (iki kez) verilen beraat kararlarının incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Mağdurlar … ile ….’un beyanlarında, sanığın kamu davasına konu eylemleri kanunda öngörüldüğü şekilde cebir, tehdit ya da hileyle gerçekleştirdiğine dair anlatımlarının bulunmayışı ve eylemler sırasında mağdurların onbeş yaşını doldurup doldurmadıkları hususunun şüphede kalması hususları nazara alınıp mevcut şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi suretiyle,
sanık hakkında … ile ….’a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraat kararı verilmesi ve çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan açılan kamu davalarına ilişkin eylemlerin ise TCK’nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturması karşısında bu suçtan hükümler kurulması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyet kararları verilmesi,
Sanığın, mağdur …’ı cinsel istismarda bulunmak amacıyla değişik zamanlarda klüp tesislerine gelmesini sağlama ve mağdur …’i de aynı amaçla ….’ta bulunan depoya götürme şeklindeki eylemleri ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediği anlaşılmakla, ….’a yönelik TCK’nın 109/l, 3-f, 5, 43 ve ….’e yönelik 109/1,3-f, 5. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden dosya kapsamına uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraat hükümleri kurulması,
Sanığın, mağdur …’a yönelik çocuğun basit cinsel istismarı eylemlerini, 02.07.2013 tarihinde diğer sanık … ile cinsel ilişkiye girmesini sağlama ve 05.07.2013 tarihinde de mağdurun dudağını öpüp vücudunu okşama şeklinde zincirleme şekilde gerçekleştirdiği gözetilmeden, hakkında TCK’nın 103/1. maddesi uyarınca belirlenen cezada aynı Kanunun 43/1. maddesi ile arttırım yapılmaması neticesinde eksik ceza tayini,
Sanığın, mağdur …’a yönelik zincirleme olarak işlediği kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu “gelmediği takdirde, lisansını vermeyeceği” şeklinde tehditle işlediği gözetilmeden, temel cezanın TCK’nın 109/2. maddesi yerine 109/1. maddesine göre belirlenmesi suretiyle eksik tayini,
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nın 103/2, 103/3, 103/4. maddeleri uyarınca verilen ceza 15 yılı geçse dahi, suçun sonucunda mağdur …’ın ruh sağlığının bozulmasından dolayı neticenin ağırlığına göre tayin edilen cezanın aynı Kanunun 49/1 ve 103/6. maddeleri gereğince 20 yıla kadar arttırılmasının olanaklı bulunduğu nazara alınarak, anılan kanun maddeleri gereğince hakkaniyet kuralları gözetilip uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği halde, 103/6. maddenin uygulama dışı bırakılması suretiyle eksik ceza tayini,
Sanık hakkında mağdur …’a yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan hüküm kurulurken TCK’nın 43. maddesi ile yapılacak arttırımın, aynı Kanunun 103/2, 103/3, 103/4. maddeleri gereğince belirlenen ceza üzerinden yapılması gerektiği gözetilmeden söz konusu arttırımın TCK’nın 61. maddesindeki sıralamaya aykırı olacak şekilde 103/2. madde üzerinden yapılması suretiyle cezanın eksik tespiti,
Sanık … hakkında mağdurlar …, …., …,…,,, ile ….’a yönelik özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan (altı kez) kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde;
Sanığın, çocuk olan mağdurların cinsel ilişki sırasındaki görüntülerini kaydetmesi eyleminin TCK’nın 226/3. maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkûmiyet hükümleri kurulması,
Sanık … hakkında müstehcenlik suçundan (bir kez) kurulan hükmün incelenmesinde;
Sanığın, müstehcen görüntüleri hangi mağdura ne şekilde gösterdiği karar yerinde tartışılmadan yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi,
Sanık … hakkında mağdurlar … ile ….’a yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan (iki kez) kurulan mahkûmiyet hükümlerinin temyiz incelemesine gelince;
5237 sayılı TCK’nın 103/2. maddesinde düzenlenen çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenebileceği, dolayısıyla erkek olan mağdurların kadın olan sanık ile vajinal yoldan cinsel ilişkiye girmeleri şeklinde gerçekleşen olayda ise sanığın eylemlerinin aynı Kanunun 103/1. maddesinde düzenlenen çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkûmiyet hükümleri kurulması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafileri ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/14443 E. , 2017/1409 K. 08.02.2017

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen müstehcenlik eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından düzenlenen rapora göre, suça konu CD’ler de görünüm ve yüz ifadeleri itibariyle 12 yaşından küçük oldukları düşünülen çocukların kullanıldığının belirtilmiş olması karşısında, sanığın eyleminin TCK’nın 226/3.maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,
Anlaşıldığından, sanık … müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 08.02.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/13753 E. , 2017/1402 K. 08.02.2017

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporunda, suça konu müstehcen görüntülerde çocukların da kullanıldığının belirtilmesi karşısında, TCK 226/3.maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2-Duruşmada talep eden sanık hakkında, CMK’nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun tartışmasız bırakılması,
Kanuna aykırı ve sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca yeniden yargılama yapılırken sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 08.02.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/4398 E. , 2017/560 K. 08.02.2017

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (sanıklar), özel hayatın gizliliğini ihlal (sanık …)
HÜKÜM : Sanık …’ın çocuğun nitelikli cinsel istismarı eylemi reşit olmayanla cinsel ilişki kabul edilerek bu suçtan mahkumiyetine, sanıkların diğer atılı suçlardan beraatlerine
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklar … ile … haklarında atılı suçlardan kurulan beraat hükümleri ile sanık … hakkında reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan kurulan mahkumiyet hükmü ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen beraat kararının incelenmesinde;
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, beraati ve sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan,sanık … müdafii ile katılan mağdure vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, sanık … hakkında reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan kurulan mahkumiyet hükmü ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen beraat kararı ve sanıklar … ile … haklarında çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen beraat hükümlerinin ONANMASINA,
Sanık … hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan beraat hükmünün temyiz incelemesine gelince;
Mağdurenin aşamalardaki beyanlarında cinsel ilişki sonrası sanığın rızası dışında kendisinin çıplak görüntülerini cep telefonuyla çektiğini belirtmesi ve bu hususun sanık tarafından da teyit edilmesi karşısında görüntü çekiminin yapıldığı cep telefonunun soruşturma sırasında adli emanete alınmasına karşılık içeriği ile ilgili herhangi bir teknik inceleme yapılmadığı dosya kapsamından anlaşıldığından, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı adli emanetinin 2013/1357 sırasında kayıtlı cep telefonu üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bahse konu görüntülerin bulunup bulunmadığı, görüntüler varsa içeriğinin tespiti ile görüntülerin müstehcen nitelikte olması halinde sanığın 5237 sayılı TCK’nın 226/3-c.1. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçundan, aksi halde mağdurenin rızasının da bulunmadığı nazara alınarak aynı Kanunun 134/1-2. maddesinde tanzim edilen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile sanığın özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan beraatine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, sanık … müdafii ile katılan mağdure vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/25156 E. , 2017/1001 K. 01.02.2017 

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
Sanığa yükletilen müstehcenlik eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Sanığın, içinde çocukların kullanıldığı müstehcen görüntüleri, bilgisayarında depolaması ve çocuk olan mağdurlara, değişik zamanlarda facebook üzerinden mesajla göndererek ayrı ayrı görmelerini sağlaması şeklindeki eyleminin TCK’nın 44.maddesi uyarınca daha ağır cezayı öngören aynı Kanunun 226/5.maddesindeki suçu oluşturduğu ve mağdur sayısınca hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden aynı kanunun 226/3.maddesinden hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayin edilmiş ise de aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,
TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması ve yine aynı kanunun 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkûm olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağı gözetilmemiş ise de, mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak infaz evresinde re’sen, TCK’nın 53. maddesinin 1 ilâ 3. fıkralarında öngörüldüğü biçimde uygulanması mümkün görüldüğünden, bu hususların bozmayı gerektirmediği,
Anlaşıldığından, sanık … müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 01.02.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/8679 E. , 2017/337 K. 30.01.2017

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı (üç kez), çocuğun basit cinsel istimarı (oniki kez), cinsel taciz (üç kez), kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (ondört kez), müstehcenlik (yedi kez)
HÜKÜM : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı (iki kez), çocuğun basit cinsel istismarı (sekiz kez), müstehcenlik (bir kez) suçlarından mahkumiyet, diğer atılı suçlardan beraat
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi.
Hükmedilen ceza miktarları nazara alındığında, sanık müdafiin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin duruşmasız yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık hakkında mağdurlar … ile Doğukan’a yönelik müstehcenlik suçundan dolayı TCK’nın 226/3. maddesi uyarınca açılan kamu davaları ile ilgili zamanaşımı süresince hüküm kurulması mümkün görülmüştür.
Katılanlar …, … ile … vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Mahkemece yüzüne karşı verilen 09.12.2015 günlü hükümlerin katılanlar vekilince CMUK’nın 310/1. maddesinde düzenlenip tefhimden işlemeye başlayan kanuni bir haftalık süresinden sonra sunulan 11.04.2016 tarihli dilekçe ile temyiz edildiği anlaşıldığından, vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
Sanık … müdafii, katılan bakanlık vekili ile katılanlar …,…,… vekilinin temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;
Bafra Ceza İnfaz Kurumuna nakledilen ve son olarak 14.09.2015 tarihli celsede segbis aracılığı ile beyanı alınan sanığın, daha sonraki celse ile karar celsesinde segbis sistemi ile hazır edilmeden ve hazır edilmeme sebebi de belirtilmeden yokluğunda karar verilmesi ve sanık müdafiin son celse hazır edilmeyen sanıkla görüşerek son savunmasını hazırlamak istediğini beyan etmesine rağmen, bu konudaki talebinin reddine karar verilerek, 5271 sayılı CMK’nın 196. maddesine aykırı davranılması suretiyle savunma haklarının kısıtlanması,
Kanuna aykırı, sanık ile müdafii, katılan bakanlık vekili ve katılanlar …,…,… vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, esası incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/25127 E. , 2017/682 K. 18.01.2017

MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığın iş yerinde yapılan arama neticesinde, içeriğinde müstehcen görüntülerin bulunduğu DVD’ler ile sabitdisk ele geçirildiği, sabitdisk üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine göre silinmiş dosyalarda çocukların kullanıldığı ve hayvanlarla cinsel münasebete ilişkin görüntüler bulunduğunun tespit edildiği, ancak iddianamenin yalnızca DVD’lerdeki görüntüler sebebiyle TCK’nın 226/1. maddesi uyarınca düzenlendiğinin anlaşılması karşısında, sabitdiskteki müstehcen içerik nedeniyle suç duyurusunda bulunularak, açılması halinde davaların birleştirilmesi ve TCK’nın 44. maddesi uyarınca daha ağır düzenleme içeren aynı Kanunun 226/3. maddesi uyarınca hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 18.01.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/29692 E. , 2016/19523 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
Sanığa yükletilen müstehcenlik eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
TCK’nın 226/3.maddesi uyarınca hapis cezasının yanı sıra adli para cezasına da hükmedilmesi gerektiği gözetilmemiş ise de, karşı temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,
TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı hükmüyle iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağı ortadan kalkmış ise de, mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak infaz evresinde gözetilmesi mümkün görüldüğünden bu hususun bozmayı gerektirmediği,
Anlaşıldığından, sanık …’in ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 21.12.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/2852 E. , 2016/8513 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı
HÜKÜM : Mahkûmiyet
İlk derece mahkemesince verilip kısmen re’sen de temyize tabi hükümlerin sanıklar ve müdafileri tarafından temyiz edilmesi ve sanıklar ile sanık … müdafiince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 07.12.2016 Çarşamba saat 09:30’a duruşma günü verilerek sanıklar müdafilerine çağrı kâğıdı gönderilmişti.
Belli günde Hakimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından… hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine sanık … müdafilerinin gelmediği, ayrıca bir talepte de bulunmadığı, anlaşılmakla Yargıtay Cumhuriyet Savcısının uygun görülen talep ve mütalaası dairesinde sanık … yönünden DURUŞMASIZ inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilmekle duruşmaya devam olundu.
Sanık … müdafiin istifa ettiği, bu durumun sanık …’e bildirildiği, kendisine avukat tutup tutmayacağı, avukat tutacak durumda değil ise Ankara Barosundan avukat görevlendirilmesi yoluna gidileceğinin bildirildiği, ancak sanığın kendisine avukat tutmadığı anlaşılmakla;
Suç vasfı ve ceza miktarı nazara alındığında 5271 sayılı CMK’nın 150/3. maddesi gereği kendisine müdafii tayini zorunlu olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Savcısının istemine uygun olarak CMK’nın 156. maddesi uyarınca sanık … için Ankara Barosundan zorunlu müdafii görevlendirilmesi için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, duruşmanın 07.12.2016 saat 09:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Belli günde Hakimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine Ankara barosundan görevlendirilerek sanık … adına gelen Av. … huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık … hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanık müdafii temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 21.12.2016 Çarşamba günü saat 09:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenerek gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
Sanıklar haklarında 5237 sayılı TCK’nın 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçundan zamanaşımı süresi içerisinde dava açılması mümkün görülmüştür.
Sanık …’nin eylemini öz kızına karşı velayet hakkını kötüye kullanarak gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/5. maddesi gereğince cezasının infazından sonra işlemek üzere hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar velayet hakkının kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Hükümlerden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 58, 59, 60 ve 61. maddeleri ile 5237 sayılı Kanunun 102, 103, 104 ve 105. maddelerinde yer alan cinsel dokunulmazlığa karşı suçların ve 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 13. maddesi ile TCK’nın 103. maddesinin yeniden düzenlenmesi karşısında, 5237 sayılı TCK’nın 7/2. madde-fıkrasındaki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur,” hükmü gözetilerek lehe olan hükmün önceki ve sonraki kanunların bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi, her iki kanunla ilgili uygulamanın denetime imkan verecek şekilde kararda gösterilmesi ve 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan hususlar nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kabule göre de;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 20.11.2007 gün ve 2007/5-142 Esas, 2007/240 sayılı Kararında belirtildiği üzere sanık …’ın beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde zincirleme biçimde gerçekleşen eylemleri nedeniyle uygulamanın TCK’nın 61. maddesinde yer alan sıralama da dikkate alınarak 103/1, 103/3. maddeleri uyarınca verilecek cezaya 43. maddenin uygulanması sonucu bulunacak arttırım miktarının, 103/6. madde gereğince belirlenecek cezaya ilave edilmesi suretiyle yapılması gerekirken, buna uyulmayarak TCK’nın 103/1, 103/3, 103/6, 43/1, 62. maddelerinin sırayla tatbiki suretiyle fazla cezaya hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar ve müdafilerinin temyiz itirazları ile sanık … müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunması bu itibarla yerinde görüldüğünden, kısmen re’sen de temyize tabi hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 15.12.2016 tarihinde verilen işbu karar 21.12.2016 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … hazır olduğu halde sanık müdafiin gıyabında tefhim olundu.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/6235 E. , 2016/7878 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı (mağdure …’a karşı), beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, şantaj (mağdure …’e karşı)
HÜKÜM : Mağdure…’e yönelik şantaj suçundan beraat, mağdure …’a yönelik çocuğun basit cinsel istismarı ve her iki mağdureye yönelik diğer atılı suçlardan mahkumiyet
İlk derece mahkemesince verilip kısmen re’sen de temyize tabi hükümlerin sanık müdafii ile mağdure …. vekili tarafından temyiz edilmesi ve sanık müdafiince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 09.11.2016 Çarşamba saat 13:30’a duruşma günü verilerek sanık müdafiine çağrı kâğıdı gönderilmişti:
Belli günde Hakimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine ibraz ettiği yetki belgesine dayanarak sanık … adına gelen Av. … huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık … hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanık müdafii temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 23.11.2016 Çarşamba günü saat 13:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenerek gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
Son eylem tarihinde onbeş yaşından büyük olan mağdure ….’in kovuşturma evresinde şikayetinden vazgeçtiğini bildirmesi karşısında, yaş küçüklüğü nedeniyle tayin edilen vekilin hükümleri temyize hakkı bulunmadığından, vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİYLE, incelemenin sanık müdafiin mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiziyle sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanığın cep telefonunda bulunan ve mağdure çocuk ….’le girdiği ilişkileri kayıt altına aldığı anlaşılan görüntüler yönünden, 5237 sayılı TCK’nın 226/3-1. cümlesinde düzenlenen müstehcenlik suçundan zamanaşımı süresi içerisinde dava açılması mümkün görülmüştür.
Sanığın, kayden 02.06.1995 doğumlu mağdure ….’e on beş yaşını tamamlamadan önce gerçekleştirdiği cinsel istismar eylemlerini zorla işlediğine dair iddia ve delil bulunmadığı gibi mağdurenin onbeş-onsekiz yaş aralığında olduğu dönemde gerçekleştirilen eylemlerde ise cebir ve tehdidin çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun kanuni unsuru olduğu gözetilmeden, TCK’nın 103/2. maddesi gereğince belirlenen temel cezada aynı Kanunun 103/4. maddesi uyarınca arttırım yapılması sonuç cezaya etkili görülmediğinden; sanığın mağdure ….’e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemini bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesi hükümlerinin uygulanmaması suretiyle eksik ceza tayini karşı temyiz olmadığından ve hükümlerden sonra 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görüldüğünden bu hususlar bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin eleştiriler dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmasının reddiyle, kısmen re’sen de temyize tabi hükümlerin ONANMASINA, 17.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 17.11.2016 tarihinde verilen işbu karar 23.11.2016 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … hazır olduğu halde sanık müdafiin gıyabında tefhim olundu.
 
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/5756 E. , 2016/7874 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı (sanık ile suça sürüklenen çocuklar), özel hayatın gizliliğini ihlal (suça sürüklenen çocuk … için iki kez)
HÜKÜM : Mahkûmiyet
İlk derece mahkemesince verilen hükümlerin sanık ile suça sürüklenen çocuklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi ve sanık ile suça sürüklenen çocuk … müdafilerince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 02.11.2016 Çarşamba saat 09.30’a duruşma günü tayin olunarak sanık ve suça sürüklenen çocuk … müdafilerine çağrı kağıdı gönderilmişti.
Belli günde Hakimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine dosyadaki vekaletnameye dayanarak sanık … adına gelen Av. … ve sanık … adına ibraz ettiği vekaletnameye dayanarak gelen Av. … huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanıklar … ve … haklarında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanıklar müdafileri temyiz layihalarını açıklayarak savunmalarında bulunup müvekkilleri haklarındaki hükmün BOZULMASINI istediler.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözü sorulan sanıklar müdafileri savunmalarına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 23.11.2016 Çarşamba günü saat 09:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenerek gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
Suça sürüklenen çocuk … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Delillerle iddia ve savunma; yapılan duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, O Yer Cumhuriyet Savcısı ve suça sürüklenen çocuk … müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile … müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmasının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Suça sürüklenen çocuk … hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal (iki kez) ve suça sürüklenen çocuk … ile sanık haklarında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Suça sürüklenen çocuk …’ın, onaltı yaşı içerisinde bulunan mağdurenin cinsel ilişki görüntülerini ve çıplak resimlerini kaydetme ve bu görüntüleri arkadaşlarının kullanımına sunma şeklindeki eylemlerinin TCK’nın 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik ve 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturduğu; tek eylemle birden fazla suçun oluşması nedeniyle sanık hakkında aynı Kanunun 44. maddesi uyarınca fikri içtima kuralına göre bu suçlara ilişkin en ağır cezayı öngören TCK’nın 226/3-1. cümlesinin uygulanması ve sanığın eylemini aynı mağdureye karşı birden fazla gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında cezasında TCK’nın 43/1. maddesi gereğince arttırım yapılması gerekirken, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek suça sürüklenen çocuk hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan (iki kez) mahkûmiyet hükümleri kurulması,
Mağdurenin aşamalardaki beyanları, savunma, adli raporlar ve tüm dosya kapsamından, suça sürüklenen çocuk … ile sanığın hareketlerini sonuna kadar götürebilmeleri imkân dâhilinde bulunduğu halde bundan vazgeçerek icra hareketlerine kendiliklerinden son verdiklerinin anlaşılması karşısında, haklarında 5237 sayılı TCK’nın 36. maddesinde düzenlenen gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanmak suretiyle mevcut haliyle eylemlerinin çocuğun basit cinsel istismarı olarak kabul edilmesi gerekirken, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kanuna aykırı, katılan mağdure vekili, sanık müdafii ile suça sürüklenen çocuklar … ve…müdafilerinin temyiz itirazları ile duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmaları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.17.11.2016 tarihinde verilen işbu karar 23.11.2016 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … hazır olduğu halde sanık … müdafii Av. …’ın yüzüne karşı tefhim olundu.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/8888 E. , 2016/16205 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
 
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- Sanığın evinde yapılan arama sonucu ele geçirilen CD’lerin bir kısmında çocukların kullanıldığının, başka bir CD’de ise hayvanlarla yapılan cinsel ilişkiye ait görüntüler bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin TCK’nın 44. Maddesindeki fikri içtima kuralları gereği en ağır cezayı öngören aynı Kanunun 226/3.maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden ayrı ayrı hüküm kurulması,
2-Sanığa ait konutta gerçekleştirilen aramaya ilişkin, … Cumhuriyet Başsavcılığının 05.03.2007 tarihli arama kararının ve yapılan aramaya ilişkin tutanağın bir örneği, Yargıtay denetimine konu edilebilmesi için, temin edilip dosyaya eklenmeden karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık … müdafii ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki isteme uygun olarak, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 19.10.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/14496 E. , 2016/15989 K.

“İçtihat Metni”
Müstehcenlik suçundan sanık …’un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 226/3, 226/4, 62 ve 52/1-2. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ve 10 ay hapis ile 80,00 yeni Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 51/1. maddesine göre ertelenmesine dair … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/05/2007 tarihli ve 2006/171 esas, 2007/153 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14/06/2016 gün ve 227762 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, sanığın hayvanların kullanıldığı ve doğal olmayan yoldan yapılan cinsel ilişki görüntülerinin yer aldığı CD’leri bulundurmak şeklindeki eylemleri 5237 sayılı Kanun’un 226/4. maddesinin ikinci cümlesindeki ve 226/3. maddesindeki iki ayrı suçu oluşturmakla birlikte aynı Kanunun 44. maddesinde tanımlanan fikri içtima kuralı gereğince en ağır cezayı öngören 5237 sayılı Kanun’un 226/3. maddesinin ikinci cümlesinden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, sanığın her iki suçtan ayrı ayrı mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. ” denilmektedir.
Hukuki değerlendirme;
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Buna göre hâkim veya mahkemece verilen karar veya hükümlerin kanun yararına bozma konusu yapılabilmesi için istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi gerekmektedir.
İncelenen dosyada; sanık … hakkında müstehcenlik suçuna ilişkin Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından düzenlenen 21.12.2005 tarih ve 2005-340 rapor numaralı bilirkişi raporunun 11. sayfası ile 44. sayfası arasında bulunması gereken sayfaların dosya içerisinde bulunmadığı tespit edilmiştir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1) Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2) Dosyanın, bahsi geçen bilirkişi raporunun eksik sayfaları eklendikten sonra Dairemize yollanılmak üzere, incelenmeksizin karar mahkemesine GERİ GÖNDERİLMESİNE, 17.10.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2014/18593 E. , 2016/13463 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Şantaj, özel hayatın gizliliğini ihlal (müstehcenlik)
HÜKÜMLER : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
14.02.2011 gün ve 27846 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6110 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile değişik 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun ceza dairelerinin görevlerini düzenleyen 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde; “Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir” (b) bendinde de; “Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir” hükmüne yer verilmiştir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanığın eylemlerinin, iddianamede“…arkadaşı olan ve hakkında çocuk bürosunca soruşturma yürütülen … isimli şahıstan, mağdur …’e ait uygunsuz görüntüleri kendisine ait hafıza kartına aktarıp almış, daha sonra mağduru arayıp kısa mesaj çekerek eğer kendisine para vermezse veya ilişkiye girmezse elindeki görüntüleri yayacağını söyleyip tehdit etmiştir. 02.12.2010 günü şüpheli …. arkadaşı olan ve hakkında çocuk bürosunca soruşturma yürütülen … ile birlikte mağdurun evinin önüne gitmiştir….’ın telefonu ile mağduru arayıp parayı aşağıya atmasını söylemişler, mağdur da toplam 325 TL parayı bir kutu içerisinde aşağıya atmış, şüpheliler bu parayı alıp uzaklaşmışlardır.
Şüpheli kaçamak şekilde suçunu ikrar etmiştir. Mağdur ve müşteki olayı yukardaki şekilde anlatmışlardır. Şüpheliden elde edilen bir adet SD kart incelendiğine içerisinde mağdura ait çıplak görüntüler bulunduğu belirlenmiştir.” şeklinde tanımlanması, sanığın çocuk olan mağdura ait çıplak görüntüleri SD kartta bulundurması şeklindeki eylemiyle, 5237 sayılı TCK’nın 226/3-2.cümlesinde yer alan “müstehcenlik “ suçunun tavsif edilmiş ve nitelendirmenin bu şekilde yapılmış olduğunun anlaşılması karşısında;
İddianamede açıklanan eylemlere, Yargıtay Kanununun 14. maddesine, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun kararına ve temyizin kapsamına göre, işin incelenmesi Yüksek 18. Ceza Dairesinin görevine girdiğinden, DAİREMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye gönderilmesine,17/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/31027 E. , 2016/15950 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Özel hayatın gizliliğini ihlal
HÜKÜMLER : Düşürülme
 
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1- Temyiz dilekçesinin süresi içinde verilmediği anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca suça sürüklenen çocuk … müdafiinin tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
2- O Yer Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz istemine gelince;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir;
Ancak;
Suça sürüklenen çocukların, yaşı küçük mağdurenin çıplak vaziyette cinsel ilişki görüntülerini cep telefonuna kaydedip bu görüntüleri başkalarına yayma ve internet ortamında yayınlama şeklindeki eylemlerinin bir bütün olarak TCK’nın 226/3 maddesinde düzenlenen müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanma suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 17.10.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/6588 E. , 2016/6980 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik (suça sürüklenen çocuk …); çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, müstehcenlik (suça sürüklenen çocuk …)
HÜKÜM : Suça sürüklenen çocuk …’ın atılı suçlardan mahkûmiyetine, suça sürüklenen çocuk …’ın müsnet suçtan (iki kez) mahkûmiyetine
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suça sürüklenen çocuk … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, suça sürüklenen çocuk müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Suça sürüklenen çocuk … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve müstehcenlik, suça sürüklenen çocuk … hakkında müstehcenlik (iki kez) suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Suça sürüklenen çocuk … hakkında 5237 sayılı TCK’nın 226/3, 31/2. maddeleri uyarınca belirlenen 2 yıl 6 ay hapis cezası üzerinden aynı Kanunun 62/1. maddesine göre 1/6 oranında yapılan indirim neticesinde sonuç cezanın 2 yıl 1 ay yerine 1 yıl 13 ay hapis olarak eksik belirlenmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Suç tarihinden oniki-onbeş yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuklar haklarında düzenlenip hükümlere esas alınan 27.04.2015 tarihli raporlarda; cinsel istismar suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneklerinin yeterince geliştiğinin belirtilmesine karşılık iddia edilen diğer suçlara yönelik herhangi bir tespite yer verilmediğinin anlaşılması karşısında, suça sürüklenen çocuklar haklarında kamu davalarına konu her bir suç yönünden, “hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin gelişip gelişmediği” hususunda rapor aldırılması, alınan bu raporlar ile dosya içeriğinde bulunan sosyal inceleme raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte irdelenerek mahkemece suça sürüklenen çocukların işledikleri iddia olunan fiillerin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiillerle ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin gelişip gelişmediği konusunda değerlendirme yapıldıktan sonra sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
5237 sayılı TCK’nın 51/1. maddesinde onsekiz yaşından küçüklerin işledikleri suçlardan verilen hapis cezalarında erteleme sınırının üç yıl olarak belirlenmesi karşısında, suça sürüklenen çocuklar müdafilerinin lehe hükümlerin uygulanması yönündeki talepleri de nazara alınıp 51/1. maddede sayılan koşullar değerlendirilerek bu hususta karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2014/6241 E. , 2016/6887 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun basit cinsel istismarı, şantaj, kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
HÜKÜM : Cinsel taciz, kişisel verilerin kaydedilmesi, şantaj, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından mahkûmiyet
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Her ne kadar 27.08.2010 tarihli iddianame ile sanığın mağdurelere yönelik eylemlerinden dolayı 103/1-a ve 107/2 maddeleri gereğince bir kez cezalandırılması talep edilmiş ise de, iddianamenin başlık kısmında her iki mağdurenin isminin bulunması ve sanığın mağdurelere yönelik ayrı ayrı gerçekleştirdiği eylemlerin ayrıntılı olarak gerekçe kısmında açıklanması karşısında, cinsel taciz ve şantaj suçlarından hüküm kurulurken hangi mahkûmiyet hükmünün hangi mağdureye yönelik eylem nedeniyle kurulduğu açıklanmadan ve sanığın bu suçlar yönünden her iki mağdureye karşı ayrı ayrı gerçekleştirdiği eylemleri nedeniyle ek savunma hakkı tanınarak ikişer kez mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması,
Sanığın, olay tarihinde internet üzerinden tanıştığı onüç ve ondört yaşlarındaki mağdureler ile sosyal ağlar üzerinden yaptığı görüntülü görüşmeler sırasında, mağdureleri şantajla korkutup vücut üst bölgelerini soyundurduktan sonra çıplak görüntülerini video kaydına alıp, daha sonra bu görüntülerden elde ettiği fotoğrafları mağdure…’nun arkadaş ve akrabalarına göndermesi eylemlerinin kül halinde TCK’nın 226/3, 226/5. maddelerinde düzenlenen zincirleme şekilde müstehcenlik suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de,
Kısa süreli hapis cezaları ertelenen sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/4. maddesi gereği aynı maddenin birinci fıkrasındaki hak yoksunluklarının uygulanamayacağının dikkate alınmaması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, ceza miktarları itibariyle kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 06.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/3884 E. , 2016/6356 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı (iki kez), çocuğun basit cinsel istismarı ve özel hayatın gizliliğini ihlal (üç kez)
HÜKÜM : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, reşit olmayanla cinsel ilişki, çocuğun basit cinsel istismarı ve özel hayatın gizliliğini ihlal (iki kez) suçlarından mahkûmiyet, mağdure…ya yönelik özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan beraat
İlk derece mahkemesince verilen hükümlerin sanık müdafileri ile katılan mağdureler vekili tarafından temyiz edilmesi ve sanık müdafilerince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 22.06.2016 Çarşamba saat 13.30’a duruşma günü tayin olunarak sanık müdafilerine çağrı kağıdı gönderilmişti.
Belli günde Hakimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine dosyadaki vekaletnameye dayanarak sanık … adına gelen Av. … huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık … hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanık müdafii temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 13.07.2016 Çarşamba günü saat 09:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Bugün dava evrakı incelenerek aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
Sanık hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, reşit olmayanla cinsel ilişki, çocuğun basit cinsel istismarı suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen katılan mağdureler vekilinin tüm temyiz itirazları ile sanık müdafilerinin sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak,
Hükümlerden sonra Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafilerinin temyiz itirazları ile müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunması bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerde yer alan TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümlerin çıkartılarak yerlerine “Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal karar da nazara alınmak kaydıyla sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi süretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkumiyet ve beraat hükümlerinin temyiz incelemesine gelince;
Sanığın onyedi yaşı içerisinde bulunan mağdure…’nın cinsel ilişki pozisyonundaki görüntülerini, ondört yıl onbir aylık olan mağdure …’in çıplak resimlerini, onbir yaşı içerisinde bulunan…’nin de ağzına penisini sokarak görüntülerini kaydetme şeklindeki eylemlerinin TCK’nın 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik ve 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturduğu; tek eylemle birden fazla suçun oluşması nedeniyle sanık hakkında aynı Kanunun 44. maddesi uyarınca fikri içtima kuralına göre bu suçlara ilişkin en ağır cezayı öngören TCK’nın 226/3-1. maddesinin uygulanması gerekirken, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılan mağdureler vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
28.06.2016 tarihinde verilen işbu karar 13.07.2016 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … hazır olduğu halde sanık müdafiin gıyabında tefhim olundu.
 
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/3846 E. , 2016/6261 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı (üç kez), müstehcenlik (üç kez), müstehcen içerikli görüntüleri çocuklara izletme (üç kez)
HÜKÜM : Çocuğun basit cinsel istismarı ve müstehcen içerikli görüntüleri çocuklara izletme (suçlarından mahkûmiyet (üçer kez), müstehcenlik suçundan beraat (üç kez)
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında çocuğun basit cinsel istismarı suçundan (üç kez) kurulan mahkûmiyet hükümleri ile mağdurlar Hulusi ve Mehmet’e yönelik müstehcenlik suçundan (iki kez) kurulan beraat hükümlerinin incelenmesinde;
Hükümlerden sonra 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının mahkûmiyet hükümleri yönünden infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, beraati ve sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanık müdafii ile O Yer Cumhuriyet Savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, sanık müstehcenlik suçundan (iki kez) verilen beraat kararları ile çocuğun basit cinsel istismarı suçundan (üç kez) kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ONANMASINA,
Sanık hakkında mağdurlar …,e yönelik müstehcen içerikli görüntüleri çocuklara izletme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri (üç kez) ile mağdur …’a yönelik müstehcenlik suçundan verilen (bir kez) beraat kararının temyiz incelemesine gelince;
Sanığın, mağdurlar …, ‘e izlettiği görüntülerin içeriklerinin nelerden ibaret olduğu, müstehcen olup olmadığı hususunda mağdurların ayrıntılı beyanları alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, mağdurların sanığın kendilerine porno film izlettiği beyanları ile yetinilerek eksik soruşturma ile yargılamaya devamla müstehcen içerikli görüntüleri çocuklara izletme suçundan (üç kez) mahkûmiyet hükümleri kurulması,
Sanığa ait cep telefonu ve sanıktan ele geçirilen CD içerisinde mağdur … ile kimlikleri tespit edilemeyen başka çocuklara ait çıplak ve masturbasyon içeren görüntülerin elde edildiği bu suretle sanığın, çocukların kullanıldığı müstehcen görüntüleri bulundurduğunun sabit olduğu gözetilmeden, mağdur …’ın suç tarihi itibariyle onsekiz yaşından küçük olduğu hususu da nazar alınarak sanığın eyleminin TCK’nın 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturması karşısında tek eylemle birden fazla suçun oluşması nedeniyle TCK’nın 44. maddesinde yer alan fikri içtima kuralı uyarınca bu suçlara ilişkin en ağır cezayı öngören TCK’nın 226/3. maddesi ile cezalandırılması yerine dosya kapsamına uygun düşmeyecek şekilde müstehcenlik suçundan beraatine karar verilmesi,
Hükümden sonra 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı iptal Kararı uyarınca yeniden değerlendirme yapılması lüzumu,
Kanuna aykırı, sanık müdafii ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/4257 E. , 2016/6196 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun basit cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kişisel verilerin kaydedilmesi
HÜKÜM : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından mahkûmiyet
İlk derece mahkemesince verilen hükümlerin sanık müdafii ile katılan mağdure vekili tarafından temyiz edilmesi ve sanık müdafiince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 15.06.2016 Çarşamba saat 09:30’a duruşma günü tayin olunarak sanık müdafiine çağrı kağıdı gönderilmişti.
Belli günde Hakimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından …hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine dosyadaki vekaletnameye dayanarak sanık … adına gelen Av. … huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık … hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanık müdafii temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 29.06.2016 Çarşamba günü saat 09:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Bugün dava evrakı incelenerek aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Hükümlerden sonra 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanık müdafii ile katılan mağdure vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile sanık müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmasının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanığın olay tarihinde onaltı yaşı içerisinde bulunan mağdureyi tehdit edip şantajda bulunarak cep telefonu ile çektirdiği çıplak haldeki görüntü ve fotoğraflarını kendisinin cep telefonuna göndermesini sağlayıp, bunları cep telefonuna kaydederek depoladığının anlaşılması karşısında, sanığın telefonuna kaydederek depoladığı mağdureye ait müstehcenlik içeren görüntü ve fotoğraflar hem TCK’nın 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik, hem de özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturacağından, tek eylemle birden fazla suçun oluşması nedeniyle sanık hakkında TCK.nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı uyarınca bu suçlara ilişkin en ağır cezayı öngören TCK’nın 226/3. maddesi uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulması gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi,
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164 ve 168. maddeleri ile hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davada kendisini vekil ile temsil ettiren katılan mağdure lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Hükümden sonra Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanık müdafii ve katılan mağdure vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile sanık müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunması bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
22.06.2016 tarihinde verilen işbu karar 29.06.2016 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından… hazır olduğu halde sanık müdafiin gıyabında tefhim olundu.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/57 E. , 2016/5996 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Şantaj (sanık …), şantaj (iki kez), müstehcenlik (beş kez), beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma,
HÜKÜM : Sanık …’nin atılı suçtan beraatine, sanık …’in, çocuğun nitelikli cinsel istismarı (iki kez), şantaj (iki kez) suçlarından mahkûmiyetine, katılan mağdure … ile mağdureler … ve … ‘ye yönelik müstehcenlik eylemleri özel hayatın gizliliğini ihlal kabul edilerek şikayetten vazgeçme nedeniyle (üç kez) kamu davalarının düşmesine, mağdureler … ile … ‘ye yönelik müstehcenlik suçundan (iki kez) beraatine,
 
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık … hakkında mağdure … ‘e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan zamanaşımı süresi içerisinde kamu davası açılması mümkün görülmüştür.
Mağdureler, … ve … vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
04.03.2013 günlü duruşmada beyanları alınan ve sanık …’den şikayetçi olmadıklarını beyan eden kayden 01.01.1995 doğumlu, 03.03.1995 doğumlu … ile 12.05.2015 günü istinabe edilen mahkemece yapılan duruşmada alınan ifadesinde … ‘den şikayetçi olmadığını bildiren kayden 03.08.1995 doğumlu … ‘nin beyanlarının alındığı tarihlerde on sekiz yaşını tamamladıkları anlaşılmakla, yaş küçüklüğü nedeniyle tayin edilen vekilin … hakkında bu mağdurelere yönelik eylemler nedeniyle kurulan hükümleri temyize hakkı bulunmadığından, vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
Sanık … hakkında verilen beraat kararına yönelik vekalet ücretiyle sınırlı yapılan sanık müdafiin temyiz isteminin incelenmesinde;
31.12.2014 günlü Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 14/5. maddesinde yer alan “beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir.” biçimindeki düzenleme nazara alınarak kendisini vekille temsil ettiren ve beraatine karar verilen sanık yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık … müdafiin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasına “Kendisini vekâletnameli müdafii ile temsil ettiren sanık … için karar tarihindeki Avukatlık Ücret Tarifesinin 14/5. maddesi uyarınca takdir edilen 3.000 TL maktu vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Sanık … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan (iki kez) kurulan hükümlere yönelik katılanlar… ile katılan mağdure … vekili ve sanık … müdafiin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Oluşa uygun kabule göre, sanığın mağdure … ‘e yönelik olarak cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden bulunmaksızın gerçekleştirdiği zincirleme şekilde organ sokmak suretiyle çocuğun nitelikli cinsel istismarı eyleminde, mağdurenin onbeş yaşını bitirdiği ve suçun tamamlandığı 13.08.2010 tarihinde sanığın on yedi yaşı içerisinde bulunduğu ve hakkında TCK’nın 31/3. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılarak fazla ceza tayini,
Hükümlerden sonra Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan hususun mağdure … ‘ya yönelik eylemi nedeniyle kurulan hükümde nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, katılanlar… ve katılan mağdure … ve sanık … müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün “B” parağrafının 4. fıkrasından sonra gelmek üzere 5. fıkra olarak “Sanığın suç tarihinde 15-18 yaş grubunda bulunduğu anlaşıldığından TCK’nın 31/3. maddesi uyarınca cezasında 1/3 oranında indirim yapılarak 8 YIL HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,” ibaresi eklenerek, TCK’nın 62. maddesinin uygulandığı bir sonraki fıkrada yer alan “10 YIL HAPİS” ibaresinin “6 YIL 8 AY HAPİS” olarak değiştirilmesi ve TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin 8. fıkrasının hükümden çıkartılarak bu paragraftaki fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesi, ayrıca hükmün “A” paragrafında yer alan TCK’nın 53. mddesinin uygulanması ile ilgili bölümün çıkartılarak yerine “Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı da nazara alınmak kaydıyla sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Sanık …’in katılan mağdure … ‘ya yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen beraat hükmüne ilişkin katılanlar… ‘ın temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Oluşa uygun ve kabule göre, sanık …’in onbeş yaşından küçük mağdure … ile 15.10.2011 tarihinden başlayarak onbeş yaşını doldurduğu zamana kadar değişik yerlerde zincirleme şekilde cinsel ilişkiye girdiklerinin anlaşılması karşısında, sanığın yaşı itibariyle rızasının hukuki geçerliliği bulunmayan mağdureye yönelik eyleminin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğu ve TCK’nın 109/1, 109/3-f, 109/5 ve 43/1. maddeleri gereğince mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı gerekçeyle beraatine hükmedilmesi,
Sanık … hakkında mağdureler … ile … ‘ye yönelik şantaj suçundan (iki kez) kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik sanık müdafiin temyiz isteminin incelenmesinde;
Dosya içeriğine göre, sanığın, mağdureler … ile … ‘ye ait fotoğrafları kullanarak şantaj suçunu işlediğinin kabulüyle mahkûmiyet hükmü kurulmuş ise de, gerekçeli kararda sanığın hangi söz ve davranışlarının bu suçu oluşturduğu belirtilmeyerek 5271 sayılı CMK’nın 230/1-c maddesine aykırı davranılması,
Sanık … hakkında katılan mağdure … ,, … ile mağdureler … ve … ‘e yönelik müstehcenlik suçundan kurulan düşme (üç kez) ve beraat (iki kez) hükümlerine yönelik katılanlar… ile katılan mağdure … ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;
Dosya içeriğine göre, sanığın on sekiz yaşından küçük mağdurelerle cinsel ilişkiye girerken bu ilişkilere ilişkin görüntüleri kaydederek bilgisayarında bulundurduğunun anlaşılması karşısında, söz konusu fotoğraf ile videoları üreten ve bilgisayarında bulunduran sanığın eylemlerinin TCK’nın 226/3. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilerek atılı suçtan mağdur sayısınca mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülerek … , … ile … ‘ye yönelik eylemlerinin özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğundan bahisle yazılı şekilde düşme kararları ile … ‘le … ‘ye yönelik müstehcenlik suçundan (iki kez) beraat kararları verilmesi,
Kanuna aykırı, katılanlar ile… , katılan mağdure … vekili, O Yer Cumhuriyet Savcısı ve sanık … müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/24683 E. , 2016/13173 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
Sanığa yükletilen müstehcenlik eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Hükümde uygulama madde ve fıkrası TCK’nın 226/3-4 olarak gösterilmiş ise de, hükmün içeriğinden TCK’nın 226/3. maddesi olarak belirlenebildiğinden bozmayı gerektirmediği,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak,
TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkması ve aynı fıkranın c bendinde yer alan hak yoksunluğunun hükümlünün sadece kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanacağının kararda gösterilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’ın temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görülmüş ise de, bu aykırılıklar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, temyiz edilen kararın açıklanan noktası, TCK’nın 53/1-b maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın çıkartılması, aynı fıkranın (c) bendinde yer alan hak yoksunluğunun hükümlünün sadece kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanacağının belirlenmesi suretiyle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 13/06/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/4436 E. , 2016/5759 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı, özel hayatın gizliliğini ihlal (üç kez)
HÜKÜM : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı, beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı ve özel hayatın gizliliğini ihlal (üç kez) suçlarından mahkûmiyet
İlk derece mahkemesince verilip kısmen re’sen de temyize tabi hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın mağdure …’a karşı özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu, mağdurenin çıplak görüntüsünü cep telefonu ile kayda almak suretiyle işlemesi karşısında TCK’nın 134/1-2. cümlesi uyarınca cezasının arttırılmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanık hakkında mağdure …’ye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı ve mağdure …’a yönelik özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Hükümlerden sonra 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle kısmen re’sen de temyize tabi hükümlerin ONANMASINA,
Sanık hakkında mağdure …’ya yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün incelenmesinde,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Süreli hapis cezasını gerektiren suçtan dolayı TCK’nın 61. maddesi hükmüne göre belirlenen sonuç cezanın, aynı maddenin yedinci fıkrası gereğince 30 yıldan fazla olamayacağının gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasındaki “… 33 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına” ibaresinden sonra gelmek üzere “ancak TCK’nın 61/7. maddesi uyarınca ceza miktarı 30 yılı aşamayacağından sanığın neticeten 30 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan re’sen de temyize tabi hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Sanık hakkında mağdureler … ile …’ye yönelik özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan (iki kez) kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Onbeş yaşını ikmal etmeyen mağdurelerin çıplak görüntülerini cep telefonu ile çekme şeklinde gerçekleşen sanığın eyleminin özel hayatın gizliliğini ihlal ve TCK’nın 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçlarını oluşturması karşısında aynı Kanunun 44. maddesinde yer alan fikri içtima kuralına göre bu suçlara ilişkin en ağır cezayı öngören TCK’nın 226/3. maddesi uyarınca cezalandırılması yerine yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de;
Sanığın özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını, mağdurelerin çıplak görüntülerini cep telefonu ile kayda alması şeklinde işlemesi karşısında, cezasının 134/1-2. cümle uyarınca arttırılmaması,
Hükümlerden sonra Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, ceza miktarları itibariyle kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 09.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/31016 E. , 2016/12418 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Özel hayatın gizliliğini ihlal
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Oluşa göre, sanık tarafından çekilen mağdura ait fotoğraflar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, bu fotoğrafların müstehcen nitelikli olup olmadıklarının belirlenmesi ve bu belirlemenin sonucuna göre sanığın eyleminin TCK’nın 134. ile 226/3. maddelerinden hangisinin ihlali niteliğinde olduğunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre ise, TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin düzenlemenin, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 06/06/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/6247 E. , 2016/5558 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Basit cinsel saldırı, çocuğun basit cinsel istismarı
HÜKÜM : Mahkûmiyet
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklar haklarında mağdure …’a yönelik basit cinsel saldırı suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Hükümlerden sonra Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerde yer alan TCK.nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümlerin çıkartılarak yerlerine
“Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı da nazara alınmak kaydıyla sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Sanıklar haklarında mağdure Esra’ya yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanıkların olay tarihinde onüç yaş içerisinde olan mağdurenin çıplak fotoğraflarını cep telefonu ile çekerek cep telefonunda bulundurma şeklindeki eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçunu, kendi çıplak görüntülerini mağdureye çektirmek biçimindeki eylemlerinin ise 5237 sayılı TCK’nın 105. maddesinde düzenlenen cinsel taciz suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kararlar verilmesi,
Hükümlerden sonra Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, ceza miktarları itibariyle kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 06.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/29961 E. , 2016/10999 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- Sanığa yükletilen TCK’nın 226/3. maddesine aykırılık suretiyle müstehcenlik eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak,
TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin düzenlemenin, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’nun temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görülmüş ise de, bu aykırılık yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, temyiz edilen kararın açıklanan noktası, TCK’nın 53/1-b maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın çıkartılması suretiyle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2- Sanık hakkında TCK’nın 226/4. maddesine aykırılık suretiyle müstehcenlik eyleminden kurulan hükme yönelik temyize gelince, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
a) Oluşa göre, sanığın evinde bulunan görüntülerin içeriğinin TCK’nın 226. maddesinin hangi fıkrasını ya da fıkralarını ihlal ettiği belirlendikten sonra, TCK’nın 44. maddesi uyarınca bunlardan en ağır olanından bir kez ceza verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında TCK’nın 226/3. maddesinin 2. cümlesinden mahkûmiyet kararı verildikten sonra, ayrıca 4. fıkrasından da hüküm kurulması,
b) TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin düzenlemenin, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’nun temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 23/05/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/4421 E. , 2016/8239 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal
Hüküm : CMK’nın 231/11. maddesine göre açıklanan; TCK’nın 134/1-2, 62, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işleyen sanık hakkında, özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan verilen 14.03.2013 tarihli ve 2011/415 esas, 2013/156 karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu hüküm CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca açıklanmakla, sanık tarafından temyiz edilen hüküm incelendi:
Katılan vekili tarafından verilen 27.06.2014 havale tarihli dilekçenin, sanık tarafından yapılan temyiz başvurusuna cevap niteliğinde olduğu dilekçe içeriğinden açıkça anlaşılmakta olup, katılan vekilince hüküm temyiz edilmediğinden, katılan vekilinin yüzüne karşı 22.05.2014 tarihinde verilen hükme yönelik 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 310/1. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 27.06.2014 tarihinde temyiz isteminde bulunduğu gerekçesine dayalı olarak katılan vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiğine dair tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın sübuta, hükmedilen hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmemesine, erteleme hükümlerinin uygulanmamasına ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Oluşa ve kabule göre; sanığın, suç tarihinde, bir akrabası ile cinsel ilişkiye giren 15 yaşından küçük mağdurun çıplak bedenini, arkadaşından aldığı cep telefonunun kamerasıyla çekip kaydettiği olayda,
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.03.2015 tarihli, 2014/14-603-2015/66 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; mağdurun cinsel ve fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak görüntülerini, onun bilgisi dışında, cep telefonu ile kaydeden sanığın eyleminde TCK’nın 134/1. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yanı sıra toplumun sahip olduğu ortak ar ve haya duygularını, yerleşik edep kurallarını incitici ve genel ahlâka aykırı nitelikteki müstehcen görüntüyü içeren ürünün üretiminde 14 yaşındaki mağdur çocuğun yer almasından dolayı TCK’nın 226/3-1. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçunun da oluştuğu, bir fiili ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan sanığın, TCK’nın 44. maddesi gereğince, daha ağır cezayı gerektiren müstehcenlik suçundan cezalandırılması, özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan gerekçelere dayalı olarak, sanık hakkında, TCK’nın 134/1. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Temel ceza belirlenirken, TCK’nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle, aynı Kanun’un 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi,
b) Sanık hakkında TCK’nın 53. maddesi tatbik edilirken, 3. fıkraya aykırılık oluşturacak şekilde, TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğuna, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından “koşullu salıverilme tarihine kadar”, diğer kişiler yönünden ise, “hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar” karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 10.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/29073 E. , 2016/9885 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
TEMYİZ EDENLER : O Yer Cumhuriyet Savcısı, sanık
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1) Uygulama maddesinin kararda TCK’nın 226/4. maddesi yerine 163/3. maddesi şeklinde yanlış olarak gösterilmesi,
2) Suça konu USB üzerinde bilirkişi tarafından yapılan incelemede, iki adet cinsel içerikli filmde, “çocukların kullanıldığı müstehcen görüntülerin” bulunduğunun tespit edilmesine ve bu nedenle sanık hakkında TCK’nın 226/3. maddesinden hüküm kurulması gerektiğinin anlaşılmasına karşın, “bunların sistematik bir şekilde bulundurulmadığı” biçimindeki hukuki olmayan gerekçelerle TCK’nın 226/4. maddesine uygun şekilde karar verilmesi,
3) Suça konu USB’nin müsaderesi yerine dosyada delil olarak saklanmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısı ile sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken CMK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09/05/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/29059 E. , 2016/9201 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : 6136 sayılı Kanuna aykırılık, müstehcenlik
HÜKÜMLER : Mahkumiyet, beraat
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
1- Sanığa yükletilen 6136 sayılı Kanuna aykırılık eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık …’in ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2- Müstehcenlik suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın bilgisayarının ana hafızasında tespit edilen ve üretiminde çocukların da kullanıldığı müstehcen içerikli fotoğrafların TCK’nın 226/3. maddesinin ikinci cümlesini ihlal niteliğinde olduğu gözetilmeden, bilirkişinin, “fotoğrafların içeriğinin muhtemelen yanlışlıkla ya da reklam nedeniyle bulunduğu” şeklindeki soyut raporuna dayanılarak, dosya kapsamıyla uyuşmayan gerekçelerle sanığın beraatına karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 02/05/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/1420 E. , 2016/4293 K.

