DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-davacı kadın tarafından, her iki boşanma davası ve ziynetler yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı-davacı kadın tarafından, verilen süre içerisinde ziynetlere yönelik harcı ikmal etmediğinden bu yöne ilişkin temyiz itirazları yersizdir.

2-Boşanma davalarına yönelik temyizin incelenmesine gelince;

a-Davacı-davalı koca, davalı-davacının 01.02.2010 tarihinde evi terk ettiğini belirterek 30.07.2010 tarihinde ihtar isteğinde bulunmuş, ihtar davalı-davacıya 14.08.2010 tarihinde bizzat