 
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı (…, … ve …l haklarında), kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (… ve …l haklarında), müstehcenlik (…l hakkında), şantaj (…l ve …haklarında), reşit olmayanla cinsel ilişki, çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (… hakkında)
HÜKÜM : Suça sürüklenen çocuk … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı, müstehcenlik ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; …hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı; … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı; … hakkında reşit olmayanla cinsel ilişki ve çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçlarından mahkûmiyet; suça sürüklenen çocuk … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, suça sürüklenen çocuklar …l ile …haklarında şantaj suçundan beraat
TEBLİĞNAMEDEKİ
DÜŞÜNCE : Onama, bozma
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi.
Suça sürüklenen çocuk … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı müdafiince yapılan itiraz üzerine, … 1. Ağır Ceza Mahkemesince itiraz kabul olunarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükmün kaldırıldığı ve mahkemece bu suça ilişkin evrakın ayrı bir esasa kaydedildiği anlaşılmakla; incelemenin suça sürüklenen çocuk … hakkında çocuğun kaçırılması ve alıkonulması, reşit olmayanla cinsel ilişki; …l hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, müstehcenlik; …hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından verilen mahkûmiyet ile suça sürüklenen çocuklar …l ile …haklarında şantaj suçundan verilen beraat hükümlerine yönelik yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Suça sürüklenen çocuk … hakkında reşit olmayanla cinsel ilişki, …l hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ile … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından kurulan mahkûmiyet ile suça sürüklenen çocuklar …l ile …haklarında şantaj suçundan verilen beraat hükümlerinin incelenmesinde:
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, beraati ve sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, suça sürüklenen çocuklar müdafileri ile katılanlar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, suça sürüklenen çocuklar …l ile …haklarında şantaj suçundan verilen beraat kararları ile suça sürüklenen çocuk … hakkında reşit olmayanla cinsel ilişki, …l hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ONANMASINA,
Suça sürüklenen çocuk … hakkında müstehcenlik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine;
Suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükümde TCK’nın 226/3-1.cümle ve 31/3. maddeleri uyarınca belirlenen 3 gün karşılığı adli para cezası üzerinden aynı Kanunun 62. maddesi uyarınca yapılan indirim neticesinde sonuç cezanın 2 gün karşılığı ve 40 TL olması gerektiği halde, 1 gün karşılığı ve 20 TL olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini ,
Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafii ile katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye istinaden düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümde TCK’nın 62. maddesinin uygulanmasına ve gün karşılığı belirlenen cezanın paraya çevrilmesi kısmına ilişkin bölümlerde yer alan ” 1 GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA” ve “ 1 GÜNÜN 20 TL den PARA CEZASINA ÇEVRİLMESİ SURETİYLE… 20 TL ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA” ibarelerinin çıkartılarak yerlerine “ 2 GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA ” ve “2 GÜNÜN, GÜNLÜĞÜ 20 TL den PARA CEZASINA ÇEVRİLMESİ SURETİYLE… TOPLAMDA 40 TL ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA ” ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Suça sürüklenen çocuk … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve … hakkında çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin temyiz incelemesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Suç tarihi itibariyle onsekiz yaşından küçük olup, hakkında önceden verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı dışında hapis cezası mahkûmiyeti bulunmayan suça sürüklenen çocuk … hakkında hükmedilen kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50/3. maddesinde öngörülen seçenek yaptırımlara çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi,
Suça sürüklenen çocuk … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan açılan kamu davasına ilişkin iddianamede, TCK’nın 31/2. maddesinin uygulanması istendiği halde, 5271 sayılı CMK’nın 226/2. maddesine aykırı olarak, suça sürüklenen çocuğa ek savunma hakkı tanınmadan hakkında 31/3. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuk … ve … müdafileri ile katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/25029 E. , 2016/8604 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Oluşa göre, suça konu görüntülerin internet aracılığıyla yayınlanması şeklinde gerçekleştiği iddia ve kabul edilen eylemin, TCK’nın 226/5. maddesinin ihlali niteliğinde olduğu ve sanığın bu madde uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında suçun nitelenmesinde yanılgıya düşülerek TCK’nın 226/3. maddesinden hüküm kurulması,
2- Kabule göre ise, TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25/04/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/24673 E. , 2016/8046 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Suça konu görüntüler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi üzerine sunulan 03/05/2011 tarihli ayrıntılı raporda, “Çocuk II” adlı CD içerisinde çocukların kullanıldığı müstehcen görüntülerin tespit edildiğinin anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin TCK’nın 226/3. maddesinin ikinci cümlesinde yazılı olan suçu oluşturduğu ve sanığın bu madde uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında suçun nitelenmesinde yanılgıya düşülerek TCK’nın 226/4. maddesinden hüküm kurulması,
Kanuna aykırı ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 18/04/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/24905 E. , 2016/8059 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- Sanığa yükletilen TCK’nın 226/3. maddesine aykırılık suretiyle müstehcenlik eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağı ortadan kalkmış ise de, bu husus infaz sırasında gözetilebileceğinden bozmayı gerektirmediği,
Anlaşıldığından, sanık …’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2- Sanık hakkında TCK’nın 226/4. maddesine aykırılık suretiyle müstehcenlik eyleminden kurulan hükme yönelik temyize gelince, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın işyerinde bulunan müstehcen içerikli görüntülerin bilirkişi tarafından incelemesi yapılarak, bu görüntülerin içeriğinin TCK’nın 226. maddesinin hangi fıkrasını ya da fıkralarını ihlal ettiği belirlenip, bunlardan en ağır olanından bir kez ceza verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında TCK’nın 226/3. maddesinin 2. cümlesinden mahkûmiyet kararı verildikten sonra, ayrıca 4. fıkrasından da hüküm kurulması,
Kanuna aykırı ve sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 18/04/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/24576 E. , 2016/7300 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Müstehcenlik, tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1) Tehdit suçundan verilen kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre hükmün temyiz edilemez olması nedeniyle, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca, sanık … müdafiinin temyiz isteğinin, tebliğnameye uygun olarak, REDDİNE,
2) Müstehcenlik suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince,
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
a) Oluşa göre, “sanığın internet kafede müstehcen çocuk fotoğraflarını indirip kendi elektronik posta hesabına nakletmesi” biçiminde gerçekleştiği kabul edilen olayda, sanığın yükletilen suçu işleyip işlemediği konusunda zorunlu olarak yerine getirilmesi gereken ve objektif delil niteliğinde olan teknik incelemede suça konu görüntülere rastlanmadığı gibi, görüntülerin çocuklara ait olup olmadığı hususunda da tarafsız bilirkişi incelemesi yapılamadığı ve bu durumuyla sanığın “müstehcen çocuk görüntülerini depolama” eylemini gerçekleştirdiğini gösteren delil bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında soyut tanık beyanlarına dayanılarak TCK’nın 226/3. maddesinden hüküm kurulması,
b) Kabule göre ise, TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11/04/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/24437 E. , 2016/7306 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Bozmaya uyularak yapılan yargılamada, vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1) Oluşa göre, suça konu DVD ve VCD’lerle ilgili olarak Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan izleme üzerine düzenlenen tutanakta “yetişkin insanla çocuk görüntülerinin olduğu” ifadesi bulunmakla birlikte, alınan bilirkişi raporunda bu konuda bir tespite yer verilmediğinin, bu yönüyle bilirkişi raporunun TCK’nın 226. maddesinin 3. ve 4. fıkralarının değerlendirilmesi bakımından yeterli olmadığının anlaşılması karşısında, suça konu DVD ve VCD’ler üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak, içeriklerinde çocukların kullanıldığı görüntüler bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, rapordaki belirlemeye göre sanık hakkında TCK’nın 226. maddesinin 3. veya 4. fıkralarından hangisinin uygulanacağı tartışılarak karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında eksik kovuşturma sonucunda TCK’nın 226/3. maddesinden hüküm kurulması,
2) Kabule göre ise, TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’un temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11/04/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/24613 E. , 2016/7298 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1) Oluşa göre, suça konu görüntülerin internet aracılığıyla yayınlanması şeklinde gerçekleştiği iddia ve kabul edilen eylemin, TCK’nın 226/5. maddesinin ihlali niteliğinde olduğu ve sanığın bu madde uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında suçun nitelenmesinde yanılgıya düşülerek TCK’nın 226/3. maddesinden hüküm kurulması,
2) Kabule göre ise,
a) Sanığın eyleminin birbirinden bağımsız olmayan hareketlerden oluştuğu ve dolayısıyla tek hareketli suç olarak değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, TCK’nın 43. maddesi uygulanarak sanığa verilen cezanın artırılması,
b) TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11/04/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/23959 E. , 2016/6096 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Mahkeme kararına istinaden yapılan aramada sanığa ait cd’ler ve bilgisayar kasasının muhafaza altına alındığının belirtildiği, aynı gün Sulh Ceza Mahkemesi’nden el koymanın onaylanmasına dair CMK’nın 127/1 maddesi uyarınca karar alındığı ancak, arama sonrası bilgisayarların yedeklemesinin yapılıp şüpheliye verildiğine dair bir ibareye tutanakta yer verilmediği gibi, bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasından önce mahkemeden bu hususta karar alınmadığının anlaşıldığı, bu suretle CMK’nın 134. maddesi hükümlerine riayet edilmeyerek bilgisayar kütüklerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilgisayar kasasında hukuka aykırı yapılan bu arama ve el koyma sonucu elde edilen delillerin de hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş delil niteliğinde bulunduğunun anlaşılması karşısında, yalnızca cd’lerin delil olarak kullanılabileceği;
Aramada ele geçen cd’lerin içeriği ile ilgili olarak yapılan bilirkişi incelemesinde, görüntülerde vajinal, oral, anal ve doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin pornografik görüntüler olduğunun belirtilmesi ile anal ya da oral yoldan yapılan cinsel birleşmelere ait görüntülerin tek başına “doğal olmayan” kavramı içerisinde değerlendirilememesi karşısında, bilirkişiden ek rapor alınarak, müstehcen nitelikli kayıtlarda çocukların kullanılıp kullanılmadığına, şiddet uygulanarak ya da hayvanlarla yapılan cinsel ilişkilere ilişkin görüntülerin bulunup bulunmadığına, içerikte doğal olmayan bir ilişkiyle ilgili görüntülerin yer alıp almadığına ilişkin ayrıntılı raporun düzenlettirilmesi, raporun sonucuna göre eğer bu nitelikte görüntüler bulunmuyorsa sanığın eyleminin TCK’nın 226/1-d maddesindeki, varsa 226/3 veya 226/4. maddesindeki suçları oluşturacağı gözetilmeden, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi,
2- 5237 sayılı TCK’da cezaların toplanmasına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı ve içtimanın infaz sırasında gözetilmesi gerektiği düşünülmeden adli para cezalarının toplanması,
Kanuna aykırı ve sanık …’ün temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 28/03/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 
 

Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2015/3065 E. , 2016/2665 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
 
Sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılık suçlarından verilen mahkumiyete ilişkin hükümler sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıkların eylem ve fikir birliği içinde, başka şahıslara ait araç resimlerini kullanarak internet sitelerine satılık araç ilanları koydukları, bu ilanları gören müşteki ve katılanlar ile yaptıkları pazarlık sonucunda araçların satışı için anlaştıkları, ancak kaparo istedikleri, müşteki ve katılanların da sanıkların istekleri doğrultusunda kaparo miktarlarını sanıkların posta çeki hesaplarına gönderdikleri, ancak sonrasında bir daha sanıklara ulaşamadıkları, sanıkların bu şekilde üzerlerine atılı suçları işlediklerinin iddia edildiği olayda,
1-Sanık İ.. K.. hakkında F.. A.., Z.. O.., A..I.., F.. Y.., S.. Ü.., S.. K.., M.. K.., İ.. S.., B.. E.., H.. A.., V.. Ç.., M.. K.., L.. Y.., M.. S.., H.. E.., Y.. K.., İ.. K.., H.. S.., A.. A.., M.. T.., A.. Y.., M.. A.., N.. D.., S.. K.., M.. O.., A.. A.., B.. S.., A.. C.., M.. Ö.., M.. G.., Y.. K.., M.. Y.., H.. Ö.., B.. K.., O.. V.., F.. G.., K.. Ç.., R.. B.., S.. Ö.., A.. D.., E.. K.., S.. E.., H.. Y.., S.. S.., E.. D.., A.. B.., M.. D.., N.. O.., R.. O.., F.. H.. K.., Ç.. F.., L.. K.. ve A.. Ç..’e yönelik nitelikli dolandırıcılık suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz incelemesinde,
Sanığın, katılan A.. Ç..’e yönelik eylemi nedeniyle kurulan hükümde, 5237 Sayılı TCK’nın 158/1-f-son maddesi gereğince haksız menfaat miktarının 7500 TL, haksız menfaatin iki katının 15000 TL olması dikkate alınarak temel cezanın bu miktardan az olmayacak şekilde belirlenip sanığın 750 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, aynı yasanın 62. maddesi gereğince cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 625 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, yine aynı yasanın 52. maddesi uyarınca günlüğü 20 TL den hesap edilmek suretiyle netice olarak 12500 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında, netice olarak 9000 TL olarak eksik adli para cezası tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanık, katılan ve müşteki beyanları ile tüm dosya kapsamına göre sanığın atılı suçları işlediği anlaşılmakla hakkında verilen mahkumiyet hükümlerinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin isteme uygun olarak ONANMASINA,
2-Sanık İ.. K.. hakkında H.. E..’a yönelik eylemi nedeniyle verilen mahkumiyet hükmü ve sanık D.. Ç.. hakkında verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz incelemesinde,
a) Sanık D.. Ç.. yönünden, adı geçenin hükümden sonra 03/03/2014 tarihinde öldüğünün UYAP’tan temin edilen nüfus kaydından anlaşılması karşısında, hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK’nın 64/1 maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilip verilmeyeceğinin mahkemesince değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
b) Sanık İsmail Kahraman’ın katılan H.. E..’a yönelik eylemi yönünde ise, katılan H.. E..’ın, söz konusu 2500 TL kaparo miktarını, 28/03/2008 tarihinde N.. A.. adına posta çeki yoluyla gönderdiğinin anlaşılması ve sanık İ.. K..’ın kendisine ait posta çeki hesabını 08/04/2008 tarihinde açtığını anlaşılması karşısında, sanığın bu katılana yönelik atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla hakkında beraat hükmü verilmesi gerekirken mahkumiyet hükmü verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 22.03.2016 tarihinde kısmen oyçokluğuyla karar verildi.
Karşı oy:
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık sanıkların eylemlerinin bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu mu yoksa basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu mu oluşturduğu noktasında toplanmaktadır.
Sanıkların eylem ve fikir birlikteliği içerisinde, başka şahıslara ait araç resimlerini kullanarak “sahibinden.com” ve “arabam.com” isimli internet sitelerinden piyasa değerinin altında satılık araç ilanlarını koydukları, bu ilanları görerek arayan mağdur ve katılanları ihtiyaçları olduğundan arabaları ucuza sattıklarını, talibinin çok olduğunu, bir miktar kaparo gönderdikleri takdirde satılık ilanını kaldıracaklarını söyleyerek ikna ettikleri ve bildirdikleri posta çeki hesaplarına kaparo bedellerinin havalesini sağlayarak haksız menfaat elde ettikleri sabittir.
TCK’nun 6/1-g madde ve fıkrasında basın ve yayın yolu deyiminden her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçlarıyla yapılan yayınların anlaşılacağı belirtilmektedir.
Doktrinde TCK’nun 6. maddesinde tanımı yapılan basın ve yayının kapsam itibariyle 5187 Sayılı Basın Kanununun uygulama alanını da aşar şekilde geniş olduğu ve bu tanımın içine kitle iletişim aracı olarak internetin de girdiği belirtilmiştir. (2010 Basılı Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç’un Yorumlu Uygulamalı TCK.nu Cilt 1. s. 116. )
Yargıtay uygulamalarında da internetten gönderilen ileti veya bilgilerin çoğul kişilerin öğrenmesine, yani kitlelerin ulaşımına imkan sağlanması halinde eylemin basın ve yayın yoluyla işlendiği kabul edilmiştir.
Müstehcenlik suçunun düzenlendiği TCK’nun 226. maddesinin, 2. ve 5. fıkraları müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin basın ve yayın yoluyla yayınlanması suçun nitelikli halini oluşturup, Yargıtay 14.CD. ile 18. CD. İlamlarında müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin internetten çoğul kişilere ulaşım amacıyla paylaşılması halinde, bu suçun basın ve yayın yoluyla işlendiğini kabul etmiştir.
18. CD.nin 01.10.2015 gün 2015/24205 E., 6363 K. sayılı ilamında “TCK’nın 6/1-g madde ve fıkrasına göre basın ve yayın yolu deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar olduğu; sanıkların elde ettikleri çocuklara ait müstehcen görüntü içeren videoları internet sitelerinde paylaşarak belirsiz sayıda kişinin kullanımına sunmuş olmaları karşısında, sanıklar hakkında TCK’nın 226/3. maddesinin birinci cümlesinin atfıyla TCK’nın 226/5. maddesi gereğince hüküm kurulması gerektiği”açıkça belirtilmiştir.
Özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu TCK’nun 134. maddesinde düzenlenmiş olup, bu suç kapsamındaki eylemin basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde aynı maddenin 2. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca ceza artırıma tabi tutulmuştur.Yargıtay 12.CD. 31.03.2014 gün 2013/15248 E., 2014/7892 K. sayılı ilamında “TCK’nın 6/1-g maddesinde, ceza kanunlarının uygulanmasında, basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınların anlaşılacağının belirtilmesi karşısında, müştekinin yatak odasında çektiği iç çamaşır fotoğraflarını, facebook hesabı üzerinden, belirsiz sayıda kişinin bilgi ve görgüsüne sunan sanık hakkında, hükmedilen temel cezada, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TCK’nın 134/2-2. cümlesi gereğince, yarı oranında artırım yapılması gerektiği gözetilmeden, anılan maddenin uygulanmaması suretiyle, sanığa eksik ceza tayini “ gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Gerek doktrin, gerekse Yargıtay uygulamalarında çoğul kişilere ulaşımda kullanılan internetin basın ve yayın aracı olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
Bilişim sisteminden ne anlaşılması gerektiğine dair TCK’nun 6. maddesinde bir açıklama bulunmamakla birlikte, TCK’nun 243. madde gerekçesinde bilişim sistemi; verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağını veren manyetik sistem olarak tanımlanmıştır.
Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılmasından maksat, verileri otomatik olarak işleme tabi tutan manyetik sistemlerden araç olarak yararlanmak suretiyle kişi veya kişilerin aldatılması ve bu yolla haksız bir kazanç sağlanmasıdır.(Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2013, s. 642)
Bilişim sistemi hile unsurunun icrasında araç olarak kullanıldığında faille mağdur arasında doğrudan bir irtibat sağlanmamakta, çoğunlukla mağdur faili görmeden, onu tanımadan ve onunla bir ikili iletişime girmeden sadece bilişim sisteminden yapılan hileli hareketlerle kandırılmaktadır. Bir bankaya ait internet sitesinin benzerini oluşturup, bu site aracılığı ile mağdurun şifre veya kişisel bilgilerinin ele geçirilmesinden sonra kullanılması ya da şifresi kırılmış mail hesaplarından bu hesap sahibinin dostu olan mağdura mail göndererek, haksız yarar sağlanması gibi eylemler buna örnek olarak gösterilebilir.
TCK’nun 158/1-g bendinin uygulanabilmesi için hileli hareketlerin bizzat basın ve yayın araçlarının kullanılarak gerçekleştirilmesi şart değildir. Basın ve yayın araçlarının hilenin desteklenmesinde kullanılması halinde de bu suç oluşacaktır.
Somut olayda internetteki ilanı görerek arayan mağdurlarla görüşen sanıklar ihtiyaçları olduğundan arabaları ucuza sattıklarını, talibinin çok olduğunu, bir miktar kaparo gönderdikleri takdirde satılık ilanını kaldıracaklarını söyleyerek mağdurları ikna etmişlerdir. Burada 158/1-f kapsamındaki nitelikli hal için aranılan hileli hareketlerin bilişim sistemi aracılığıyla gerçekleşmesi koşulu oluşmamış, internetten verilen satış ilanı mağdurların kaparo parasını göndermeye yönelik iradelerini etkilememiştir. Kaparo parasını gönderme iradesini etkileyen eylem sanıkların telefonla yapmış oldukları görüşmelerdir. İnternetten verilen satış ilanı sadece mağdurlara ulaşma kolaylığı sağlamıştır.
Ayrıca basın ve yayın araçlarından olan gazete, dergi,radyo ve televizyonlar kendi mutad yayınları dışında, ayrıca internet ortamından da yayın yapmaktadırlar.
Mağdurun televizyondan yapılan yayını izlediği sırasında yapılan ürün tanıtımı sonucu dolandırılması ile televizyon kanalının internetteki yayınını izlemesi sonucu aynı ürün tanıtımından dolayı dolandırılması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Mevcut uygulamaya göre birinci halde eylem 158/1-g, ikinci halde ise 158/1-f madde kapsamında kalmaktadır. Suç vasfı mağdurun eylemi öğrenme şekline göre değil, failin icrai hareketlerine göre tayin ve tespit edilecektir. İşleniş biçimi ve sonuçları arasında bir fark bulunmayan bu eylemlerden, yaptırımları farklı iki ayrı hukuki sonuç çıkarılması kanunun düzenleniş amacına aykırı olacaktır.
Bu nedenlerle sanık İ.. K..’ın eylemlerinin TCK.nun 158/1-g maddesi kapsamında kaldığı ve mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/43531 E. , 2016/5024 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre koşulları bulunmayan duruşma isteğinin reddiyle yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1) Sanık hakkında, TCK’nın 226/3 maddesinde hapis cezasıyla birlikte öngörülen adli para cezasına hükmedilmemesi,
2) TCK’nın 51/1 maddesinin ikinci cümlesi hükmü gözetilmeden ve anılan Yasa maddesinin 1/b fıkrasında belirtilen ölçüt de değerlendirilmeden, suç tarihinde altmışbeş yaşını bitiren ve kayden sabıkasız olan sanığa verilen iki yıl altı ay hapis cezasının, yasal olmayan gerekçeyle ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi,
3) Kabule göre;
TCK’nın 53. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarına ilişkin uygulama yönünden; Anayasa Mahkemesi’nin, hükümden sonra 24/11/2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08/10/2015 tarih ve 2014/140-2015/85 sayılı kararının gözetilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken, 5320 sayılı Kanun’un 8/1 maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 16/03/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/10216 E. , 2016/2475 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, müstehcenlik
HÜKÜM : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkûmiyet, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve müstehcenlik suçlarından beraat
DÜŞÜNCE : Onama, bozma
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
Hükümden sonra 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve müstehcenlik suçlarından kurulan beraat hükümlerinin temyiz incelemesine gelince;
Mahkemenin oluşa uygun kabulüne göre, mağdurenin henüz onbeş yaşını ikmal etmeden önce cebir, tehdit veya hile olmaksızın …’dan … İline giderek sanığın temin ettiği otelde sanıkla cinsel ilişkiye girdiğinin, ayrıca birden fazla sanığın …’da ikamet ettiği eve giderek birlikte olduğunun anlaşılması karşısında, onbeş yaşını bitirmeyen mağdurenin mümeyyiz olsa dahi yaşı itibariyle rızasının hukuken geçerli olmadığı nazara alınarak sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 109/1, 3f, 5 ve 43. maddeleri gereğince cezalandırılması yerine oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraatine hükmedilmesi,
Dosya içerisinde bulunan 12.05.2014 tarihli bilirkişi raporuna göre, sanıkta bulunan hafıza kartlarında, suç tarihinde onsekiz yaşını doldurmayan mağdurenin kullanıldığı müstehcen görüntü ve fotoğrafların bulunduğunun tespit edilmesi karşısında, söz konusu fotoğraf ile videoları üreten ve hafıza kartlarında bulunduran sanığın eyleminin TCK’nın 226/3. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilerek mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraatine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, katılan mağdure vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/24000 E. , 2016/4193 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Aramada ele geçen cd’lerin içeriği ile ilgili olarak yapılan bilirkişi incelemesinde, görüntülerde erkek-kadın, ya da kadın-kadın olarak çıplak vaziyette anal ve oral ilişkiye girildiğinin, ilişkiler esnasında tüm cinsel organların görüldüğünün belirtilmesi ile anal ya da oral yoldan yapılan cinsel birleşmelere ait görüntülerin tek başına “doğal olmayan” kavramı içerisinde değerlendirilememesi karşısında, bilirkişiden ek rapor alınarak, müstehcen nitelikli kayıtlarda çocukların kullanılıp kullanılmadığına, şiddet uygulanarak ya da hayvanlarla yapılan cinsel ilişkilere ilişkin görüntülerin bulunup bulunmadığına, içerikte doğal olmayan bir ilişkiyle ilgili görüntülerin yer alıp almadığına ilişkin ayrıntılı raporun düzenlettirilmesi, raporun sonucuna göre eğer bu nitelikte görüntüler bulunmuyorsa sanığın eyleminin TCK’nın 226/1-d maddesindeki, varsa 226/3 veya 226/4. maddesindeki suçları oluşturacağı gözetilmeden, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık …’in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 07/03/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/35846 E. , 2016/3732 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Müstehcenlik, şantaj, özel hayatın gizliliğini ihlal
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- Sanığa yükletilen şantaj ve müstehcenlik eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu ögelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucunda saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağı ortadan kalkmış ise de, bu husus infaz sırasında gözetilebileceğinden bozmayı gerektirmediği,
Anlaşıldığından, sanık … ve müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
2- Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince,
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak;
Sanığın çocuk katılandan çıplak fotoğraflarını çekip göndermesini istemesi, gelen fotoğrafları da bilgisayarına kaydetmesi biçiminde gerçekleştiği kabul edilen eylemin, fotoğrafların müstehcen içerikli olması, müstehcen içerikli bu ürünün üretiminde çocuk olan katılanın kullanılması karşısında, eylemin TCK’nın 134. maddesine göre özel hüküm niteliğinde olan TCK’nın 226/3. maddesinin birinci cümlesinde düzenlenen ve iddianamede de yer verilen “müstehcen görüntüleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanma” suçunu oluşturduğu ve sanığın bu madde uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesinin gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında suçun nitelemesinde yanılgıya düşülerek, TCK’nın 134. maddesinde yazılı olan özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık … ile müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 29/02/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 
 

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2015/4976 E. , 2016/861 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kasten öldürme, cinsel saldırı, müstehcenlik, Aile Hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali.
HÜKÜM : Sanık … Kurak hakkında;
Aile Hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçundan beraat.
Sanık … hakkında;
Kasten öldürme suçundan beraat,
TCK.nun 233/3, 62/1. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası,
TCK.nun 226/3, 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası,
TCK.nun 103/2,3,4, 43/1, 62/1. maddeleri uyarınca 28 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası (iki kez).
TEMYİZ EDENLER : Cumhuriyet savcısı, sanık … ve müdafii, suçtan zarar gören … vekili.
TÜRK MİLLETİ ADINA
1- Sanık … hakkında öz kızları olan katılan … ve maktul …’a yönelik cinsel saldırı, aile hukukundan doğan yükümlülüğün ihlali, nitelikli kasten öldürme, sanık … Kurak hakkında ise aile hukukundan doğan yükümlülüklerin ihlali suçlarından açılan kamu davalarında 6284 sayılı Yasanın 2/1-d ve 20/2. maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu suçların zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK.nun 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMUK.nun mağdur … katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hükümler kurulması,
2- Sanık … hakkında katılan …’e yönelik cinsel istismar suçundan kurulan hükümde TCK’nun 43/1. maddesi uyarınca 1/2 oranında arttırım yapılırken “33 yıl 9 ay” hapis cezası yerine “3 yıl 9 ay” hapis cezası ibaresine yer verilmesi,
3- 6545 sayılı Yasa ile TCK’nun 103. maddesinde yapılan değişiklikler karşısında sanık …’ın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet Savcısı, sanık … müdafii ile suçtan zarar gören … vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 29/02/2016 gününde oybirliği ile karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/99 E. , 2016/3158 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- Sanık …’a yükletilen müstehcenlik eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Anlaşıldığından, sanık …’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2- Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyize gelince;
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak;
a) Sanığa ait hard disklerde yapılan incelemede toplam 7 filmde çocukların kullanıldığının belirlenmesi karşısında, sanığın eyleminin TCK’nın 226/3. maddesinin ikinci cümlesini ihlal ettiği gözetilmeden, sanık hakkında yazılı biçimde hüküm kurulması,
b) TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22/02/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/23927 E. , 2016/3154 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Beraat
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Mağdurun Sinop Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/58 esas sayılı dava dosyasında, sanık tarafından kendisine cinsel birleşme içerikli CD’ler izlettirildiğini yaşından umulmayacak bir biçimde ayrıntılı olarak anlattığının, aynı iddiayı bu davadaki anlatımında da yinelediğinin anlaşılması karşısında,
Suça konu CD’lerin Sinop Ağır Ceza Mahkemesinin ilgili dosyasından getirtilerek bilirkişiye incelettirilmesi, mağdurun Sinop Ağır Ceza Mahkemesi’nde anlattığı görüntülerin bulunup bulunmadığının tespit ettirilmesi, CD’lerin içeriklerinin TCK’nın 226/3 ya da 226/4. maddeleri kapsamında olduğunun belirlenmesi durumunda, sanığa TCK’nın 226/5. maddesinin uygulanması ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanınması, bundan sonra dosyada yer alan deliller çerçevesinde sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi, varılan hükmün gerekçelerinin de CMK’nın 231/1-b maddesine uygun bir şekilde kararda gösterilmesi gerektiği halde, mağdurun anlatımlarına neden itibar edilmediği açıklanmadan, soyut değerlendirmelerle, sanığın suçu işlediğine ilişkin kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği kanısına varıldığı belirtilmek suretiyle beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22/02/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/11478 E. , 2016/2057 K.

“İçtihat Metni”
KARAR
Hakaret suçundan sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1 (2 defa) ve 62/1 (2 defa), maddeleri gereğince iki kez 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Torbalı 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 03/07/2014 tarihli ve 2014/210 esas, 2014/586 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından yasa yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 19.12.2014 gün ve 401729 sayılı istem yazısıyla, Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre, sanık hakkında hakaret suçunu zincirleme şekilde işlediğinden bahisle iddianame tanzim edildiği, ancak sanığa hakaret suçundan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmedildiği, iddianamede talep edilen cezadan farklı bir cezaya hükmedilmesi durumunda sanığa 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226/3.maddesi gereğince ek savunma için süre vermesi ve bu sürede sanığın ek savunması alındıktan sonra karar verilmesi gerekirken savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinde;
1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2012 gün ve 13/125-236 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın ceza yargılamasındaki en önemli haklarından biri yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken savunma hakkıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bu hakkın, herhangi bir nedenle sınırlandırılması olanaklı değildir. Nitekim 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308/8. maddesine göre de savunma hakkının kısıtlanması mutlak bozma nedenlerindendir.
Maddenin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, iddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hallerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması halinde, anılan maddenin birinci fıkrası uyarınca sanık veya müdafiine ek savunma hakkı verilmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; Torbalı Cumhuriyet Başsavcılığının 05.03.2014 tarihli iddianamesiyle, sanık … hakkında mağdurlar … ile …’a karşı hakaret suçunu zincirleme şekilde işlediğine ilişkin dava açılmasına karşın, 03.07.2014 tarihli hükümde, sanık …’a ek savunma hakkı vermeksizin mağdurlar … ve …’a karşı işlediği hakaret suçlarından ayrı ayrı mahkumiyetine karar vermesi hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Hakaret suçundan sanık … hakkında Torbalı 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 03/07/2014 tarihli ve 2014/210 esas, 2014/586 sayılı kararının, CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA,
2- Aynı Kanun maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 08.02.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/7489 E. , 2015/11316 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı (yedi kez), müstehcenlik (üç kez) (sanık…,,), çocuğun nitelikli cinsel istismarı (iki kez), müstehcenlik (iki kez) (sanık ,,,)
 
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık .. hakkında çocuklara müstehcen görüntü izletmek (TCK’nın 226/1-a maddesi) suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Sanığın üzerine atılı suçu birden fazla mağdureye karşı tek fiille gerçekleştirmesi nedeniyle cezasında 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesi delaletiyle aynı Kanunun 43/1. maddesi uyarınca arttırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık,… müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanıklar haklarında müstehcenlik suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Sanıkların, çocukların kullanıldığı ve doğal olmayan yoldan yapılan cinsel ilişki görüntülerinin yer aldığı CD’leri bulundurmak şeklindeki eylemleri 5237 sayılı TCK’nın 226/4. maddesinin ikinci cümlesindeki ve 226/3. maddesindeki iki ayrı suçu oluşturmakla birlikte aynı Kanunun 44. maddesinde tanımlanan fikri içtima kuralı gereğince en ağır cezayı öngören 5237 sayılı TCK’nın 226/3. maddesinin ikinci cümlesinden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeyerek, sanıkların her iki suçtan ayrı ayrı mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
Sanık..’un adli sicil kaydına konu olan … Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/315 Esas, 2009/884 Karar sayılı ilamı ile hakkında hükmolunan 1000 TL adli para cezası, miktarı itibariyle 1412 sayılı CMUK’nın 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, aynı Kanunun 305/son. maddesi gereğince tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi,
Sanık…’nün mağdure…. ve …’a karşı çocuğun nitelikli cinsel istismarı, mağdure..’e karşı beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve mağdure ..’a karşı beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçlarından kurulan hükümler ile sanık .. hakkında mağdure ..a karşı çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Mağdurelerin aşamalardaki beyanları, olayın intikal şekli ve tüm dosya içeriğine göre, soruşturmanın başlamasından bir süre önce sanık …’nün tanışıp arkadaş olduğu mağdureleri aracıyla birçok yere gezmeye götürdüğü, mağdurelere para ve kontör verdiği, kıyafet aldığı, intikal tarihine kadarki süreçte mağdurelerin onbeş yaşından büyük olduğu dönemlerde, cebir, tehdit, hile veya iradelerini etkileyen başka bir neden olmaksızın rızaları dahilinde sanığın cinsel organını bir kere mağdure ..’in ağzına soktuğu, aynı eylemi mağdure..’ya karşı iki kez, mağdure ..’ya karşı dört beş kez ve mağdure ..’a karşı birçok kez gerçekleştirdiği, ayrıca sanığın mağdure .. ile anal yoldan cinsel ilişkiye girmek istediği ancak mağdurenin acıdığını söylemesi üzerine cinsel organını sokmadan eylemine son verdiği, sanığın, araç içerisinde mağdure ..’un elinden tuttuğu, bacakları ile göğüslerine dokunduğu ve dudaklarından öptüğü, sanık ..’un da mağdure ..’a karşı bir kere cinsel ilişkiye varmayacak şekilde göğüslerini öperek vücuduna dokunduğu ayrıca bir kere de cinsel organını mağdurenin ağzına soktuğu sabit olmakla birlikte, sanıkların cebir, tehdit, hile veya
mağdurelerin iradelerini etkileyen başka bir fiilde bulunmaksızın rızaları dahilinde belirtilen eylemleri gerçekleştirdikleri sırada mağdurelerin onbeş yaşından büyük oldukları nazara alındığında anılan fiillerin suç teşkil etmemesi nedeniyle beraatlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyetlerine hükmedilmesi,
Sanık… hakkında mağdure…..’e yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Mağdurenin aşamalardaki beyanları, alınan doktor raporları ile tüm dosya kapsamına göre, sanık ….’nün onbeş yaşından büyük olan mağdure ile cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın rızası dahilinde anal yoldan birçok kez cinsel ilişkiye girdiğinin anlaşılması karşısında, eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu gözetilerek sanığın zincirleme şekilde reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan mahkûmiyeti yerine suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi,
Sanık .. .. hakkında mağdure..e yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Mağdurenin aşamalardaki beyanlarında sanığın istemesine rağmen cinsel organını ağzına almadığını ve sanığın cinsel organına parmağını veya penisini sokmadığını belirttiği, buna göre de sanığın, mağdurenin göğüslerini öpme ve vajinasını öpme şeklindeki eylemlerinin çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturup olay nedeniyle mağdurenin ruh sağlığının bozulmasından dolayı eylemin 5237 sayılı TCK’nın 103/1 ve 103/6. maddeleri kapsamında kaldığı anlaşıldığından, hükümden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 58, 59, 60 ve 61. maddeleri ile 5237 sayılı Kanunun 102, 103, 104 ve 105. maddelerinde yer alan cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların yeniden düzenlenmesi karşısında, 5237 sayılı TCK’nın 7/2. madde-fıkrasındaki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü gözetilerek, lehe olan hükmün, önceki ve sonraki kanunların bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi ve her iki kanunla ilgili uygulamanın denetime imkan verecek şekilde kararda gösterilmesi suretiyle yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Hükümden sonra Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/6962 E. , 2015/10989 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2014/166301
MAHKEMESİ : Kozan Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 14.03.2014
NUMARASI : 2011/226 Esas, 2014/102 Karar
SUÇ : Zincirleme şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, (sanık H… A…); çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (sanık E…); özel hayatın gizliliğini ihlal, cinsel taciz (sanık F… C… ile suça sürüklenen çocuk S…); cinsel taciz, şantaj (suça sürüklenen çocuk K… E…); çocuğun nitelikli cinsel istismarı, şantaj, özel hayatın gizliliğini ihlal (suça sürüklenen çocuk H…); çocuğun nitelikli cinsel istismarı (suça sürüklenen çocuk A…)
İlk derece mahkemesince verilip kısmen re’ sen de temyize tabi hükümlerin sanıklar ve suça sürüklenen çocuklar müdafileri ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi ve sanık H… A… ile suça sürüklenen çocuk A… müdafilerince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle 18.11.2015 Çarşamba saat 13.30’a duruşma günü tayin olunarak sanık H… A… ve suça sürüklenen çocuk A… müdafilerine çağrı kağıdı gönderilmişti.
Belli günde Hâkimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından B… E… hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine dosyadaki vekâletnamelere dayanarak sanık A.. A.. adına gelen Av. H.. Ö.. ve sanık H.. A.. adına gelen Av. S… B… ile Av. O.. T.. huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanıklar A.. A.. ve H.. A.. haklarında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanıklar müdafileri temyiz layihalarını açıklayarak savunmalarda bulunup müvekkilleri haklarındaki hükümlerin BOZULMASINI istediler.
Sanık H.. A.. müdafii Av. S… B… 5 sayfalık yazılı savunma dilekçesi ile ekinde Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait bir kısım kararlar sundu. Alındı, okundu, dosyasına konuldu.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözleri sorulan sanıklar müdafileri savunmalarına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 02.12.2015 Çarşamba günü saat 13:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenerek gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilerek dosya incelendi.
Suça sürüklenen çocuk H… müdafiin kanuni süresinden sonra yaptığı duruşmalı inceleme istemi ile sanık E… müdafiin hükmolunan ceza miktarı itibariyle yerinde görülmeyen duruşmalı inceleme isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi gereğince reddiyle adı geçenler yönünden incelemenin duruşmasız yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Suça sürüklenen çocuklar A…,H… ile K… E… haklarında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ve suça sürüklenen çocuk K… E… hakkında ayrıca 12.08.2011 günü tanık M…’in evinde bulunduğu sırada sanık H… A… ile suça sürüklenen çocuklar A… ve H…’in suç tarihinde ondört yaşı içerisinde bulunan mağdureye basit ve nitelikli cinsel istismarda bulunmalarını cep telefonu ile kaydetmesi eyleminden dolayı TCK’nın 226/3-c.1 maddesi gereğince zamanaşımı süresi içerisinde kamu davası açılması mümkün görülmüş ve suça sürüklenen çocuk H…’le ilgili olarak aynı tarihte mağdurenin H… A… ile A… tarafından cinsel istismara maruz bırakılmasına ait görüntüleri cep telefonuyla kaydetmesinden dolayı kamu davası açılmış ise de mahkemece bu hususta hüküm kurulmadığı anlaşıldığından, zamanaşımı süresi içerisinde H… hakkında eylemine uyan TCK’nın 226/3-c.1, 31/3. maddeleri gereğince hüküm kurulabileceği kabul edilmiştir.
Sanık E… hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, suça sürüklenen çocuk S… ile sanık F… C… haklarında cinsel taciz suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile suça sürüklenen çocuk K… E… hakkında cinsel taciz suçundan kurulan mahkumiyet hükmü ile şantaj suçundan verilen beraat kararının incelenmesinde;
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, beraati ve sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanıklar ve suça sürüklenen çocuklar müdafileri ile katılanlar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanık E… hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı; sanık H… A… hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, çocuğun nitelikli cinsel istismarı, suça sürüklenen çocuk Ahmet hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve suça sürüklenen çocuk H… hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve şantaj suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanık H… A…’in 2010 yılı aralık ayında tanışıp arkadaş olduğu ondört yaşındaki mağdure ile ay sonunda bir gün gittikleri evde cebir tehdit veya hile olmaksızın cinsel ilişkiye girmesinin ardından izleyen zaman içinde gerek telefonla gerekse facebook üzerinden mağdureyle görüşmeyi sürdürdüğü ve 2011 yılı mayıs veya haziran ayında bir gün mağdure ile tanık M…’in evinin dışındaki tuvalette bir araya gelen sanığın en son 12.08.2011 günü de kuzenleri olan suça sürüklenen çocuklar A…, H…, K… E…’le birlikte aynı evde buluştuğu mağdure ile tekrar cinsel ilişkiye girdiği tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, mevcut haliyle bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik tarihlerde mağdureye karşı birden ziyade nitelikli cinsel istismarda bulunan H… A…’in eylemlerine uyan TCK’nın 103/2-6, 43/1. maddeleri gereğince cezalandırılması gerekirken, anılan eylemler arasında fiili kesinti olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde 2010 yılı aralık ayı ile 12.08.2011 tarihindeki nitelikli cinsel istismar eylemlerinden dolayı sanık hakkında ayrı ayrı mahkûmiyet hükümleri kurulması,
Sanık E…’ın 2011 yılı başlarında işyerinde cinsel maksatla alıkoyduğu mağdureyle cinsel ilişkiye girmesi olayı ile ilgili olarak mağdure hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunca düzenlenen 27.05.2013 günlü, 2036 sayılı raporda sanıklar E… ile H… A…’in değişik tarihlerde gerçekleştirdikleri nitelikli cinsel istismar eylemlerinden dolayı mağdurenin ruh sağlığının ayrı ayrı bozulduğunun bildirilmesi karşısında, E… hakkında TCK’nın 103/2. maddesi ile belirlenen temel cezanın koşulları oluştuğu halde aynı Kanunun 103/6. maddesi arttırılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması neticesinde eksik ceza tayini,
Hükümden sonra Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü,29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Mağdurenin aşamalardaki anlatımları, savunma ile dosya içerisinde bulunup heyetçe izlenen cd görüntü kayıtlarına göre sanık H… A… ile suça sürüklenen çocuklar H…, A… ve K… E…’ün 12.08.2011 günü tanık M…’in boş evinde mağdureyle bir araya gelmesinin ardından grup halinde cinsel ilişkiye girme teklifini kabul eden mağdurenin bir yandan H… A…’le vajinal yoldan ilişkiye girerken diğer yandan başında duran A…’in ereksiyon halindeki cinsel organını tutarak oynadığı sırada K… E…’le H…’in cep telefonlarıyla görüntü kaydı yaptıkları ve H… A…’in ilişki sonrası yana geçmesinin ardından onun yerini alan H…’in mağdureyle vajinal yoldan ilişkiye girdiği sırada yan tarafta oturan H…’in mastürbasyon yaptığı ve K… E…’ün de cep telefonuyla bu ilişkiyi kaydetmesinden sonra H…’in başka bir tarihte yolda karşılaştığı mağdureye kendisiyle tekrar ilişkiye girmediği takdirde elindeki görüntü kaydını internete vereceğini söyleyerek şantaj yaptığı tüm dosya içeriğinden anlaşılmakla, mağdureye karşı cebir tehdit veya hile kullanılmaksızın H… A…, H… ile A…’in ayrı ayrı basit ve nitelikli cinsel istismar eylemlerini gerçekleştirdikleri sabit olduğundan, mevcut haliyle suça sürüklenen çocuk A…’in mağdure ile organ sokmak suretiyle cinsel ilişkiye girdiğine dair cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle çocuğun basit cinsel istismarı suçundan eylemine uyan TCK’nın 103/1, 31/3. maddeleri gereğince cezalandırılması gerekirken yazılı şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan dolayı TCK’nın 103/2-3, 31/3.maddeleri ile hüküm kurulması,
Sanık H… A… ile suça sürüklenen çocuk H… haklarında TCK’nın 103/2. maddesinden tayin edilen temel cezaların koşulları oluşmadığı halde aynı Kanunun 103/3. maddesi ile arttırılması sonucunda fazla ceza belirlenmesi,
Suça sürüklenen çocuk H… hakkında şantaj suçundan dolayı TCK’nın 107/1. maddesi gereğince ceza tayin edilirken anılan maddede hapis cezasının yanında adli para cezası da bulunduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde sadece hapis cezasına hükmedilmesi neticesinde eksik ceza tayini,
Sanık F… C… ile suça sürüklenen çocuklar H… ve S… haklarında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan ve sanık H… A… hakkında cinsel taciz suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Mağdurenin aşamalardaki anlatımları, savunma ile dosyada bulunup heyetçe izlenen görüntü kayıtları incelendiğinde, sanık F… C… ile suça sürüklenen çocuk S…’ın 12.08.2011 günü M…’in evinde H… A…, H…, A…, K… E… ve mağdureyle birlikte aynı ortamda bulunup ellerindeki cep telefonlarıyla cinsel ilişkileri kaydetmek suretiyle üzerlerine atılı suçları işledikleri hususunda soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, F… C… ile S…’ın özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan beraatlerine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetlerine hükmedilmesi,
Suça sürüklenen çocuk H…’in 12.08.2011 tarihinde M…’in evinde mağdure ile cinsel ilişkiye girmeden önce cep telefonuyla sanık H… A… ile suça sürüklenen çocuk A…’in mağdureye nitelikli ve basit cinsel istismarda bulunmalarını kaydetmesinin ardından başka bir tarihte kendisiyle tekrar cinsel ilişkiye girmediği takdirde elinde bulunan görüntü kayıtlarını internete vereceğini söyleyerek şantaj yaptığı mağdurenin olumsuz yanıt vermesi üzerine eylül ayında anılan görüntüleri internete vermek suretiyle yayımladığı anlaşıldığından, söz konusu kaydı internete yükleme eyleminden dolayı TCK’nın 226/5,31/3. maddeleri gereğince cezalandırılması yerine suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek TCK’nın 134/2. maddesinden hüküm kurulması,
Sanık H… A… hakkında cinsel taciz suçundan kurulan hükümle ilgili olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 09.10.2007 gün ve 2007/11-44-200 sayılı kararında vurgulandığı gibi 5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesi gereğince bir olayın açıklanması sırasında başka bir hadiseden söz edilmesinin o hadise hakkında da dava açıldığını göstermeyeceği, dava konusu yapılan eylemin açıklıkla ve bağımsız olarak gösterilmesi gerektiği, buna karşılık sanık hakkında düzenlenen 20.10.2011 tarihli iddianamede H… A…’in 2011 yılı ocak veya şubat ayında bir gün diğer sanık E…’ın işyerinde alıkoyup zorla cinsel ilişkiye girdiği mağdureye karşı ayrıca cinsel ilişkiye girme teklifinde bulunmak suretiyle cinsel tacizde bulunduğu hususunda açıklamada bulunulmaması karşısında hakkında cinsel taciz suçundan açılmış ayrı bir kamu davası bulunmadığı gözetilmeden ayrıca bu suçtan da mahkûmiyetine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar ve suça sürüklenen çocuklar müdafileri ile katılanlar vekilinin temyiz itirazları ile sanık H… A… ve suça sürüklenen çocuk A… müdafilerinin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmaları bu itibarla yerinde görüldüğünden, kısmen re’sen de temyize tabi hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
25.11.2015 tarihinde verilen işbu karar 02.12.2015 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından K… M… hazır olduğu halde sanık H.. A.. müdafii Av. S… B…’ün yüzüne karşı tefhim olundu.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/5958 E. , 2015/10651 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2015/203688
MAHKEMESİ : Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09.04.2015
NUMARASI : 2014/364 Esas, 2015/144 Karar
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, özel hayatın gizliliğini ihlal (sanık M…), beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (sanık C… ve suça sürüklenen çocuk O…)
İlk derece mahkemesince verilip kısmen re’sen de temyize tabi hükümlerin sanık C… ile sanıklar ve suça sürüklenen çocuk müdafileri tarafından temyiz edilmesi ve sanık müdafiince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 11.11.2015 Çarşamba saat 13.30’a duruşma günü tayine olunarak sanık C… müdafine çağrı kağıdı gönderilmişti.
Belli günde Hâkimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından B… E… hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine dosyadaki vekâletnameye dayanarak sanık C.. K.. adına gelen Av. V.. Ö.. huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık C.. K.. hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanık müdafii temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 25.11.2015 Çarşamba günü saat 13:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenerek gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
Sanıklar M… ve C… ile suça sürüklenen çocuk O… haklarında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Sanıklar M… ve C… ile suça sürüklenen çocuk O…’ın bizzat işledikleri eylemden ayrı olarak diğerlerinin eylemlerine de TCK’nın 37. maddesi kapsamında katılması nedeniyle haklarında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan dolayı TCK’nın 103/2. maddesi gereğince belirlenen temel cezaların koşulları oluştuğu halde aynı Kanunun 103/3. maddesi ile arttırılmaması ve sanık C… ile suça sürüklenen çocuk O… haklarında ayrıca aynı Kanunun 43/1. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin eleştiriler dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanık C… ile sanıklar ve suça sürüklenen çocuk müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile sanık C… müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmasının reddiyle, kısmen re’sen de temyize tabi hükümlerin ONANMASINA,
Sanık M… hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Sanığın olay tarihinde 14 yıl 11 aylık olan mağdurenin cinsel ilişki pozisyonundaki görüntülerini cep telefonuna kaydettirip bu görüntüleri mağdurenin annesine verme şeklindeki eyleminin TCK’nın 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturması karşısında tek eylemle birden fazla suçun oluşması nedeniyle sanık hakkında TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı uyarınca bu suçlara ilişkin en ağır cezayı öngören TCK’nın 226/3. maddesinin uygulanması gerekirken, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık M… müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 17.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
17.11.2015 tarihinde verilen işbu karar 25.11.2015 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından Ü… B… hazır olduğu halde sanık müdafiin gıyabında tefhim olundu.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/5672 E. , 2015/10431 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2015/204280
MAHKEMESİ : Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 07.04.2015
NUMARASI : 2014/436 Esas, 2015/178 Karar
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, müstehcenlik
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi.
Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafii, katılan mağdur vekili ile katılan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında müstehcenlik suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Sanıktan ele geçirilen dijital veriler üzerinde yapılan inceleme ile ortaya çıkan müstehcenlik suçu nedeniyle katılan mağdur ile katılan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünün suçtan zarar görmesi söz konusu olmadığından bu suça yönelik katılan mağdur vekili ile katılan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü vekilinin temyiz istemlerinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin sanık müdafiin temyiziyle sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 226/3 maddesi gereğince uygulama yapılırken hapis cezasının yanında adli para cezasının uygulanmaması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 58, 59, 60 ve 61. maddeleri ile 5237 sayılı Kanunun 102, 103, 104 ve 105. maddelerinde yer alan cinsel dokunulmazlığa karşı suçların yeniden düzenlenmesi karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 7/2. madde-fıkrasındaki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü gözetilerek, lehe olan hükmün, önceki ve sonraki kanunların bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi ve her iki kanunla ilgili uygulamanın, denetime imkan verecek şekilde kararda gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kamu davasına katılan ve kendisini vekille temsil ettiren katılan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü lehine vekâlet ücretine hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, katılan mağdur vekili, katılan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü vekili ile sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/2271 E. , 2015/9553 K.

MÜSTEHCENLİK
ÇOCUĞUN KAÇIRILMASI VE ALIKONULMASI
ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL
SUÇ VASFININ TAYİNİNDE HATA
MAĞDURENİN MÜSTEHCEN GÖRÜNTÜLERİNİ 3. KİŞİLERE GÖSTERMEK
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 236
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 226
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 44
“İçtihat Metni”
İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan kurulan mahkûmiyet ve çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçundan verilen beraat hükümlerinin incelenmesinde;
Kamu davasına konu olayda mağdurenin evi terk olgusunun bulunmaması nedeniyle atılı suçun kanuni unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi gerekirken hükümde delil yetersizliğine dayanılması verilen hükmün sonucu itibariyle doğru olması nedeniyle bozma nedeniyle yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, beraati ve sübutu kabul olunan fiillerin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, katılan vekili ile O Yer Cumhuriyet Savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçundan verilen beraat kararının ONANMASINA,
Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkûmiyet ve müstehcenlik suçundan kurulan beraat hükümlerinin temyiz incelemesine gelince;
Sanığın çocuk yaşta bulunan mağdure ile rızasıyla cinsel ilişkiye girip, bu ilişkiye ait müstehcen görüntüleri mağdurenin bilgisi dahilinde kendisine ait cep telefonuna kaydettiği, bu görüntülerin CD’ye aktarılmasını sağladıktan sonra yine çocuk yaştaki tanıklar D.. ve D..’ın görmesini sağlayan sanığın eylemlerinin ayrı ayrı TCK’nın 236/3-c-1 ve 226/5. maddesindeki suçları oluşturduğu, sanığın bu eylemleri ayrıca mağdure H..’ye yönelik özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu da oluşturmakla birlikte, TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı gözetilerek sanığın ceza miktarı itibariyle ağır nitelikteki aynı Kanunun 226/3-c-1 ve 226/5. maddelerine göre cezalandırılması gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek özel hayatın gizliliğinin ihlali suçundan mahkûmiyeti ile müstehcenlik suçundan beraatine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılan vekili ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/4386 E. , 2015/9382 K.

ÇOCUĞUN NİTELİKLİ CİNSEL İSTİSMARI
KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA
ÇOCUĞUN BASİT CİNSEL İSTİSMAR SUÇUNA YARDIM ETME
MÜSTEHCENLİK
ŞANTAJ
KİŞİSEL VERİLERİ HUKUKA AYKIRI OLARAK VERME VEYA ELE GEÇİRME
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 43
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 226
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 102
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 103
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 104
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 105
TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (6545) Madde 58
TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (6545) Madde 59
TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (6545) Madde 60
TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (6545) Madde 61
“İçtihat Metni”
İlk derece mahkemesince verilip kısmen re’sen de temyize tabi hükümler temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık M.. İ.. hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde:
Sanığın, Ağustos ayında diğer sanık M.. S..’ın evinde mağdureye basit cinsel istismarda bulunmasının ardından Ekim ayında kiraladığı bir evde organ sokmak suretiyle nitelikli cinsel istismarda bulunduğu tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarını zincirleme olarak işlediğinin kabulü ile hüküm kurulurken TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca cezasında arttırım yapılmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle kısmen re’sen de temyize tabi hükümlerin ONANMASINA,
Sanık M.. İ.. hakkında şantaj suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Mağdurenin çıplak görüntülerini elde ederek, fotoğraflarını internette yayınlamakla tehdit eden sanığın bu suretle mağdureye cinsel istismarda bulunduğu, yaşanan cinsel istismar olayından sonra da yeniden ilişkiye girmek için mağdureyi telefonla arayarak elindeki fotoğrafları internette yayınlamakla mağdureyi tehdit ettiği tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın şantaj suçundan mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
Sanık M.. İ.. hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Sanığın cep telefonunda mağdureye ait olup olmadığı belirlenemeyen ancak küçük yaştaki çocuklara ait müstehcen içerikli görüntüler bulunduğu anlaşıldığından, TCK’nın 226/3. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca cezalandırılması yerine suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi,
Sanık M.. S.. hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Mağdureyi sanık M.. S..’ın evine götüren sanık M.. İ..’ın, sanık M.. S..’ın kendilerini evde yalnız bırakarak ayrılması üzerine, mağdureyi tehdit ederek nitelikli cinsel istismar boyutuna varmayacak şekilde basit cinsel istismar eyleminde bulunduğu, M.. S..’ın diğer sanık M.. İ..’ın mağdureye cebir veya tehditle cinsel istismarda bulunduğunu bildiği ve mağdurenin ruh sağlığının onun katıldığı eyleme bağlı olarak bozulduğu hususlarında dosyaya yansıyan herhangi bir delil bulunmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, mevcut haliyle M.. S..’ın eylemi çocuğun basit cinsel istismarı suçuna yardım etme kapsamında kaldığı halde, sanık M.. İ..’ın diğer sanığın evinde nitelikli cinsel istismar eyleminde bulunduğunun kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Hükümden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 58, 59, 60 ve 61. maddeleri ile 5237 sayılı Kanunun 102, 103, 104 ve 105. maddelerinde yer alan cinsel dokunulmazlığa karşı suçların yeniden düzenlenmesi karşısında, 5237 sayılı TCK’nın 7/2. madde-fıkrasındaki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü gözetilerek, lehe olan hükmün, önceki ve sonraki kanunların bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi ve her iki kanunla ilgili uygulamanın, denetime imkan verecek şekilde kararda gösterilmesi suretiyle yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafileri ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/4697 E. , 2015/9364 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : .Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, özel hayatın gizliliğini ihlal
İlk derece mahkemesince verilen hükümlerin sanıklar müdafileri ile O Yer Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmesi ve sanıklar müdafilerince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle 07.10.2015 Çarşamba saat 13.30’a duruşma günü tayin olunarak sanık B.. müdafiine çağrı kağıdı gönderilmişti.
Belli günde Hâkimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine sanık … adına . Barosundan görevlendirilerek gelen Av. ….. huzura alınarak duruşmaya başlandı
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık … hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanık müdafii temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 21.10.2015 Çarşamba günü saat 13:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenerek gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
Sanık…. müdafiin kanuni süresinden sonra yaptığı duruşmalı inceleme isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin sanık…yönünden duruşmasız, sanık… yönünden duruşmalı yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanıklar haklarında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde:
. Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 24.11.2014 tarihli raporunda mağdurenin ruh sağlığının bozulduğunun bildirilmesi nedeniyle Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan veya Adli Tıp Kurumu Kanununun 7, 23/B ve 31. maddeleri gereğince Yükseköğretim Kurumları veya birimlerinden, Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulu ölçütlerine göre oluşturulmuş bir heyetten, mağdurenin ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda rapor alındıktan sonra, TCK’nın 103/6. maddesinin tatbikine gerek olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile sanık…. müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmasının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanıklar haklarında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelenmesine gelince;
Sanıklara ait flash disk ve hafıza kartı üzerinde yapılan incelemede, sanıkların müstehcen görüntü üretiminde mağdur çocuğu kullanmaları nedeniyle eylemlerinin TCK’nın 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde özel hayatın
gizliliğini ihlal suçundan açılan kamu davalarının şikayetten vazgeçme nedeniyle düşmesine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
15.10.2015 tarihinde verilen işbu karar 21.10.2015 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından hazır olduğu halde sanık müdafiin gıyabında tefhim olundu.
 

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/11190 E. , 2015/15341 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname no : 12 – 2014/345130
Mahkemesi : Gaziosmanpaşa 7. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 01/07/2014
Numarası : 2014/93-2014/733
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A) Sanığın mağdur Evin’e yönelik mahkumiyet hükmüne ilişkin temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanığa isnat edilen ve sübutu kabul edilen TCK’nın 134/1. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, aynı Kanun’un 139/1. maddesi uyarınca soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi olup, mağdurun, karar tarihinden sonra hüküm mahkemesine sunduğu 07.07.2014 hakim havale tarihli dilekçesinde sanığa yönelik şikayetinden vazgeçtiğini beyan etmesi, sanığın 08.07.2015 hakim havale tarihli dilekçesinde vazgeçme nedeniyle kararın bozulmasını talep edip, vazgeçmeyi kabul etmesi, dosya kapsamı itibariyle CMK’nın 223/9. maddesi kapsamında derhal beraat kararı verilmesini gerektiren haller de bulunmaması karşısında, sanık hakkındaki davanın düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususta aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; sanık hakkındaki mağdur Evin’e yönelik davanın TCK’nın 134/1, 139/1, 73/4, 73/6 ve CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince DÜŞMESİNE,
B) Sanığın mağdur Mizgin’e yönelik mahkumiyet hükmüne ilişkin temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanığın, oturduğu apartman dairesinin havalandırma boşluğundan elini uzatıp, kamera fonksiyonunu aktif hale getirdiği cep telefonunun çekim açısını, bitişik dairede oturan mağdurun banyosundaki gözenekli demir muhafazalı havalandırma penceresine doğru çevirerek, bir süre sonra da, cep telefonunun yönünü, havalandırma penceresinin altındaki çivileri çıkartıp, bir sopayla iterek oluşturduğu ve mağdurun banyosunun iç kısmını net olarak gösteren boş alana doğru odaklayarak, duş almakta olan mağdurun çıplak görüntülerini kaydettiği olayda, Mağdurun fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak görüntülerini, onun bilgisi ve rızası dışında kaydeden sanığın eyleminde TCK’nın 134/1. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yanı sıra 14 yaşındaki mağdurun, cinsel arzuları tahrik ve istismar eden, toplumun sahip olduğu ortak edep duyguları ile yerleşik edep kurallarını incitici nitelikteki müstehcen görüntülerini cep telefonuna depolanması nedeniyle TCK’nın 226/3-2. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçunu da oluşturduğu, bir fiili ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan sanığın, TCK’nın 44. maddesi gereğince, daha ağır cezayı gerektiren müstehcenlik suçundan cezalandırılması, özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan gerekçelere dayalı olarak, sanık hakkında, TCK’nın 134/1. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre de:
TCK’nın 61/1. madde ve fıkrasında yer alan ölçütler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle, aynı Kanun’un 3/1. madde ve fıkrası gereğince işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesinin ceza miktarı yönünden gözetilmesine, 14.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2015/4634 E. , 2015/5522 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 5 – 2010/227486
MAHKEMESİ : Kars 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 14/01/2010
NUMARASI : 2008/610 (E) ve 2010/3 (K)
SUÇ : 5846 Sayılı Kanuna Aykırılık
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Sanık hakkında 5846 sayılı Kanun’un 81/4. maddesi uyarınca verilen mahkumiyet kararına karşı yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun ‘da öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2-Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 226/3 ve 226/4. maddeleri uyarınca verilen mahkumiyet kararlarına karşı yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
09/10/2006 tarihinde kolluğa yapılan ihbar üzerine, Kars Sulh Ceza Mahkemesi’nin 09/10/2006 tarihli kararı ile CMK’nın 119. maddesi uyarınca sanık tarafından işletilen işyerinde arama yapılmasına karar verilmesine karşın, aynı işyerinde bulunan bilgisayarlar
üzerinde arama yapılabilmesine olanak tanıyan CMK’nın 134. maddesine göre verilmiş bir arama kararı bulunmadığı anlaşılmakla, işyerinde bulunan bilgisayar kasası üzerinde yapılan arama sonucunda elkonulan ve içerisinde hem çocuklara ilişkin hem de hayvanlara ilişkin müstehcen görüntülerin bulunduğu harddiskler hukuka aykırı delil niteliğinde olup CMK’nın 217/2 ve 230/1-b maddeleri gereğince hükme esas alınamayacağından, sanık hakkında sadece iş yerinden hukuka uygun şekilde ele geçen 2 adet porno CD ile ilgili olarak TCK’nın 226/1-d maddesi uyarınca uygulama yapılması yerine 226/3 ve 226/4. maddeleri uyarınca ayrı ayrı uygulama yapılması,
Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine,13/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/24205 E. , 2015/6363 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 5 – 2012/99949
MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/11/2011
NUMARASI : 2010/421 (E) ve 2011/687 (K)
SUÇ : Müstehcenlik
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanıklara yükletilen müstehcenlik eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Sanıklar E.. T.. ve C.. K..’nun müstehcen görüntülerin üretiminde çocukları kullandığı ve bu görüntüleri müstehcen içerikli yayın yapan internet sitelerine gönderdiklerinin anlaşılması karşısında, TCK’nın 6/1-g madde ve fıkrasına göre basın ve yayın yolu deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar olduğu; sanık E.. T..’ın çekmiş olduğu çıplak çocuk resimlerini çocukların kullanıldığı müstehcen yayın yapan internet sitesinde paylaştığı, sanık C.. K..’nun kendisini kız çocuğu olarak tanıtıp MSN Messenger programı üzerinden görüştüğü erkek çocuklarına telkinde bulunmak suretiyle elde ettiği müstehcen görüntü içeren videoları bu internet sitelerinde paylaşarak belirsiz sayıda kişinin kullanımına sunmuş olduğunun anlaşılması karşısında, sanıklar hakkında TCK’nın 226/3. maddesinin birinci cümlesinin atfıyla TCK’nın 226/5. maddesi gereğince hüküm kurulması gerektiği gözetilmemiş, sanık C.. K..’nun, mağdur K.. F..’ı müstehcen görüntüler içeren videolar izlerken kucağına oturtması ve cinsel organına tutturması şeklindeki eylemlerinin cinsel istismar suçunu oluşturduğu ve atılı suçların mağdur sayısınca oluşacağı gözetilmeden hüküm kurulmuş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,
Anlaşıldığından, sanık E.. C.. müdafii, sanık M.. P.. müdafii, sanık E.. T.. müdafii, sanık C.K. müdafii, sanık M.. Y.. ve müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 01/10/2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/328 E. , 2015/11331 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi : Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal
Hükümler : Beraat
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A) Sanıklar … ve … hakkında kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılanlar vekilinin sübuta ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükümlerin isteme uygun olarak ONANMASINA,
B) Sanık … hakkında kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Katılanlar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın kullanımındaki cep telefonunda; 16 yaşındaki mağdurun cinsel organlarını gösteren, toplumun sahip olduğu ortak ar ve haya duygularını, yerleşik edep kurallarını incitici ve genel ahlâka aykırı nitelikteki birden fazla müstehcen görüntünün bulunduğunun tespit edilmesi, sanığın da cep telefonunda sakladığı bir kadının vajina, anüs ve göğüs bölgelerini gösteren çıplak resimlerin mağdur tarafından kendisine gönderildiğini beyan etmesi karşısında, sanığın sübut bulan eyleminin TCK’nın 226/3-2. maddesindeki müstehcenlik suçunu oluşturacağı gözetilmeden, eylem salt özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilip, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle sanık hakkında beraat kararı verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de:
Adli emanetin 2012/16 esasına kayıtlı cep telefonu hakkında bir karar verilmemesi,
Kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 22.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2015/3060 E. , 2015/6706 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çocuğun basit cinsel istismarı, müstehcenlik
İlk derece mahkemesince verilip kısmen re’sen de temyiz tâbi hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, katılan mağdur vekili ve sanık müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle re’sen de temyize tâbi hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında müstehcenlik suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Tüm dosya kapsamına ve oluşa uygun kabule göre, 5237 sayılı TCK’nın 226/3-4. maddesi kapsamındaki ürünlerin içeriğini, dosyada mevcut nüfus kayıt örneğine göre 10 yaş 7 aylık olan mağdurun görmesini sağlayan sanık hakkında TCK’nın 226/5. maddesi yerine, aynı Kanunun 226/3. maddesi uyarınca hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayini,
Kanuna aykırı, katılan mağdur vekili ile sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2015/71 E. , 2015/382 K.

“İçtihat Metni”
Görevsizlik Kararı Veren
Yargıtay Daireleri : 12 ve 14. Ceza Daireleri
Mahkemesi : Asliye Ceza
Kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan 5237 sayılı TCK’nun 135/1. maddesi uyarınca açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda sanığın beraatine karar verilmiştir.
Hükmün mağdur vekili ve katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesince 14.04.2014 gün ve 24642-8993 sayı ile;
“…sanığın, 15 yaşından küçük mağdur ile msn programı üzerinden görüşme yaparak mağdurun soyunmasını sağlayıp izlediği ve aynı zamanda kendisine ait bilgisayara kaydederek depoladığının iddia edilmesi karşısında, iddianamedeki anlatımın TCK’nın 226/3. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçunun anlatıldığı anlaşılmakla,
İddianamedeki sevk ve anlatıma, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesindeki; ‘Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir.’ hükmüne göre, Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca hazırlanan 24.01.2014 gün ve 2014/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince temyize konu hükmün incelenmesi Yargıtay Yüksek 14. Ceza Dairesine ait bulunduğu…”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 14. Ceza Dairesince 16.06.2014 gün ve 5336-8169 sayı ile;
“İddianame içeriğine, sevke, temyizin kapsamına, Yargıtay Kanununun 14. maddesine ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 24.01.2014 gün ve 2014/1 sayılı Kararına göre temyiz incelemesini yapma görevi Yüksek 12. Ceza Dairesine ait bulunduğu”,
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu yerine sehven Özel Daireye gönderilen dosya, Yargıtay 12. Ceza Dairesince 12.01.2015 gün ve 14112-8 sayı ile; oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 12 ve 14. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
Yargıtay Kanununun Ceza Dairelerinin görevini düzenleyen 14/3. maddesinin a bendi; “Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda açıklamaya itibar edilir” şeklinde iken, 28.06.2014 gün ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 31. maddesiyle; “Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianame veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır” şeklinde değiştirilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununa 6545 sayılı Kanunun 37. maddesi ile eklenen Geçici 13. madde uyarınca;
“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren; …
Birinci Başkanlık Kurulu on gün içinde, iş durumunu dikkate alarak, ceza ve hukuk dairelerinin sayısı ile bu daireler arasındaki iş bölümüne ilişkin karar tasarısını hazırlar ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun onayına sunar.
Yargıtay Büyük Genel Kurulu, tasarıyı beş gün içinde karara bağlar. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun iş bölümünün onaylanmasına ilişkin kararı derhâl Resmî Gazetede yayımlanır ve yayım tarihinden itibaren on gün sonra uygulanmaya başlanır. …
Yargıtay Büyük Genel Kurulunun iş bölümünün onaylanmasına ilişkin kararı uygulanmaya başlayıncaya kadar bu kanunla yapılan değişiklikten önceki iş bölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam olunur.
Daha önce başka dairelerde görülmekte olup da dairesi değiştirilen dava dosyaları mevcut hâlleriyle ilgili daireye gönderilir.”
02.12.2014 gün ve 6572 sayılı Kanunun 27. maddesiyle eklenen Geçici 14. madde uyarınca da;
“Yeni oluşan Birinci Başkanlık Kurulu iş durumunu dikkate alarak daireler arasındaki iş bölümünü yeniden belirler ve buna ilişkin karar derhâl Resmî Gazete’de yayımlanır. Bu karar, yayım tarihinden itibaren on gün sonra uygulanmaya başlanır. …
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun iş bölümü kararı uygulanmaya başlayıncaya kadar bu kanunla yapılan değişiklikten önceki iş bölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam olunur.
Yeni iş bölümüyle dairesi değiştirilen dava dosyaları, beşinci fıkra uyarınca görevlendirme yapılmasından itibaren on gün içinde mevcut hâlleriyle ilgili daireye gönderilir” düzenlenmesi yapılmıştır.
6572 sayılı Kanunun 27. maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Kanununa eklenen Geçici 14. madde uyarınca yeni oluşan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından kabul edilerek 22.01.2015 gün ve 29244 sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp 02.02.2015 tarihinde yürürlüğe giren 19.01.2015 gün ve 2015/8 sayılı işbölümü kararının “Yargıtay Ceza Daireleri İşbölümü Ortak Hükümler” başlıklı bölümünde de;
“Daireler arasında iş bölümünün belirlenmesinde, 28.06.2014 tarihinden önce düzenlenen tebliğnameler bakımından iddianame veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirmeye göre görevli daire belirlenir. Bu tarihten sonra düzenlenen tebliğnameler bakımından ise mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkumiyet dışındaki kararlarda da iddianame veya iddianame yerine geçen belgeledeki nitelendirme esas alınır” hükmü kabul edilmiştir.
Buna göre; somut olayda tebliğnamenin düzenlendiği 04.10.2013 tarihinde yürürlükte bulunan 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesinde; “Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir” şeklindeki düzenlemenin esas alınması gereken iddianamede eylemin “mağdure A.. O.. ile msn üzerinden görüşme yapan şüphelinin küçük mağdurenin ekranda soyunmasını sağlayıp izlediği ve aynı zamanda kendisine ait bilgisayara kaydedip depoladığı,” şeklinde anlatılması karşısında, müstehcenlik suçundan kamu davası açıldığı kabul edilmelidir.
Diğer taraftan; 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanun ile değişik 14. maddesine dayanılarak Yargıtay Büyük Genel Kurulunca işbölümüne ilişkin hazırlanan, 01.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren tebliğname tarihi itibarıyla uygulanması gereken 21.01.2013 gün ve 2013/1 sayılı kararına göre, “müstehcenlik” suçuna ilişkin temyiz inceleme görevinin Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait olduğu, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 02.02.2015 tarihinde yürürlüğe giren 19.01.2015 gün ve 2015/8 sayılı kararına göre ise; anılan suçlara ilişkin temyiz inceleme görevinin Yargıtay 18. Ceza Dairesinin görev alanına girdiği ve işbölümü değişikliği nedeniyle önceden Yargıtay 14. Ceza Dairesinin görev alanına dava dosyalarının Yargıtay 18. Ceza Dairesine devredileceği göz önüne alındığında, hükmü temyizen inceleme görevi Yargıtay 18. Ceza Dairesine aittir.
Bu itibarla, temyiz incelemesinin Yargıtay 18. Ceza Dairesi tarafından yapılması gerektiğinden, dosyanın anılan Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 16.06.2014 gün ve 5336-8169 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 19.01.2015 gün ve 2015/8 sayılı kararı uyarınca temyiz incelemesi yapılabilmesi için Yargıtay 18. Ceza Dairesine GÖNDE- RİLMESİNE, 21.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2015/55 E. , 2015/366 K.

“İçtihat Metni”
Görevsizlik Kararı Veren
Yargıtay Daireleri : 12 ve 14. Ceza Daireleri
Mahkemesi :Asliye Ceza
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda sanığın beraatine karar verilmiştir.
Hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesince 03.03.2014 gün ve 9476-5265 sayı ile;
“Sanığın özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK’nın 134/1. maddesi gereğince cezalandırılmasının talep edildiği 13.09.2011 tarihli iddianamede; sanığın, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde, kendisini 22 yaşında bir bayan olarak tanıtıp, 15 yaşından küçük mağdurla, doğrudan internet adresleri üzerinden iletişime geçtikten sonra, MSN tabir edilen ve direk görüşme imkanı sağlayan program aracılığıyla kameralı sohbet yapmaya başladığı mağduru korkutarak, onun üzerindeki elbiseleri çıkartmasını sağlayıp, ondan cinsel davranışlarda bulunmasını istediği ve bu yolla aralarında mağdurun da bulunduğu birçok kız çocuğuna ait cinsel içerikli görüntüleri bilgisayarına depoladığının iddia edilmiş olması karşısında, iddianamedeki anlatımın içeriğinden sanık hakkında TCK’nın 226/3. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçundan da dava açıldığı anlaşılmakla,
Katılan vekili tarafından temyiz incelemesine konu edilen eyleme ilişkin iddianamedeki sevk ve anlatıma, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesindeki; ‘Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir. b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir’ hükmüne göre, Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca hazırlanan 21.01.2013 gün ve 2013/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince temyize konu hükmün incelenmesinin Yargıtay Yüksek 14. Ceza Dairesine ait bulunduğu…”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 14. Ceza Dairesince 25.12.2014 gün ve 5334-14867 sayı ile;
“İddianame içeriğine, sevke, hükme, temyizin ve Yargıtay 12. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı kapsamına göre değerlendirme yapıldığında anılan görevsizlik kararında bahsedilen müstehcen nitelikteki görüntüleri bilgisayarda depolama eylemi ile ilgili olarak soruşturma evresinde ayırma kararı verilip dosyanın yetkili Fatih Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği dosya içeriğinden anlaşıldığından, Yargıtay Kanununun 14/son maddesi ve 29.01.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak 01.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 24.01.2014 tarih ve 2014/1 sayılı Kararı uyarınca temyiz incelemesi yapma görevinin Yargıtay 12. Ceza Dairesine ait olduğu…”
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözülmesi için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 12 ve 14. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun Ceza Dairelerinin görevini düzenleyen 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendi, tebliğname tarihi itibarıyla; “Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda açıklamaya itibar edilir” şeklinde iken, 28.06.2014 gün ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 31. maddesiyle; “Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianame veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır” şeklinde değiştirilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununa 6545 sayılı Kanunun 37. maddesi ile eklenen Geçici 13. madde uyarınca;
“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren; …
Birinci Başkanlık Kurulu on gün içinde, iş durumunu dikkate alarak, ceza ve hukuk dairelerinin sayısı ile bu daireler arasındaki iş bölümüne ilişkin karar tasarısını hazırlar ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun onayına sunar.
Yargıtay Büyük Genel Kurulu, tasarıyı beş gün içinde karara bağlar. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun iş bölümünün onaylanmasına ilişkin kararı derhâl Resmî Gazetede yayımlanır ve yayım tarihinden itibaren on gün sonra uygulanmaya başlanır. …
Yargıtay Büyük Genel Kurulunun iş bölümünün onaylanmasına ilişkin kararı uygulanmaya başlayıncaya kadar bu kanunla yapılan değişiklikten önceki iş bölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam olunur.
Daha önce başka dairelerde görülmekte olup da dairesi değiştirilen dava dosyaları mevcut hâlleriyle ilgili daireye gönderilir.”
02.12.2014 gün ve 6572 sayılı Kanunun 27. maddesiyle eklenen Geçici 14. maddesiyle de;
“… Birinci Başkanlık Kurulu iş durumunu dikkate alarak daireler arasındaki iş bölümünü yeniden belirler ve buna ilişkin karar derhâl Resmî Gazete’de yayımlanır. Bu karar, yayım tarihinden itibaren on gün sonra uygulanmaya başlanır. …
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun iş bölümü kararı uygulanmaya başlayıncaya kadar bu kanunla yapılan değişiklikten önceki iş bölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam olunur.
Yeni iş bölümüyle dairesi değiştirilen dava dosyaları, beşinci fıkra uyarınca görevlendirme yapılmasından itibaren on gün içinde mevcut hâlleriyle ilgili daireye gönderilir” düzenlenmesi yapılmıştır.
6572 sayılı Kanunun 27. maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Kanununa eklenen Geçici 14. madde uyarınca yeni oluşan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından kabul edilerek 22.01.2015 gün ve 29244 sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp 02.02.2015 tarihinde yürürlüğe giren 19.01.2015 gün ve 2015/8 sayılı işbölümü kararının “Yargıtay Ceza Daireleri İşbölümü Ortak Hükümler” başlıklı bölümünde de;
“Daireler arasında işbölümünün belirlenmesinde, 28.06.2014 tarihinden önce düzenlenen tebliğnameler bakımından iddianame veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirmeye göre görevli daire belirlenir. Bu tarihten sonra düzenlenen tebliğnameler bakımından ise mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkumiyet dışındaki kararlarda da iddianame veya iddianame yerine geçen belgeledeki nitelendirme esas alınır” hükmü kabul edilmiştir.
Somut olayda tebliğnamenin düzenlendiği 15.03.2013 tarihinde yürürlükte bulunan Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesi uyarınca işbölümünün belirlenmesinde esas alınması gereken iddianamede eylemin “…korkan mağdurun şüphelinin isteği doğrultusunda elbiselerini çıkardığı ve cinsel hareketler yaptığı, şüphelinin bu şekilde görüştüğü mağduru zaman zaman tehdit ederek soyundurduğu ve cinsel hareketler yaptırdığı…
Şüphelinin kalmış olduğu ……. adresinde yapılan aramada el konulan … Nirvane marka dizüstü bilgisayar, …. Marka 500 GB’lik harici disk, ZVD marka Mp3 Çalar , …. marka Web kamerasında yapılan incelemede mağdur ve birçok kız çocuğuna ait cinsel içerikli görüntülerin ele geçirildiği…” şeklinde anlatılması karşısında, müstehcenlik suçundan kamu davası açıldığı kabul edilmelidir.
Diğer taraftan; 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanun ile değişik 14. maddesine dayanılarak Yargıtay Büyük Genel Kurulunca işbölümüne ilişkin hazırlanan, 01.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren tebliğname tarihi itibarıyla uygulanması gereken 21.01.2013 gün ve 2013/1 sayılı kararına göre, “müstehcenlik” suçuna ilişkin temyiz inceleme görevinin Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait olduğu, 02.02.2015 tarihinde yürürlüğe giren 19.01.2015 gün ve 2015/8 sayılı kararına göre ise; anılan suça ilişkin temyiz inceleme görevinin Yargıtay 18. Ceza Dairesinin görev alanına girdiği ve işbölümü değişikliği nedeniyle önceden Yargıtay 14. Ceza Dairesinin görev alanındaki dava dosyalarının Yargıtay 18. Ceza Dairesine devredileceği göz önüne alındığında, hükmü temyizen inceleme görevi Yargıtay 18. Ceza Dairesine aittir.
Bu itibarla, temyiz incelemesinin Yargıtay 18. Ceza Dairesi tarafından yapılması gerektiğinden, dosyanın anılan Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 25.12.2014 gün ve 5334-14867 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın Yargıtay 18. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 21.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2014/4791 E. , 2015/5228 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, şantaj, müstehcenlik
HÜKÜM : Şantaj eylemi beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun unsuru kabul edilerek bu suç ile müstehcenlik suçundan mahkûmiyet
 
İlk derece mahkemesince verilip kısmen re’sen de temyize tâbi hükümler temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında zincirleme şekilde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan zamanaşımı süresi içinde kamu davası açılması mümkün görülmüştür.
Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün incelemesinde;
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık ve müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle re’sen de temyize tâbi hükmün ONANMASINA,
Müstehcenlik suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Onbeş yaşını doldurmayan mağdurenin cep telefonu ile müstehcen içerikli görüntülerini çekerek bu görüntüleri facebook sayfasında yayımlayan sanığın eylemine uyan TCK.nın 226/3 ve 5. maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine, yalnızca 226/3. maddesi gereğince mahkûmiyetine karar verilmesi suretiyle eksik ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanık ve müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde yerinde görüldüğünden, sanığın ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 02.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/12113 E. , 2017/415 K. 18.01.2017

Mahkemesi :Sulh Ceza Hâkimliği
Karar Tarihi : 31/03/2016
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan suça sürüklenen çocuk … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 07.03.2016 tarihli ve 2014/81473 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Bursa 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 31.03.2016 tarihli ve 2016/1089 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, somut olayda, müştekinin internette yayımlanan fotoğraflarını daha önce kendi rızası ile suça sürüklenen çocuğa gönderdiğini beyan ettiği, suça sürüklenen çocuğun bu durumu kabul ettiği; ancak, fotoğrafları internete koyan kişinin kendisi olmadığını beyan ettiği, suça sürüklenen çocuğun bilgisayarında yapılan incelemede “ifşa fotolar” isimli klasörde müşteki ile aynı durumda olan başka kişilere ait mahrem fotoğraflar bulunduğu ve müştekinin fotoğraflarının yayımlandığı internet sitesine giriş yapıldığının tespit edildiği anlaşılmakla, suça sürüklenen çocuk hakkında kamu davasının açılması hususunda yeterli şüphe oluşturacak delil bulunduğu gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığının 29.10.2016 gün ve 94660652-105-16-9710-2016-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.11.2016 gün ve 2016/385962 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve soruşturma evrakı tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
16 yaşındaki suça sürüklenen çocuk …’ın, aynı yaştaki mağdur Çağla’dan aldığı mağdura ait üstü çıplak fotoğrafları, 11.12.2014 tarihinde, “BursaHackTeam” isimli facebook hesabında yayımlaması iddiası ile ilgili 07.03.2016 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olup, ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda açıklanan eylemin, TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yanı sıra, aynı Kanun’un 226/3-5. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçunu da oluşturduğu ve müstehcenlik suçu için öngörülen cezanın, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu için öngörülen cezadan fazla olduğu anlaşılmakla,
Kanun yararına bozma isteminin kapsamına, kovuşturmaya yer olmadığına dair karardaki anlatıma, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 31. maddesi ile değişik Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesindeki; “Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır. b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir.” hükmüne göre, 26.02.2016 tarihli ve 29636 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, 01.03.2016 günü yürürlüğe giren 12.02.2016 tarihli ve 2016/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı ile 05.08.2016 tarihli ve 29792 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, yayımlanmasından sonraki 10 gün sonra uygulanılmasına başlanan 26.07.2016 tarihli ve 263 sayılı Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu kararı gereğince, kanun yararına bozma isteminin incelenmesi görevi Yargıtay 18. Ceza Dairesine ait bulunduğundan, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye GÖNDERİLMESİNE, 18.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/19480 E. , 2015/5315 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : Cinsel taciz, görüntünün veya seslerin kaydedilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal, görüntünün veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel
hayatın gizliliğini ihlal
Hükümler : 1- Cinsel taciz suçundan: TCK’nın 105/1, 62/1, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet
2- Görüntünün veya seslerin kaydedilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan: TCK’nın 134/1-son, 62/1, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet
3- Görüntünün veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan: TCK’nın 134/2, 62/1, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet
Cinsel taciz, görüntünün veya seslerin kaydedilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ve görüntünün veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sübuta, ceza miktarına, hükmedilen hapis cezalarının seçenek yaptırımlara çevrilmemiş ve ertelenmemiş olmasına, hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmamasına ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık …’ın,… adlı facebook hesabını kullanarak, 18 yaşından küçük olan mağdur… ile iletişim kurup, “Bende senin bir şeyin var.”, “Dediklerimi yaparsan söylerim, yoksa annene ve babana söylerim.” şeklindeki mesajlarla mağduru MSN aracılığıyla kameralı sohbet yapmaya ikna ederek, karşı tarafa kendisini farklı cinsiyette gösterebilme ve karşıdaki kişinin hareketlerini video olarak kaydedebilme olanağı sağlayan bir program sayesinde kadınmış gibi tavır takınıp, onun güvenini kazandıktan sonra, üzerindeki kıyafetleri aşama aşama çıkartmasını sağladığı mağdurun çıplak görüntülerini, bilgisayarına gizlice kaydettiği ve facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde yayımladığı olayda,
Cinsel arzu ve isteklerini tatmin etme amacını taşıyan sanığın, 10 yaşındaki mağduru kandırarak, mağdurun, sanal ortamda soyunmasını sağlayıp, yüzünü ve cinsel organlarını da gösteren fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak görüntülerini rızasına aykırı şekilde üretme ve bilgisayarına depolaması eyleminin TCK’nın 105. maddesindeki cinsel taciz, aynı Kanun’un 134/1. maddesindeki görüntünün veya seslerin kaydedilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ile 226/3-1. ve 226/3-2. maddesindeki müstehcenlik suçlarını oluşturduğu; ayrıca, toplumun sahip olduğu ortak ar ve haya duygularını, yerleşik edep kurallarını incitici ve genel ahlâka aykırı nitelikteki mağdura ait müstehcen görüntüleri, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde yayımlayan
sanığın TCK’nın 134/2. maddesindeki görüntünün veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ve aynı Kanun’un 226/5. maddesindeki müstehcenlik suçlarını da işlediği, mağdura yönelik bir fiili ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan sanığın, TCK’nın 44. maddesi gereğince, daha ağır cezayı gerektiren TCK’nın 226/5. maddesindeki müstehcenlik suçundan cezalandırılması, diğer suçlardan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan gerekçelere dayalı olarak, sanık hakkında cinsel taciz ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre de:
1- Görüntünün veya seslerin kaydedilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ve görüntünün veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinde, TCK’’nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle aynı Kanun’un 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiillerin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde madde ve fıkralarda öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, temel cezaların asgari hadden tayin edilmesi,
2- Sanık hakkında TCK’nın 53. maddesi tatbik edilirken, 3. fıkraya aykırılık oluşturacak şekilde, TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğuna, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından “koşullu salıverilme tarihine kadar”, diğer kişiler yönünden ise, “hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar” karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
3- TCK’nın 6/1-g maddesinde, ceza kanunlarının uygulanmasında, basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınların anlaşılacağının belirtilmesi karşısında, mağdurun görüntülerini, belirsiz sayıda kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan facebook adlı sosyal paylaşım sitesi üzerinden yayımlayan sanık hakkında, TCK’nın 134/2-1. maddesi gereğince tayin olunan temel cezada, suç tarihi itibariyle yürürlükte olup, lehe olduğu kabul edilen aynı Kanun’un 134/2-2. maddesi gereğince artırım yapılması gerektiği gözetilmeden, anılan madde uygulanmayarak, görüntünün veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığa eksik ceza tayin edilmesi; ayrıca, hükümden önce 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un Geçici 1. maddesinin, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü gereğince, görüntünün veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 30.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/603 E. , 2015/66 K. 24.03.2015

MÜSTEHCENLİK VE ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ ARASINDAKİ FARK
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 226
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 134
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanık H.. D..’ın TCK’nun 134/1, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin, Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.05.2013 gün ve 49-136 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 15.01.2014 gün ve 10217-257 sayı ile;
“…Sanığın cep telefonu ve hafıza kartı üzerinde yapılan incelemede, sanığın müstehcen görüntü üretiminde mağdur çocuğu kullandığından, sanığın eyleminin TCK’nun 226/3. maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması …” isabetsizliğinden ceza miktarı yönünden kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.04.2014 gün ve 266537 sayı ile;
“İtirazlarımız sanığa isnat edilen özel hayatın gizliliğinin ihlali suçundan açılan kamu davasında sanığın eyleminin müstehcenlik suçunun unsurlarını taşımaması nedeniyle hükmün onanması gerektiğine yöneliktir…
Öncelikle müstehcenlik kelimesi üzerinde durulmasında yarar vardır. Müstehcen kelimesi Arapça lisanında yer alan ‘Hücnet’ kelimesinden türeyerek Türkçeye geçmiş olup ‘Hücnet’ kelimesi sözlüklerde; ‘Soysuzluk, karışıklık, bayağılık, aşağılık, kötü davranış’ olarak tarif edilmektedir. Bu tarife bağlı olarak aynı sözlüklerde ‘müstehcen’ kelimesi; ‘Ayıp, terbiyesizce, iğrenç, açık saçık, edepsizcesine, edebe aykırı, yakışıksız’ olarak açıklanmaktadır.
Günümüzde çoğu ülkeler müstehcen malzemeleri yasaklayan kanunlar kabul etmiş ve ceza kanunlar aracılığıyla bir denetim sağlamaya çalışmıştır. Asıl konumuz TCK’nun 226. maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen suçtur. Maddede pornografi ve çocuk pornografisi terimlerine yer verilmemişse de müstehcenlik suçu içerisinde düzenlenmiştir. Müstehcenlik kavramı daha geniş ve pornografi kavramını da içerisine alan bir anlama sahiptir. Ancak ‘çocuk pornografisi’ artık uluslar arası hukukta da kabul edilmiş bir terimdir. Ülkemizin de taraf olduğu Sözleşme ve Protokollerde söz konusu terim kullanılmaktadır.
Suçun konusu çocuğun kullanıldığı müstehcen üründür. Kanunda ‘Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan’ şeklinde ifade edilmiştir. TCK’nun 226. maddesinin 3. fıkrasında iki ayrı suç tanımına yer verilmiş olup bu husus fıkranın gerekçesinde de açıkça ifade edilmiştir;
1-Müstehcen görüntü yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması;
Burada üzerinde durulması gereken ilk önemli husus ‘üretmek’ terimidir. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre üretmek ekonomik bir etkinlik sonucu ürün elde etmek, oluşturmak, yaratmak, meydana getirmek anlamlarına gelmektedir. Örneğin çocuğun kullanıldığı müstehcen filmi çekmek, bir dergiye basım amacıyla fotoğrafını çekmek veya tap etmek bu meyanda kabul edilebilir. NND sözlükteki karşılığı ise doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, mahsul, bir oluşum, işlem ya da yapım sonucu elde edilen nesne olarak tarif edilmiştir. Diğer taraftan ‘kullanma’ kavramı üzerinde de durulmasında fayda vardır. Öğretide Prof. Dr. Veli Özer Özbek müstehcen ürünlerin üretilmesinde çocuğun kullanılması çocuğun cinsel istismar boyutuna ulaşmış hareketler olarak anlaşılması gerektiğini ancak Alman Ceza Kanunununda olduğu gibi kullanmak eyleminin çocuğun cinsel istismarı boyutuna ulaşmasının aranmadığını bununla birlikte çocuğun sadece bulunması bu suçun oluşması bakımından yeterli olmadığı eylemin kullanma boyutuna ulaşmasının da şart olduğunu ifade etmektedir.
Kanaatimizce de üretiminde çocuğun kullanıldığı bir ürünün TCK’nun 226 maddesinin 3. fıkrasındaki suçu oluşturabilmesi için çocuğa yönelik cinsel davranışlar içermesi ve cinsel arzuları tahrik etme amacına yönelik olması gerekir. Bu nedenle çocuğun müstehcen görüntüsünün çekilmesi kullanma olarak nitelendirilemez. Çocuğun rızasının bulunması da suçun oluşumuna etkili değildir. Her ne kadar cinsel istismar suçu bakımından 5237 sayılı TCK’nu 0-15 yaş grubundaki çocukların rızalarına itibar etmemiş, 16-18 yaş grubundaki çocuklara ise suçun oluşumu için cebir, tehdit veya hilenin varlığını aramakta ise de müstehcenlik suçu yönünden bunun bir önemi yoktur. Zira bu suç için korunan yarar toplum menfaatidir. Bu nedenle çocuğun kendi rızasıyla müstehcen görüntüsünü çekip kullanması suçun oluşumuna engel değildir.
Bu itibarla ‘kullanmadan’ söz edilebilmesi için yapılan eylemin cinsellik taşıması zorunludur. Ayrıca bu nitelikteki bir ürünün üretiminde çocuğun cinsel bir eylemi bizzat gerçekleştirmesi ya da eylemin çocuk üzerinde gerçekleştirilmesi şart olmayıp, çocuğun yer aldığı cinsel davranışları konu olan bir ürün bakımından da söz konusu eylem bir cinsel istismar niteliği taşıdığı sürece çocuğun ‘kullanıldığı’ kabul edilmelidir. (Doç. Dr. Veli Özer Özbek, Müstehcenlik Suçu shf. 127)
Diğer taraftan bu suçun oluşması için cinsel davranışın bizzat çocuğun kendisi tarafından gerçekleştirilmiş olması halinde de yeterli ise de kanun metni karşısında başka birisi tarafından yönlendirilmiş olması zorunludur.
2-Çocukların kullanıldığı müstehcen ürünleri ülkeye sokmak, çoğaltmak, satışa arz etmek, satmak, nakletmek, depolamak, ihraç etmek, bulundurmak, ya da başkalarının kullanımına sunmak;
Suç seçimlik hareketli olarak düzenlenmiştir. Bunlar;
A-Ülkeye sokmak; ithal etmek, yabancı bir ülkeden yurda getirilmesini ifade etmektedir. Ülkeye ne şekilde sokulduğunun bir önemi bulunmamakla birlikte internet ve benzer yolların kullanılması durumunda TCK’nun 226. maddenin beşinci fıkrası üzerinde durulmalıdır. Ayrıca failin ticari bir amaç güttüğü de değerlendirilmelidir.
B-Çoğaltmak; kopyalamak, sayı ve miktarını arttırmak anlamlarına gelmektedir. Ne kadar bir miktar arttırıldığında çoğaltmadan söz edileceği konusunda kanunda bir hüküm bulunmamakla birlikte kişisel kullanım olarak değerlendirilemeyecek bir miktar olması gerekir.
C-Satışa arz etmek;
D-Satmak;
E-Nakletmek;
F-Depolamak;
G-İhraç Etmek;
H-Başkalarının kullanımına sunmak; çocukların kullanıldığı müstehcen ürünü bir kimseye kullanması gayesiyle verme, gönderme veya bir şekilde kullanımına sunma anlamına gelmektedir. Kiralama ve ödünç verme durumunda da başkalarının kullanımına sunma söz konusudur.
I-Bulundurmak; hazır bulunmasını sağlamak, çocukların kullanıldığı müstehcen ürün üzerinde fiili egemenlik kurma olarak anlaşılabilir. Burada failin saikinin bir önemi yoktur. Bu nedenle ticari veya şahsi bir amaca yönelik olabilir. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 1.10.2007 gün ve 2007/9649 Esas, 2007/ 6954 sayılı kararında ‘Sanığın internet ortamında müstehcen vasıfta görüntüleri temin ettiğinin öğrenilmesi üzerine usulüne uygun arama ve elkoyma kararları doğrultusunda evinde ele geçirilen iki bilgisayara ait kayıtlar ile beş adet CD’nin incelenmesinde çocuk pornografisi içerikli çok sayıda görüntüye rastlandığı, ülkemizin taraf olduğu Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 34/c maddesiyle ‘çocukların pornografik nitelikteki gösterilerde ve malzemede kullanılarak sömürülmesini önlemek amacıyla her türlü önlemi alma’, Uluslararası Çalışma Örgütünce kabul edilen 182 sayılı Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesinin 1 ve 3/b maddeleriyle ‘pornografik yayınların üretiminde veya pornografik gösterilerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunun yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını temin edecek ivedi ve etkin tedbirleri alma’, ayrıca Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi İle İlgili İhtiyari Protokolün 1, 2/c, 3/1, 3/1-c ve 3/3. maddeleriyle de, ‘ülke içinde veya ülke dışında veya ferdi veya örgütlü bir biçimde işlenmiş olup olmadığına bakılmaksızın çocuk pornografisinin üretimi, dağıtımı, yayılması, ithali, ihracı, sunumu, satışı veya kasıtlı zilyetliğini suç ve ceza yasalarının tam anlamıyla kapsamı içine girdiğini garanti etme ve fiillerin vahametini dikkate alan uygun cezalarla cezalandırılabilir suçlar haline getirme’ yi kabul ettiği, bu uluslararası yükümlülükler paralelinde düzenlenen 5237 sayılı TCK’nun 226/3.maddesinde çocukların kullanıldığı müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, ihracı veya başkalarının kullanımına sunulmasının yanında, bu ürünlere olan talebin azaltılmasının da çocuklara dolaylı koruma sağlayacağı düşünülerek, kasıtlı olarak yapılan kişisel amaçlı bulundurma ve depolamanın da suç sayıldığı, müstehcen görüntülerin miktarına, niteliğine ve oluşturulma biçimine göre uzun süre içerisinde ve kasten yapıldığı anlaşılan ‘çocuk pornografisine ilişkin çok sayıda görüntüyü bilgisayar sistemi vasıtasıyla temin edip bilgisayarına ve CD’ye sistematik biçimde depolama ve bulundurma’ fiilinin kişisel amaçlı dahi olsa 5237 sayılı TCK’nun 226/3. maddesine uyan suçu oluşturduğunun anlaşılması karşısında mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş, delillerle iddia ve savunma duruşma gözönünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün tebliğname gibi onanmasına’ denilerek sistematik olarak yapılan depolama ve bulundurma eylemi müstehcenlik suçu olarak kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın çocuğun ruh sağlığı bozulacak şekilde nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları ile birlikte mağdurenin müstehcen fotoğraflarını da çekmiştir. Ortada çocuğa ait müstehcen görüntüler bulunmakla birlikte cinsel arzuları tahrike yönelik resimler olmayıp, şantaj yapmak amacıyla çekilmiş olup, kullanılması da söz konusu değildir. Zira bu görüntüler cinsel istismar suçunun soruşturulması sırasında sanığın cep telefonunda ele geçirilmiştir. Ortada kanunun aradığı anlamda bir ‘ürün’ olmadığı gibi sistematik bir şekilde depolama veya bulundurmadan da söz edilemeyeceğinden sanığın eyleminin TCK’nun 134. maddesinde belirtilen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı cihetle hükmün onanması gerektiği…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 09.07.2014 gün ve 4511-9360 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında çocuğun cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme, özel hayatın gizliliğini ihlal suçuyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Suçun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 15 yaşından küçük mağdure ile girdiği cinsel ilişkiyi kayda alan, mağdurenin çıplak fotoğraflarını çeken ve bu kayıtları cep telefonunun hafıza kartında saklayan sanığın eyleminin, TCK’nun 226/3. maddesindeki müstehcenlik suçunu mu yoksa aynı kanunun 134. maddesindeki özel hayatın gizliliğinin ihlali suçunu mu oluşturduğunun tespitine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
1963 doğumlu, evli, 2 çocuklu ve adam öldürme suçundan sabıkalı olan sanığın, mağdurenin annesi M.. G.. ile aynı işyerinde çalışmasından dolayı yaklaşık 9 yıldır tanıdığı 02.05.1996 doğumlu mağdureyi, annesinin işe gittiği günlerde annesinin bilgisi dahilinde zaman zaman okula, alışverişe ve kendi evine götürdüğü, bu süreçte sanığın mağdureyi okul ve alışveriş dışında başka yerlere de götürmeye başladığı, daha sonra mağdureye dans etmeyi, yüzmeyi, oturmayı, kalkmayı, öpmeyi öğreteceğini söyleyerek onunla yalnız kalacağı ortamlar yarattığı ve sonrasında cinsel ilişkiye girmeye başladıkları, 2010 yılı Kasım ayında sanığın evinde cinsel ilişkiye girdikleri sırada, sanığın bu ilişki öncesi ve ilişki sırasında mağdurenin çıplak görüntülerini cep telefonu kamerasıyla çekerek kaydettiği, bundan sonra da birlikteliklerinin devam ettiği, bir süre sonra bu ilişkiden rahatsız olan mağdurenin olayı öğretmenine anlatması üzerine soruşturma başlatıldığı ve soruşturma sırasında Cumhuriyet savcısının talimatıyla sanığın üzerinde yapılan aramada suça konu görüntülerin bulunduğu hafıza kartı ele geçirilerek elkonulduğu ve elkoyma işleminin sulh ceza mahkemesi kararı ile onaylandığı,
Ele geçen hafıza kartı üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda; hafıza kartının 512 MB olduğu, kart içerisinde mağdureye ait okul kıyafetli ve çıplak 10 adet fotoğrafın bulunduğu, yine toplam 4 dakika 22 saniyelik 6 adet görüntüde de mağdure ile sanığın yatak üzerinde ve cinsel ilişkiye girme pozisyonlarına ait görüntülerin bulunduğu bilgilerine yer verildiği,
Mağdurenin; 29.12.2010 tarihinde öğretmenlerine hitaben el yazısıyla yazdığı “tutanaktır” başlıklı yazının; “O.. A..Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi 9 H sınıfından .. nolu A.. G.. isimli öğrenciyim. Annemin 9 senelik tanıdığı H.. D.. adlı şahsın sözle ve elle tacizine uğradım. Bu durum sürekli devam etti. Bana ilk önce dans etmesini, yüzmesini, oturmasını, kalkmasını, öpmeyi öğreteceğini söyledi ve onunla yalnız kalacağımız ortamlar sağladı. Dağlık bir alana arabasıyla beni götürdü. Bana soyun dedi, ben tamamen çıplak olmak suretiyle seviştik. Bu günden sonra 1-2 ay boyunca çağırdı ve bu şekilde görüşmelerimiz devam etti. Daha sonra ters ilişki teklif ederek ısrarlarıyla kabul etmemi sağladı. Kendi evine götürerek ters ilişkiye girdik ve bu şekilde ikimizin çıplak fotoğraflarını çekti. Bu fotoğrafları aileme göstereceği korkusuyla her söylediğini yapmak zorunda kaldım. Yılbaşı gecesi birlikte olmamız konusunda benden söz aldı. Ayrıca ona yakın söylediğim ve verdiğim sözleri tutmadığım takdirde beni ormanlık alana götürüp çırıl çıplak soyup ağaca bağlayıp bırakıp geleceğini söyleyerek tehditte bulunuyor” şeklinde olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Mağdure 29.12.2010 tarihli avukat ve sosyal hizmet uzmanı huzurunda alınan beyanında; sanıkla olan cinsel ilişkilerini anlattıktan sonra, sanık H.. D..’ın bazı görüşmelerinde kendisinin çıplak fotoğraflarını çektiğini, en son geçen hafta yine annesinin işte olduğu bir sırada kendisini evlerinden alarak saat 10.00 sıralarında Yeniköy’de bulunan evine götürdüğünü, evde kimsenin olmadığını, arkadan cinsel ilişkiye girme teklifinde bulunduğunu, kabul etmediğini, ancak önceden elinde bulunan çıplak fotoğraflarını annesine ve başkalarına gösterir diyerek korktuğunu ve arkadan cinsel ilişkiye girmeyi kabul ettiğini, H.. D..’dan davacı ve şikâyetçi olduğunu söylemiş,
Kovuşturma sırasında 23.06.2011 tarihli pedagog huzurunda alınan beyanında; sanığın sadece fotoğraf çektiğini zannettiğini, videoya da aldığını bilmediğini, 2010 yılı Kasım ayında evine götürdüğünde kendisini arkasından yaptığını, bunun dışında başka yapmadığını, karşı koyduğunu ancak engel olamadığını, sanığın fotoğrafları çektikten sonra “herhangi bir şey yaparsan bunu internete koyarım” dediğini, sanıktan şikayetçi olmadığını, davanın kapanmasını istediğini, sanığın fotoğraf çektikten sonra kartı değiştirerek makineyi kendisine verdiğini, görüntüleri çektiği kartın sanıkta kaldığını ifade etmiş,
Sanık; soruşturma sırasında 29.12.2010 tarihli müdafii huzurunda alınan beyanında; mağdure Aslı’nın annesi olan Müjgan’ı aynı işyerinde uzun yıllardır çalıştıklarından dolayı tanıdığını, 2010 yılı Kasım ayı içerisinde annesinin işe gittiği zamanlarda, bilgisi dahilinde Aslı’yı evlerinden alarak, kendi evine götürdüğünü, evinde güvercinlerin ve av köpeklerinin olduğunu, mağdure Aslı’nın bu hayvanları çok merak ettiğini, onları görmek sevmek için kendisi ile birlikte evine geldiğini, isnat edildiği gibi mağdureye herhangi bir cinsel istismarda bulunmadığını, mağdure Aslı’nın 2-3 ay önce kendisine “beni senin evdeki hayvanlarına bakmaya götürür müsün” dediğini, kendisinin çok sarhoş olduğunu ve arabayı kullanamadığını söylemesine rağmen Aslı’nın yavaş yavaş gideriz, bir şey olmaz demesi üzerine kendi kullandığı araba ile Aslı’yı merkez Yeniköy’de bulunan evine götürdüğünü, o anda evde başka kimsenin olmadığını, Aslı’nın bahçedeki av köpeklerine bakıp biraz sevdiğini, köpeklerle fotoğraf çekildiğini, bu fotoğrafları Aslı ve kendisinin çektiğini, bundan dolayı Aslı’nın üzerinde bulunan okul elbisesinin kirlendiğini, Aslı’nın “amca üzerim battı, üzerimi değiştirip bir duş alabilir miyim” dediğini, duş alabileceğini söyleyerek banyoyu gösterdiğini ve evinin salon kısmına geçtiğini, Aslı’nın banyodan kendisini çağırarak şofbeni yakmasını istediğini, banyoya gittiğinde Aslı’yı tamamen çıplak vaziyette gördüğünü, Aslı’nın banyoda kendisinin boynuna sarıldığını, alkollü olduğundan Aslı’nın bu davranışından tahrik olduğunu, Aslı’nın sarıldığı sırada bir taraftan kendisini yatak odasına asılarak götürdüğünü daha sonra neler olduğunu ve cinsel ilişkiye girdiğini hatırlamadığını, üst yoklamasında üzerinden çıkan telefon hafıza kartında ne olduğu sorulduğunda ise görevlilere A.. G..’ın çıplak fotoğrafları ve videosunun olduğunu, çektiğinde sarhoş olduğunu ve fazla bir şey hatırlamadığını, fotoğraflar ve video görüntüsünün kendi evinde çekildiğini, ancak ne şekilde çekildiğini bilmediğini, atılı suçlamaları kabul etmediğini, Aslı’nın kendi öz evladı gibi olduğunu, Aslı’ya kesinlikle cinsel taciz ve istismarda bulunmadığını, bunların hepsinin komplo olduğunu,
30.12.2010 tarihli sorgusunda ve Cumhuriyet savcılığında müdafii huzurunda alınan ifadesinde; önceki beyanlarından farklı olarak, suçlamayı kabul etmediğini, mağdure Aslı’yı bir yıldır sürekli eve ve okula götürdüğünü, mağdurenin kendisinden fotoğraf makinesini istediğini, fotoğrafları ve hafıza kartında bulunan kayıtları kendisinin çekmediğini, fotoğraf makinesinin kendisine ait olduğunu ancak makinenin Aslı’da durduğunu, Aslı’nın fotoğraf makinesini geri getirdiğinde hafıza kartının olmadığını, hafıza kartını daha sonra annesinin getirdiğini, hafıza kartını annesinden alıp cüzdanına koyduğunu, fotoğraflardaki mekânın kendi evi olduğunu, Aslı’yı banyoda çıplak halde gördüğünü ancak sonrasını hatırlamadığını, olay esnasında evde başka kimsenin olmadığını, fotoğrafların ne zaman çekildiğini hatırlamadığını, ancak Aslı’yı çıplak halde 2,5-3 ay önce gördüğünü, fotoğrafları da Aslı’nın çektiğini, kendisinin çekmediğini, Aslı’nın kendisine tuzak kurduğunu, Aslı’yı buna annesinin ve babasının azmettirdiğini, kesinlikle Aslı ile herhangi bir sevişme, cinsel ilişkiye girme ya da ona karşı şehvete yönelik bir hareketinin olmadığını, dosya içerisinde bulunan resimleri ilk defa emniyette gördüğünü, makinenin kartında bunların olduğunu bilmediğini, resimlerdeki şekilde hareket ettiğini emniyette fark ettiğini, bu olaylardan haberinin olmadığını, muhtemelen sarhoşken Aslı’nın bunları yaptığını, olayın asıl mağdurunun kendisi olduğunu,
Kovuşturma sırasında alınan 24.03.2011 tarihli sorgusunda ise; mağdure ile cinsel ilişkiye girmediğini, yatak odasında çekilen fotoğraflardan haberinin olmadığını, bu resimleri kimin çektiğini de bilmediğini, mağdure ile başkaca da bir yere gitmediğini, kalktığında yatak odasında ve üzerinin çıplak olduğunu gördüğünü, yanında kimsenin olmadığını, sonra giyinip baktığında Aslı’nın içeri girmiş bilgisayarla oynadığını gördüğünü, kendisini kaybetmesi ile uyanması arasında yarım saat bir süre geçtiğini, Aslı’ya niye çıplak olduğunu da sormadığını, istemesi üzerine fotoğraf makinesini Aslı’ya verdiğini, sonra Aslı’yı istediği yere bırakıp lokantaya gittiğini, mağdure ile arasında herhangi bir şey yaşanmadığını, herhangi bir kavga olayı da olmadığını kendisini neden suçladıklarını bilmediğini, görüntülerdeki evin kendisine ait olduğunu, hazırlıkta poliste verdiği beyanların doğru olduğunu, Aslı’nın kendisini yatak odasına götürdüğünü sonrasını hatırlamadığını savunmuştur.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme ulaştırılabilmesi için taraf olduğumuz uluslar arası sözleşmeler ile Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “müstehcenlik” ve “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçları üzerinde durmak gerekecektir.
Türkiye’nin de taraf olduğu; 9 Aralık 1994 tarihinde kabul edilen ve 27.01.1995 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesinin 34. maddesi; “Taraf Devletler, çocuğu, her türlü cinsel sömürüye ve cinsel suistimale karşı koruma güvencesi verirler. Bu amaçla Taraf Devletler özellikle:
a.Çocuğun yasadışı bir cinsel faaliyete girişmek üzere kandırılması veya zorlanmasını;
b.Çocukların, fuhuş, ya da diğer yasadışı cinsel faaliyette bulundurularak sömürülmesini;
c.Çocukların pornografik nitelikli gösterilerde ve malzemede kullanılarak sömürülmesini önlemek amacıyla ulusal düzeyde ve ikili ile çok taraflı ilişkilerde gerekli her türlü önlemi alırlar.”,
Uluslararası Çalışma Örgütünce kabul edilen 182 sayılı Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesinin 1. maddesi; “Bu Sözleşmeyi onaylayan her üye ülke acil bir sorun olarak en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını temin edecek ivedi ve etkin önlemleri alır”, 3/b maddesi; “Bu sözleşmenin amaçları bakımından en kötü biçimindeki çocuk işçiliği ifadesinin çocuğun fahişelikte, pornografik yayınların üretiminde veya pornografik gösterilerde kullanılmasını kapsar.”,
28.06.2002 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği Ve Çocuk Pornografisi İle İlgili İhtiyari Protokolün 1. maddesi “Taraf Devletler çocuk satışını, çocuk fahişeliğini ve çocuk pornografisini bu Protokol uyarınca yasaklayacaklardır.”,
2.maddesinin çocuk pornografisini tanımlayan (c) bendi “Çocuk pornografisi, çocuğun gerçekte veya taklit suretiyle bariz cinsel faaliyetlerde bulunur şekilde herhangi bir yolla teşhir edilmesi veya çocuğun cinsel uzuvlarının, ağırlıklı olarak cinsel amaç güden bir şekilde gösterilmesi anlamına gelir.”,
3. maddesinin 1/ii-c bendi ve B fıkrası “2.maddede tanımlandığı üzere, çocuk pornografisinin, yukarıda belirtilen amaçlar için üretimi, dağıtımı, yayılması, ithali, ihracı, sunumu, satışı veya zilyetliği…fiilleri, vahametini dikkate alan uygun cezalarla cezalandırılabilir suçlar haline getirecektir.”,
Yine Avrupa Konseyi tarafından 23.11.2001 tarihinde imzaya açılan ve hükümet tarafından 10.11.2010 tarihinde imzalanıp 22.04.2014 tarihli Resmi gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6533 sayılı Kanun’la onaylanması uygun bulunan Sanal Ortamda İşlenen Suçlar Sözleşmesinin Çocuk Pornografisi İle Bağlantılı Suçlar başlıklı 9. maddesinde;
“1. Taraflardan her biri, aşağıda belirtilenler, kasten ve haksız yere gerçekleştirildiği zaman, bunların kendi iç hukukunda cezai suç olarak tanımlanması için gerekli olabilecek yasama tedbirlerini ve diğer tedbirleri kabul edecektir:
a. Bir bilgisayar sistemi üzerinden dağıtımını yapmak amacıyla çocuk pornografisi üretmek;
b. Bir bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisini sunmak veya erişilebilir hale getirmek;
c. Bir bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisini dağıtım veya iletimini yapmak;
d. Kendisi veya başkası için bilgisayar sistemi üzerinden çocuk pornografisi temin etmek;
e. Bir bilgisayar sisteminde veya bilgisayar veri depolama aygıtında çocuk pornografisi bulundurmak;
2-Yukarıda 1.paragrafta belirtilen ‘çocuk pornografisi’ terimi aşağıda belirtilenleri görsel anlamda tasvir eden pornografik malzemeleri içerecektir:
a. Reşit olmayan şahsın cinsel içerikli eylemlerde bulunması;
b. Reşit olmayan şahıs görüntüsüne haiz şahsın cinsel içerikli eylemlerde bulunması;
c. Reşit olmayan şahsın cinsel içerikli eylemlerde bulunmasını betimleyen gerçekçi görüntüler;
3-Yukarıda 2. paragrafta belirtilen ‘reşit olmayan’ terimi, 18 yaşın altındaki tüm şahısları kapsar. Bununla birlikte, Taraflardan biri, 16’dan küçük olmamak kaydıyla, daha düşük bir yaş sınırı talep edebilir.
4.Taraflardan her biri, 1. Paragrafın d ve e bentleri ile 2. Paragrafın b ve c bentlerinin tamamını veya bir kısmını uygulamaya koymama hakkını saklı tutabilirler. “şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.
Taraf olduğumuz bu uluslararası sözleşmeler ve yükümlülükler paralelinde 5237 sayılı TCK’nun 226. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçu; “(1) a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,
b)Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,
c)Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,
d)Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren,
e)Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan,
f) Bu ürünlerin reklamını yapan,
Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2)Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3)Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4)Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(5)Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(6)Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(7) Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.” şeklindedir.
Maddenin uyuşmazlık konusu üçüncü fıkrasına ilişkin gerekçede; “Üçüncü fıkrada, müstehcenliğe karşı çocukları korumaya yönelik iki ayrı suç tanımına yer verilmiştir. Bunlardan birincisi; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması suretiyle oluşmaktadır. İkinci suç ise, bu ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, ihracı, bulundurulması ya da başkalarının kullanımına sunulması fiillerinden birinin işlenmesiyle oluşmaktadır.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Genel olarak müstehcenlik suçu ile korunmak istenen hukuki menfaat, toplumun ar ve duyguları da denilen “Genel Ahlak”tır, maddenin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde düzenlenen suç ile korunan hukuki yarar da özel olarak; “çocuk haklarıdır”. Suçun işlenmesi sonucu çocuğun hakları ihlâl edilmiş olduğundan bu suçla çocuğun korunması amaçlanmaktadır. Bu suç aynı zamanda çocuğun cinsel istismara karşı korunmasına da imkan sağlamaktadır (Veli Özer Özbek, Müstehcenlik Suçu, Seçkin Yayınevi,1. bası, Ankara, 2009 s. 118 vd.).
Suç kanunda; “müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanmak” olarak tanımlanmıştır. Bu tanım karşısında suçun maddi konusu “çocuğu konu alan müstehcen ürün” dür (Veli Özer Özbek, Müstehcenlik Suçu, Seçkin Yayınevi,1. bası, Ankara, 2009 s. 118 vd.).
Bu noktada uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki zemine oturtulabilmesi için “müstehcen”, “ürün” ve “üretim” kavramlarına açıklık getirmek gerekmektedir.
Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde (http://www.tdk.gov.tr/) müstehcen kelimesi “Açık saçık, edebe aykırı, yakışıksız” olarak tanımlanmıştır.
Öğretide müstehcenlik kavramını tanımlamanın güçlüğü dile getirilip daha ziyade hangi hallerin müstehcen sayılabileceği açıklanmıştır.
Müstehcenlik normatif bir kavram olup toplumdan topluma değiştiği gibi aynı toplum içinde toplumsal değerlere bağlı olarak da değişikliğe uğramaktadır. Bu kavramın varlığının tespitinde, toplumun belli bir kesiminde kabul edilen değer yargıları değil, toplumun genelinin ve demokratik toplum düzenine ilişkin davranış kurallarının esas alınması gerekir.
Buna göre suça konu ürünün toplumun ortak edep ve ahlak temizliğine yönelik açık bir saldırı niteliğinde olup olmadığı, özellikle çocukların bu davranışın zararlı etkilerinden korunması gerekip gerekmediği tespit edilip objektif olarak müstehcen olup olmadığı belirlenmelidir.
“Ürün” Güncel Türkçe Sözlükte “1. Doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, mahsul. 2. Türlü endüstri alanlarında ham maddelerin işlenmesiyle elde edilen şey, 3. Eser, 4. Bir tutum veya davranışın ortaya çıkardığı şey” olarak tanımlanmış iken, İktisat Terimleri Sözlüğünde “Üretilen mal ve hizmetler”, Kimya Terimleri Sözlüğünde “Bir kimyasal tepkime sonucu oluşan türler”, Maliye, Sayışmanlık ve Güvence Terimleri Sözlüğünde “Ortaya çıkarılan, elde olunan, üretilen mal” olarak tanımlanmış, “üretim” kelimesi de Güncel Türkçe Sözlükte “Belirli faaliyet ve işlemler sonucu yeni bir mal veya hizmet meydana getirme, istihsal, tüketim karşıtı”, Coğrafya Terimleri Sözlüğünde “İnsanın topraktan, doğanın her türlü kaynak ve güçlerinden kendine yararlı ürünler elde etmesi, bunları işleyerek gereksinim duyduğu özdek ve nesneler durumuna koyması, çoğaltması işi”, İktisat Terimleri Sözlüğünde “Mal ve hizmetleri bir dizi işlemden geçirerek biçim, zaman ve mekân boyutuyla faydalı hale getirmek veya faydalılıklarını artırmaya yönelik her türlü etkinlik.”, Maliye, Sayışmanlık ve Güvence Terimleri Sözlüğünde “1. Malların biçim ve bileşiminde değişiklik yaparak ekonomik anlam ve alanda yararlı sonuçlara varma. 2. Olumlu nitelikteki malların niceliğini çoğaltma, artırma. 3. Yapımsız ya da yarı yapımlı özdeği el, makine ile işleyerek kimyasal ya da fiziksel niteliğini değiştirme. 4. Ekme ya da dikme yolu ile yeni ürün sağlama.” olarak tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere ürün ve üretim kavramları ilgili oldukları alana ve amaca göre değişik şekilde tanımlanarak anlamlar yüklenmiştir.
Bu konuda öğretide;”Maddenin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde düzenlenen suçun hareket unsuru müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılmasıdır. İkinci cümlesindeki suç ise bu ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arz edilmesi, satılması, nakledilmesi, depolanması, ihraç edilmesi, bulundurulması ve başkalarının kullanımına sunulmasıdır.”
5237 sayılı TCKnun 226. maddesinin üçüncü fıkrası yukarıda belirtilen uluslar arası sözleşmelere uyumlu olacak şekilde ancak bu metinlerdeki çocuk pornografisi tabirine yer vermeden müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılmasını suç olarak düzenlemiştir. Çocuğun görüntüsünün, resminin veya sesinin kullanılması, yazı veya ses içeriğinde çocuğun yer alması bu suçun oluşumu için yeterlidir. Maddede geçen üretmek tabirinden, müstehcen nitelikteki görüntü, yazı veya sözlerin meydana getirilmesi anlaşılmalıdır. (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan ve Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Baskı, Ankara, 2014, sayfa 6777).
Burada çocuğun kullanılması ise, çocuğun filmin çekiminde dekorcu vs. şekilde çalışması değil, ürünün oluşturulmasında ve içeriğinde bulunmasını ifade eder. Burada çocuğun, ürünün müstehcen nitelikteki bir bölümünde yer alması, suçun oluşması için yeterlidir. Kanaatimizce çocuğun cinsel aktivitede bulunması önemli değildir, örneğin müstehcen olacak şekilde bir kız bir erkek çocuğunun insanları tahrik edecek tarzda, cinsel organlarının görünür tarzda resimlerinin çekilmesi veya çocukların müstehcen sayılacak şekilde birbirlerine sarılmalarının görüntüsünün verilmesi eylemin suç oluşturması için yeterlidir.
Bu suçun işlenmesi için failin, kişisel kullanım amacıyla veya ticari gaye ile bu davranışta bulunması arasında fark yoktur. Fail bu eylemi, kimseye göstermeyecek olsa bile, görüntü, yazı veya söz haline getirdiği anda, bu suçu işlemiş sayılacaktır” (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan ve Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Baskı, Ankara, 2014, sayfa 6778 vd.) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Müstehcenlik suçuna ilişkin bu genel açıklamalardan sonra özel hayatın gizliliğini ihlal suçuna gelince;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 139. maddesi uyarınca soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bir suç olarak öngörülen “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçunun düzenlendiği TCK’nun 134. maddesinin suç tarihinde yürürlükte olan hali; “(1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, ceza yarı oranında arttırılır” şeklinde iken, suç tarihinden sonra 02.07.2012 gün ve 6352 sayılı Kanun’un 81. maddesiyle; “(1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(2)Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur” biçiminde değiştirilmiştir.
Maddenin konumuza ilişkin birinci fıkrasının ilk cümlesinde suçun basit şekli tanımlanmış, ikinci cümlesinde ise özel hayatın gizliliğinin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi suçun daha fazla ceza verilmesini gerektiren nitelikli hali olarak düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nun 134. maddesinde düzenlenen suç ile korunan hukukî yarar; özel hayatın gizliliği ve korunması hakkıdır. Kişilerin özel hayatlarının gizliliğinin korunmasını isteme hakları olması nedeniyle bu suçun işlenmesi sonucu özel hayatlarının gizliliği ihlâl edilmiş olmaktadır. Ancak suçun oluşabilmesi için bu ihlalin hukuka aykırı olarak yapılması zorunludur. Hukuka aykırılık, öğretide genel olarak hukuk düzeninin izin vermediği hâlleri ifade etmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 10.06.2014 gün ve 551-4311 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; sanığın suç tarihinde cinsel ilişkiye girdiği 15 yaşından küçük mağdurenin çıplak bedenini kendi rızası dahilinde cep telefonu kamerasıyla çekip kaydetmesi eyleminde, mağdurenin rızası hukuken üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmadığından hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemeyecektir. Dolayısıyla 15 yaşından küçük mağdurenin rızasıyla bile gerçekleştirilmiş olması da, ulaşılan bu sonucu değiştirmeyecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın cinsel ilişkiye girdiği mağdurenin çıplak fotoğraflarını çekerek görüntülerini kayda aldığı, ele geçen görüntülerin müstehcen olduğu ve görüntülerde yer alan kişinin 15 yaşından küçük çocuk olduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, sanığın bu eyleminin müstehcen görüntü üretimi niteliğinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Görüldüğü üzere, uluslar arası sözleşmelere ve yükümlülüklere paralel bir düzenleme içeren TCK’nun 226. maddesinin 3. fıkrasında müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması yaptırım altına alınmıştır. Kanun koyucu bu suçun oluşumu için müstehcen ürünlerin profesyonel olarak hazırlanmasını aramamıştır. Yine müstehcen ürünlerin şekli şartları ya da bu ürünlerin üretiliş şekil ve amaçları konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Buradaki müstehcen ürün içeriğinde müstehcenlik unsuru olarak çocuğun kullanıldığı resim, film, video, fotoğraf, grafik, imge, heykel, çizgi film, animasyon gibi görsel veya sesli ürünler ile şarkı sözü, roman, hikaye gibi yazılı ürünleri ifade etmektedir. Bu konuda bir sınırlama söz konusu değildir. Çocuğun bu müstehcen ürünün üretilmesinden haberinin ya da rızasının olup olmamasının da bir önemi yoktur.
TCK’nun 226. maddesinin 3.fıkrasında düzenlenen suçla müstehcenliğe karşı çocuğun korunması amaçlanmaktadır.
Kanun koyucu TCK’nun 226. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesindeki suçun oluşumu için müstehcen görüntülerin profesyonel olarak hazırlanmasını aramamış, müstehcen ürünlerin şekli şartları ya da bu ürünlerin üretiliş biçimi ve amaçları konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Bunun yanında suçun unsurlarının oluşması bakımından müstehcen ürünlerin izlenmesi, izlettirilmesi, satılması ve dağıtılması gibi bir zorunluluk da söz konusu değildir. Bu müstehcen ürünlerin hiç izlenmemiş olması ya da bireysel amaç için üretilmiş olması da sonucu değiştirmeyecektir. Önemli olan bir çocuğun müstehcen ürün üretiminde kullanılmasıdır. Bu nedenlerle 15 yaşından küçük mağdure ile girdiği cinsel ilişkiyi kayda alan, mağdurenin çıplak fotoğraflarını çeken ve bu kayıtları cep telefonunun hafıza kartında saklayan sanığın eyleminin en ağır cezayı gerektiren TCK’nun 226. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesindeki müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Diğer taraftan somut olayda olduğu gibi sanığın tek olan fiilinde kullandığı müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin, ayrıca çocuğun özel hayatının gizliliğini ihlal niteliğini taşıması halinde TCK’nun 44. maddesi uyarınca sadece en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılabilmesine karar verilebilecektir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı sonucu itibarıyla isabetli olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başşsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi Y.H. Doğan;”Yerel mahkeme çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanığın mahkumiyeti ile ilgili kararın özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu yönünden Yargıtay 14. Ceza Dairesinin sanığın cinsel birleşme sırasında aynı gün çektiği görüntülerin sanığın cep telefonu ve hafıza kartı üzerinde yapılan incelemede bulunduğunun tespit edilmesi olayında eylemin TCK’nın 226/3. maddesindeki suçu oluşturduğu yönündeki kararın genel kurulda tartışılması sonucu bu şekilde kabul edilmesi suçun TCK’da düzenleniş biçimi, suçun unsurları ve referans alınan cocuğun cinsel istismarı ile ilgili Uluslararası Sözleşmeler dikkate alındığında varılan sonucun doğru olmadığı, suçun yerel mahkemenin kabulü gibi cinsel ilişkinin aynı anda cep telefonu ile kayda alınması ve bu görüntülerin cep telefonu hafıza kartı üzerinde yapılan incelemede elde edilmesi eyleminin TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğu düşüncesinde olduğumdan çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. Nitekim;
TCK’nın 226/3. maddesinde suçun konusu çocuğun kullanıldığı müstehcen üründür, kanunda müstehcen görüntü, yazı ve sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan şeklinde ifade edilmiştir. Kanun gerekçesine baktığımızda ‘3. fıkrada çocukları korumaya yönelik iki suç tanımına yer verildiği, bunlardan bir tanesinin ‘müstehcen görüntü, yazı ve sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması’, ikinci suçun ise ‘ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, ilıracı bulundurulması ya da başkalarının kullanımına sunulması’ fiillerinden birinin işlenmesi ile oluşmaktadır.
Kanun metninde yer alan ‘ürün’ ve ‘üretim’ terimlerinin açıklanması gerekir. Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre ‘üretim’ ekonomik bir etkinlik sonucu ürün elde etmek, oluşturmak, yaratmak, meydana getirmek anlamlarına gelmektedir. (Çocuğun kullanıldığı müstehcen film çekmek) ‘Ürün’ (Ekonomi) insan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik, üretilen, maddi olan (mal) ve maddi olmayan (hizmet) üretilmiş unsurların genel adı olarak değerlendirilir.
Kanun koyucu, kanun metninde ‘üretim’ yerine ‘üretimlerin’ kavramını kullanmak amacıyla tek kayıtları değil çoklu ürün üretimini kabul etmiştir. Tartışma konusu olan bulundurma kavramının da yukarıda bahsedilen nitelikte ürünleri bulundurmayı cezalandırmak amacıyla kullanılmıştır.
Kanunumuzda müstehcenlik kavramı tanımlanmamıştır. Müstehcenlik kavramının İngilizce karşılığı ‘Obscenity’ olan hukuki bir terim olup halk arasında ‘porno’ veya ‘çocuk pornografisi’ olarak bilinen bir suç tipidir.
Bizim uygulamamızda bu kavramın Arapça karşılığı olan ‘Hücnet’ kelimesi ile karşılığını bulan “edep ve ahlaka aykırı, haya duygularını incitici’ eylem ve davranışlar olarak tanımlanmıştır.
Ülkemizin taraf olduğu Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 34/e maddesiyle ‘çocukların pornografik nitelikteki gösterilerde ve malzemede kullanılarak sömürülmesini önlemek amacıyla her türlü önlemi alma’, Uluslararası Çalışma Örgütünce kabul edilen 182 sayılı Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi’nin 1 ve 3/b maddeleriyle ‘pornografik yayınların üretiminde veya pornografik gösterilerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunun yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını temin edecek ivedi ve etkin tedbirler alma’, ayrıca Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi İle ilgili İhtiyari Protokolün 1. 2/c. 3/1. 3/1-c ve 3/3. maddeleriyle de, ‘ülke içinde veya ülke dışında veya ferdi veya örgütlü bir biçimde işlenmiş olup olmadığına bakılmaksızın çocuk pornografisinin üretimi, dağıtımı, yayılması, ithali, ihracı, sunumu, satışı veya kasıtlı zilyetliğini suç ve ceza yasalarının tam anlamıyla kapsamı içine girdiğini garanti etme ve fiillerin vahametini dikkate alan uygun cezalarla cezalandırılabilir suçlar haline getirme’yi kabul ettiği, bu uluslararası yükümlülükler paralelinde düzenlenen 5237 sayılı TCK’nun 226/3. maddesinde çocukların kullanıldığı müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin ülkeye sokulması çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, ihracı veya başkalarının kullanımına sunulmasının yanında, bu ürünlere olan talebin azaltılmasının da çocuklara dolaylı koruma sağlayacağı düşünülerek, kasıtlı olarak yapılan kişisel amaçlı bulundurma ve depolamanın da suç sayıldığı, müstehcen görüntülerin miktarına, niteliğine ve oluşturulma biçimine göre uzun süre içerisinde ve kasten yapıldığı anlaşılan ‘çocuk pornografisine ilişkin çok sayıda görüntüyü bilgisayar sistemi vasıtasıyla temin edip bilgisayarına ve CD’ye sistematik hiçimde depolama ve bulundurma” fiilinin kişisel amaçlı dahi olsa 5237 sayılı TCK’nun 226/3. maddesine uyan suçu oluşturacağını (Yargıtay 5. CD.01.10.2007 T. 2007/9649 E., 2007/6954K) kabul etmiştir.
Somut olayımızda sanığın çocukla girdiği cinsel ilişki görüntülerini telefonuna kaydetmesi (fotoğraflanması) ve bunu kullanma imkanı bulmadan yakalanması şeklindeki eyleminin, bireyin görüntülerin kaydedilmesi şeklindeki eylemin TCK’nun 134. maddesinde belirtilen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı, fotoğrafların kullanmadan cep telefonunda bulundurulması şantajın hazırlık hareketi olarak kabul edilebileceği, ancak: kanunun aradığı anlamda bir ürün ve üretim olmadığı gibi sistematik bir şekilde depolama ve bulundurmadan da söz edilemeyeceğinden TCK’nun 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcen görüntü yazı ve sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı kanaatindeyim.”,
Çoğunluk görüşüne katılmayan onüç Genel Kurul Üyesi de; “sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 134/1. maddesinde hüküm altına alınan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğundan itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.03.2015 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/5528 E. , 2015/2063 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıktan 27.02.2009 günü ele geçirilen CD’lerin, bizzat mahkemece ya da tayin edilecek uzman bilirkişiler tarafından izlenerek görüntülerin ar ve haya duygularını incitip incitmediği, cinsi arzuları tahrik ve istismar eder nitelikte genel ahlâka aykırı olup olmadığının saptanması, söz konusu CD’lerin içerdiği pornografik görüntülerde, 5237 sayılı TCK.nın 226/3, 4. maddeleri açısından, çocukların yer aldığı veya şiddet kullanılarak hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışların yer alıp almadığı hususlarının belirlenmesi gerekirken, CD içeriklerinin soyut olarak porno olduğunu bildiren ve mahkemece suçun unsurlarının tespiti için gerekli ve yeterli açıklamayı taşımayan bilirkişi raporuna dayanılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/8059 E. , 2015/1094 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Beraat
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
O Yer Cumhuriyet Savcısının sanık hakkında TCK.nın 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçundan verilen beraat kararını temyiz ettiği anlaşılmakla anılan suçtan kurulan hükümle sınırlı yapılan incelemede gereği düşünüldü:
Dosya içerisinde bulunan 06.06.2011 tarihli bilirkişi raporuna göre, sanıkta bulunan CD’lerin ikisinde çocukların kullanıldığı müstehcen görüntülerin bulunduğunun tespit edilmesi karşısında, bu CD’leri bulunduran sanığın eyleminin de 226/3. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilerek mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraatine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/8853 E. , 2015/940 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
Başka suçtan tutuklu olan sanığın, 10.04.2012 tarihinde tebellüğ ettiği hükmü kanuni bir haftalık süreyi geçirdikten sonra 18.04.2012 tarihinde temyiz ettiği anlaşılmış ise de; Anayasanın 40/2 ve 5271 sayılı CMK.nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca, mahkeme kararlarında, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve başvuru şeklinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerektiği, incelemeye konu hükümde ise temyiz süresinin tebliğden itibaren başlayacağı açıkça yazılması gerektiği halde “Kararı öğrendiği günden itibaren…” denilmek suretiyle sanığın kanun yolu süresinde yanılgıya düşürüldüğü, ayrıca 5271 sayılı CMK.nın 263/1. maddesi uyarınca, başka suçtan tutuklu sanığın bulunduğu ceza infaz kurumu müdürüne beyanda bulunmak veya bu hususta bir dilekçe vermek suretiyle hükmü temyiz edebileceği hususunun da açıkça belirtilmeyip bu eksikliklerin 5271 sayılı CMK.nın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni olduğu anlaşıldığından, sanığın 18.04.2012 tarihli temyiz isteminin süresinde olduğunun kabulüne karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Dosya kapsamına ve 22.03.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre sanığa ait cep telefonu hafıza kartından aktarılan CD içeriklerinde çocuğun kullanıldığı müstehcen nitelikte görüntüler bulunduğu tespit edildiği halde, sanığın 5237 sayılı TCK.nın 226/3. maddesi uyarınca cezalandırılması yerine aynı maddenin 4. fıkrası
uyarınca cezalandırılması, sanığın adli sicil kaydında bulunan … Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/308 Esas, 2005/112 sayılı Kararı ile verilip 01.03.2009 tarihinde infaz edilen hüküm tekerrüre esas olduğu halde tekerrür hükümlerinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından ve 5271 sayılı CMK.nın 232/6. maddesine aykırı olarak 100 gün karşılığı adli para cezasının günlüğü 20,00 TL hesabıyla, 2.000 TL adli para cezasına dönüştürülmesinin kanunî dayanağı olan 5237 sayılı TCK.nın 52/2. maddesinin kararda gösterilmemesi ise mahallinde düzeltilebilir yazım eksikliği olarak görüldüğünden bu hususlar bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin eleştiriler dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 10.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2015/7 E. , 2015/318 K.

“İçtihat Metni”
Görevsizlik Kararı veren
Yargıtay Daireleri : 12 ve 14 Ceza Daireleri
Mahkemesi : Asliye Ceza
Sanıklar hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, müşteki ve mağdurun şikayetlerinden vazgeçmeleri nedeniyle açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir.
Hükmün o yer Cumhuriyet savcısı ve sanık … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince;
“İddianamedeki anlatımın içeriğinden sanık hakkında TCK’nun 226/3. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçundan da dava açıldığı anlaşılmakla,
Mahalli Cumhuriyet savcısı ve suça sürüklenen çocuk M.. Ö.. müdafii tarafından temyiz incelemesine konu edilen eylemlere ilişkin iddianamedeki sevk ve anlatıma, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesindeki; ‘Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir. b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir’ hükmüne göre, Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca hazırlanan 21.01.2013 gün ve 2013/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince temyize konu hükmün incelenmesi Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait bulunduğu”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 14. Ceza Dairesince de;
“Sanıklar hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan düşme kararı verildiği, ancak müstehcenlik suçundan kurulan bir hüküm bulunmadığının anlaşılması karşısında, temyizin kapsamına, Yargıtay Kanununun 14/son maddesine ve 29.01.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak 01.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 24.01.2014 tarih ve 2014/1 sayılı Kararı uyarınca temyiz incelemesi yapma görevi Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesine ait bulunduğu” gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 12. ve 14. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İddianamede sanık hakkında sevk maddesi olarak 5237 sayılı TCK’nun 134/1-2. maddesi gösterilmiş ise de eylem; “…mağdurun bu teklifi kabul ederek …’la beraber yan odaya geçtikleri, seviştikleri sırada … ve….in cep telefonuyla sevişirken görüntülerini kayda aldıkları ,
Şüpheli Ö.. Y..nın mağdur ile bir süre seviştikten sonra beraber üzerlerini giyindikleri ve hep birlikte aşağıya indikleri, ….in …a ait cep telefonuyla çekmiş olduğu görüntüleri kayıtlı şekilde bıraktığı, ….ın görüntüleri çevresine göstererek yaydığı bu sırada mağdur ile arasında husumet bulunan ve şüpheli …nun ….dan bu görüntüleri bluetooh ile almak suretiyle sınıfta yok yazılmasına kızdığı için bir sahte profil oluşturarak görüntüleri internetten Facebook sitesinde yayınladığı…” şeklinde anlatılmıştır.
2797 sayılı Kanunun, 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesinin tebliğname tarihinde yürürlükte bulunan halinde yer alan; “Ceza dairelerinde; Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir” şeklindeki düzenleme gözetildiğinde, iddianamedeki anlatım içeriğinden sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yanında TCK’nun 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçundan da kamu davası açıldığı kabul edilmelidir.
Bununla birlikte, temyize konu edilen eylemlere ilişkin kanun maddelerindeki cezaların karşılaştırılması sonucunda, atılı suçlardan en ağırı 5237 sayılı TCK’nun 226/3. maddesinde düzenlenen ve suçun temel şekline göre müstakil ceza öngören müstehcenlik suçu olup, bu suçlara ilişkin temyiz incelemesini yapma görevi Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından verilen görevsizlik kararı isabetli olup, yargılama konusu suçlarla ilgili temyiz incelemesinin Yargıtay 14. Ceza Dairesince yapılması gerektiğinden, 14. Ceza Dairesi görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere anılan Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 03.12.2014 gün ve 7979-13651 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 14. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 05.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2015/8 E. , 2015/319 K.

“İçtihat Metni”
Görevsizlik Kararı veren
Yargıtay Daireleri : 12 ve 14. Ceza Daireleri
Mahkemesi : Ağır Ceza
Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, sanığın aynı suçtan mahkumiyetine karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince;
“İddianamedeki anlatımın içeriğinden sanık hakkında TCK’nun 226. maddesinin 3. fıkrasında tanımlanan müstehcenlik suçundan da dava açıldığı anlaşılmakla,
Sanık müdafii tarafından temyiz incelemesine konu edilen eyleme ilişkin iddianamedeki sevk ve anlatıma, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesindeki; ‘Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir. b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir’ hükmüne göre, Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca hazırlanan 21.01.2013 gün ve 2013/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince temyize konu hükmün incelenmesi Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait bulunduğu”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 14. Ceza Dairesince de;
“Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet kararı verildiği ancak müstehcenlik suçundan kurulan bir hüküm bulunmadığının anlaşılması karşısında temyizin kapsamına, Yargıtay Kanununun 14/son maddesine ve 29.01.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak 01.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 24.01.2014 tarih ve 2014/1 sayılı kararı uyarınca temyiz incelemesi yapma görevi Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesine ait bulunduğu” gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 12. ve 14. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İddianamede sanık hakkında sevk maddesi olarak 5237 sayılı TCK’nun 134/2. maddesi gösterilmiş ise de eylemin; “…sanık Hüseyin’in, 17.01.1996 doğumlu olup, suç tarihi itibariyle 18 yaşını tamamlamamış olan mağdur Habbibe ile anal yoldan cinsel ilişkiye girdiği sırada, ilişkiden önce, ilişki anında ve ilişkiden hemen sonra, cep telefonuyla mağdurun yarı çıplak fotoğraflarını çekip, bu fotoğrafları, Musab isimli bir arkadaşına verdiği…” şeklinde anlatılmıştır.
2797 sayılı Kanunun, 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesinin tebliğname tarihinde yürürlükte bulunan halinde yer alan; “Ceza dairelerinde; Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir” şeklindeki düzenleme gözetildiğinde, iddianamedeki anlatım içeriğinden sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçu yanında TCK’nun 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçundan da kamu davası açıldığı kabul edilmelidir.
Bununla birlikte, temyize konu edilen eylemlere ilişkin kanun maddelerindeki cezaların karşılaştırılması sonucunda, atılı suçlardan en ağırı 5237 sayılı TCK’nun 226/3. maddesinde düzenlenen ve suçun temel şekline göre müstakil ceza öngören müstehcenlik suçu olup, bu suçlara ilişkin temyiz incelemesini yapma görevi Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından verilen görevsizlik kararı isabetli olup, yargılama konusu suçlarla ilgili temyiz incelemesinin Yargıtay 14. Ceza Dairesince yapılması gerektiğinden, 14. Ceza Dairesi görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere anılan Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 03.12.2014 gün ve 7976-13653 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 14. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 05.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2015/15 E. , 2015/326 K.

“İçtihat Metni”
Görevsizlik Kararı veren
Yargıtay Daireleri : 12 ve 14. Ceza Daireleri
Mahkemesi : Asliye Ceza
Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, sanığın mahkumiyetine karar verilmiştir.
Hükmün sınık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince;
“İddianamedeki anlatımın içeriğinden sanık hakkında TCK’nın 226. maddesinin 3. fıkrasında tanımlanan müstehcenlik suçundan da dava açıldığı anlaşılmakla,
Sanık tarafından temyiz incelemesine konu edilen eylemlere ilişkin iddianamedeki sevk ve anlatıma, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesindeki; ‘Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir. b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir’ hükmüne göre, Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca hazırlanan 21.01.2013 gün ve 2013/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince temyize konu hükmün incelenmesi Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait bulunduğu”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 14. Ceza Dairesince de;
“Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarından mahkûmiyet kararı verildiği ancak müstehcenlik suçundan kurulan bir hüküm bulunmadığının anlaşılması karşısında, temyizin kapsamına, Yargıtay Kanununun 14/son maddesine ve 29.01.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak 01.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 24.01.2014 tarih ve 2014/1 sayılı Kararı uyarınca temyiz incelemesi yapma görevi Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesine ait bulunduğu”
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 12. ve 14. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İddianamede sanık hakkında sevk maddesi olarak 5237 sayılı TCK’nun 134/1-2. maddesi gösterilmiş ise de eylem; “…Burada … ile …’ın ortak rızaları çerçevesinde anal yoldan cinsel ilişkiye girdikleri, ilişki sırasında veya hemen öncesi yada sonrasında şüpheli Serhat’ın tarafımızca ele geçirilemeyen cep telefonu ile ..’yı çıplak video kaydına aldığı…” şeklinde anlatılmıştır.
2797 sayılı Kanunun, 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesinin tebliğname tarihinde yürürlükte bulunan halinde yer alan; “Ceza dairelerinde; Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir” şeklindeki düzenleme gözetildiğinde, iddianamedeki anlatım içeriğinden sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarının yanında TCK’nun 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçundan da kamu davası açıldığı kabul edilmelidir.
Bununla birlikte, temyize konu edilen eylemlere ilişkin kanun maddelerindeki cezaların karşılaştırılması sonucunda, atılı suçlardan en ağırı 5237 sayılı TCK’nun 226/3. maddesinde düzenlenen ve suçun temel şekline göre müstakil ceza öngören müstehcenlik suçu olup, bu suçlara ilişkin temyiz incelemesini yapma görevi Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından verilen görevsizlik kararı isabetli olup, yargılama konusu suçlarla ilgili temyiz incelemesinin Yargıtay 14. Ceza Dairesince yapılması gerektiğinden, 14. Ceza Dairesi görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere anılan Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 03.12.2014 gün ve 7978-13647 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 14. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 05.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2015/9 E. , 2015/320 K.

“İçtihat Metni”
 
Görevsizlik Kararı veren
Yargıtay Daireleri : 12 ve 14. Ceza Daireleri
Mahkemesi : Asliye Ceza
Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi, kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek ve tehdit suçlarından açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, sanığın beraatine karar verilmiştir.
Hükmün katılan İ.. S.. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince;
“İddianamedeki anlatımın içeriğinden sanık hakkında TCK’nun 226. maddesinin 3 ve 5. fıkralarında tanımlanan müstehcenlik suçundan da dava açıldığı anlaşılmakla,
Katılan tarafından temyiz incelemesine konu edilen eyleme ilişkin iddianamedeki sevk ve anlatıma, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesindeki; ‘Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir. b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir’ hükmüne göre, Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca hazırlanan 21.01.2013 gün ve 2013/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince temyize konu hükmün incelenmesi Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait bulunduğu”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 14. Ceza Dairesince de;
“Sanık hakkında tehdit, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi ve kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek suçlarından beraat kararı verildiği ancak, müstehcenlik suçundan kurulan bir hüküm bulunmadığının anlaşılması karşısında, temyizin kapsamına, Yargıtay Kanununun 14/son maddesine ve 29.01.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak 01.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 24.01.2014 tarih ve 2014/1 sayılı Kararı uyarınca temyiz incelemesi yapma görevi Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesine ait bulunduğu”
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 12. ve 14. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İddianamede sanık hakkında sevk maddesi olarak 5237 sayılı TCK’nun 134/2. maddesi gösterilmiş ise de eylem; “…17 yaşındaki kızı Begüm Selçuk’ un begumm_527@hotmail.com isimli mail adresi ve bu adresine bağlı Facebook profili bulunduğunu, kızının bu profilden ‘Kezban Sert’ takma adı ile tuba_1_3@hotmail.com isimli mail adresini kullanan kişi ile yazışmalar yaptığını, ‘Kezban Sert’ takma adlı kullanıcının, kızı Begüm’ü tehdit ederek zorla uygunsuz görüntülerini aldığını ve bu görüntüleri, kızının adına açtığı ‘Rüya Begüm’ isimli sahte profilde yayınladığı…” şeklinde anlatılmıştır.
2797 sayılı Kanunun, 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesinin tebliğname tarihinde yürürlükte bulunan halinde yer alan; “Ceza dairelerinde; Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir” şeklindeki düzenleme gözetildiğinde, iddianamedeki anlatım içeriğinden sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi, kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek ve tehdit suçlarının yanında TCK’nun 226/3. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçundan da kamu davası açıldığı kabul edilmelidir.
Bununla birlikte, temyize konu edilen eylemlere ilişkin kanun maddelerindeki cezaların karşılaştırılması sonucunda, atılı suçlardan en ağırı 5237 sayılı TCK’nun 226/3. maddesinde düzenlenen ve suçun temel şekline göre müstakil ceza öngören müstehcenlik suçu olup, bu suçlara ilişkin temyiz incelemesini yapma görevi Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından verilen görevsizlik kararı isabetli olup, yargılama konusu suçlarla ilgili temyiz incelemesinin Yargıtay 14. Ceza Dairesince yapılması gerektiğinden, 14. Ceza Dairesi görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere anılan Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 26.11.2014 gün ve 7977-13270 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 14. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 05.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2011/6868 Karar: 2011/4977 Karar Tarihi: 24.06.2011

Müstehcenlik suçundan sanık E. Y.’ın yapılan yargılanması sonunda; atılı suçtan mahkumiyetine dair, Kadıköy 5. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 29.07.2009 gün ve 2006/359 Esas, 2009/1715 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü: 5252 sayılı Kanunun 9/3 ve Ceza Muhakemesi Kanununun 34 ve 230. maddelerine uygun olarak lehe olan hükmün önceki ve sonraki kanunların bütün hükümlerinin olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi, her iki kanunla ilgili uygulamanın denetime olanak verecek şekilde kararda gösterilmesi ve tüm bunların gerekçelerine de yer verilmek suretiyle hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi, Hükümden önce 08/02/2008 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve TCK.nun 7/2. maddesi uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Kanunun 562. maddesinin 1. fıkrası ile değişik CMK.nun 231/5. maddesinde hapis cezası için öngörülen sınırın 2 yıla çıkarılması ve anılan maddenin 2. fıkrası ile de 231/14 maddesindeki soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suç olma koşulunun kaldırılması karşısında, bu maddenin 6. fıkrasına 25/07/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Yasanın 7. maddesi ile eklenen cümle ve sanığın adli sicil kaydı da nazara alınarak mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının karar yerinde tartışılmaması BOZMAYI gerektirmiştir.
 

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2011/7296 Karar: 2011/4965 Karar Tarihi: 23.06.2011

Alenen müstehcen yayın satmak veya kiralamak suçundan sanığın, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 226/4, 62, 52. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 80 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın hapis cezasının aynı Kanun’un 51. maddesi gereğince ertelenmesine dair Küçükçekmece 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22.4.2009 tarihli ve 2007/1359 esas, 2009/275 Sayılı kararının, dosya kapsamına göre;
1- 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 25/1. maddesinde <Çocuk Mahkemesi, tek hakimden oluşur. Bu mahkemeler her il merkezinde kurulur. Ayrıca bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun olumlu görüşü alınarak kurulabilir.> hükmü ile anılan Kanun’un 27/1. maddesindeki <Çocuk Mahkemelerinin yargı çevresi kurulduğu il ve ilçe mülki sınırlarıyla belirlenir.> şeklindeki düzenlemelerden, il çocuk mahkemelerinin yargı çevresinin il mülki sınırları ile belirlendiği, ilin mülki sınırlarının il ve ilçeleri kapsayan idari sınırları ihtiva ettiği, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27.10.2005 tarihli ve 722 Sayılı kararı ile Bakırköy çocuk mahkemelerinin yargı çevresinin Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi ile aynı olmak üzere belirlendiği cihetle, görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde,
2- Kayden 17.5.1988 doğumlu olup suçun işlendiği 17.5.2006 tarihinde 18 yaşını ikmal etmediği anlaşılan sanık hakkında tayin olunan cezadan, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31/3. maddesi gereğince indirim yapılmamış bulunulmasında,
3- 8.2.2008 tarihli ve 26781 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 Sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 562. maddesiyle değişik 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun kararda değerlendirilmemesinde, isabet görülmediğinden bahisle C.M.K.nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 8.4.2011 gün ve 18421 Sayılı kanun yararına bozma istemine atfen C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye ihbar ve dava evrakı birlikte tevdii kılınmakla incelenerek gereği düşünüldü.
Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriğinin yerinde olduğu anlaşıldığından Küçükçekmece 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22.4.2009 tarihli 2007/1359 Esas, 2009/275 Sayılı kararının C.M.K.nun 309. maddesi uyarınca bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın merciine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 23.06.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2014/682 E. , 2015/302 K.

“İçtihat Metni”
Yargıtay Daireleri : 12 ve 14. Ceza Daireleri
Mahkemesi : Asliye Ceza
Sanık hakkında müstehcenlik suçundan 5237 sayılı TCK’nun 226/2, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan ise aynı kanunun 136/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda beraatine karar verilmiştir.
Hükmün müşteki vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesince;
“Şikâyetçi vekili tarafından verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçuyla beraber temyiz incelemesine konu edilen müstehcenlik eylemine ilişkin iddianamedeki açıklamaya ve atıfta bulunulan internet çıktıları içeriğine göre, Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesi uyarınca hazırlanan 09.02.2012 gün ve 2012/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince, temyize konu hükümlerdeki en ağır suçun incelenmesi görevi Yargıtay Yüksek 14. Ceza Dairesine ait bulunduğu”,
Yargıtay 14. Ceza Dairesince de;
“İddianame içeriğine, sevke, temyizin kapsamına, Yargıtay Kanununun 14. maddesine ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 21.01.2013 gün ve 2013/1 sayılı Kararına göre temyiz incelemesini yapma görevi Yüksek 12. Ceza Dairesine ait bulunduğu”,
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu yerine sehven Özel Daireye gönderilen dosya, Yargıtay 12. Ceza Dairesince 17.11.2014 gün ve 6716-22914 sayı ile; oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 12 ve 14. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözülmesi gereken uyuşmazlık; temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun, 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesinin 3. fıkrasının, tebliğname tarihinde yürürlükte bulunan halinde; “Ceza Dairelerinde: a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenme- sinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir.
b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir” hükmü yer almaktadır.
Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun istikrarlı kararlarıyla sürdürülen uygulamaya göre, temyiz incelemesine konu olan suçların yaptırım miktarlarında suç tarihinden sonra tebliğname tarihine kadar yapılan değişiklikler dikkate alınmalı ve tebliğname tarihindeki yaptırım miktarları göz önünde bulundurularak görevli ceza dairesi belirlenmeli, çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı belirlenirken de suçun temel şekline göre hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır olarak kabul edilip üst sınırların eşit olması halinde alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adlî para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde nazara alınmalıdır.
İncelenen dosya kapsamından; sanık hakkında düzenlenen iddanamede yargılama konusu eylemin; “Şüphelinin sorumlusu olduğu ‘www.dolgundudak.net’ isimli sitede bilgi ve rıza dışında müstehcen görüntüler ile birlikte müştekinin isminin yer aldığı” şeklinde anlatıldığı ve sevk maddesi olarak 5237 sayılı TCK’nun 226/2 ve 136/1. maddelerinin gösterildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca iddianame içeriğinde TCK’nun 226/3-4-5. maddesini kapsayacak şekilde bir anlatıma da yer verilmemiştir.
Buna göre, tebliğname tarihi itibariyle temyiz incelemesine konu suçlardan iddianamede anlatılan ve sevk maddeleri gösterilen müstehcenlik suçunun cezası, 5237 sayılı TCK’nun 226/2. maddesi uyarınca atı aydan üç yıla kadar hapis ve adli para; kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun cezası ise, aynı kanunun 136/1 maddesi uyarınca bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasından ibaret olup, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun yaptırımı daha ağır olduğundan, temyiz incelemesinin 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca bu suça ilişkin temyiz davalarına bakmakla yetkili ve görevli olan Yargıtay 12. Ceza Dairesince yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay 14. Ceza Dairesince verilen görevsizlik kararı isabetli olduğundan, Yargıtay 12. Ceza Dairesi görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan Daireye gönderilmesine karar verilmelidir
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 17.11.2014 gün ve 6716-22914 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın Yargıtay 12. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 05.02.2015 günü oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/10126 E. , 2015/693 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
 
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Mahkeme kararına istinaden sanığın evinde yapılan 25.08.2011 tarihli aramada sanığın dizüstü bilgisayarında çocukların kullanıldığı cinsel içerikli görüntülerin bulunduğu ve 5237 sayılı TCK.nın 226/3. maddesinde üretiminde çocukların kullanıldığı cinsel davranışlara ilişkin görüntüleri bulundurmanın da suç olarak düzenlendiği anlaşıldığından, ayrıca mahkemenin adli para cezası gün sayısını alt sınırdan uzaklaşarak tayininde gösterdiği gerekçe dosya içeriğine uygun bulunduğundan, tebliğnamedeki bu hususlara ilişkin bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, O Yer Cumhuiryet Savcısı ve sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 28.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/11032 E. , 2015/386 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklar haklarında 5237 sayılı TCK.nın 226/3-c-1 maddesi gereğince uygulama yapılırken hapis cezasının yanında adli para cezasının uygulanmaması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanıklar Volkan ve Fırat’a mahkemece 5271 sayılı Kanunun 150/2. maddesi uyarınca baroca görevlendirilen zorunlu müdafilere ödenen avukatlık ücretinin tüm sanıklardan tahsiline karar verilmiş ise de; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesinde şüpheli veya sanığın “Müdafii tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunması ve adaletin selametinin de gerektirmesi halinde, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın yardımından ücret ödemeksizin yararlanabilme hakkı”nın bulunduğunun açıklandığı, iç hukukumuzda ve tarafı bulunduğumuz sözleşmede mevcut bu ilkeler karşısında, AİHS’nin temel hakka ilişkin hüküm içeren 6. maddesinin, iç hukukumuzda aynı konuda kanun ve yönetmeliklerle getirilen ve yukarıda işaret edilen düzenlemelere nazaran öncelikle uygulanması gerektiği, zorunlu müdafiin yaşı itibarıyla sanıkların istemi
aranmaksızın görevlendirilmesi ve maddi imkanlardan yoksun bulunmaları karşısında, zorunlu müdafii ücretinin sanıklara yükletilemeyeceğinin gözetilmemesi, kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerden “Sanıklardan 508 TL müdafii ücretinin tahsiline’’ ilişkin kısmın çıkartılması suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/8726 E. , 2015/407 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Dosya içeriğine göre, mahkemece sanığa ait işyerinde yapılan aramada ele geçirilen CD’ler le ilgili hayvanlarla cinsel ilişkiye ait film ve görüntüleri ile doğal olmayan yoldan cinsel ilişki görüntülerinin bulunduğu tespit edilerek sanık hakkında mahkûmiyet kararı verildiği, aynı aramada ele geçen CD’lerin bir kısmında çocukların kullanıldığı pornografik içerikli görüntülerin bulunduğu tespit edilerek sanık hakkında ayrıca… .. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/188 Esas sayılı dosya ile kamu davası açıldığı, sanığın fikri içtima kuralları uyarınca bu eylemlerinden dolayı TCK.nın 226/3. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği anlaşıldığından, ….. Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasının getirtilip incelenerek sonucuna göre karar verilmesi lüzumu,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/11206 E. , 2015/194 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstencenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Olay günü sanığın işyerinde yapılan aramada ele geçen üç adet harici hard diskler üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 19.12.2011 tarihli bilirkişi raporunda, çocukların cinsel istismarına ait müstehcen görüntülerin bulunduğunun belirtildiği anlaşıldığından, sanığın TCK.nın 226/3. maddesi yerine, aynı Kanunun 226/4. maddesine göre cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 14.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/11360 E. , 2015/117 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunun 05.12.2011 tarihli bilirkişi raporunda, sanığın işyerinde ele geçen 3 adet CD’de bulunan 2 adet filmde ”Fiziki görünüm ve yüz ifadelerinden 18 yaşından küçük oldukları anlaşılan” kız çocuklarının kullanıldığı doğal olmayan yoldan yapılan cinsel ilişki görüntülerinin bulunduğunun belirtilmesi nedeniyle, sanığın TCK.nın 226/3. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, görüntülerde bulunan kişilerin çocuk olduğuna dair bir her türlü şüpheden uzak kesin delil bulunmadığı tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, sanığın TCK.nın 226/4. maddesi gereği cezalandırılması yerine yazılı şekilde TCK.nın 226/3. maddesinden hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/14112 E. , 2015/8 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kişisel verilerin kaydedilmesi
Hüküm : Beraat
 
Kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan … vekili ve katılan … tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan TCK’nın 135/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasının talep edildiği iddianamede; sanığın, 15 yaşından küçük mağdur ile msn programı üzerinden görüşme yaparak mağdurun soyunmasını sağlayıp izlediği ve aynı zamanda kendisine ait bilgisayara kaydederek depoladığının iddia edilmesi karşısında, iddianamedeki anlatımın TCK’nın 226/3. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçunun anlatıldığı anlaşılmakla,
İddianamedeki sevk ve anlatıma, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesindeki; “Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir.” hükmüne göre, Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca hazırlanan 24.01.2014 gün ve 2014/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince temyize konu hükmün incelenmesi Yargıtay Yüksek 14. Ceza Dairesine ait bulunduğu anlaşıldığından, Dairemizin görevsizliğine karar verilmiş olup, dava dosyası Yargıtay 14. Ceza Dairesine gönderilmiştir.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi de 16.06.2014 tarih, 2014/5336 esas, 2014/8169 sayılı kararı ile iddianame içeriğine, sevke, temyizin kapsamına, Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesine ve Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun 21.01.2014 gün ve 2014/1 sayılı kararına göre temyiz incelemesini yapma görevinin Yargıtay 12. Ceza Dairesinin görevi içine girdiğinden bahisle dosyayı Dairemize göndermiştir.
Daha önce görevsizlik kararı veren Dairemiz ile Yargıtay 14. Ceza Dairesi arasında görev uyuşmazlığı oluşması karşısında, uyuşmazlığın giderilmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kuruluna gönderilmesi gerekirken, dosya Dairemize gönderilmiş olup, görev uyuşmazlığının çözülmesi amacıyla dosyanın Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kuruluna sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 12.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/6849 E. , 2014/14758 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik (iki kez) ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
HÜKÜM : Sanığın müstehcenlik (iki kez) suçundan mahkûmiyetine, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan davanın reddine
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan verilen davanın reddine kararının temyiz incelenmesinde,
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen ret hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan, katılanlar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında TCK.nın 226/3. maddesinin 1. cümlesinde yer alan müstehcen görüntüleri içeren ürünlerin üretiminde çocuğu kullanma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün temyiz incelenmesinde,
Delillerle iddia, savunma ve duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafii ve katılanlar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında TCK.nın 226/3. maddesinin 2. cümlesinde yer alan müstehcen görüntüleri içeren ürünleri depolama, bulundurama ve başkalarının kullanımına sunma suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik temyize gelince,
Oluş ve dosya içeriğine göre; sanığın, 15 yaşında olan mağdurenin çıplak ve cinsel ilişki pozisyonundaki görüntülerini cep telefonuyla çekip kaydederek bu görüntüleri başka kişilere gönderme şeklindeki eylemini TCK.nın 226/3-2. cümlesinde tanımlanan suçu oluşturmakta ise de, TCK.nın 44. maddesindeki açıklık karşısında sadece TCK.nın 226/3-1. cümlesi uyarınca cezalandırılması ile yetinilmesi yerine, ayrıca aynı Kanunun 226/3-2. cümle gereğince de cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafii ve katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2014/260 E. , 2014/14222 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2012/225690
MAHKEMESİ : Kulu Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 14.02.2008
NUMARASI : 2007/289 Esas, 2008/31 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekledosya incelenerek gereği düşünüldü:
Çocukların kullanıldığı ve doğal olmayan yoldan yapılan cinsel ilişki görüntülerinin yer aldığı CD’leri satışa arz etmek şeklindeki sanığın eylemi TCK.nın 226/4. maddesi 2. cümlesindeki ve 226/3. maddesindeki iki ayrı suçu oluştursa da, TCK.nın 44. maddesinde tanımlanan fikri içtima kuralı gereğince en ağır cezayı öngören TCK.nın 226/3. maddesi 2. cümlesinden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeyerek, sanığın her iki suçtan ayrı ayrı mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kabüle göre de;
Suç tarihinde 18 yaşından küçük olan sanık hakkında doğal olmayan cinsel ilişki görüntüleri yönünüden tayin olunan kısa süreli hapis cezalarının TCK.nın 50/3. maddesi uyarınca anılan maddenin 1. fıkrasındaki bentlerinde düzenlenen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu bulunduğunun gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/7176 E. , 2014/13896 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2012/112242
MAHKEMESİ : Gaziantep 18. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23.02.2012
NUMARASI : 2011/607 Esas, 2012/64 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın, işyerinde yapılan 12.12.2011 tarihli aramada, yargılamaya konu CD’lerin dışında harici hard disk ve üzerine takılı vaziyette bulunan 160 GB’lık hard disk ve bir adet DVD-RW ve 1 adet CD-RW cihazı bulunan bilgisayar kasasının da ele geçirildiği, ancak bu hususta bilirkişi incelemesinin ayrı yapıldığı, yapılan incelemede çocukların kullanıldığı cinsel ilişki görüntülerinin de yer aldığı ve yargılamasının ise Gaziantep 3. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldüğü, Gaziantep 3. Asliye Ceza Mahkemesinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı 02.07.2012 tarih ve 2012/354 Dosya no’lu yazısından anlaşıldığı, buna göre sanığın eyleminin TCK.nın 226/4. maddesi 2. cümlesindeki ve 226/3. maddesindeki iki ayrı suçu oluşturması halinde, TCK.nın 44. maddesinde tanımlanan fikri içtima kuralının uygulanması ihtimaline binaen, Gaziantep 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/354 no’lu dosyanın celp edilerek incelenmesi ve gerekli şartları haiz ise dosyaların birleştirilmesi de yapılmak suretiyle sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği halde yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/4220 E. , 2014/12546 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2012/54533
MAHKEMESİ : Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25.11.2011
NUMARASI : 2008/222 Esas, 2011/766 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suça konu CD, DVD, flash bellek ve harddisklerdeki görüntülerin ar ve haya duygularını incitip incitmediği, cinsi arzuları tahrik ve istismar eder nitelikte genel ahlaka aykırı olup olmadığı, TCK.nın 226/3. maddesinde düzenlenen suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının tayin edilecek bilirkişi tarafından denetime olanak verecek şekilde düzenlenecek raporla saptanıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, sadece bir adet DVD içeriği incelenerek, porno olduğunu bildiren ve suçun unsurlarının tespiti için gerekli ve yeterli açıklamayı taşımayan soyut bilirkişi raporuna dayanarak, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Adli emanette kayıtlı eşyanın tamamı incelendikten sonra suç unsuru bulundurduğu bilirkişi raporuyla tespit edilenlerin müsaderesine, diğerlerinin sanığa iadesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, CD ve DVD’lerin dosyada delil olarak saklanmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/1368 E. , 2014/12577 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
: (İstanbul Anadolu 25. Asliye Ceza Mahkemesi)
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
25.11.2011 tarihli bilirkişi raporuna göre suça konu CD içeriklerinde çocukların kullanıldığı müstehcen nitelikte görüntüler bulunduğu tespit edildiği halde, sanığın TCK.nın 226/3. maddesi uyarınca cezalandırılması yerine aynı maddenin 4. fıkrası uyarınca cezalandırılması karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 12.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2014/4683 E. , 2014/11456 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı (1 kez), kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (1 kez), müstehcenlik (3 kez)
HÜKÜM :Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve müstehcenlik (TCK 226/1-a) (1 kez) suçlarından mahkûmiyet, müstehcenlik (TCK.nın 226/3 ve 226/4) suçundan (2 kez) beraat
 
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilerek dosya incelendi;
Katılan vekilinin, sanık hakkında müstehcenlik (TCK.nın 226/4) suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin anılan suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle CMUK.nın 317. maddesi gereğince REDDİYLE, incelemenin sanık hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, müstehcenlik (TCK 226/1-a) suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ve müstehcenlik (TCK.nın 226/3.) suçundan verilen beraat hükümleri ile sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve müstehcenlik (TCK 226/1-a) suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile müstehcenlik (TCK 226/3) suçundan verilen beraat kararının incelenmesinde;
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş beraati ve sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafii ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle müstehcenlik (TCK 226/3) suçundan kurulan beraat hükmü ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve müstehcenlik (TCK 226/1-a) suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerinin ONANMASINA,
Sanık hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün temyiz incelemesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanık hakkında uygulama yapılırken TCK.nın 103/6. maddesi uyarınca belirlenen 19 yıl hapis cezası üzerinden TCK.nın 43. maddesi gereğince 3/4 oranında artırım yapılırken 28 yıl 18 ay hapis cezası yerine, 29 yıl 6 ay hapis cezasına hükmolunması suretiyle fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanık ve müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, re’sen de temyize tâbi hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK.nın 322. maddesinin verdiği yetki gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında yer alan “…sanığın 29 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ” ibaresinin çıkartılarak, yerine ” sanığın 28 yıl 18 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/1479 E. , 2014/11068 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2011/365743
MAHKEMESİ : Kapatılan Ümraniye 1. Asliye Ceza Mahkemesi (İstanbul Anadolu 13. Asliye Ceza Mahkemesi)
TARİHİ : 13.07.2011
NUMARASI : 2010/824 Esas, 2011/559 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Olay günü sanığın işyerinde yapılan arama neticesinde müstehcen görüntüleri içeren 150 adet CD’nin ele geçirildiğinin, ele geçen CD’lerden 6 adedinde çocukların kullanıldığı müstehcen görüntüler bulunduğunun bildirilmesi nedeniyle TCK.nın 226/3. maddesinin uygulanabilirliği kapsamında; müstehcen görüntünün üretiminde kullanılan kişilerin çocuk olarak nitelendirilmesinin dayandığı sebepler belirtilmeyip suçun unsurunun tespiti için gerekli ve yeterli açıklamayı taşımadığı anlaşılan ve soruşturma aşamasında düzenlenerek dosyaya alınan yetersiz bilirkişi raporunun sadece TCK.nın 226/4. maddesi ile ilgili CD’lere yönelik değerlendirmesi esas alınarak karar verildiği anlaşılmakla; iddianameye konu edilen CD’lerden çocukların kullanıldığı belirtilen 6 adet CD içeriklerindeki görüntülerde yer alan kişilerin çocuk olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği konusunda uzman bilirkişiden ayrıntılı rapor alınarak sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/1157 E. , 2014/9254 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2011/367895
MAHKEMESİ : Antalya 11. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26.09.2011
NUMARASI : 2010/597 Esas, 2011/536 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunun 21.06.2011 tarihli bilirkişi raporunda, sanıkta ele geçen CD’lerde çocuklara ait müstehcen görüntülerin bulunduğunun belirtildiği anlaşıldığından, sanıkların TCK.nın 226/3. maddesi yerine, aynı Kanunun 226/4. maddesine göre cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafiin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 07.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2014/4095 E. , 2014/8896 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2014/103569
MAHKEMESİ : Kapatılan Kadıköy 1. Asliye Ceza Mahkemesi
(İstanbul Anadolu 9. Asliye Ceza Mahkemesi)
TARİHİ : 27.10.2009
NUMARASI : 2009/903 Esas, 2009/601 Karar
SUÇ : Müstehcenlik (3 kez)
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında mağdureye müstehcen içerikli film seyrettirmek suçundan dolayı TCK.nın 226/1-a maddesi uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmü ile bilgisayarında depoladığı çocuklara ilişkin müstehcen görüntüleri mağdureye izlettermek suçundan TCK.nın 226/5. maddesinden kurulan beraat hükmünün temyiz incelemesinde;
Mağdure beyanları, sanık savunması, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre, sanığın 10 yaşında bulunan mağdurenin güvenini kazanıp soyunmasını sağlamak için kendisini 14 yaşında bir kız olarak tanıtarak, daha önce msn üzerinden yaptığı görüşmeler sırasında kaydettiği Nursel isimli küçük kız çocuğunun müstehcen içerikli görüntülerini ve müstehcen içerikli bir filmi izleten sanığın eylemlerinin TCK.nın 226/5. maddesinin 2. cümlesindeki suç ile aynı maddenin 1. fıkrasının (a) bendindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda mağdureye karşı müstehcen içerikli görüntü göstermekten dolayı TCK.nın 226/5 ve 43/1. maddesi uyarınca cezalandırılması yerine, izlettirilen görüntünün aynı Kanunun 3. fıkrası kapsamında kaldığı nazara alınmadan TCK.nın 226/5. maddesinden beraat, 226/1. maddesinden mahkûmiyet hükmü kurulması, Sanık hakkında müstehcen içerikli ürünlerin üretimin çocukların kullanılması suçundan dolayı TCK.nın 226/3. maddesi uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmünün temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanığın mağdureyi ve Nursel isimli kız çocuğunu kandırarak soyundurup, cinsel organları da gözükecek şekilde msn aracılığıyla elde ettiği görüntüleri bilgisayarına kaydetmesinin TCK.nın 226/3-c-1 kapsamında üretim olarak değerlendirilerek zincirleme şekilde bu suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/1544 E. , 2014/8115 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2011/368886
MAHKEMESİ : (İstanbul Anadolu 13. Asliye Ceza Mahkemesi)
TARİHİ : 05.05.2011
NUMARASI : 2010/329 Esas, 2011/377 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanığın kullanımında olan internet sitesinden elde edilen görüntülerle ilgili olarak kolluk tarafından hazırlanan 02.02.2007 tarihli tutanakta, doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin görüntüler tespit edildiğinin ve bir kısım görüntülerde de çocukların kullanıldığının belirtilmesine karşın, 03.01.2011 tarihli bilirkişi raporunda ise, görüntülerdeki kişilerin çocuk olup olmadığına dair kesin kanaat bildirilemeyeceği belirtilip, bunun dışında TCK.nın 226/4. maddesi kapsamında hiçbir değerlendirmede bulunulmadığının anlaşılması karşısında, bu görüntülerin TCK.nın 226/3-4. maddesinde düzenlenen suçları oluşturup oluşturmayacağı, ar ve haya duygularını incitip incitmediği ve cinsi arzuları tahrik ve istismar eder nitelikte genel ahlâka aykırı olup olmadığı hususlarında konunun uzmanı bilirkişilere inceleme yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi,
Uygulamaya göre de;
Elde edilen müstehcen görüntülerde çocuklarında kullanıldığı kabul edilmesine karşın, sanık hakkında TCK.nın 226/3. maddesi yerine aynı maddenin 2. fıkrasıyla hüküm kurulması,
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda karar verilirken CMK.nın 231. maddesinde öngörülen koşullar tartışılarak bir sonuca varılması ve bu hususun aynı Kanunun 231/7. maddesi gereğince erteleme hükmünden önce değerlendirilmesi gerekirken, dosya içeriğine göre sabıkası bulunmayan ve yeniden suç işlemeyeceği kanaati oluştuğu için hapis cezasıda ertelenen sanık hakkında kanuni hiçbir gerekçe gösterilmeden ve takdiren denilmek suretiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/1414 E. , 2014/8048 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2011/390438
MAHKEMESİ : Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15.09.2011
NUMARASI : 2011/4 Esas, 2011/606 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Olay günü, emniyet görevlileri tarafından başka bir soruşturma kapsamında takip edilip, yakalama işlemine esas olmak üzere durdurulan sanığın, aracında yapılan aramada 1 adet hard disk ile 2 adet cd’nin ele geçirildiği ve yargılama sırasında mahkemece aldırılan 15.12.2010 tarihli bilirkişi raporunda hard disk içinde çocuklarla yapılan cinsel ilişkiler ile yetişkinlere ait doğal olmayan yollardan gerçekleştirilen cinsel ilişkilere dair görüntülerin bulunduğun bildirilmesi karşısında, sanığın eylemine uyan TCK.nın 226/3. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle beraatine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/19477 E. , 2014/12131 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal
Hüküm : Şikayetten vazgeçme nedeniyle düşme
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan suça sürüklenen çocuklar hakkında açılan davaların şikayetten vazgeçme nedeniyle düşmesine ilişkin hükümler, mahalli Cumhuriyet savcısı ve suça sürüklenen çocuk … müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suça sürüklenen çocuk …’nın TCK’nın 134/1, suça sürüklenen çocuk … ve …’nun TCK’nın 134/2. maddeleri gereğince cezalandırılmalarının talep edildiği 24.01.2012 tarihli iddianamede; 18.04.1996 doğumlu olup, suç tarihi itibariyle 15 yaşını tamamlamış olan mağdurun bir arkadaşıyla seviştiği sıradaki çıplak görüntülerinin, suça sürüklenen çocuk …’in cep telefonuyla suça sürüklenen çocuk … tarafından kaydedildiği, kaydedilen görüntülerin, daha sonra, suça sürüklenen çocuk … tarafından, suça sürüklenen çocuk …’a verildiği ve suça sürüklenen çocuk …’ın da facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde oluşturduğu sahte hesap üzerinden bu görüntüleri yayınladığının iddia edilmiş olması karşısında, iddianamedeki anlatımın içeriğinden suça sürüklenen çocuklar hakkında TCK’nın 226/3. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçundan da dava açıldığı anlaşılmakla,
Mahalli Cumhuriyet savcısı ve suça sürüklenen çocuk … müdafii tarafından temyiz incelemesine konu edilen eylemlere ilişkin iddianamedeki sevk ve anlatıma, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesindeki; “Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir. b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir.” hükmüne göre, Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca hazırlanan 21.01.2013 gün ve 2013/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince temyize konu hükümlerin incelenmesi Yargıtay 14. Ceza Dairesine ait bulunduğundan, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye GÖNDERİLMESİNE, 20.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/6469 E. , 2014/5134 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Atılı eyleminden dolayı ilk hükümde sanığın TCK.nın 226/5, 43/1, 62, 52. maddeleri gereğince 6 yıl 3 ay hapis ve 600 TL. adli para cezası ve TCK.nın 226/3, 62, 52. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve bu hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi sonucu Dairemizin 10.10.2011 tarih ve 2011/14303 Esas, 2011/531 Karar sayılı ilamı ile bozulduğu, bozmadan sonra sanık hakkında bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda TCK.nın 44. maddesi gereğince ceza miktarı itibarı ile ağır olan TCK.nın 226/5, 43/1, 52. maddeleri uyarınca hüküm kurulurken kazanılmış hak ilkesi gözetilerek bozma öncesi iki ayrı suçtan verilen hapis cezaları ile adli para cezaları toplamını geçmeyecek şekilde ceza belirlenmesi gerektiği, bu kapsamda bozma sonrası verilen yeni hükümle tayin edilen 6 yıl 3 ay hapis cezası yönünden sınır aşılmamış ise de, ilk hükümde verilen adli para cezalarının toplamının 1100 TL. olduğu gözetilerek bunu geçmeyecek şekilde adli para cezasının belirlenmesi gerektiği halde yazılı şekilde 1660 TL. adli para cezasına karar verilmesi neticesinde fazla ceza tayini;
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu cihetin yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK.nın 322. maddesinin verdiği yetkiye göre düzeltilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkında kurulan hükme “1412 sayılı CMUK.nın 326. maddesi uyarınca sanığın sonuç olarak 6 yıl 3 ay hapis ve 1100 TL. adli para cezası ile cezalandırılmasına ve infazın bu miktar üzerinden yapılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/15616 E. , 2014/5136 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5846 sayılı Kanuna muhalefet ve müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında 5846 sayılı Kanuna muhalefet suçundan dolayı kurulan mahkûmiyet hükmünün yapılan temyiz incelemesinde;
Mahkemece, ceza belirlenirken 5846 sayılı Kanunun 5728 sayılı Kanun ile değişik 81/4. maddesi uyarınca hüküm kurulması anılan maddenin sanığın açıkça lehine olması karşısında; sanık hakkında uygulanacak lehe kanunun belirlenmesi bakımından bu madde hükmü ile 5846 sayılı Kanunun 5728 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki mülga 81/9-1-b maddesinin karşılaştırılmasının yapılmaması sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında müstehcenlik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün yapılan temyiz incelemesine gelince;
Sanık hakkında eylemine uyan 5237 sayılı TCK.nın 226/3-c.2. maddesi gereğince hapis ve adli para cezasına birlikte hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde sadece hapis cezası tayin edilmesi suretiyle eksik ceza belirlenmesi hususu karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanık hakkında hapis cezasına mahkûmiyetinin kanuni sonucu olarak 5237 sayılı TCK.nın 53/3. maddesine göre 53/1-c madde ve bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velâyet, vesayet ve kayyımlık yetkileri ile ilgili hak yoksunluğunun koşullu salıvermeye kadar uygulanacağı, alt soyu haricindekiler yönünden ise bu hak yoksunluğunun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi ve TCK.nın 58. maddesi gereğince mükerrir olan sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, infazı kısıtlar şekilde denetim süresinin 1 yıl olarak belirlenmesi,
Uygulamaya göre de;
25.10.2010 tarihli bilirkişi raporu içeriğinden incelemeye konu CD’lerden 103 adedinde herhangi bir ses ve görüntü tespit edilmediğinin belirtildiği, bu nedenle bu CD’lerin sanığa iadesi gerektiği gözetilmeden, TCK.nın 54/1. maddesine göre müsaderelerine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu cihetlerin yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK.nın 322. maddesinin verdiği yetkiye göre düzeltilmesi mümkün olduğundan, hüküm fıkrasında yer alan 5237 sayılı TCK.nın 53/1-c maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm hükümden çıkartılarak, yerine “TCK.nın 53/1-c madde ve bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velâyet, vesayet ve kayyımlık yetkileri ile ilgili hak yoksunluğunun koşullu salıvermeye kadar; alt soyu haricindekiler yönünden ise bu hak yoksunluğunun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar uygulanmasına” ibaresi eklenmek suretiyle, yine hüküm fıkrasında tekerrür uygulamasına ve denetimli serbestlik tedbiri uygulamasına ilişkin bölümde yer alan “ayrıca sanık hakkında cezanın infazından sonra 5275 sayılı TCK.nın 108/4-5 maddesi gereğince 1 yıl denetim süresine tâbi kılınarak denetimli serbestlik hükümleri uygulanmasına” ibaresinin hükümden çıkarılması suretiyle, ayrıca hükümdeki müsedereye ilişkin bölüm hükümden çıkartılarak, yerine “… Adli Emaneti, suç eşyası esas defteri no 2007/1749 da kayıtlı 2 adet kapalı ve mühürlü kutu içinde 191 adet müzik CD’sinin, kapalı ve mühürlü kutu içinde 1060 adet müstehcen içerikli CD’nin, 65 adet hayvanların kullanılmış olduğu müstehcen içerikli CD’nin ve 29 adet çocukların kullanıldığı müstehcen içerikli CD’nin TCK.nın 54/1. maddesi gereğince müsaderesine, 103 adet herhangi bir ses ve görüntü tespit edilemeyen CD’nin ise sanığa iadesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/24642 E. , 2014/8993 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kişisel Verilerin Kaydedilmesi
Hüküm : Beraat
Kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan … vekili ve katılan … tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan TCK’nın 135/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasının talep edildiği iddianamede; sanığın, 15 yaşından küçük mağdur ile msn programı üzerinden görüşme yaparak mağdurun soyunmasını sağlayıp izlediği ve aynı zamanda kendisine ait bilgisayara kaydederek depoladığının iddia edilmesi karşısında, iddianamedeki anlatımın TCK’nın 226/3. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçunun anlatıldığı anlaşılmakla,
İddianamedeki sevk ve anlatıma, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesindeki; “Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir.” hükmüne göre, Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca hazırlanan 24.01.2014 gün ve 2014/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince temyize konu hükmün incelenmesi Yargıtay Yüksek 14. Ceza Dairesine ait bulunduğundan, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye GÖNDERİLMESİNE, 14.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/12290 E. , 2014/4897 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 5 – 2011/202361
MAHKEMESİ : İzmir 17. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 10.02.2011
NUMARASI : 2010/316 Esas, 2011/52 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Oluş ve tüm dosya kapsamından; 10.12.2009 tarihli inceleme raporu ve 18.04.2010 tarihli bilirkişi raporuna göre, sanığın bilgisayarında çocuk kullanılarak oluşturulan cinsel ilişki görüntülerini bulundurduğunun bildirilmesi ve tanık Muzaffer’in beyanları karşısında, sanığın TCK.nın 226/3-c 2. maddesinde yer alan suçtan cezalandırılması yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde TCK.nın 226/4. maddesinden cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 10.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/7708 E. , 2014/4627 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Sanıklar … ve …’in atılı suçlardan mahkûmiyet, sanıklar … ve … hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
 
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Sanıklar … ve … hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların, 5271 sayılı CMK.nın 231/12. maddesine göre itiraza tâbi olup temyizi mümkün bulunmadığından, CMK.nın 264. maddesi de gözetilerek temyiz isteklerinin itiraz mahiyetinde kabulü ile mahallinde merciince değerlendirilip gerekli karar verileceğinden, incelemenin sanıklar… ve …hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık …’in adli sicil kaydına göre, tekerrüre esas olacak nitelikte mahkûmiyeti bulunduğu halde, hakkında TCK.nın 58. maddesinin uygulanmaması karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, hükmün esasını oluşturan kısa kararda temel cezanın uygulama maddesinin TCK.nın 226/3. maddesi yerine, aynı Kanunun 226/2. maddesi olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiillerin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanıklar müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükümlerin ONANMASINA, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/12269 E. , 2014/4504 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 5 – 2011/143254
MAHKEMESİ : Kayseri 4. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 21.01.2011
NUMARASI : 2010/697 Esas, 2011/8 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın üzerine atılı müstehcenlik suçunun düzenlendiği 226/5. maddesinde öngörülen hapis cezasının alt sınırının 5 yıldan fazla olması karşısında, 5271 sayılı CMK.nın 150/3, 150/2 ve 188/1. maddeleri uyarınca sanığa istemi aranmaksızın müdafii atanması ve müdafiin hazır bulunduğu celsede hüküm kurulması zorunlu olduğu halde, sanığa zorunlu müdafii atanmadan, müdafiin yokluğunda hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
Sanıktan ele geçirilen suça konu CD’nin 5237 sayılı TCK.nın 226/3-4. maddelerinde yer alan suçlara vücut verecek görüntüleri içerip içermediği hususunda usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik soruşturmayla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/8277 E. , 2014/4298 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 5 – 2011/180720
MAHKEMESİ : Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 31.03.2009
NUMARASI : 2008/504 Esas, 2009/524 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizcede benimsenen 07.11.2006 gün ve 2006/213-229 sayılı kararında ayrıntısı açıklandığı üzere; CMK.nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri gereğince kararda başvurulacak kanun yolu, süresi, mercii ve başvuru şeklinin açıkça gösterilmesi gerektiği, aksi halde aynı Kanunun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedenlerinin oluşacağı, 31.03.2009 günlü kararda ise başvuru şekilleri gösterilmeyerek anılan hükümlere aykırı davranıldığı, bu itibarla sanığın 03.03.2011 günlü temyiz isteminin de süresinde olduğunun kabulüne karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunun 14.05.2007 tarihli bilirkişi raporunda, sanıkta ele geçen CD’lerde çocuklara ait müstehcen görüntülerin bulunduğunun belirtildiği anlaşıldığından, sanığın TCK.nın 226/3. maddesi yerine, aynı Kanunun 226/4. maddesine göre cezalandırılmasına karar verilmesi,
Mahkemece, hakkında TCK.nın 58. maddesi uygulanan sanığın adli sicil kaydındaki tekerrüre esas alınan mahkeme ilamının onaylı sureti ve kesinleşme şerhi getirtilmeden karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 01.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/1685 E. , 2014/4341 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 5 – 2010/255503
MAHKEMESİ : Hatay 2. Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18.03.2010
NUMARASI : 2009/676 Esas, 2010/251 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıktan 03.09.2009 günü ele geçirilen suça konu 13 adet CD’nin, bizzat mahkemece ya da tayin edilecek uzman bilirkişiler tarafından izlenerek görüntülerin ar ve haya duygularını incitip incitmediği, cinsi arzuları tahrik ve istismar eder nitelikte genel ahlâka aykırı olup olmadığının saptanması ve bu nitelikte ise söz konusu CD’lerin içerdiği pornografik görüntülerin, yargılamayı yapacak görevli mahkemenin tespitinde de esas teşkil edecek şekilde, 5237 sayılı TCK.nın 226/3, 4. maddeleri açısından, çocukların yer aldığı veya şiddet kullanılarak hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışların yer alıp almadığı, yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, bu tür görüntüler bulunması durumunda, 5235 sayılı Kanunun 11. maddesi ve 5271 sayılı CMK.nın 4. maddesi gereğince asliye ceza mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği gözetilmeksizin, polis memurlarınca tanzim olunarak CD içeriklerinin soyut olarak porno olduğunu bildiren ve mahkemece suçun unsurlarının tespiti için gerekli ve yeterli açıklamayı taşımayan CD inceleme tutanağına dayanarak, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kabul ve uygulamaya göre de;
Sanık hakkında müstehcenlik suçundan cezaya hükmedilirken, uygulama maddesinin TCK.nın 226/1-d olarak yazılması yerine, 223/1-d olarak yazılması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/10006 E. , 2014/4022 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 5 – 2011/9847
MAHKEMESİ : Bursa 14. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01.12.2010
NUMARASI : 2010/349 Esas, 2010/1625 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
TCK.nın 61/3. maddesindeki “Birinci fıkrada belirtilen hususların suçun unsurunu oluşturduğu hallerde, bunlar temel cezanın belirlenmesinde ayrıca göz önünde bulundurulmaz.” şeklindeki düzenlemenin temel cezanın tayini sırasında mükerrer değerlendirme yapılmaması gerektiği hususunu içerdiği halde mahkemece “….eylemin TCK.nın 226/3 ve 4. maddelerine birlikte temas edip, aynı türden fikri içtima halinde bulunup, bu husus TCK.nın 61/3. maddesi uyarınca alt sınırdan ayrılma nedeni kabul edilerek …” şeklindeki çelişik ve yasal olmayan gerekçe ile sanık hakkındaki hapis ve gün adli para cezalarının alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle tayini,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/6122 E. , 2014/3993 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
TCK.nın 226/3-c, 2. maddesinde hapis cezası ile birlikte adli para cezası da öngörüldüğü halde adli para cezasına hükmolunmaması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 26.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/138 E. , 2014/3562 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2011/251775
MAHKEMESİ : Kdz. Ereğli 2. Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 27.10.2010
NUMARASI : 2009/512 Esas, 2010/697 Karar
SUÇ : Müstehcenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Şikâyet ve yargılamaya konu CD’lerde TCK.nın 226/3-4. maddesinde tanımlanan türden pornoğrafik görüntüler olup olmadığına ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılarak, bu türden görüntüler olduğunun saptanması halinde, dosyanın suç vasfını ve delilleri değerlendirmekle görevli asliye ceza mahkemesine gönderilmesi yerine yetersiz gerekçelerle beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı, katılan vekili ve Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 19.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/6192 E. , 2014/3005 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 5 – 2011/193749
MAHKEMESİ : Sincan 3. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 21.03.2011
NUMARASI : 2011/135 Esas, 2011/270 Karar
SUÇ : Müstencenlik
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Çocukların kullanıldığı ve doğal olmayan yoldan yapılan cinsel ilişki görüntülerinin yer aldığı CD’leri bulundurmak şeklindeki sanığın eyleminin TCK.nın 226/4. maddesi 2. cümlesindeki ve 226/3. maddesindeki iki ayrı suçu oluştursa da, TCK.nın 44. maddesinde tanımlanan fikri içtima kuralı gereğince en ağır cezayı öngören TCK.nın 226/3. maddesi 2. cümlesinden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeyerek, sanığın her iki suçtan ayrı ayrı mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/5172 E. , 2014/2835 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Oluşa uygun kabule göre, Lüksemburg Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı (INTERPOL) tarafından, çocukların kullanıldığı müstehcen içerikli yayın yapan internet sitelerine ülkemizden giriş yapan bilgisayarlara ait IP numaralarının ihbar edildiği, ihbar edilen IP numaraları ve kullanıcılarının Türk Telekominikasyon A.Ş. tarafından tespitinin yapıldığı, tespit edilen kullanıcılardan birinin de sanık olduğu, ilgili adreste mahkeme kararı ile usulüne uygun şekilde yapılan aramada, sanığa ait bilgisayar harddiskinde 5352 adet porno içerikli görüntü ve videonun tespit edildiği ve bunların içerisinde çok sayıda çocukların kullanıldığı görüntülerin bulunduğu, bu eylemin TCK.nın 226/3-c 2. maddesinde yer alan suçu oluşturduğu anlaşılmıştır.
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 06.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/3743 E. , 2014/2708 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik ve 5846 sayılı Kanuna mualefet
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında müstehcenlik suçundan kurulan hükümde TCK.nın 226/3-2.cümle ve 31/3. maddelerine göre bulunan 2 yıl hapis cezasından aynı Kanunun 62. maddesiyle yapılan indirim sonucu 1 yıl 8 ay yerine, 1 yıl 4 ay olarak eksik cezaya hükmolunması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiillerin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 04.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/9476 E. , 2014/5265 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal
Hüküm : Beraat
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK’nın 134/1. maddesi gereğince cezalandırılmasının talep edildiği 13.09.2011 tarihli iddianamede; sanığın, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde, kendisini 22 yaşında bir bayan olarak tanıtıp, 15 yaşından küçük mağdurla, doğrudan internet adresleri üzerinden iletişime geçtikten sonra, MSN tabir edilen ve direk görüşme imkanı sağlayan program aracılığıyla kameralı sohbet yapmaya başladığı mağduru korkutarak, onun üzerindeki elbiseleri çıkartmasını sağlayıp, ondan cinsel davranışlarda bulunmasını istediği ve bu yolla aralarında mağdurun da bulunduğu birçok kız çocuğuna ait cinsel içerikli görüntüleri bilgisayarına depoladığının iddia edilmiş olması karşısında, iddianamedeki anlatımın içeriğinden sanık hakkında TCK’nın 226/3. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçundan da dava açıldığı anlaşılmakla,
Katılan vekili tarafından temyiz incelemesine konu edilen eyleme ilişkin iddianamedeki sevk ve anlatıma, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesindeki; “Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir. b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir.” hükmüne göre, Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca hazırlanan 21.01.2013 gün ve 2013/1 sayılı Yargıtay Büyük Genel Kurul kararı gereğince temyize konu hükmün incelenmesi Yargıtay Yüksek 14. Ceza Dairesine ait bulunduğundan, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye GÖNDERİLMESİNE, 03.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/2675 E. , 2014/2474 K.

“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Müstehcenlik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Mahkemece, oluşa uygun olarak sanığın müstehcenlik suçundan mahkûmiyetine karar verildiği halde, temel ceza belirlenirken uygulanan kanun maddesinin, hem TCK.nın 226. maddesinin 3. fıkrası hem de, aynı maddenin 4. fıkrası olarak gösterilmesi suretiyle karışıklığa neden olunması,
Bilirkişi raporu içeriğinden emanete alınan 34 adet CD’den, 2 adet CD’de görüntü ve ses dosyası bulunmadığı, 4 adet CD’de ise müstehcen görüntünün bulunmadığı gözetilmeden, emanete alınan toplam 34 adet CD’nin tamamının müsaderesine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hükmün zoralıma ilişkin bölümünün hüküm fıkrasından çıkartılarak, yerine, “suç teşkil eden müstehcen içerikli adlî emanetin 2010/6814 sırasında kayıtlı, bilirkişi raporu içeriğinde belirtilen 28 adet CD’nin, 5237 sayılı Kanunun 54/4. maddesi gereğince zoralımına, diğerlerinin iadesine” ibaresinin eklenmesi, hükmün 1. fıkrasında yer alan “…..TCK.nın 226/3-4. maddesi….” ibaresindeki “3-” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkarılması suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 27.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/2177 E. , 2014/569 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 14 – 2011/245945
Çocuğun basit cinsel istismarı ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanık H.. A..’ın yapılan yargılaması sonunda; atılı suçlardan mahkûmiyetine dair Ayvacık Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 22.03.2011 gün ve 2010/217 Esas, 2011/86 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın, suç tarihinde onsekiz yaşını tamamlamayan mağdureyi köyüne gelip rezil edeceğini söyleyerek kendisine mesaj yoluyla çıplak fotoğrafını göndermesini sağladığı, bu fotoğrafı telefonunda bulundurduğu ve tanık Derya’nın cep telefonuna gönderdiği, mağdure ile bir araya gelmediği ve vücuduna temas etmediği olayda, sanığın eylemlerinin bütün olarak TCK.nın 106/1 ve 226/3. maddelerine uyan tehdit ve müstehcenlik suçlarını oluşturabileceği gözetilerek söz konusu fotoğrafın müstehcen nitelikte olup olmadığı konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken suç vasfında hata yapılarak özel hayatın gizliliğini ihlal ve çocuğun basit cinsel istismarı suçlarından mahkûmiyet hükmü kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin ceza süresi bakımından kazanılmış hak saklı kalmak suretiyle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 21.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/3528 E. , 2014/367 K.

“İçtihat Metni”
 
Müstehcenlik suçundan sanık …’ın yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkûmiyetine dair Fethiye 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 20.10.2011 gün ve 2010/519 Esas, 2011/458 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın, çocuk pornografisine yönelik video ve fotoğraf bulundurduğunun kolluk birimlerine ihbar edilmesi üzerine başlatılan soruşturmada, sanığın ikametinde usul ve kanuna uygun olarak yapılan arama sonucu elkonulan bilgisayarı ve harici belleği üzerinde yapılan incelemede, sanığın çok sayıda onbeş yaşından küçük erkek çocuklarına ait çocuk pornografisi ile ilgili müstehcen görüntü ve fotoğrafı depoladığının anlaşıldığı, bu eylemin TCK.nın 226/3-c.2. maddesinde yer alan suçu oluşturduğu ve mahkemece de suç nitelemesi ile ceza uygulamasının isabetli olarak yapıldığı anlaşıldığından yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanık hakkında kasıtlı suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanunî sonucu olarak 5237 sayılı TCK.nın 53/1. maddesinin “c” bentinin de uygulanması gerektiği ve 53. maddenin 3. fıkrasına göre aynı maddenin 1-c fıkra ve bendinde yer alan kendi alt soyları üzerindeki velâyet, vesayet ve kayyımlık yetkileri ile ilgili hak yoksunluğunun koşullu salıvermeye kadar uygulanacağı, alt soyu haricindekiler yönünden ise bu hak yoksunluğunun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK.nın 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında yer alan 5237 sayılı TCK.nın 53/1. maddesi gereğince hükmedilen hak yoksunluğu ile ilgili bölüm hükümlerden çıkarılarak, bunun yerine “Sanığın 5237 sayılı TCK.nın 53/3. maddesine göre 53/1-c maddesinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velâyet, vesayet ve kayyımlık yetkileri ile ilgili haklarından koşullu salıverilme tarihine, 53/1. maddesinde yazılı diğer haklardan 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2013/10217 E. , 2014/257 K.

“İçtihat Metni”
 
Çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanık …’ın yapılan yargılaması sonunda; atılı suçlardan mahkûmiyetine dair Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 02.05.2013 gün ve 2011/49 Esas, 2013/136 Karar sayılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçu yönünden re’sen de temyize tâbi hükümlerin süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları yönünden yapılan incelemede;
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu yönünden yapılan incelemede;
Sanığın cep telefonu ve hafıza kartı üzerinde yapılan incelemede, sanığın müstehcen görüntü üretiminde mağdur çocuğu kullandığından, sanığın eyleminin TCK.nın 226/3. maddesindeki suçu oluşturdu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün ceza miktarı yönünden kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/8391 E. , 2014/73 K.

“İçtihat Metni”
Tebliğname No : 12 – 2012/33944
Mahkemesi : İstanbul Anadolu 16. (Kartal 4.) Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 22/11/2011
Numarası : 2011/689-2011/786
Kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan, sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, mahalli Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Dosya kapsamına göre; sanığın, kimlikleri tespit edilemeyen mağdurelerin uygunsuz fotoğraflarını çektiğinin ihbar edilmesi üzerine kolluk görevlilerince yakalanarak, üzerinde bulunması nedeniyle el konulan cep telefonunda, “farklı bayanlara ait etek altı ve diğer şekillerde birden fazla görüntünün bulunduğu”nun tespit edildiği ve kimlikleri tespit edilemeyen bayanların ahlaki eğilimlerine ve cinsel yaşamlarına ilişkin veri niteliğindeki görüntülerini izinsiz olarak kaydeden sanığın kişisel verilerin kaydedilmesi suçunu işlediği iddia ve kabulüne konu olayda;
Adli emanete alınan CD’de yer alan görüntülerin içeriği açıklığa kavuşturulduktan sonra, sanığın hukuki durumu TCK’nın 226/3 ve 226/4. maddelerinde düzenlenen müstehcenlik, aynı Kanunun 134/1-2. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal ve 105. maddesindeki cinsel taciz suçları kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, TCK’nın 135. maddesinde düzenlenen kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun oluşabilmesi için, “belirli veya belirlenebilir” bir kişiye ait her türlü bilginin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi gerektiği ve kişilerin özel hayatlarına ilişkin cinsel mahremiyetlerini içeren görüntülerinin yasal anlamda kişisel veri olarak kabul edilemeyeceği nazara alınmadan, “iddialara, olay tutanağına, sanığın ikrara dayalı savunmasına ve emanet makbuzuna göre, sanığın olay tarihinde toplumda hoş karşılanmayacak şekilde bayanlara ait ahlaki eğilim ve cinsel yaşama ilişkin uygunsuz görüntüleri izinsiz olarak gizlice çekerek kaydettiği” şeklindeki soyut gerekçelere ve eksik incelemeye dayalı olarak, sanık hakkında, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 13.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2012/9694 E. , 2013/14022 K.

MÜSTEHCENLİK
ÇOCUKLARIN KULLANILMASI
GÖRÜNTÜLERİN DEPOLANMASI
TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 226
“İçtihat Metni”
Müstehcenlik suçundan sanık C.. B..’un yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkûmiyetine dair Tekirdağ 1. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 26.05.2010 gün ve 2010/104 Esas, 2010/266 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında eylemine uyan 5237 sayılı TCK.nın 226/3-c-2. maddesi gereğince hapis ve adli para cezasına birlikte hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde sadece hapis cezası tayin edilmesi suretiyle eksik ceza belirlenmesi ve sanığın tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunmasına rağmen tekerrür hükümlerinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanığın çocuk pornografisine ilişkin görüntü indirdiğinin Avusturya İnterpolü tarafından ihbar edilmesi üzerine başlatılan soruşturmada, sanığın iş yerinde usul ve yasaya uygun olarak yapılan arama sonucu bilgisayarına el konulduğu, el konulan bilgisayar üzerinde yapılan incelemede 507 adet çocuk pornografisi ile ilgili müstehcen görüntüyü bilgisayarında depoladığının anlaşıldığı, bu eylemin TCK.nın 226/3-c 2. maddesinde yer alan suçu oluşturduğu, görüntü sayısı gözetildiğinden sanığın bilinçsiz şekilde görüntüleri indirdiği şeklindeki savunmasının inandırıcılıktan uzak olduğu anlaşılmıştır.
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin eleştiri dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle eleştiri dışında usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 26.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2011/23024 E. , 2013/11936 K.

“İçtihat Metni”
 
Çocuğun basit cinsel istismarı suçundan sanık …’un yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkûmiyetine dair İzmir 24. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 29.09.2009 gün ve 2009/829 Esas, 2009/768 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii ve katılan vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşürüldü:
Sanığın işyerinde el konulan bilgisayarındaki görüntülerin TCK.nın 226/3-4. maddesi kapsamında bulunduğunun tespiti halinde kamu davası açılması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafii ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 21.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2011/22488 E. , 2013/9103 K.

“İçtihat Metni”
 
Müstehcenlik suçundan sanık …’ın yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkûmiyetine dair Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 23.06.2010 gün ve 2010/308 Esas, 2010/722 Karar sayılı hükmün süresi içinde incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
CD ve kaset satıcılığı yapan sanığın işyerinde yapılan aramada ele geçen bir adet çocuk pornografisi ile doğal olmayan yoldan ve hayvanla yapılan cinsel davranışlar içeren CD’leri satmaktan ibaret eyleminde cezanın belirlenmesinde TCK.nın 3/1. fıkrasındaki hakkaniyet ve orantılılık koşulu gözetilmeden alt sınırdan makul oranda uzaklaşmak yerine üst sınırdan ceza tayini,
Kabule göre de;
Sanık hakkında müstehcenlik suçundan kurulan hükümde, TCK.nın 226/3. maddesinde hapis cezası yanında ayrıca para cezası da öngörüldüğü halde, bu hususun uygulanmaması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, belirtilen nedenle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 16.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas:  2010/5-243 Karar: 2010/250 Karar Tarihi: 07.12.2010

Sanık hakkında müstehcenlik suçundan kurulan hükme gelince, Sanığın işyerinde ele geçirilen ve mağdureye izlettiği kabul edilen 30 adet CD içeriklerinin bizzat mahkeme heyetince ya da tayin edilecek bilirkişi tarafından izlenerek görüntülerinin TCK’nun 226. maddesi uyarınca müstehcen nitelikte olup olmadıkları araştırılıp saptandıktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmemesi> isabetsizliğinden bozulmuştur.
 

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2009/933 Karar: 2009/10837 Karar Tarihi: 01.10.2009

Üretiminde çocukların kullanıldığı müstehcen görüntüleri bulundurmak suçundan sanığın yapılan yargılanması sonunda; eylemlerinin doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin müstehcen görüntü bulundurmak suçunu oluşturduğunun kabulü ile mahkumiyetine dair, A… 3. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 06.06.2008 gün ve 2007/397 Esas, 2008/620 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık ve müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Üretiminde çocukların kullanıldığı müstehcen görüntüleri bilgisayarında bulundurduğu anlaşılan sanığın eylemlerinin TCK. nun 226/3. maddesine uyduğunun gözetilmemesi ve sanığın adli sicil kaydına esas mahkumiyetlerine ilişkin ilamlar getirtilip sanığın mükerrir olup olmadığı tartışılmadan karar verilmesi karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sonuç: Delillerle iddia ve savunma duruşma gözönünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan sanık ve müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 01.10.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
 

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2008/10801 Karar: 2009/695 Karar Tarihi: 02.02.2009

 
Dava: Müstehçen içerikli CD satmak suçundan sanık hakkında yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkumiyetine dair mahkemesinden verilen hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle  incelenerek gereği düşünüldü.
Karar: Mahkemeye ibraz edilen 15.11.2006 tarihli rapor içeriğinden suça konu filmlerdeki görüntülerin 5237 sayılı Yasanın 226/4. maddesinde tanımlanan cinsel davranışlara ilişkin olması karşısında suç niteliğini belirleme görevinin üst dereceli asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilip görevsizlik kararı verilmesi yerine yargılamaya devamla yazılı biçimde hüküm kurulması,
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş ve sanık müdafii temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 Sayılı Kanunun 8/1 maddesi de gözetilerek CMUK. nun 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 02.02.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas:  2008/5-278 Karar: 2009/7 Karar Tarihi: 27.01.2009

Dava: Müstehcen dergi yayınlamak suçundan sanığın 765 sayılı TCY’nın 426/1-son ve 72. maddeleri gereğince toplam 21.251 YTL ağır para cezası ile cezalandırılmasına, 647 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca, para cezasının aydan aya 5 eşit taksitte ödenmesine, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalanının bir defada tahsil edileceğinin ihtarına, toplattırılmasına karar verilen dergilerin TCY’nın 427/2. maddesi gereğince müsaderesine ilişkin Zeytinburnu 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.02.2005 gün ve 799-51 sayılı hüküm, Sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 12.10.2005 gün ve 11918-21173 sayı ile;
<… 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesinde <zaman bakımından uygulama>, 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesinde ise, <lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul> kurallarının düzenlenmesi, ayrıca 5252 sayılı Kanunun 12. maddesi ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükten kaldırılması, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve bu Kanunların hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunması karşısında;
5237 sayılı Kanunun 7. ve 5252 sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca, sanığın hukuki durumunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun hükümleri de nazara alınarak yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması…> isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece 15.06.2007 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasına karar verilerek 12-603 sayı ile; sanığın lehe olan 5237 sayılı TCY’nın 226/2, 62, 50/1-a, 52/2-4 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına, toplatılmasına karar verilen dergilerin 5237 sayılı TCY’nın 54/4. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmiştir.
Bu hükmün de, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın <hükmün onanması> görüşünü içeren 24.11.2008 gün ve 223317 sayılı tebliğnamesiyle, Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca incelenmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
Karar: Müstehcen dergi yayınlamak suçundan sanık hakkında yapılan yargılamada Zeytinburnu 2. Asliye Ceza Mahkemesince 23.02.2005 gün ve 799-51 sayı ile; sanığın suçu sabit görülerek, 765 sayılı TCY’nın 426/1-son, 72, 647 sayılı Yasanın 5 ve TCY’nın 427/2. maddeleri gereğince cezalandırılmasına ve dergilerin müsaderesine karar verilmiş, temyiz üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesince 12.10.2005 gün ve 11918-21173 sayı ile sanığın hukuki durumunun yeni yasalar kapsamında değerlendirilmesi gerektiği görüşüyle hükmün bozulması üzerine, Yerel Mahkemece 15.06.2007 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasına karar verilerek 12-603 sayılı karar ile 5237 sayılı Yasanın sanık lehine olduğu kabul edilerek, 5237 sayılı Yasanın 226/2, 62, 50/1-a, 52/2-4 maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya Yargıtay C. Başsavcılığının 24.11.2008 gün ve 223317 sayılı tebliğnamesi ile incelenmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmiş ise de, Yerel Mahkemece uyma kararı verilerek bozma gereği yerine getirildiğinden, Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bir hükmün Ceza Genel Kurulunca incelenebilmesi için, direnme veya itiraz yasa yoluyla kendisine intikal eden bir uyuşmazlığın bulunması gerekmektedir, bu nedenle dosyanın incelenmek üzere Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
Ceza Genel Kuruluna, direnme veya itiraz yasa yolu ile intikal etmiş bir dosya bulunmayıp, mahkemece de uyma kararı verildiğinden, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak, 27.01.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.
 

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2008/2405 Karar: 2008/4654 Karar Tarihi: 20.05.2008

Müstehcen yayın yapmak suçundan sanık T. A’nın yapılan yargılanması sonunda, atılı suçtan mahkumiyetine dair, Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 06.06.2006 gün ve 2005/1429 Esas, 2006/241 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: 5320 sayılı Kanunun 10. maddesi: <Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilip henüz kesinleşmemiş olan ceza kararnamesi ile sonuçlandırılan dava dosyaları, mahkemesince resen ele alınarak duruşmalı yargılama yapılır.> hükmü karşısında; 23.12.2004 günlü ceza kararnamesi ile sanığın mahkumiyetine ilişkin ilk hükmün sanığa 10.06.2005 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına nazaran henüz hüküm kesinleşmeden 01.06.2005 tarihinde CMK. nun yürürlüğe girdiği ve mahkemesince dava dosyası resen ele alınarak duruşma yapıldığının anlaşılması karşısında tebliğnamede, ilk hükmün kesinleştiğinden bahisle mahkemece yapılan yargılamanın hükümlü uyarlama yargılaması kabul edilmesi gerektiği şeklindeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
İddia, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına nazaran, sanığa isnat olunan müstehcen içerikli yayın yapmak eyleminin 5237 sayılı TCK. nun 226/2. maddesi kapsamına girebileceği cihetle, 5237 sayılı TCK. nun 6. maddesinin 1. fıkrasını (g) bendi ile 5187 sayılı Kanunun 2 ve 27. maddeleri de gözetilmek suretiyle 5235 sayılı Kanunun 11, geçici 1. ve CMK. nun 4. maddeleri gereğince suç niteliğinin tayin ve takdiri, bu konudaki kanıtların değerlendirilmesi görevinin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesine ait olup görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek,
Sonuç: CMUK. nun 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 20.05.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
 

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2007/1175 Karar: 2007/1471 Karar Tarihi: 22.02.2007

Dava: Müstehcen yayınları alışveriş merkezi dışında satmak ve kiralamak suçundan sanık S’nİn, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 226/1-d, 62/2. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 200 Yeni Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, anılan kanunun 51/I-b maddesi uyarınca cezanın ertelenmesine, aynı kanunun 51/3. maddesi gereğince hakkında hürriyeti bağlayıcı ceza süresi kadar denetim süresi belirlenmesine, söz konusu kanunun 53/1-a-b-d maddesi gereğince haklardan yoksun bırakılmasına dair, Gebze 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 13.06.2006 tarihli 2006/123-450 sayılı kararının;
Sanık hakkında verilen 5 ay kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın ertelenmiş olmasına nazaran, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53/4. maddesinde yer alan <Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş… kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz> şeklindeki düzenleme karşısında, aynı kanunun 53/1. maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına karar verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülemediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.’nun 309. maddesi gereğince bozulması lüzumu, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 08.01.2007 gün ve 503 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen C.Başsavcılığı’ndan tebliğname ile daireye ihbar ve dava evrakı birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:
Karar: Gebze 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nce sanık S. hakkında 5237 sayılı TCK.’nun 226/1-d, 62/2. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 200.-YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, aynı kanunun 51/1-b maddesi uyarınca cezanın ertelenmesine ve anılan kanunun 51/3. maddesi gereğince hürriyeti bağlayıcı ceza süresi kadar, denetim süresi belirlenip sözü edilen kanunun 53/1-a, b, d maddelerindeki haklardan yoksun bırakılmasına dair verilen karara göre; sanık hakkında verilen 5 ay kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın ertelenmiş olması, 5237 sayılı TCK.’nun 53/4. maddesindeki <kısa süreli hapis cezası ertelenmiş… kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz> şeklindeki düzenleme karşısında, sanık hakkında 5237 Sayılı Yasanın 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarına hükmolunamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Sonuç: Kanuna aykırı, bu nedenle kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ihbarname içeriğinin yerinde olduğu anlaşıldığından Gebze 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 13.06.2006 tarihli 2006/123 Esas, 2006/450 Karar sayılı kararının CMK.’nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasındaki <53/1, a, b, d maddelerdeki haklardan yoksun bırakılmasına> dair kısmın çıkarılmasına, hükümdeki diğer hususların saklı tutulmasına, dosyanın merciine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdiine, 22.02.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
 

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2007/11745 Karar: 2007/8882 Karar Tarihi: 19.11.2007

Müstehcenlik suçundan sanık ………… 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 226/1-c-d, 62 ve 50. maddeleri gereğince 5 ay hapis ve 3.000,00 Yeni Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, anılan Kanun’un 51. maddesi uyarınca cezalarının ertelenmesine ve üç yıl süre ile denetime tabi tutulmasına dair, Gaziantep 2.Sulh Ceza Mahkemesinin 16.01.2007 tarihli ve 2006/101 Esas, 2007/9 sayılı kararının;
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddesinde hapis cezalarının ertelenmesine ilişkin hükümler bulunup, anılan Kanun’da para cezalarının ertelenmesine dair bir düzenlemeye ise yer verilmemiş olması karşısında, sanık hakkında hükmolunan para cezasının ertelenmesine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK. nun 309. maddesi gereğince bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 19.09.2007 gün ve 47001 sayılı Kanun yararına bozma istemlerine atfen C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:
T.C. Anayasası’nın 40/2, 5271 sayılı CMK. nun 34/2, 231/3 ve 231/6. maddeleri ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce de benimsenen 30.01.2007 gün ve 2007/9-18 sayılı kararına göre gerek yüze karşı verilen kararlarda, gerekse gıyapta verilen hükümlerde yasa yolunun, süresinin, merciin ve şeklinin belirtilmesi ve bu hususların karara yazılması zorunlu olduğu halde, yokluğunda verilen hükümde yasa yolu şeklinin gösterilmediği ve bu haliyle sanığa tebliğ edildiği, açıklanan noksanlık 40. madde uyarınca eski hale getirme nedeni olduğundan Yerel Mahkemenin bu eksikliği gidermeye yeterli meşruhatlı duyuru ile sanığı bilgilendirmesi üzerine eski hale getirme yoluyla temyiz isteğinde bulunması durumunda temyiz incelemesi yapma imkanın bulunduğu dikkate alındığında hükmün henüz kesinleşmemiş olduğu ve bu aşamada kanun yararına bozma isteğinde bulunulamayacağı anlaşıldığından kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.11.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2007/9511 Karar: 2007/6261 Karar Tarihi: 17.09.2007

Müstehcen içerikli CD kiralama suçundan sanık B. K’ınn, 5237 S. Türk Ceza Kanunu’nun 226/1-c maddesi uyarınca 6 ay hapis ve 2.000,00 Yeni Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, her iki cezanın da anılan Kanun’un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ve 3 senelik denetim süresi belirlenmesine ilişkin, Denizli 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 27.3.2007 günlü ve 2006/135 esas, 2007/245 s. kararının;
5237 S. Kanun’un <hapis cezasının ertelenmesi> başlıklı 51. maddesinde <işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilen kişinin cezasının ertelenebileceğinin> belirtildiği, adli para cezasının ise ertelenmesinin mümkün olmadığı gözetilmeksizin sanık hakkında verilen hapis ve para cezasının ertelenmesine karar verilmesinde isabet görülemediğinden bahisle 5271 S. CMK. nun 309. maddesi gereğince bozulması lüzumu, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 7.8.2007 tarih ve 41528 s. Yasa Yararına Bozma talebine atfen C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye ihbar ve dava evrakı birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:
Sanığın işlediği kabul edilen müstehcen içerikli CD kiralama suçunun temas ettiği 5237 s. TCK. nun 226/1-c maddesinin yaptırım olarak hem hapis hem de adli para cezası öngörmesi nedeniyle mahkemece 6 ay hapis ve 2.000,00 YTL adli para cezasına hükmedildiği ve verilen her iki cezanın 5237 S. Kanunun 51/1-b maddesi uyarınca ertelendiği, ancak hapis cezasının ertelenmesi hususunun düzenlendiği 51. maddede <işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilen kişinin cezasının ertelenebileceği> hükmüne yer verildiği nazara alınmadan tayin edilen adli para cezasının da ertelenmesi, yasaya aykırı bu itibarla yasa yararına bozma istemi <Yargıtay CGK. nun 21.11.2006 tarih ve 3- 246/261 s. kararındaki kabule uygun olarak> yerinde görüldüğünden kabulü ile Denizli 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 27.3.2007 tarih ve 2006/135 Esas 2007/245 s. kararının aleyhte sonuç doğurmamak kaydıyla CMK. nun 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, dosyanın mahalline İADE edilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.09.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
 

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2005/2927 Karar: 2005/9166 Karar Tarihi: 31.05.2005

Müstehcen içerikli gazete yayımlama suçundan sanıklar M. B. E. ve M. D.nin bozma üzerine yapılan yargılanmaları sonunda; mahkumiyetlerine dair (K.) 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 13.10.2003 gün ve 2003/668 Esas, 2003/978 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanıklar vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
26 Haziran 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5187 Sayılı Yasanın 2. maddesinin 1. fıkrasındaki eser sahibi tanımı, aynı yasanın cezai sorumluluk başlığı altındaki 11. maddesi hükmü, TCK.nun 426. maddesi ile birlikte değerlendirilip, araştırma yapılarak, TCK.nun 2. maddesi de gözetilmek suretiyle sonucuna göre hüküm kurulması lüzumu bozmayı gerektirdiğinden sair yönleri incelenmeyen hükmün CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 31.5.2005 tarihinde  oybirliği ile  karar verildi.
 

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2004/725 Karar: 2004/5837 Karar Tarihi: 20.09.2004

Dava: Müstehcen içerikli dergi yayımlama suçundan sanık B’nin yapılan yargılaması sonunda; mahkumiyetine dair ( Beyoğlu İkinci Asliye Ceza Mahkemesi )nden verilen 28.11.2002 gün ve 2002/334 Esas, 2002/665 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: 26 Haziran 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5187 sayılı Yasanın 2. maddesinin 1. fıkrasındaki eser sahibi tanımı, aynı yasanın cezai sorumluluk başlığı altındaki 11. maddesi hükmü, TCK’nun 426. maddesi ile birlikte değerlendirilip, araştırma yapılarak, TCK’nun 2. maddesi de gözetilmek suretiyle sonucuna göre hüküm kurulması lüzumu,
Sonuç:  Bozmayı gerektirdiğinden hükmün CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.9.2004 tarihinde  oybirliği ile  karar verildi.
 
Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2004/719 Karar: 2004/5937 Karar Tarihi: 22.09.2004
 
Müstehcen içerikli dergi yayımlama suçundan sanık B.K.nin yapılan yargılanması sonunda; mahkumiyetine dair (Beyoğlu) 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 28.11.2002 gün ve 2002/176 Esas, 2002/627 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
26 Haziran 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5187 Sayılı Yasanın 2. maddesinin 1. fıkrasındaki eser sahibi tanımı, aynı yasanın cezai sorumluluk başlığı altındaki 11. maddesi hükmü, TCK.nun 426. maddesi ile birlikte değerlendirilip, araştırma yapılarak, TCK.nun 2. maddesi de gözetilmek suretiyle sonucuna göre hüküm kurulması lüzumu bozmayı gerektirdiğinden hükmün (BOZULMASINA), 22.9.2004 tarihinde  oybirliği ile  karar verildi.
 

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2004/7152 Karar: 2004/6664 Karar Tarihi: 14.10.2004

Dava: Porno CD satmak suçundan sanık T. P.’nın TCK.nun 426/1. maddesi gereğince 5.837.612.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Altınözü Sulh Ceza Mahkemesinin 15.3.2004 günlü 2004/16-17 Sayılı Ceza kararnamesine vaki itirazın kabulüne dair Altınözü Asliye Ceza Mahkemesinin 23.3.2004 tarihli 2004/12 müt. sayılı kararını havi dosya incelendi.
Ceza kararnamesi ile sanık hakkında ağır para cezası hükmedilmiş bulunmasına ve itirazın kabul edilerek ceza kararnamesinin kaldırılmasına karar verilmiş olmasına göre CMUK.nun 390/3. maddesi hükmü doğrultusunda 302/2. maddesi uyarınca itirazın mevzuu olan mesele hakkında da bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin duruşma açılması için dosyanın Sulh Ceza Mahkemesine gönderilmesine dair yazılı şekilde karar verilmiş olunmasında isabet görülmediğinden bahisle CMUK.nun 343. maddesi gereğince bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 7.9.2004 gün ve 38762 sayılı yazılı emrine atfen Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye ihbar ve dava evrakı birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:
Karar: Dosya içeriğinden sanık T. P’nın TCK.nun 426/1. maddesi uyarınca 5.837.612.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına dair Altınözü Sulh Ceza Mahkemesince verilen 15.3.2004 tarihli 16-17 sayılı Ceza kararnamesi vaki itiraz üzerine, Altınözü Asliye Ceza Mahkemesince “porno kasetlerin halkın ar ve haya duygularını inciten ve cinsel arzuları istismar eder nitelikte genel ahlaka aykırı olup olmadığı hususunda gerekli soruşturma yapılmadan ve duruşma açılmadan sanığın cezalandırılmasına karar verildiği anlaşıldığından itirazın kabulüne ve ceza kararnamesinin kaldırılmasına” dair kararın dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23.3.2004 gün ve 2004/12 müteferrik sayı ile verildiği anlaşılmıştır.
Vaki itirazın CMUK.nun 390/3. maddesi delaletiyle 301. maddesi uyarınca mercii tarafından incelenmesi, lüzum görüldüğü takdirde tahkikat yapması ve bunun sonucunda itirazın varit görülmesi halinde 302/2. maddesi gereğince de itirazın mevzu olan mesele hakkında karar verilmesi gerekirken itirazın kabulü ile ceza kararnamesinin kaldırılarak dosyanın Sulh Ceza Mahkemesine iadesine dair yazılı şekilde karar verilmesi,
Sonuç: Kanuna aykırı, yazılı emre dayanan ihbarnamedeki bozma sebebi yerinde görüldüğünden Altınözü Asliye Ceza Mahkemesince itiraz üzerine verilen 23.3.2004 gün ve 2004/12 müt. sayılı kararın CMUK.nun 343. maddesi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin yerinde merciince yapılması hususunda dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına ( TEVDİİNE ), 14.10.2004 tarihinde  oybirliği ile  karar verildi.
 
 

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi Esas:  2009/15500 Karar: 2010/6077 Karar Tarihi: 08.03.2010

Dava: Davacı, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B. K. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Karar: Davalı Belediye Başkanlığı’nda işyerinde Toplu İş Sözleşmesine taraf sendika üyesi olarak çalışan ve işyeri dışında işlediği suçtan dolayı tutuklanması üzerine iş sözleşmesi feshedilen davacı işçi, iş sözleşmesinin Toplu İş Sözleşmesi hükümlerine aykırı olarak feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren vekili, davacının iş sözleşmesinin basında çıkan haber üzerine önce 17.08.2008 tarihinde askıya alındığını, ancak çocuk pornografisi indirdiğinin belirlenmesi ve tutuklanması üzerine haklı olarak feshedildiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacıya yöneltilen eylemin bildirimsiz ve tazminatsız olarak iş sözleşmesinin feshini gerektirecek nitelik ve boyutta olmadığı, ancak geçerli neden olarak kabul edilebileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Önemle belirtmek gerekir ki, Anayasanın 141. maddesinde, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı açıklanmış, aynı zorunluluk HUMK. nun 388. maddesinde de düzenleme altına alınmıştır. Anılan yasal düzenlemede yargıcın, uyuşmazlık konusu olan olay hakkında tüm kanıtları toplaması, tartışması, bu kanıtlardan hangilerine değer vermediğinin nedeni, hangilerini üstün tuttuğunun dayanaklarını değerlendirdikten sonra bir sonuca varmasının zorunlu ve gerekli olduğu vurgulanmıştır. Böyle bir yöntemin izlenmesi durumunda ancak kararın gerekçeli olduğunun kabul edilebileceği sonucuna varılabilir. Hükmü kuran yargıcın böyle bir yöntemi izlemesi halinde maddi olgularla hüküm fıkrası arasında bir bağlantı kurulmuş olabilecektir. Ayrıca gerekçe sayesinde kararın doğruluğu denetlenmiş ve davanın yanları tatmin ve inandırılmış olacaktır. Tüm bunlardan başka ve en önemlisi adil bir yargılamanın yapıldığı sonucuna varılacaktır. (Dairemizin 26.05.2008 gün ve 2007/20517 Esas, 2008/12483 Karar sayılı ilamı)
4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi işverene, işçinin davranışlarından ve yeterliliğinden kaynaklanan nedenlerle iş sözleşmesini feshetme yetkisi vermiştir. İşçinin davranışlarından kaynaklanan fesihte takip edilen amaç, işçinin daha önce işlediği iş sözleşmesine aykırı davranışları cezalandırmak veya yaptırıma bağlamak değil; onun sözleşmesel yükümlülükleri ihlale devam etmesi, tekrarlaması rizikosundan kaçınmaktır. İşçinin davranışları nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilebilmesi için, işçinin iş sözleşmesine aykırı, sözleşmeyi ihlal eden bir davranışının varlığı gerekir. İşçinin kusurlu davranışı ile sözleşmeye aykırı davranmış ve bunun sonucunda iş ilişkisi olumsuz bir şekilde etkilenmişse işçinin davranışından kaynaklanan geçerli bir fesih söz konusu olur. Buna karşılık, işçinin kusur ve ihmaline dayanmayan sözleşmeye aykırı davranışlarından dolayı işçiye bir sorumluluk yüklenemeyeceğinden işçinin davranışlarından kaynaklanan geçerli fesih nedeninden de bahsedilemez.
İşçinin davranışlarından ve yeterliliğinden kaynaklanan nedenler, aynı yasanın 25. maddesinde belirtilen nedenler yanında, bu nitelikte olmamakla birlikte, işyerlerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen nedenlerdir. İşçinin davranışlarından veya yetersizliğinden kaynaklanan nedenlerde, iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından önemli ve makul ölçüler içinde beklenemeyeceği durumlarda, feshin geçerli nedenlere dayandığını kabul etmek gerekecektir.
Diğer taraftan Dairemizin kararlılık kazanan uygulaması gereği, işçinin üyesi olduğu sendika ile işveren arasında bağıtlanan Toplu İş Sözleşmesinin işverenin feshini sınırlaması ve bazı sınırlamalara tabi tutması, varsa geçerli nedene teşkil eden işçinin davranışını ortadan kaldırmaz. İş ilişkisi önemli ölçüde etkilenmiş ve işverenin iş ilişkisinin devam ettirmesi makul ölçüler içinde beklenmeyecek bir hal almış ise işçinin iş sözleşmesinin feshi geçerli kabul edilecektir.
Öncelikle mahkemece Anayasa’nın 141 ve HUMK.’un 388. maddelerine aykırı olarak gerekçesiz olarak karar vermesi, iddia ve savunmayı ve sunulan delilleri tartışmaması ve kararda yer vermemesi usule aykırıdır.
Dosya içeriğine göre, davacının kendisine ait evdeki bilgisayardan internet ortamında çocuk pornosu satın almak sureti ile indirmesi üzerine evinde arama yapıldığı, işyerindeki bilgisayarında yapılan aramada suç unsuruna rastlanmadığı, bunun sonucu 14.08.2007 tarihinde tutuklandığı, olayın basına yansıdığı, hakkında çocuk pornografi indirmek suçundan kamu davası açıldığı, kamu davası devam ederken 14.11.2007 tarihinde tahliye olduğu, yapılan yargılama sonunda 2 yıl hapis ve 10.000 TL adli para cezasına çarptırıldığı, ancak hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan davacının üyesi olduğu sendika ile işveren arasında bağıtlanan Toplu İş Sözleşmesi <çalışma yaşamına veya işverene matuf olmayan bir suçtan dolayı, gözaltına alınan veya tutuklanan işçilerin iş Sözleşmelerinin feshedilemeyeceği, ücretinin 3/1 ödeneği, mahkumiyetleri halinde iş sözleşmeleri mahkum oldukları tarihte feshedilmiş olacağı, mahkumiyetin bitiminde bir ay içinde başvurmaları halinde boş kadro olması halinde atanacağı> hükümlerine yer vermiştir.
Davacı işçinin işyeri dışında işlediği bir suçtan dolayı yaklaşık 3 ay tutuklandığı anlaşılmaktadır. Davacı işçi evinde iken internet ortamında çocuk pornografisi indirmiş ve bu eylemi nedeni ile tutuklanmış, olay <Belediye çalışanı çocuk pornosu indirdi> şeklinde basına yansımış ve kamu kurumu olan işverenin bu nedenle imajı zedelenmiştir.
Sonuç: Davacının bu genel ahlaka aykırı davranışının olumsuzluklara yol açtığı ve iş ilişkisinin davalı işveren açısından önemli ölçüde beklenmeyecek bir hal aldığı sabittir. Fesih geçerli nedene dayanmaktadır. Sonuç itibari ile gerekçeli olarak karar verilmemesi usule aykırı ise de, sonuç itibari ile doğru olan kararın bu gerekçe ile ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 08.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
 

Haberler

İngiltere’de porno sitelerine yaş sınırı geliyor

İngiltere hükümeti 2018 yılından itibaren, porno sitelerine girecek kişilerden en az 18 yaşında olduklarını ispatlamalarını isteyecek.

Nisan ayına kadar porno sitelerinin yaş kanıtlama kontrollerini sitelerine yerleştirmeleri gerekiyor. Böylece internetin çocuklar için daha güvenli hale getirilmesi amaçlanıyor.
Kullanıcılardan, kumar sitelerinde olduğu gibi kredi kartı detayları da istenebilecek. İngiltere’nin Dijital Ekonomi Yasası’na uymayan şirketlerin sitelerine erişim engellenecek.
Hükümetin planına göre porno sitelerine ödeme ve diğer hizmetler veren şirketler de ihlallerden haberdar edilecek.
Yeni yasanın uygulanıp uygulanmadığı ise bir kurum tarafından denetlenecek.
Bu görevin halen filmler ve bilgisayar oyunları için yaş sınırını belirleyen İngiltere Film Sınıflandırma Kurulu’na verileceği sanılıyor.
Kültür, Medya ve Spor Bakanlığı’nda dijital yayıncılıktan sorumlu bakan yardımcısı Matt Hancock bugün Avam Kamarası’nda yazılı bir bildiriyle süreci resmi olarak başlatacak.
Hancock açıklamasında “Bu internetteki özgürlükten faydalanırken İngiltere’nin dünyadaki en güçlü çocuk koruma önlemlerine sahip olması anlamına geliyor” dedi.
Çocukların yarıdan fazlası porno izliyor
İnternette çocuk koruma örgütü Childnet’ten Will Gardner ise “Ebeveyn kontrolünün yanı sıra erişimi sınırlayan bu tür adımlar çok önemli” diye konuştu.
İngiltere’de çocuk koruma kurumu NSPCC’nin 2016 yılındaki raporu internetteki pornografinin çocuk gelişimini ve karar alma mekanizmasını kötü etkilediğini ortaya koymuştu.
Rapora göre 15-16 yaşlarında gençlerin yüzde 65’i, 11-16 yaşlarındaki çocukların yüzde 48’i porno izledi.
Araştırmaya göre çocukların yüzde 28’i internette gezerken pornografiye rastlarken, yüzde 19’u kasıtlı olarak bunu arıyor.
http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-40630073
 

Ankara’da çocuk pornosu operasyonu: 50 gözaltı

Emniyet, ABD Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) ihbarıyla Türkiye’de 190 internet kullanıcısının Amerika’da bir siteden çocuk pornosu indirdiğini belirledi
Kullanıcı kimliklerinin tespit edilmesinin ardından 30 ilde son bir haftada 50 adrese baskın yapıldı. Polisin operasyon yaptığı evlerden birinde ise 70 yaşında bir kadının yaşadığı belirlendi. İnternet bağlantısını başkasının kullanıp kullanmadığı sorulunca “Alt komşum kullanıyor” yanıtı alan polis, burada da 70 yaşında başka bir kadınla karşılaştı. Komşu kadın, torununun hafta sonları evine ziyarete geldiğinde interneti kullandığını belirtti.
Çocuk pornosu görüntülerinin torun tarafından indirildiği belirlendi. Amerika’daki siteden görüntülerin özel bir programla indirilebildiğini dolayısıyla ‘yanlışlıkla indime’nin imkânsız olduğunu vurgulayan polis, gözaltına alınan 50 şüphelinin evlerinde de arama yaptı.
Şüpheliler sorgularının ardından serbest bırakıldı. Emniyet kaynakları, internet kullanıcıları belirlense bile videoları kimin indirdiğinin tespit edilmeye çalışıldığını, bu kapsamda operasyonların devam edeceğini ifade etti. çocuk pornosunu indiren ve paylaşan kişilere “müstehcenlik” suçu kapsamında işlem yapılıyor.
Soruşturmanın tamamlanması ve delillerin toplanması sonrası şüpheliler hakkında 5 yıla kadar hapis talebiyle dava açılacak. Ayrıca, şüphelilere 5 bin güne kadar adli para cezası uygulanacak.
http://www.milliyet.com.tr/ankara-da-cocuk-pornosu-gundem-2183209/
 

Çocuk pornocusuna yargı paketi kalkanı

Yargıtay’ın çocuk pornosu yayınlayanlara verdiği 5’er yıllık mahkûmiyet kararı, basın yoluyla düşünce açıklama suçlarına kovuşturma erteleme olanağı veren 3. yargı paketiyle bozuldu
Yargıtay’ın, çocuk pornosu yayınlayan bir internet sitesi sahibi ve iki çalışanına 2010’da “müstehcenlik” suçundan verilen 5’er yıllık mahkumiyet kararını, 31 Aralık 2011’e kadar basın yayın yoluyla düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş suçlarda kovuşturmanın ertelenmesine olanak tanıyan 3. yargı paketi uyarınca bozduğu ortaya çıktı.
İstanbul Kuruçeşme’de iki internet sitesi adresine 2010’da yapılan polis baskını sonucu çok sayıda hayvan, ölmüş insan bedeni, eşcinsel, çocuk pornografisi ve doğal olmayan yollardan cinsel ilişki görüntüleri ele geçirildi. Soruşturma sonucunda sitelerin sahibi T.M.A. ile sitelerin sayfa ve tasarımlarını yapan Ü.Ö. ve M.E. hakkında, “müstehcenlik” suçundan dava açıldı.
5’er yıl hapis kesinleşti
Dava, İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. İki sitenin sahibi T.M.A. ile diğer sanıklar, mahkemedeki ifadelerinde, sitelerin magazin içerikli olduğunu, erotik görüntülerin bulunmadığını, bir tane çocuk görüntüsü olduğunu, ancak bu görüntülere 18 yaşından büyükler tarafından ücret karşılığı ulaşılabildiğini savunarak, suçlamaları kabul etmedi. Mahkeme, 30 Mart 2010’da sanıkların suçunu sabit bularak, 5’er yıl hapse mahkum etti. Mahkeme, ayrıca site sahibine 16 bin 640, diğer iki sanığa da 8’er bin 320’er lira adli para cezası verdi. Bu karar, Yargıtay 14. Ceza Dairesi tarafından 19 Aralık 2013’te onanarak kesinleşti.
Başsavcılık itiraz etti
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, onanarak kesinleşen bu karara karşı sanık avukatının karar düzeltme başvurusunda bulunması üzerine 26 Haziran 2014’te itiraz etti. Başsavcılığın itirazında, kamuoyunda 3. yargı paketi olarak adlandırılan ve Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin hüküm verdiği karardan önce 5 Temmuz 2012’de Resmi gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi uyarınca kararın sanıklar lehine bozulması talep edildi.
Daire kabul etti
Müstehcenlik suçundan sanıklara verilen 5’er yıllık mahkumiyet kararını 3. yargı paketi yürürlüğe girdikten sonra onayan aynı daire, 9 Mart 2015’te bu kez başsavcılığın itirazını da kabul etti. Daire, sanıklara verilen mahkumiyet kararını, 31 Aralık 2011’e kadar basın yayın yoluyla düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş suçlarda kovuşturmanın ertelenmesine olanak tanıyan 5 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 3. yargı paketi uyarınca bozdu. Daire, ilk onama kararını, 3. yargı paketi yürürlüğe girdikten sonra vermesine karşın, kararda “hükümden sonra” ifadelerini kullanması ise dikkati çekti.
Daire, ayrıca haklarındaki mahkumiyet hükümleri kesinleştirilerek infaza verilen sanıkların infazını da durdurarak, tahliyelerine hükmetti.
http://www.milliyet.com.tr/cocuk-pornocusuna-yargi-paketi-gundem-2077710/
 

Çocuk pornosu operasyonunda şok detaylar!

Şanlıurfa merkezli olarak 6 ilde düzenlenen ve ’Yasak Elma’ adı verilen operasyonda polisler, çocuk pornosuna dönük içerik paylaştığı iddiasıyla 9 kişiyi gözaltına aldı. Zanlılar, sosyal paylaşım sitesi üzerinde grup oluşturmuş.
Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü Bilişim Suçları Büro Amirliği ekipleri, 5 ay süren teknik takipte bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden çok sayıda çocuk pornosu paylaşımı yapılan kapalı grup oluşturulduğunu belirledi. Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatı üzerine harekete geçen polis, söz konusu sosyal paylaşım sitesine üye olup kapalı olan gruba dahil oldu.
GRUBUN ADI ‘YASAK ELMA’
‘Yasak elma’ adı verilen gruptaki kişilerle iletişime geçen polis, şüphelilerin internette oluşturduğu profillerden çocuk pornosu kayıtlarını yayımladığını tespit etti. Polis ayrıca şüphelilerin küçük yaşta çocukların açtığı profillere istismar içerikli yazılar yazdığı saptadı. Çalışmasını tamamlayan ve delileri toplayan polis, savcılık kararıyla şüphelilerin Sinop, Kayseri, İstanbul, Eskişehir, Mersin ve İzmir’deki adreslerine eş zamanlı baskın düzenledi.
133 ÇOCUK PORNOSU CD’Sİ
Yapılan baskında M.D., H.S., S.S., Y.T., İ.D., U.G., Y.Y., C.Y. ile E.Ö. adlı şüpheliler gözaltına alındı. Bu kişilerin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda 133 çocuk porno CD’si, 9 telefon, 98 hafıza kartı ile kamera ele geçirildi. Gözaltına alınmalarının ardından Şanlıurfa’ya getirilen şüpheliler sağlık kontrolünden geçirildikten sonra sorgulanmak üzere Asayiş Şube Müdürlüğü’ne götürüldü
http://www.milliyet.com.tr/cocuk-pornosu-operasyonunda-sok-gundem-1982802/
 

WhatsApp’ta çocuk pornosuna karşı uluslararası operasyon

Popüler iletişim ağı aracılığıyla rezalet görüntüler dağıtan bir ekibe karşı 15 ülkede baskın yapıldı. Avrupa’da 12, Amerika kıtasında ise 38 gözaltı var.
WhatsApp uygulaması aracılığıyla çocuk istismarını içeren görüntü dağıtımı yapan şebeke uluslararası bir operasyonla çökertildi.
İspanya polisi, operasyonun Ameripol ve Interpol’ün iş birliğiyle eş zamanlı yürütüldüğünü bildiriyor.
‘İnternet profunda-derin internet’ adıyla cep telefonlarındaki WhatsApp uygulamaları altında çalışan, İspanyolca konuşan bazı ülkelerde kullanılan bir program tespit edildi. Programın içerisinde, çocuk pornosu görüntülerinin paylaşıldığı ve konuşmalar yapıldığı belirlendi.
Dev operasyonla İspanya’da 11, Kolombiya’da 7, Bolivya’da 7, Brezilya’da 3, Şili’de 4, Kosta Rika’da 3, Dominik Cumhuriyeti’nde 2, Guatemala’da 2, Meksika’da 2, Paraguay’da 2, Venezuela’da 2, Uruguay’da 2, Panama’da 1, Nikaragua’da 1 ve İtalya’da 1 olmak üzere 15 ülkede 50 kişi gözaltına alındı.
http://www.milliyet.com.tr/whatsapp-ta-cocuk-pornosuna-karsi-teknoloji-haber-2483560/
 

Bilgisayarında Çocuk Pornosu Görüntüleri Bulunduğu İddiası

Eskişehir’de polisin düzenlediği operasyonda yakalanan ve bilgisayarının hard diskinde çocuk pornosu görüntüleri bulundurduğu öne sürülen şüpheli tutuklandı
ESKİŞEHİR (AA) – Eskişehir’de, bilgisayarında çocuk pornosu görüntüleri bulundurduğu iddia edilen 49 yaşındaki şüpheli tutuklandı.Alınan bilgiye göre, İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, merkez Tepebaşı ilçesinde yaşayan bir kişinin sosyal paylaşım siteleri aracılığı ile çocuğun cinsel istismarı içerikli görüntüler paylaştığını belirledi.Ekipler tarafından düzenlenen operasyonda gözaltına alınan S.K, ifadesinin ardından sevk edildiği mahkemece tutuklandı.Polis, yalnız yaşayan ve her tarafı çöple dolu S.K’nın evinde yaptığı arama ve kontrollerde, çocuk pornosu görüntüleri bulundurduğu hard diskleri muhafaza altına aldı.Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
http://www.pusulahaber.com.tr/bilgisayarinda-cocuk-pornosu-goruntuleri-bulundugu-iddiasi-545485h.htm
 

FBI, Şüpheyle Başlattığı Operasyonda 120 Ülkede 8000’den Fazla Bilgisayarı Hackledi!

Başlattığı operasyonla FBI, dark web üzerinden 8000’den fazla IP adresini ele geçirdi ve IP adreslerinin sahiplerini hackledi.
FBI, eşi benzeri görülmemiş bir operasyona imza attı. Kuruluş, dark web üzerinden bulduğu ve gözetlemeye aldığı bir çocuk pornosu sitesi üzerinden 8000’den fazla IP adresine ulaştı. IP adresleri üzerinden web sitesine giriş yapanların bilgisayarlarını hackleyen kuruluş, 120 farklı ülkeden siteye giriş yapıldığını tespit etti.
FBI’ın bu operasyonu, yetkililerin söylediğine göre beklenmedik bir şekilde ilerlemiş. İlk olarak birkaç bilgisayara yerleştirdikleri gözetleme yazılımıyla araştırma yapan yetkililer, 8000 kişilik çocuk pornosu ekibine ulaşmayı beklemiyorlarmış. FBI, olayların bu şekilde gelişmesiyle tarihin en büyük çaplı toplu hack operasyonuna imza atmış oldu.
http://www.webtekno.com/fbi-supheyle-baslattigi-operasyonda-120-ulkede-8000-den-fazla-bilgisayari-hackledi-h22422.html

Londra Üniversitesi öğretim görevlilerinden Lars Davies’egöre, siber suç diye bir şey yoktur. Sadece suç vardır. Davies, temel kaygısının bireysel hakların sınırlanacağı olduğunu vurgulayarak şu örneği vermektedir:“Sübyancılık korkunç bir suçtur. Ama eğer bir kişi yanlışlıkla çocuk pornosu pazarlayan bir siteye giderse ne olacak? Derhal takibe mi alınacak? Ve bu kişi, bu siteye yanlışlıkla gittiğini nasıl kanıtlayacak?”

Doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünlere ilişkin cezai yaptırımlar

 Mevzuat

5237 sayılı yasada yer alan KANUN METNİ;
01.06.2005 tarihinden yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Müstehcenlik  yan başlıklı 226.maddesi’nin 4.fıkrası aşağıdaki gibidir;
 
MADDE 226 –
(4) Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
(5) Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
(6) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(7) Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.

 

Bu fıkraların gerekçesi aşağıdaki gibidir;
Dördüncü fıkraya göre; şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünlerin üretilmesi, ülkeye sokulması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, başkalarının kullanımına sunulması veya bulundurulması fiilleri suç oluşturmaktadır. Bu hükümle, belirtilen içerikte olan ürünler açısından mutlak bir yasak getirilmiştir.
Maddenin beşinci fıkrasına göre; üç ve dördüncü fıkralardaki suçların konusunu oluşturan ve müstehcenlik bakımından mutlak yasak kapsamına giren ürünlerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması, yayınlanmasına aracılık edilmesi ya da çocukların görmesinin, dinlemesinin veya okumasının sağlanması, ayrı bir suç oluşturmaktadır.
Son fıkrada ise, bu madde kapsamında tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı kabul edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi Kararı

 
                                              

Esas Sayısı      :  2014/118
Karar Sayısı  :  2015/35
Karar Tarihi  :  1.4.2015
R.G. Tarih-Sayı  :  18.4.2015-29330

 
 
                   İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi
 
       İTİRAZIN KONUSU : 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun  226. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan “.doğal olmayan yoldan.”  ibaresinin Anayasa’nın 12., 17., 20. ve 42. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.
 
       I- OLAY
 
Sanık hakkında müstehcenlik suçundan açılan kamu davasında, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
 
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
 
Başvuru kararının gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
 
          “Aydın C.Başsavcılığı’nın 25/03/2013 tarih ve 2013/612 sayılı iddianamesi ile sanık . hakkında müstehcenlik suçundan eylemine uyan 5237 sayılı TCK.nun 226/4, 53/1, 58. maddeleri gereğince cezalandırılması kamu adına talep ve dava olunmuştur.
 
                         İddia makamı mütalaasında; araştırılmasını istediğimiz herhangi bir husus yoktur ancak olayda uygulanması istenen kanun maddesinin içeriğinde yer alan ‘doğal olmayan yoldan’ ibaresini aşağıda belirtilen gerekçeler ışığında Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünmekteyiz.
 
                         Konunun Anayasa ile bağlantılarını içerir Anayasa’nın hükümleri;
 
                         İKİNCİ KISIM
 
                         Temel Haklar ve Ödevler
 
                         BİRİNCİ BÖLÜM
 
                         Genel Hükümler
 

  1. Temel hak ve hürriyetlerin niteliği

 
                         MADDE 12- Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
 

  1. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması

 
                         MADDE 13- (Değişik: 3/10/2001-4709/2 md.)
 
                         Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
 

  1. Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması

 
                         MADDE 15- Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
 
                         İKİNCİ BÖLÜM
 
                         Kişinin Hakları ve Ödevleri
 

  1. Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı

 
                         MADDE 17- Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
 

  1. Özel hayatın gizliliği ve korunması

 

  1. Özel hayatın gizliliği

 
                         MADDE 20- Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga cümle: 3/10/2001-4709/5 md.)
 
                         (Değişik: 3/10/2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
 
                         (Ek fıkra: 12/9/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
 

  1. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi

 
                         MADDE 42- Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
 
                         TCK’nun olaya tatbiki istenen yasa maddesi;
 
                         Müstehcenlik
 
                         MADDE 226.- [1] a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,
 

  1. b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,

 

  1. c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,

 

  1. d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren,

                        

  1. e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan,

 

  1. f) Bu ürünlerin reklamını yapan,

 
                         Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.(Sulh Ceza)
 
                         [2] Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(Asliye Ceza)
 
                         [3] Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (Asliye Ceza)
 
                         [4] Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(Asliye Ceza)
 
                         [5] Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (Asliye Ceza)
 
                         [6] Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
 
                         [7] Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.
 
                         Maddenin gerekçesi;
 
                         MADDE 226.- Madde metninde, müstehcenlik ve çocukların bu tür zararlı yayınlara karşı korunmasına ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Normatif (değerlendirilebilir) bir unsur niteliğini taşıyan müstehcenlik kavramının içeriğinin belirlenmesinde, toplumda egemen olan değer ölçüleri ve yukarıdaki madde gerekçesinde hayasızca hareketler kavramına yönelik olarak yapılan açıklamalar, göz önünde bulundurulmalıdır.
 
                         Maddenin birinci fıkrasında müstehcenlikle ilgili çeşitli davranışlar, suç olarak tanımlanmıştır. Fıkranın (a) bendinde, bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin verilmesi ya da bunların içeriğinin gösterilmesi, okunması, okutulması veya dinletilmesi; (b) bendinde ise, bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösterilmesi, görülebilecek şekilde sergilenmesi, okunması, okutulması, söylenmesi veya söyletilmesi, suç olarak tanımlanmıştır.
 
                         Fıkranın (c) bendine göre, müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arzedilmesi, suç oluşturmaktadır. (d) bendine göre, bu ürünler, ancak, bunların satışına özgü alışveriş yerlerinde, erişkin kişilere satılabilir veya kiraya verilebilir. Bu itibarla, müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa veya kiraya arzedilmesi, satılması veya kiraya verilmesi, suç olarak tanımlanmıştır.
 
                         Fıkranın (e) ve (f) bentlerine göre; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak başkalarına verilmesi veya dağıtılması ya da reklamının yapılması, suç oluşturacaktır.
 
                         Seçimlik hareketler olan bu fiillerin işlenmesi suretiyle bir kazanç elde edilebileceği için, bu suçun karşılığında hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası da öngörülmüştür.
 
                         Maddenin ikinci fıkrasında, müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin basın ve yayın yolu ile yayınlanması veya yayınlanmasına aracılık edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
 
                         Üçüncü fıkrada, müstehcenliğe karşı çocukları korumaya yönelik iki ayrı suç tanımına yer verilmiştir. Bunlardan birincisi; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması suretiyle oluşmaktadır. İkinci suç ise, bu ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, ihracı, bulundurulması ya da başkalarının kullanımına sunulması fiillerinden birinin işlenmesiyle oluşmaktadır.
 
                         Dördüncü fıkraya göre; şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünlerin üretilmesi, ülkeye sokulması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, başkalarının kullanımına sunulması veya bulundurulması fiilleri suç oluşturmaktadır. Bu hükümle, belirtilen içerikte olan ürünler açısından mutlak bir yasak getirilmiştir.
 
                         Maddenin beşinci fıkrasına göre; üç ve dördüncü fıkralardaki suçların konusunu oluşturan ve müstehcenlik bakımından mutlak yasak kapsamına giren ürünlerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması, yayınlanmasına aracılık edilmesi ya da çocukların görmesinin, dinlemesinin veya okumasının sağlanması, ayrı bir suç oluşturmaktadır.
 
                         Son fıkrada ise, bu madde kapsamında tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı kabul edilmiştir.
                        
                         Maddenin 2005 yılından önceki hali (765 sayılı Türk Ceza Kanunu)
 
                         MADDE 426 – (Değişik: 3266 – 6.3.1986) Halkın ar ve haya duygularını inciten veya cinsi arzuları tahrik ve istismar eder nitelikte genel ahlaka aykırı;
 
                         1- Her nevi kitap, gazete, risale, mecmua, varaka, makale, ilan, resim, tasvir, plak, afiş, pankart, televizyon ve teyp bantları, fotoğraf, sinema veya projeksiyon filmlerini veya diğer anlatım araç ve gereçleri ile eşyayı teşhir eden veya ettirenler, bilerek dağıtanlar, satanlar veya dağıttıran veya sattıranlar, veyahut ticaret veya dağıtım veya teşhir kastıyla tersim, tasvir, hak, imal veya tab veya teksir veya imla eden veya ettirenler yahut ithal veya ihraç veya Türkiye dahilinde bir mahalden diğer mahalle nakleden veya ettirenler ve bunlar üzerinde her ne suretle olursa olsun muamelede bulunanlar veya bunların ticaretini kolaylaştırmak maksadıyla bu fiilleri icra edenler veya bu kabil anlatım araç ve gereçlerini vasıtalı veya vasıtasız şekilde tedarik edenler veya tedarik ettirenler, tedarik edilebileceğini bildirenler veya tedarik edeceğini ilan edenler veya ilan ettirenler,
 
                         2- Eser ve mevzuları tiyatro veya sinema veya radyo yahut televizyonlarda veyahut umumi mahallerde temsil eden veya ettirenler,
 
                         3- Hitabeleri umuma açık yerlerde veya umumi mahallerde irad edenler, iki milyon liradan on milyon liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılırlar.
 
                         (Değişik 2. fıkra: 3445 – 11.5.1988) Bu fillerin 5680 sayılı Basın Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen mevkuteler vasıtasıyla işlenmesi halinde sahiplerine, mevkute bir aydan az süreli ise bir önceki ay ortalama fiilî satış miktarının, aylık veya bir aydan fazla süreli ise bir önceki fiili satış miktarının toplam satış bedeli tutarının yüzde doksanı kadar ağır para cezası verilir. Ancak bu ceza otuzmilyon liradan az olamaz. Bu mevkutelerin sorumlu müdürlerine, sahiplerine verilecek cezanın yarısı uygulanır.
 
                         (Ek fıkra: 4963 – 30.7.2003 / m.3) Bilim ve sanat eserleri ile edebi değere sahip olan eserler bu madde kapsamı dışındadır.
 
                         MADDE 427- (Değişik: 3266 – 6.3.1983) Neşir veya tevzi edilmek üzere, halkın ar veya haya duygularını inciten veya cinsi arzuları tahrik ve istismar eden nitelikte genel ahlaka aykırı kitap, makale, varaka ve ilan yazanlar ile bu kabil makale, yazı ve resimleri ihtiva eden gazete ve mecmua gibi mevkutelerin sahipleri ve mevkute tanımına girmeyen basılmış eserler yayınlatanları hakkında 426 ncı maddedeki cezalara hükmolunur. Bu mevkutelerin sorumlu müdürleri hakkında ise bu cezanın yarısı uygulanır.
 
                         426 ncı madde ile bu maddede yazılı evrak ve eşya müsadere (…) olunur.
 
                         MADDE 428 – (Değişik: 3266 – 6.3.1986) Halkın ar ve haya duygularını inciten veya cinsi arzuları tahrik ve istismar eder nitelikte genel ahlaka aykırı şarkıları alenen söyleyenler veya plakları, teyp bantlarını çalanlar veya umumi adaba aykırı veya bir şahıs veya bir heyetin namus ve haysiyetini muhil beyanat ve sözlerle gazete, risale ve diğer evrak satanlar iki milyon liradan on milyon liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılırlar.
 
                         Bu madde ile 426 ve 427 nci maddelerdeki suçlardan doğan davalar en geç iki ay içinde sonuçlandırılır.
 
                         426 ve 427 nci maddeler ile bu maddedeki ağır para cezalarının tatbikinde, 19 uncu maddedeki aşağı ve yukarı hadlerle ilgili hüküm uygulanmaz.
 
                         .
 
                         Doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranış ibaresinin gayet muğlak, müphem ve yorumlara açık olduğu açıktır. Her yargı mensubunun bu ibareyi nasıl yorumlayacağı ve neye yoracağı karmaşaya neden olmaktadır. Öte yandan konuya ilişkin gelişmiş toplumların  ve Ulusları sözleşmelere ilişkin müktesebat nazara alındığında oral ya da anal ilişkinin yasaklar kapsamına alınarak cezai müeyyideye bağlandığına ilişkin gelişmiş toplumlarda herhangi bir yasağa rastlanılmamaktadır. İki yetişkin karşı cinsin  rıza ve istemleri dahilinde oral ve anal ilişki yaşamamaları suç teşkil etmez iken buna ilişkin görüntülerin bilgisayarda ve başka bir gösteri aracında bireysel seyredilmesinin suç teşkil etmesi de olayın tezatlarla dolu bir başka boyutunu oluşturmaktadır. Yukarıda kısmen de olsa sosyal medyaya yansıyan yorum ve haberler den de anlaşılacağı üzere  bu muğlak ve müphem ibare toplumda ve yargı da karmaşaya de neden olduğu gibi yoğun eleştirilere de neden olmaktadır
     
                         Neticeten TCK’nun 226/4. maddesinde yer alan “doğal olmayan yoldan” ibaresinin Anayasanın 12. 17. 20 ve 42 maddelerine aykırı olduğu kanaatiyle iptali için yargılamanın durdurularak, dosyanın gölge dosya tanzim edilerek bir kararla Anayasa Mahkemesine gönderilmesine, Anayasa Mahkemesinden verilecek karara kadar konunun bekletici mesele yapılmasına dair karar verilmesi kamu adına talep olunur.
 
                         Sanık . savunmasında; Kendisinin bu konuda daha önce ifade verdiğini, o ifadeleri aynen geçerli olduğunu, ek süre talep etmediğini, kendisi için izlediğini, çoğaltıp satmak amacıyla buldurmadığını, hatta polisler cebinden flash bellekte bulduklarını, kendisinin onun cebinde olduğunu dahi unuttuğunu, çoğaltıp satmasının kesinlikle söz konusu olmadığını, öncelikle beraatine, aksinin düşünülmesi halinde lehine olan hükümlerinin uygulanmasını ayrıca hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin de uygulanmasını talep ettiğini savunmuştur.
 
                         Yapılan yargılama, toplanan deliller, iddia, sanık savunması, bilirkişi raporu, hazırlıkta tutulan tutanaklar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Aydın Güvenlik Şube Müdürlüğüne yapılan ihbarda sanığa ait . iletişim isimli iş yerinde müstehcen görüntülerin  başkalarının kullanımına sunmak amacıyla satışa arzettiği ve depoladığından bahisle yasal prosedüre uygun olarak sanığın iş yerinde yapılan aramada sanığın üzerinde kendisine ait çok sayıda porno içerikli görüntülerin bulunduğu Sandisk marka 8 gb kapasiteli flash belleğin ele geçirildiği, kolluk görevlilerince tanzim edilen inceleme tutanağı içeriğinden anlaşılmış olup, sanığın alınan ifadesinde  kendisine ait flash bellekteki porno içeriklerini kendisinin izlediğini, para karşılığı çoğaltıp satmadığını, iş yerinde kullanmadığını, flash bellekte bulunan porno içerikli filmleri  internetten indirdiğini belirttiği,  konusunda uzman teknik bilirkişinin şüpheliden ele geçirilen flash bellekte yapılan inceleme sonucu tanzim ettiği rapor içeriğine göre görüntülerin bir çoğunda doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışları içeren görüntülerin bulunduğunun saptandığı, bu şekilde sanığın kendisine ait . iletişim isimli iş yerinde müşterilerin görüntüleri satmak amacıyla porno görüntüleri  içeren flash diski yanında bulundurduğu, ve depoladığı, gerek sanığın tevilli ikrarı ve gerekse tanzim edilen rapor içeriğine binaen sanığın üzerine atılı suçu işlediği iddia edilerek sanığın müstehcenlik suçundan cezalandırılması talep edilmiş ise de, doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranış ibaresini yoruma açık olduğu, her yargı mensubunun bu ibareyi nasıl yorumlayacağı, nasıl bir hukuki anlam yükleyeceği net olmamakla birlikte konuya ilişkin gelişmiş toplumların ve uluslararası sözleşmelere ilişkin müktesebat nazara alındığında oral ya da oral ilişkinin yasaklar kapsamına alınarak cezai müeyyideye bağlandığına ilişkin herhangi bir yasağa rastlanılamadığı, yetişkin iki karşı cinsin rızası ve istemleri dahilinde bu tarz ilişki yaşamalarının suç teşkil etmemesi açık iken buna ilişkin görüntülerin görsel olarak izlenebilir halde olmasının suç teşkil etmesi de ayrı bir çelişki doğurmakta olup bu nedenlerle TCK.nun 226/4. maddesinde yer alan doğal olmayan yoldan ibaresinin Anayasanın 12, 17, 20. ve 42. maddelerine aykırı olduğu kanaati ile yargılamanın durdurularak dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”
 
         III- YASA METİNLERİ
 
       A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
 
Kanun’un itiraz konusu kuralı da içeren 226. maddesi şöyledir:
                        
                   Müstehcenlik
 
                   Madde 226- (1) a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,
 

  1. b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,

 

  1. c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,

 

  1. d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren,

 

  1. e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan,

 

  1. f) Bu ürünlerin reklamını yapan,

 
                         Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
 
                         (2) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
 
                         (3) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
 
                         (4) Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
 
                         (5) Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
                         (6) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
 
                         (7) Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.”
 
       B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları       
 
         Başvuru kararında, Anayasa’nın 12., 17., 20. ve 42. maddelerine dayanılmış, Anayasa’nın 2., 13. ve 38. maddeleri ise ilgili görülmüştür.
 
                   IV- İLK İNCELEME
 
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca …katılımlarıyla 25.6.2014 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
 
       V- ESASIN İNCELENMESİ
 
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör … tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
 
A- Sınırlama Sorunu
 
Anayasa’nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesine göre, Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurular itiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralı ile sınırlıdır.
 
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, Kanun’un 226. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan  “.doğal olmayan yoldan…”ibaresinin iptalini istemiştir.
 
Anılan maddenin (4) numaralı fıkrasında, Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” hükmü yer almaktadır. Buna göre doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünlerin üretilmesi, ülkeye sokulması, satışa arz edilmesi, satılması, nakledilmesi, depolanması, başkalarının kullanımına sunulması ve bulundurulması eylemleri suç olarak düzenlenmiştir. Düzenlenen suç seçimlik hareketli bir suç olup söz konusu hareketlerden birinin yapılması suçun oluşumu için yeterlidir. Bu bağlamda, itiraz konusu “doğal olmayan yoldan” ibaresi, anılan seçimlik hareketlerin hepsi için geçerli olan ortak hüküm niteliğinde bir ibaredir.
 
Bakılmakta olan davada sanığın, “doğal olmayan yoldan” yapılan cinsel davranışlara ilişkin görüntüleri içeren ürünleri depolamak suçundan cezalandırılması talep edilmektedir. İddianamede her ne kadar sanığın eyleminin depolama yanında bulundurma olduğu ifade edilmişse de sanığın işyerinde yapılan arama neticesinde doğal olmayan yoldan gerçekleştirilen cinsel ilişkilere ait görüntülerin bir bellekte farklı klasörlerde depolanmış bulunduğu dikkate alındığında sanığın eyleminin depolama olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
 
Bu nedenle, itiraz konusu “doğal olmayan yoldan” ibaresine ilişkin esas incelemenin “depolayan” ibaresi yönünden yapılmasına karar verilmesi gerekir.
 
Alparslan ALTAN, Erdal TERCAN ve Muammer TOPAL bu görüşe katılmamıştır.
 
B- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
 
Başvuru kararında, “doğal olmayan yoldan”  ibaresinin yoruma açık olduğu, her yargı mensubunun bu ibareyi nasıl yorumlayacağının, nasıl bir anlam yükleyeceğinin net olmadığı, iki karşı cinsin rızası ve istemleri dâhilinde “doğal olmayan yoldan” yapılan cinsel davranışların suç teşkil etmemesine rağmen buna ilişkin görüntülerin görsel olarak izlenebilir olmasının suç teşkil etmesinin çelişkili olduğu belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 12., 17., 20. ve 42. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
 
6216 sayılı Kanun’un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle itiraz konusu kural Anayasa’nın 2., 13. ve 38. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
 
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı (4) numaralı fıkrasında, şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya “doğal olmayan yoldan” yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişinin, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. İtiraz konusu kurala göre, “doğal olmayan yoldan” yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri depolayan kişi için de söz konusu ceza uygulanacaktır.
 
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve kanunlarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
 
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Belirlilik ilkesi, yalnızca yasal belirliliği değil, daha geniş anlamda hukuki belirliliği de ifade etmektedir. Yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir gibi niteliksel gereklilikleri karşılaması koşuluyla, mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirlilik sağlanabilir. Aslolan muhtemel muhataplarının mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini öngörmelerini mümkün kılacak bir normun varlığıdır.
 
Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında, “Kimse, kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.”; üçüncü fıkrasında da “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek “suç ve cezanın yasallığı” ilkesi getirilmiştir.
 
Ceza hukukunun, toplumun kültür ve uygarlık düzeyi, sosyal ve ekonomik yaşantısıyla ilgili bulunması nedeniyle suç ve suçlulukla mücadele amacıyla ceza ve ceza muhakemesi alanında sistem tercihinde bulunulması devletin ceza siyaseti ile ilgilidir. Bu bağlamda ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler bakımından kanun koyucu Anayasa’nın temel ilkelerine, suç ve ceza arasında adil denge bulunmasına ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak koşuluyla, soruşturma ve yargılamaya ilişkin olarak hangi yöntemlerin uygulanacağı, toplumda belli eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç sayıldıkları takdirde hangi çeşit ve ölçülerdeki ceza yaptırımlarıyla karşılanmaları gerektiği,  hangi hâl ve hareketlerin ağırlaştırıcı ya da hafifletici öğe olarak kabul edileceği gibi konularda takdir yetkisine sahiptir. Bu bağlamda kanun koyucu takdir yetkisi kapsamında itiraz konusu kuralla, “doğal olmayan yoldan” yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünlerin depolanmasını veya diğer seçenek hareketlerin yapılmasını yaptırıma bağlamaktadır. Kuralın cinsel davranışın bizatihi kendini değil, buna ilişkin yazı, ses veya görüntülerin başkalarına iletilmesi veya topluma yayılmasını önlemeyi amaçladığı anlaşılmaktadır.
 
Gerek mukayeseli hukukta gerekse milli hukukumuzda müstehcenlikle ilgili getirilen hükümlerde korunmak istenen başlıca hukuki menfaat, toplumun “ar ve haya duyguları” olarak da ifade edilen “genel ahlak”tır. “Genel ahlak”, belirli bir dönemde doğru, makul ve adil düşünceye sahip toplum genelinin benimsediği ahlak ve edep anlayışıdır. Soyut ve değişken bir kavram olan genel ahlaka ve adaba aykırılığın tespitinde toplumun belirli bir kesiminde kabul edilen değer yargıları değil, demokratik toplum düzenine ilişkin davranış kurallarının esas alınması gerekmektedir. Böylece çoğunluğun veya bir kesimin ahlak anlayışının toplum geneline dayatılması riskinin önüne geçilebilecektir. “Genel ahlak” yaptırım hukukunun bir parçası olarak düzenlendiğinde ayrıca “fiilin ağırlığı ve tehlikeliliği” ölçütü de gözetilmelidir. Diğer bir anlatımla, sınırlanmak istenilen davranış değerlendirilirken demokratik toplumun temellerini oluşturan hoşgörü, açık fikirlilik, çoğulculuk gibi değerler ve özgürlüğü genişletici yorum yöntemleri yanında davranışın demokratik toplumun ahlaki standartları üzerinde olumsuz bir etkisinin bulunup bulunmadığı da dikkate alınmalıdır.
 
İtiraz konusu kural gereğince oluşacak müstehcenlik suçu “doğal olmayan yoldan” yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünlerin depolanmasını yaptırıma bağlamaktadır. İtiraz konusu kuralla korunmak istenen hukuki yararı ihlal edebilecek nitelikte “doğal olmayan yoldan” yapılan cinsel davranışlar çok farklı şekillerde ortaya çıkabileceğinden bu kavrama giren tüm davranışların kanun koyucu tarafından önceden öngörülmesi ve sayılması mümkün değildir. Diğer yandan “doğal olmayan yol” ibaresinin kişiden kişiye veya toplumdan topluma farklılık gösterebileceği düşünülebilir ise de kanun metni bir bütün olarak değerlendirildiğinde ve korunmak istenen hukuki yarar da göz önüne alındığında söz konusu davranışların şiddet kullanarak, hayvanlarla veya ölü insan bedeni üzerinde cinsel davranışlar gibi tüm demokratik toplum düzenlerinde doğal yol olarak kabul edilmesi mümkün olmayan, demokratik toplumun ahlaki standartları üzerinde olumsuz etkisi bulunan hatta bizatihi kendisinin suç olarak kabul edildiği düzeye ulaşmış cinsel davranışları ifade ettiği anlaşılmaktadır. “Doğal olmayan yol” kavramının bu çerçevede doktrin, uygulama ve yargı kararlarında belirlenerek anlam ve içerik kazanacağında şüphe yoktur. Dolayısıyla itiraz konusu kuralın “belirlilik” ve “kanunilik”   ilkelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
 
Öte yandan, Anayasa’nın 13. maddesine göre, temel hak ve hürriyetler yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak, özüne dokunulmaksızın,  Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmamak üzere kanunla sınırlanabilir.
 
Anayasa’nın 20. maddesi ile özel hayatın gizliliği ve korunması güvence altına alınmıştır. Maddenin birinci fıkrasında, herkesin, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu ve özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı; ikinci fıkrasında ise özel hayatın gizliliğine ilişkin hakkın sınırlandırılma koşulları düzenlenmiştir. Dolayısıyla söz konusu hak mutlak ve sınırsız olmayıp, Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri gereğince belirli koşullarda, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmamak üzere kanunla sınırlanabilir.
 
Demokratik toplum düzenine ilişkin davranışlar ölçütünün değerlendirilmesinde ise tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve bu Sözleşme’nin uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları incelenebilir. AİHM, müstehcenlik kavramıyla ilgili genel ahlaka dayalı meşru sınırlama nedenini incelerken, ilgili toplumda geçerli genel ahlak kurallarının esas alınmasının doğal olduğunu kabul etmiş, fakat demokratik toplumda gereklilik bakımından bunun sınırını bazı ölçütlerle denetlemiştir. AİHM, müstehcen bulunan kitabın toplatılıp müsadere edilerek imha edilmesi hakkında yapılan bir başvuruda, kitabın, onu okuyacak çocukların ve büyüme çağındaki gençlerin ahlaki değerleri üzerinde zararlı etkileri olacağına yönelik iç hukuk uygulamasını AİHS’ne aykırı görmemiştir (Handyside/Birleşik Krallık, B.No:5493/72, 7.12.1976). AİHM eşcinsel ve hayvanlarla cinsel ilişkiyi kaba bir biçimde konu edinen resimlerin resim sergisinden çıkartılması ve bir süre el konulmasını meşru amaca uygun görürken, serginin ücretsiz olup, içeriği hakkında herhangi bir uyarı yapılmadan ve her yaştan kişiye açık olduğuna dikkat çekerek genel ahlakın korunmasıyla ilgili bu önlemin AİHS’ni ihlal etmediğine karar vermiştir (Müller ve Diğerleri/İsviçre, B.No:10737/84, 24.5.1988). AİHM internet yayını nedeniyle verilen ceza mahkûmiyetini değerlendirdiği bir kararında ise diğer ülkelerde serbest olsa dahi aşırı müstehcen fotoğrafların web ortamında ücretsiz ön izleme sayfasında herkese erişilebilir kılınması nedeniyle verilen mahkûmiyetin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine yönelik açılan davayı kabul edilemez bulmuştur (Perrin/Birleşik Krallık, B.No:5446/03, 18.10.2005).
 
Sözü edilen kararlar incelendiğinde, AİHM’nin, çocukların müstehcen ürünlere erişimini önlemeye yönelik iç hukukta öngörülen cezai müeyyideler ile yetişkinlerin,  kişisel kullanım dışında, özel bir tedbir alınmaksızın bu ürünleri başkalarına yayması veya erişimine açık tutmasını engellemeye yönelik cezai müeyyideleri AİHS’nin ihlali olarak değerlendirmediği anlaşılmaktadır.
 
Genel ahlak kavramına ilişkin açıklanan sınırlama ilkeleri gözetildiğinde, kuralda   yer alan “depolama”  biçimindeki seçimlik  hareketin,  bireysel  kullanım için değil, başkalarına yayma  veya iletme maksadıyla aynı cins ürünün çok sayıda biriktirilmesini  veya  bu amaçla arşiv oluşturulmasını ifade ettiği anlaşılmaktadır. Bu anlamıyla, başkalarına yayma veya iletme maksadıyla “doğal olmayan yoldan”cinsel davranış içeren ürünlerin  depolanmasının  cezai müeyyide   altına   alınmış   olmasının  toplumun  genel  ahlakının   korunması   ve   dolayısıyla kamu yararı amacına yönelik olduğu, yapılan müdahalenin öngörülen amaçla orantılı olduğu ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırılık oluşturmadığı anlaşıldığından kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu söylenemez.
 
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2., 13., 20. ve 38. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
 
Serruh KALELİ, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamışlardır.
 
Kuralın Anayasa’nın 12., 17. ve 42. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
 
VI- SONUÇ
 
26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 226. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan;
 
         A- “.doğal olmayan yoldan. ibaresine ilişkin esas incelemenin, “.depolayan.” ibaresi yönünden yapılmasına, Alparslan ALTAN, Erdal TERCAN ile Muammer TOPAL’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
 
B- “.doğal olmayan yoldan. ibaresinin, “.depolayan.” ibaresi yönünden Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Serruh KALELİ, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Engin YILDIRIM’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
 
1.4.2015 tarihinde karar verildi.
 
 
KARŞIOY GEREKÇESİ
 
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Müstehcenlik” başlıklı 226 ncı maddesinin (4) ncü fıkrasında “şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” denilmektedir. İtiraz Mahkemesince iptali istenen kural ise maddede geçen “doğal olmayan yoldan” ibaresidir.
 
Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında, kanun koyucunun ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler yaparken, belli eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç sayıldıkları takdirde hangi yaptırımların sözkonusu olacağı, ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenlerin gözetilip gözetilmeyeceği konularında takdir yetkisine sahip olduğu belirtilmekte; suç ve ceza siyasetine ilişkin bu takdir hakkı kullanılırken de başta Anayasa’nın 2., 13., 17. ve 38. maddelerinde öngörülen sınırlamaların yanısıra, ceza hukukunun temel prensiplerinin gözetilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
 
İtiraz istemine konu kuralın da yer aldığı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 226 ncı maddesinin (4) ncü fıkrasının incelenmesinde; suç olarak belirlenen dört fiilin (şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde, doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışların) yer aldığı “yazı, ses veya görüntü içeren ürünlerin” aşağıdaki şekilde davranışlarla birlikte olunması halinde, faillerine bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası verilecektir:
 
– Bu ürünleri üretenler,
– Bu ürünleri ülkeye sokanlar,
– Bu ürünleri satışa arz edenler,
– Bu ürünleri satanlar,
– Bu ürünleri nakledenler,
– Bu ürünleri depolayanlar,
– Bu ürünleri başkalarının kullanımına sunanlar,
– Bu ürünleri bulunduranlar.
 
Görüldüğü üzere, birden fazla seçimlik hareket hem suç teşkil etmekte, hem de sayılan hangi fiil ve şekil gerçekleşirse gerçekleşsin, faillere “aynı” ceza verilmektedir. Diğer bir deyişle, örneğin kuralda belirtilen cinsel ilişkileri ihtiva eden DVD’leri binlerce miktarda üreten bir fail ile sadece seyretmek amacıyla evinde bir adet bulunduran fail aynı ceza yaptırımı ile karşı karşıya kalacaktır. Yani “doğal olmayan yoldan” cinsel ilişki içerme ortak paydası, hem üreten failler hem de evinde seyretmek amacıyla bir adet ürün bulunduran failler bakımından aynı etki ve sonucu doğuracaktır. Salt bu haliyle dahi iptal istemine konu kuralın, bir hukuk devletinde yasa koyucunun dikkate almak durumunda olduğu “hakkaniyet” ve “ölçülülük” ilkelerine uyarlı düşmediği çok açıktır. Oysa yukarıda anılan Anayasal ilkeler (2., 13., 17. ve 38. maddeler) suç tipi belirlenirken ve yaptırımlar öngörülürken, yasa koyucunun fiilleri belirlerken adil ve ölçülü bir tasnif yapmasını ve buna göre düzenlemeye gitmesini zorunlu kılmaktadır. İtiraz istemine konu kuralda bu lazımelere riayet edilmediği açıkça görüldüğünden, kuralın Anayasa’nın 2. ve 13. maddelerine aykırı düştüğü açıktır.
 
Öte yandan, “doğal olmayan yoldan” ibaresinin bizatihi kendisi dahi tam anlamıyla belirsizlik yaratmaktadır. Nitekim dosyanın incelenmesinde, özellikle öğretide yer alan aksi yöndeki görüşlere ve bizzat yasanın hazırlanmasında görev yapan ceza hukukçusu bir bilim adamının uygulamanın yanlış istikamette seyrettiğine dair beyanlarına karşın, Yargıtay içtihatlarında, karşılıklı rızaya dayalı olsa bile, “anal, oral, grup seks, lezbiyen, eşcinsel ilişki, ensest ilişki” ihtiva eden ürünlerin 226 ncı maddede belirtilen şekillerde bulunması halinde, “doğal olmayan yoldan” yapılan cinsel davranışın varlığı kabul edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. “Ensest” hariç, cebir, şiddet içermeyen ve rızaya dayalı bu hallerin, gerçekte “özel hayatın gizliliği” koruması altında olduğu ve bunun bir özgürlük sorunu teşkil ettiği hususu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik kararları ile ortaya koyulmuştur. Tüm bu vakıalara rağmen, uygulamanın farklı bir istikamette seyretmesi, kuralın her türlü yoruma açık olduğunu, diğer bir deyişle “belirli olmadığını” açıkça ortaya koyucu mahiyettedir. Oysa “belirlilik ilkesi” hukuk devleti olmanın en önemli göstergelerinde biri olup, “hukuki güvenlik” ilkesi ile de doğrudan bağlantılı bir ilkedir. Bu bakımdan, iptal istemine konu kuralın hukuk devletine aykırılığı açıktır. Yine, yukarıda işaret edildiği üzere, mevcut haliyle kuralın Anayasa’nın 20. maddesiyle koruma altına alınan “özel hayatın gizliliği” ilkesini de ihlâl ettiği izahtan verastedir.
 
Açıklanan nedenlerle, kuralın Anayasa’nın 2., 13., 20. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği kanaatine vardığımızdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.
 
 
KARŞIOY YAZISI
 
26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun  “müstehcenlik” suçunu düzenleyen 226. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan “.doğal olmayan yoldan.” ibaresinin iptaline yönelik başvuruda, Mahkememiz çoğunluğu tarafından incelemenin “depolamak” ibaresi yönünden yapılmasına karar verilmiştir.
 
İtiraz yolunda başvuran mahkemelerin ileri sürdükleri Anayasaya aykırılık iddialarının kuralda geçen farklı kavram veya durumlar yönünden ayrı değerlendirmeye müsait olduğu hallerde Anayasa Mahkemesi başvuran mahkemenin elindeki somut davayı da değerlendirerek bu kurallar yönünden iptali istenilen kural veya ibareyi inceleyebilir. Bunun bir nedeni de özellikle anayasaya aykırılık isteminin reddi halinde on yıllık yasağın olumsuz etkisini sınırlandırma düşüncesidir.
 
Ancak, eldeki işte olduğu gibi, iptal gerekçelerine göre zaten sınırlı olarak gelinen ve kuralda düzenlenen tüm durumlar hakkında uygulanması öngörülen ve farklı durumlar yönünden ayrıca değerlendirmeyi gerektirecek bir özelliği bulunmayan işlerde sınırlama yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Ayrıca kuralın tümünün iptali istenmediğinden, iptali istenilmeyen ibareler yönünden sınırlandırma yapılması uygun da değildir.
 
Eldeki işte başvuran Mahkeme bilinçli olarak “.doğal olmayan yoldan.” ibaresinin muğlak ve belirsiz olması nedeniyle iptalini istemektedir. İptal gerekçesi ve verilecek karar bakımından eylemin bulundurma, depolama ya da maddede sayılan diğer hallerden biri olmasının bir önemi bulunmamaktadır. İptali istenilen ibare yönünden de incelemenin her bir eylem yönünden farklı açılardan yapılmasını gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
 
Belirtilen nedenlerle, “.doğal olmayan yoldan.” ibaresinin iptaline yönelik başvuruda “depolama yönünden” şeklinde bir sınırlama yapılmasına gerek bulunmadığı kanaatinde olduğumuzdan çoğunluk görüşüne katılmadık.
 
 
 
KARŞIOY YAZISI
 
 
İptal istemi, Türk Ceza Kanunu’nun “müstehcenlik” suçunu düzenleyen 226. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan “.doğal olmayan yoldan.” ibaresine ilişkindir.
 
Kuralla, “doğal olmayan yoldan” yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişilerin, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılmaları öngörülmektedir.
 
Başvuru kararında, “doğal olmayan yoldan” ibaresinin yoruma açık olduğu, iki yetişkin kişinin rızası ve istemleri dahilinde yapılan cinsel davranışlar suç olmadığı halde bunları içeren ses, yazı ve görüntülerin depolanmasının ve bulundurulmasının suç oluşturmasının Anayasaya aykırı olduğu belirtilmiştir. Mahkemenin gerekçeli başvuru kararında bu husus, en çarpıcı örnekleriyle, açık bir şekilde ortaya konulmuştur.
 
Anayasa’nın 20. maddesinde özel hayatın gizliliği düzenlenmiştir. Cinsellik alanının ve kişinin cinsel tercihlerinin, özel hayatın en önemli ve mahrem alanı olduğunda tereddüt yoktur. Özel hayata, ancak milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve hakim kararıyla müdahale edilebilir. İptali istenen kuralın da genel ahlakın korunması nedenine bağlı olarak, kişilerin cinsellik alanına yapılan bir müdahale olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, doğal olmayan yollardan yapılan cinsel davranışların ses, yazı veya görüntülerini evinde veya diğer bir şekilde özel alanında saklayan kişiler hapis cezası ile cezalandırılacaklardır. Bu yönden, suç konusu ses, yazı veya görüntülerin, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması da önem taşımamaktadır.
 
Doğal olmayan yollardan cinsel davranışlar, aynı cinsten kişiler arasında veya kişi tarafından tek başına yapabileceği gibi, bir takım eşya, malzeme ve objelerden yararlanarak yapılan cinsel davranışlar da olabilir. Ayrıca, karşı cinsten kişilerle olağan cinsel birleşme dışındaki davranışlarla yapılan cinsel deneyimler de bu kapsamda sayılabilecektir. Öte yandan, her tür cinsel davranışın, yetişkinler arasında ve rızaya dayalı olduğu, şiddet veya zorlama içermediği, toplum önünde sergilenmediği müddetçe, tamamen kişinin özel alanına ait olduğu ve temel özgürlükler kapsamında kaldığı açıktır. Bu tür cinsel davranışlara kamu gücü tarafından müdahale edilemeyeceğinde, çağdaş insan hakları standartları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik içtihatları karşısında, tereddüt bulunmamaktadır. 
 
Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması ölçütleri getirilmiştir. Buna göre özel yaşama da, Anayasa’nın 20. maddesinde sayılan sebeplere (bu durumda genel ahlak) bağlı olarak yapılacak müdahale demokratik bir toplumda zorunlu, amaca elverişli ve ölçülü olmalıdır.
 
İptali istenen kuralın yer aldığı 226. maddenin yasalaştırılma amacının, toplumu ve özellikle çocukları müstehcenlikten korumak olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönden (4) numaralı fıkra ile getirilen düzenlemelerin bir kısmının zorunlu ve amaca elverişli olduğu söylenebilir. Ancak, doğal olmayan yollardan yapılan cinsel davranışları içeren ses, yazı ve görüntülerin kişilerin mahremiyet alanında kaldığı ve toplumla paylaşılmadığı müddetçe, kanunla korunmak istenen hukuki yararı haleldar etmesi mümkün değildir. Başka bir ifadeyle, bu tür ses, yazı ve görüntülerin sadece depolanması veya bulundurulması, salt kişinin özel alanında kalan ve genel ahlakı etkilemeyen bir durumdur.
 
Kendisi suç olmayan bir davranışın ses, yazı veya görüntü kaydının saklanmasının suç sayılması, demokratik bir toplumda zorunlu olmadığı gibi, amaca elverişli de değildir. İptali istenen kural, şiddete dayalı veya çocuklara yönelik cinsel eylemlerde olduğu gibi kendisi başlı başına suç teşkil eden cinsel davranışlarla, suç teşkil etmeyen cinsel davranışlar arasında herhangi bir ayrım da yapmamıştır. Nitekim çoğunluk gerekçesinde de bu ayrım yapılamamış, “demokratik toplum düzenlerinde doğal yol olarak kabul edilmesi mümkün olmayan, demokratik toplumun ahlaki standartları üzerinde olumsuz etkisi bulunan, hatta bizatihi kendisinin suç kabul edildiği davranışlar”şeklinde bir ifadeyle, kuralda var olduğu kabul edilen belirsizliğe haklılık kazandırılmaya çalışılmıştır.  Bu gerekçenin kabulüne olanak yoktur. “Toplumun ahlaki standartlarına uygun” yol kabul edilmeyen bir davranışın toplumda yaygınlık kazanmasının ceza tehdidiyle önlenmeye çalışılması, bizatihi demokrasi ilkesiyle bağdaşmadığı gibi, dinen ve ahlaken de caiz olmayan, kişilerin özel yaşamlarının gözetlenmesi, teşhir edilmesi ve çoğunluğa uymayanların cezalandırılması şeklindeki ilkel bir müdahaleyi meşru hale getirebilecektir.
 
Suç teşkil etmediği halde bazı cinsel davranışların toplumun çoğunluğunca benimsenmediği gerekçesiyle doğal olmayan davranış sayılarak, bunlara ilişkin ses, yazı veya görüntülerin kişinin özel alanında depolanmasının  (ve evleviyetle bulundurulmasının) dört yıla kadar hapisle cezalandırılması, kişi özgürlüğüne yapılan, ölçüsüz ve ağır bir müdahaledir. Bu müdahale, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırıdır.
 
Yukarıdaki nedenlerle “doğal olmayan yoldan” ibaresinin “depolayan” yönünden iptali gerektiği düşüncesiyle, karara katılmıyorum.
 
 
KARŞIOY GEREKÇESİ
 
 
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 226. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan “.doğal olmayan yoldan.”ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İlgili madde “Müstehcenlik” başlığını taşımakta olup, itiraz konusu ibarenin yer aldığı (4) numaralı fıkra, “Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” düzenlemesini içermektedir.
 
İlgili fıkra uyarınca yetişkin bireylerin rıza ve istemleri dâhilinde “doğal olmayan yoldan” cinsel davranışlar içinde bulunmaları suç oluşturmazken bunlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üretmek, ülkeye sokmak, satışa arz etmek, satmak, nakletmek depolamak, başkalarının kullanımına sunmak veya bulundurmak cezai yaptırıma tabi tutulmaktadır. Kanunda, şiddet içeren, hayvanlarla ve ölmüş bedenlerle ilişkiler sayılırken “doğal olmayan yollarla” ibaresinin neleri içerdiği açıkça belirtilmemiştir.
 
Vurgulamak gerekir ki, bireyin en mahrem alanlarından biri olan cinsellikle ilgili davranışların doğal ve doğal olmayan gibi son derece belirsiz bir ölçüt ile belirlenmeye çalışılması imkânsızı zorlamaktan başka bir şey değildir. Yetişkinler arasında rızaya dayalı cinsel davranışların hangisinin doğal, hangisinin doğal olmadığını tespit etmek neredeyse olanaksızdır. Doğal olanı insanların çoğunluğunun davranışlarıyla sınırlayarak tanımlamak ise bireyi temel alan günümüz insan hakları anlayışıyla bağdaşmamaktadır.
 
İtiraz konusu ibarenin bulunduğu fıkrayı bir bütün olarak değerlendirip, “doğal olmayan yoldan” kavramını kendisinden önce yer alan “şiddet kullanarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde” gerçekleştirilen cinsel davranışlarla aynı kategoride değerlendirmek bizi hatalı sonuçlara götürecektir. Çoğunluk, doğal olmayan yoldan ibaresini ilgili fıkrada kendisinden önce belirtilen benzeri cinsel davranışlarla sınırlandırmakta ve onlar üzerinden yorumlamaktadır. Bununla birlikte, itiraz konusu ibarenin daha geniş bir şekilde farklı davranışları da içerecek şekilde yorumlanması mümkündür. Nitekim Yargıtay uygulamasına baktığımızda anal ve oral ilişkiler gibi cinsel davranışlara ait görüntüler “doğal olmayan yoldan” tanımı içinde yer almaktadır.
 
Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın ölçülülük ilkesine uygun şekilde, yasayla sınırlandırılabileceği belirtilmektedir. Ölçülülük ilkesi sınırlamada başvurulan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye elverişli olmasını; bu aracın sınırlama amacı açısından gerekli olmasını ve araçla amacın ölçüsüz bir oran içinde bulunmamasını ifade eder. Burada kısıtlama için kullanılan araçla amaç arasında hak ve özgürlüğü en az sınırlayacak dengeli bir orantı aranmaktadır.
 
“Özel hayatın gizliliği” başlığını taşıyan Anayasa’nın 20. maddesine göre de, “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” Bu hak, belirli şartlar altında demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmamak üzere kanunla sınırlandırılabilir. İtiraz konusu ibare kanunilik ölçütünü karşılamakta ve toplumun genel ahlakını korumak gibi meşru bir amaç taşımaktadır. Ancak özel hayatın gizliliği hakkına kuralla getirilen müdahale demokratik toplum düzeni gereklerine aykırılık teşkil etmektedir, çünkü acil bir toplumsal ihtiyaca denk gelmemektedir. Kişilerin cinsel faaliyetleri, tercihleri ve davranışları özel hayatlarının en mahrem kısmını oluşturmaktadır ve meşru bir neden olmadan devletin asla ve asla karışmaması gereken bir alandır.  Kuralla, kişilerin özel hayatına getirilen sınırlandırma ve yapılan müdahale kişilerin cinsel yaşamlarının, tercihlerinin ve davranışlarının cezai yaptırım tehdidi altında tutulması sonucunu doğurmaktadır. Burada cezalandırılanın rızaya dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar olmayıp, bu davranışları konu alan ürünlerin üretilerek yayılması, satılması böylece bunların normal, olağan kabul edilmesinin engellenmesi olduğu görüşü de hatalıdır, çünkü ilgili fıkra, “doğal olmayan yoldan” yapılan cinsel davranışlarla ilgili yazı, ses ve görüntüleri içeren ürünleri yayma amacı taşımadan sadece bulunduranların da cezalandırılmasına öngörmektedir.
 
Devletin, cinsel davranışları, tercihleri ve uygulamaları, tanımlanması neredeyse imkânsız olan “doğal olmayan yoldan” ibaresi üzerinden sınırlandırması özel hayatın gizliliğine yapılan ve demokratik toplum düzeni için hiç de gerekli olmayan ölçüsüz bir müdahale anlamına gelmektedir.
 
İtiraz konusu ibarenin, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu düşüncesiyle Çoğunluk kararına muhalif kalınmıştır.
 
                                                                                                                                                                                                                                                                                   
 

Yargıtay Kararları

Yargıtay 14.Ceza Dairesi Esas:  2011/8283 Karar: 2012/356 Karar Tarihi: 17.01.2012

 
VCD inceleme ve izleme tutanağı içeriğine göre, sanığın satışa sunduğu ileri sürülen CD’lerde doğal olmayan anal ve oral yollardan yapılan cinsel davranışlara ilişkin görüntülerin yer aldığının bildirilmesi karşısında, CD’leri satışa ve başkalarının kullanımına sunma eyleminin 5237 sayılı TCK. nun 226/4. maddesinde yer alan suçu oluşturabileceği, bu suça ilişkin delilleri değerlendirme ve suç vasfını belirleme görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek 5235 sayılı Kanunun 11, geçici 1 ve CMK. nın 4. maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla hüküm kurulması BOZMAYI gerektirmiştir.

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2010/2024 Karar: 2010/6003 Karar Tarihi: 06.07.2010

Çocuk pornografisi, hayvanlarla yapılan cinsel davranışlar ve doğal olmayan yoldan yapılan davranışlara ilişkin çok sayıda resim ve video kaydını telefon, hafıza kartı ve CD’lerde depolama ve bulundurma suçundan sanık M. R.’nin yapılan yargılanması sonunda; atılı suçlardan mahkumiyetine dair, Ankara Dördüncü Asliye Ceza Mahkemesi’nden verilen 25.12.2009 gün ve 2009/1169 Esas, 2009/1511 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Olay tarihinde N… Hastanesi ‘nde bulunan erkek tuvaletine giren sanığın yan tarafta bulunan bayan kabininin alt kısmından kamera kaydı yapabilen cep telefonunu uzatıp burada bulunan mağdurenin görüntülerini kaydettiği sırada yakalanması üzerine başlatılan adli soruşturma sırasında, üzerinde bulunması nedeniyle el konulan cep telefonunun dahili hafızası ile bu telefonda takılı bulunan 2 adet SD kart içerisinde toplam 236 adet pornografik görüntüden 10 adedinin çocukların kullanıldığı video görüntülerinden oluştuğu, yine hayvanlarla insanların cinsel ilişkiye girdiklerini gösteren 2 adet video görüntüsü bulunduğu, keza üst araması sırasında bulunan ve üzerlerinde <liseliler, sübyanlar> gibi ibareler yazılı 6 adet CD’nin de müstehcenlik içerdiği CMK yeminli bilirkişisi ve bilişim suçları uzmanı tarafından tespit edilmiş olmasına nazaran, 5237 sayılı TCK’nın 226/3. maddesinde çocukların kullanıldığı müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, ihracı veya başkalarının kullanımına sunulmasının yanında, bu ürünlere olan talebin azaltılmasının da çocuklara koruma sağlayacağı düşünülerek, kasıtlı olarak yapılan bireysel amaçlı bulundurma ve depolamanın da suç sayıldığı, bu nedenle sanığın oluşa uygun olarak işlediği kabul edilen ve müstehcen görüntülerin miktarına, niteliğine ve kayıt biçimine göre uzun süre içerisinde ve kasten yapıldığı anlaşılan <çocuk pornografisi ve hayvanlarla yapılan cinsel davranışlara ilişkin resim ve video kaydını dijital ortamda depolama ve bulundurma> fiilinin kişisel amaçlı dahi olsa 5237 sayılı TCK’nın 44. maddesi yoluyla aynı Yasa’nın 226/3. maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden seçimlik hareketlerden her birinin ayrı suç oluşturduğu kabul edilerek sanık hakkında ayrıca 226/4. madde ile uygulama yapılmak suretiyle fazla ceza tayini,
Sonuç: Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.07.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2009/5183 Karar: 2009/13645 Karar Tarihi: 07.12.2009

 
Dava: Müstehcenlik suçundan sanığın yapılan yargılanması sonunda; atılı suçtan mahkumiyetine dair Şişli 2. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 12.06.2007 gün ve 2006/525 Esas, 2007/458 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Sanıkta ele geçirilen CD’ler üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi ile kadın ve erkeklerin tekli ve grup halinde cinsel ilişki hallerinin bulunulduğunun saptanması karşısında, doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin görüntüleri içeren CD’leri satışa arz eden sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK. nun 226/4. maddesinde tanımlanan suçu oluşturabileceği ve bu konudaki delilleri tartışıp değerlendirmenin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu nazara alınarak görevsizlik kararı verilmesi yerine duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Sonuç: Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07.12.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2009/10110 Karar: 2011/4610 Karar Tarihi: 10.06.2011

Dava ve Karar: Müstehcenlik suçundan sanık S. K.’un yapılan yargılanması sonunda; mahkumiyetine dair, Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 26.06.2008 gün ve 2008/333 Esas, 2008/680 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıkta ele geçirilen CD’ler üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda <lezbiyen ilişki, grup sex, oral ve anal cinsi münasebet görüntülerinin> bulunduğunun mütalaa edilmesi karşısında, bu CD’leri sattığı iddia olunan sanığın eyleminin sübutu halinde 5237 sayılı TCK.nun 226/4. maddesinde tanımlanan suçu oluşturabileceği ve bu konudaki delilleri tartışıp değerlendirmenin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu nazara alınarak CMK.nun 4-5 ve 5235 sayılı Kanunun 11. maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilmesi yerine duruşmaya devamla yazılı şekilde hükme varılması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden esası incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK. nun 321 ve 326. maddeleri uyarınca kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla BOZULMASINA, 10.06.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2008/14636 Karar: 2009/1404 Karar Tarihi: 09.02.2009

 
Dava: Porno CD satmak suçundan sanık H.G.’ün yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkumiyetine dair, Kırklareli Sulh Ceza Mahkemesi’nden verilen 17.01.2007 gün ve 2006/40 Esas, 2007/19 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nca düzenlenen rapor içeriğine göre, sanığın satışa sunduğu ileri sürülen CD’lerde doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin <kadın kadına sevişme, anal, oral ve grup seks> görüntülerinin bulunduğunun saptanması karşısında, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK.nun 226/4. maddesinde tanımlanan suçu oluşturabileceği ve bu suçtan dolayı yargılama yapma, delilleri değerlendirme ve suç vasfını belirleme görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu nazara alınarak, 5235 sayılı Yasanın 11. maddesi gereğince görevsizlik kararı verilmesi yerine, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi,
Sonuç: Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09.02.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2008/11111 Karar: 2011/2082 Karar Tarihi: 17.03.2011

 
Dava: Müstehcen içerikli CD izletmek suçundan sanık H.A.’nın yapılan yargılanması sonunda; atılı suçtan mahkumiyetine dair, Aksaray 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nden verilen 26.12.2006 gün ve 2006/20 Esas, 2006/141 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Sanıkta ele geçirilen CD’ler üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi ile <oral ve anal cinsi münasebet görüntülerinin> bulunduğunun saptanması karşısında, <doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin görüntüleri içeren> CD’leri izleten sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK.’nun 226/4. maddesinde tanımlanan suçu oluşturabileceği ve bu konudaki delilleri tartışıp değerlendirmenin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu nazara alınarak CMK.’nun 4 ve 5. maddeleri ile 5235 sayılı Kanunun 11 ve geçici 1. maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilmesi yerine duruşmaya devamla yazılı şekilde hükme varılması,
Sonuç: Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden esası incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK.’nun 321 ve 326. maddeleri uyarınca kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla BOZULMASINA, 17.03.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
 

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2008/3380 Karar: 2010/7536 Karar Tarihi: 14.10.2010

Dava ve Karar: Müstehcen içerikli film izletmek suçundan sanık M.Ş.B.’nun yapılan yargılanması sonunda; atılı suçtan mahkûmiyetine dair, Van 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nden verilen 19.04.2006 gün ve 2005/568 Esas, 2006/139 Karar sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay C. Başsavcılığı’ndan tebliğname ile daireye gönderilmekle incelendi;
CMK.’nun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri gereğince kararda başvurulacak yasa yolu süresi, mercii ve başvuru şeklinin açıkça gösterilmesi gerektiği aksi halde aynı Yasa’nın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedenlerinin oluşacağı, buna göre ilgili kararda ise temyiz süresinin ne zaman başlayacağı ve başvuru mercii gösterilmeyerek usul hükümlerine aykırı davranıldığının anlaşılması karşısında, sanığın 01.08.2006 günlü dilekçesinin süresinde yapılmış eski hale getirme yoluyla temyiz istemi niteliğinde olduğunun kabulü gerekeceği ve bu itibarla da hükmün esasının incelenmesine karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nca düzenlenen rapor içeriğine göre sanığın kahvehanede izlettiği ileri sürülen videokasetinde doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin görüntülerin yer aldığının anlaşılması karşısında, eyleminin 5237 sayılı TCK.’nun 226/4. maddesinde yer alan suçu oluşturabileceği ve bu suçtan dolayı yargılama yapma, delilleri değerlendirme ve suç vasfını belirleme görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ait olduğu nazara alınarak 5235 sayılı Yasa’nın 11 ve CMK.’nun 4. maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilmesi yerine duruşmaya devamla yazılı şekilde hükme varılması,
Kabule göre de;
Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve TCK.’nun 7/2. maddesi uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Kanunun 562. maddesinin 1. fıkrası ile değişik CMK.’nun 231/5. maddesinde hapis cezası için öngörülen sınırın 2 yıla çıkarılması ve anılan maddenin 2. fıkrası ile de 231/14. maddesindeki soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suç olma koşulunun kaldırılması karşısında, sanığın adli sicil kaydı değerlendirilip mahkemece 6008 sayılı Yasa’nın 7. maddesi ile yapılan değişiklik de nazara alınarak hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının karar yerinde tartışılması lüzumu,
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla CMUK.’nun 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 14.10.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2008/5396 Karar: 2008/10690 Karar Tarihi: 02.12.2008

 
Dava: Müstehcen içerikli CD satmak suçundan sanığın yapılan yargılanması sonunda; atılı suçtan mahkumiyetine dair Konya 1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 05.10.2006 gün ve 2005/373 Esas, 2006/603 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulunca düzenlenen rapor içeriğine göre sanığın satışa sunduğu ileri sürülen CD.lerde doğal olmayan yollardan yapılan cinsel davranışlara ilişkin görüntülerin yer aldığının bildirilmesi karşısında, fiilinin 5237 sayılı TCK.nun 226/4. maddesinde yer alan suçu oluşturabileceği ve bu suçtan dolayı yargılama yapma, delilleri değerlendirme ve suç vasfını belirleme görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ait olduğu nazara alınarak 5235 sayılı Yasanın 11. ve CMK.nun 4. maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Sonuç: Kanuna aykırı ve sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden sair yönleri incelenmeyen hükmün kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK. nun 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 02.12.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2007/14274 Karar: 2008/56 Karar Tarihi: 21.01.2008

Müstehcenlik suçundan sanık A.’nın yapılan yargılanması sonunda; atılı suçtan mahkumiyetine dair Fatih İkinci Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 01.06.2006 gün ve 2005/1294 Esas, 2006/475 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş oldu­ğundan, dava evrakı C.Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Bilirkişi raporunda sanığın satışa sunduğu ileri sürülen CD’lerde şiddet kullanılarak, hayvanlarla ve doğal olmayan yollardan yapılan cinsel davra­nışlara ilişkin görüntülerin yer aldığının bildirilmesi karşısında, eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 226/4. maddesinde yer alan suçu oluşturabileceği ve bu suçtan dolayı yargılama yaparak delillerin değerlendirilmesi ve suç vasfının belir­lenmesi görevinin Asliye Ceza Mahkemesi’ne ait olduğu nazara alınarak 5235 sayılı Yasa’nın 11, geçici 1. ve CMK’nın 4. maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 21.01.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 5.Ceza Dairesi Esas:  2007/9856 Karar: 2007/6957 Karar Tarihi: 01.10.2007

Çocuk pornografisi ve hayvanlarla yapılan cinsel davranışlara ilişkin çok sayıda resim ve video kaydını bilgisayar sistemi vasıtasıyla temin edip bilgi­sayarında sistematik biçimde depolama ve bulundurma suçundan sanık A’nın yapılan yargılanması sonunda; atılı suçtan mahkumiyetine dair Ankara Yirmiüçüncü Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 13.06.2007 gün ve 2007/377 Esas, 2007/511 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık ve müdafii tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelendi:
Sanığa tayin edilen cezanın tür ve miktarına göre sanık müdafiinin duruşma isteğinin CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin duruşmasız yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, mahkemenin soruşturma so­nuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Ankara Emniyet Müdürlüğü Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü Bilişim Suçları Kısım Amirliği’nin araştırmaları sırasında sanığın çocuk pornografisine sahip olduğunun ve internet ortamında bu içerikte görüntüleri sağladığının anla­şılması üzerine usulüne uygun arama ve el koyma kararları doğrultusunda evinde ele geçirilen bilgisayar kayıtlarının incelenmesinde çocuk pornografisi içerikli 23.000’den fazla fotoğraf ve 550’nin üzerinde video kaydının yanında çocuk ve yetişkin birinin hayvanlarla cinsel ilişkisine ait görüntüleri kapsayan video kaydına rastlandığı, ülkemizin taraf olduğu Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 34/c maddesiyle <çocukların pornografik nitelikteki gösterilerde ve malzemede kullanılarak sömürülmesini önlemek amacıyla her türlü önlemi alma>, Uluslararası Çalışma Örgütü’nce kabul edilen 182 sayılı Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesi’nin 1 ve 3/b maddeleriyle <pornografik yayınların üretiminde veya pornografik gösterilerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunun yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını temin edecek ivedi ve etkin tedbirleri alma>, ayrıca Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fa­hişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokol’ün 1, 2/c, 3/1, 3/1-c ve 3/3. maddeleriyle de, <ülke içinde veya ülke dışında veya ferdi veya örgütlü bir biçimde işlenmiş olup olmadığına bakılmaksızın çocuk pornografisinin üretimi, dağıtımı, yayılması, ithali, ihracı, sunumu, satışı veya kasıtlı zilyetliğini suç ve ceza yasalarının tam anlamıyla kapsamı içine girdiğini garanti etme ve fiillerin vahametini dikkate alan uygun cezalarla cezalandırılabilir suçlar haline getirme>yi kabul ettiği, bu uluslararası yükümlülükler paralelinde düzenlenen 5237 sayılı TCK’nın 226/3. maddesinde çocukların kullanıldığı müstehcen gö­rüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, ihracı veya başkalarının kullanımına sunulmasının yanında, bu ürünlere olan talebin azaltılmasının da çocuklara koruma sağlayacağı düşünülerek, kasıtlı olarak yapılan bireysel amaçlı bulundurma ve depo­lamanın da suç sayıldığı, bu nedenle sanığın oluşa uygun olarak işlediği kabul edilen ve müstehcen görüntülerin miktarına, niteliğine ve kayıt biçimine göre uzun süre içerisinde ve kasten yapıldığı anlaşılan <çocuk pornografisi ve hayvanlarla yapılan cinsel davranışlara ilişkin çok sayıda resim ve video kay­dını bilgisayar sistemi vasıtasıyla temin edip bilgisayarında sistematik biçimde depolama ve bulundurma> fiilinin kişisel amaçlı dahi olsa 5237 sayılı TCK’nın 44. maddesi yoluyla aynı Yasa’nın 226/3. maddesine uyan suçu oluşturduğu ve hükmün gerekçesinde eylem bu şekilde doğru olarak nitelendirildiği halde 226/4. madde ile uygulama yapılması,
Suçun soruşturulması sırasında Emniyet Müdürlüğü Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü’nün takipte ve teknik çalışmalarda kullandığı elektronik posta adresine sanığın müstehcen içerikli resim gönderdiği sabit ise de; elektronik posta yolu ile bilgi ve belge aktarımının mevcut yasal düzenlemeler karşısında basın yayın yoluyla yayma sayılamayacağı, bunun dışında basın yayın yolu ile yayınladığı ya da çocukların görmesini sağladığı hususundaki kanıtların nelerden ibaret olduğu karar yerinde açıklanmadan hakkında TCK’nın 226/5. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı ve sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.10.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Haberler

Doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranış tanımıyla ilgili olarak Yargıtay’ın son tarihli kararları uygulamada tartışa yaratmıştır.
Konuya ilişkin olarak http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20732955.asp 10.06.2012 tarihinde yayınlanan haber aşağıdaki gibidir;
“Yargıtay, anal ve oral seksi şiddet içeren ilişki (tecavüz, sado-mazo), hayvanlarla ilişki, ölülerle ilişki gibi ilişki türleriyle bir tuttu. Bu yorumunu kanundaki “doğal olmayan ilişki” ifadesine dayanarak yapan Yargıtay, evinde anal ve oral seks görüntüleri içeren CD bulundurana 1- 4 yıl arası hapis cezası verilmesini istedi.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin kararında sanık S.K’nin Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılaması sonunda; 6 aydan 3 yıla kadar hapis öngörülen ve Türk Ceza Kanunu’nun 226/2. maddesinde düzenlenen “müstehcen içerikli CD satmak” suçundan mahkum olduğu belirtildi.
Kararda VCD inceleme ve izleme tutanağı içeriğine göre, sanığın satışa sunduğu ileri sürülen CD’lerde “doğal olmayan anal ve oral yollardan yapılan cinsel davranışlara ilişkin görüntülerin” yer aldığının bildirildiğine dikkat çekildi. Yargıtay anal ve oral ilişkinin “doğal” olmamasını gerekçe göstererek sanığa 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası öngören TCK’nın 226/4. maddesinden ceza verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararını bozdu. Yargıtay daha ağır ceza öngören bu suçun yargılama yerinin de sulh ceza mahkemesi yerine asliye ceza mahkemesi olduğuna dikkat çekti.
Yargıtay daha önce eşcinsel ilişki ve grup seks görüntülerini de “doğal olmayan ilişki” saymıştı. Yargıtay’ın son olarak anal ve oral ilişki görüntülerini de bu kapsama almasıyla ortaya ilginç bir durum çıktı. Yargıtay kararına göre evinde “anal ve oral” seks görüntüleri içeren CD bulundurmak da 1-4 yıl arası hapis cezası gerektiren bir suç haline gelmiş oldu.”
Konuya ilişkin olarak 15.06.2012 tarihinde http://www.haberturk.com/polemik/haber/751072-bulundurma-muammasi bağlantısında aşağıdaki haber yayınlanmıştır.
“Yargıtay çevreleri, TCK’da,  şiddet içeren ve hayvanlarla, ölmüş bedenlerle ilişkilerin açıkça sapıkça ilişki olarak sayıldığını, aynı kategoride yer verilen doğal olmayan yollarla ilişkinin ne anlama geldiğinin kanunda açıkça belirtilmemesi yüzünden boşluk olduğunu savundular. Yargıtay çevreleri, bu boşluğun, “Tıbbi değerlendirme ve kriterlere göre” doldurulduğunu, doğal olmayan ilişki şekillerinin buna göre belirlendiğini bildirdiler. İçtihat kararlarına göre Yargıtay, “Anal, oral, grup seks, lezbiyen, homoseksüel ilişki, ensesti”, doğal olmayan ilişki sayıyor. Yargıtay kaynakları, “Burada cezalandırılan ilişki yaşayan insanlar değildir. Yargı, insanların özel hayat kapsamında olan eşcinsel ilişkiyi suç saymıyor. Kanunda bulundurma suç sayıldığından bu tür ilişkilerin yer aldığı ses, görüntü, yazı gibi materyelleri bulunduranlar ceza alabiliyor. Kararımız, sadece bulundurma değil müstehcen CD satışı yapan sanığa dönüktür” dediler.
YENİ TCK’nın yapımında önemli rol üstlenen İstanbul Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer, Yargıtay’ın kararını eleştirerek şunları söyledi: “Maddenin yasaklamak istediği müstehcenlik, ‘Çocukların korunması’ amaçlıdır. Yetişkinlerin müstehcen ürünleri alması, izlemesi serbesttir. Ancak bir aşağılama ve şiddet içermesi durumunda yasak sözkonusudur. Doğal olmayan yoldan cinsel davranış, ancak aşağılama ve şiddet içeriyorsa yasaklanmıştır. Bunun dışında bir yasak getirmek, tümüyle bir yasak getirmek ve eski kanuna dönmek anlamına gelir.
Aksi yorumlar, yetişkinler arasındaki cinsel davranışların hangisinin doğal hangisinin doğal olmadığının belirlenmesi mümkün olmayıp, keyfi yorumlara kapı açılmış olur. Halbuki maddenin düzenlenişinin dayandığı düşünce, çocukların korunması olup, yetişkinlerin neyi izleyip izlemeyecekleri konusunda bir özgürlük alanı tanınmıştır. Bu alan ise ancak aşağılama, şiddet veya bu nitelikteki benzeri davranışların söz konusu olması halinde sınırlanmıştır. Böyle halleri içermeyen müstehcen ürünlerin kanunda koşullara uygun olarak, üretilmesi, satılması, bulundurulması suç teşkil etmemektedir.”

İnternet siteleri ve sosyal medya hesapları üzerinden fuhuşu kolaylaştıran ve aracılık eden kişinin cezai sorumluluğu nedir?

Çocuğu fuhuşa teşvik eden kişinin cezai sorumluluğu

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Fuhuş başlıklı 227.maddesinin 1.fıkrasına göre; Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.

Fuhuşa aracılık eden ve teşvik eden kişinin cezai sorumluluğu

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Fuhuş başlıklı 227.maddesinin 2.fıkrasına göre; Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır.

İnternet siteleri ve sosyal medya hesapları üzerinden fuhuşu kolaylaştıran ve aracılık eden kişinin cezai sorumluluğu

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Fuhuş başlıklı 227.maddesinin 3.fıkrasına göre;
(3) (Mülga: 6/12/2006 – 5560/45 md.; Yeniden düzenleme: 24/11/2016-6763/18 md.) Fuhşu kolaylaştırmak veya fuhşa aracılık etmek amacıyla hazırlanmış görüntü, yazı ve sözleri içeren ürünleri veren, dağıtan veya yayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve iki yüz günden iki bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
 
24 Kasım 2016 tarihinde eklenen bu yasa maddesi gereğince Fuhşu kolaylaştırmak veya fuhşa aracılık etmek amacıyla hazırlanmış görüntü, yazı ve sözleri içeren ürünleri veren, dağıtan veya yayan kişi cezalandırılmaya başlanmıştır. Günümüzde internet siteleri, bloglar aracılığıyla kamuya açık yayınlar oluşturulabilmektedir. Facebook, twitter, instagram, foursquare, swarm, snapchati youtube gibi sosyal medya uygulamaları aracılığıyla da paylaşımlar ve reklamlar yapılabilmektedir. e-posta ve sms gönderilmesi halen Türkiye’de geçerli bir dijital pazarlama yöntemidir. Dolayısıyla kanun kapsamında bulunan  görüntü, yazı ve sözleri içeren ürünleri veren, dağıtan veya yayan kişinin internet ve sosyal medya aracılığıyla yapmış olduğu Fuhşu kolaylaştırmak veya fuhşa aracılık etmek amacıyla hazırlanmış içerik nedeniyle cezai sorumluluğu doğabilecektir.
Özellikle internet sitelerine reklam geliri almak için başka internet sitelerinden reklam anlaşması yaparak banner ve URL link paylaşımı hizmeti sunan kişilerin bu yasa değişikliği sonrasında yayınlanan internet reklamlarında daha dikkatli ve özenli davranması gerekecektir.
 
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Fuhuş başlıklı 227.maddesinin 4.fıkrasına göre; Cebir veya tehdit kullanarak, hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk eden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.

Fuhuşa aracılık ve teşvik eden kişilerden hangilerinin cezai sorumluluğu arttırılır?

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Fuhuş başlıklı 227.maddesinin 5.fıkrasına göre; Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Fuhuşa aracılık ve teşvik suçunun örgütlü olarak işlenmesi halinde cezai sorumluluk nedir?

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Fuhuş başlıklı 227.maddesinin 6.fıkrasına göre; Bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre
verilecek ceza yarı oranında artırılır.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Fuhuş başlıklı 227.maddesinin 7.fıkrasına göre; Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Fuhuş başlıklı 227.maddesinin 8.fıkrasına göre; Fuhşa sürüklenen kişi, tedaviye veya psikolojik terapiye tâbi tutulabilir.
 


Avukat Özgür Eralp
Eylül 2012 – Ankara 
Son Güncelleme Temmuz 2017
www.ozgureralp.com.tr 
Bu sayfadaki içeriğin telif hakları Av.Özgür Eralp’e ait olup tamamı veya bir kısmı Av.Özgür Eralp’ten yazılı onay almadan kullanılamaz. Kaynak URL adresine yer vermek suretiyle alıntı yapılabilir. Taleplerin avukat@ozgureralp.com.tr adresine gönderilmesi gerekmektedir.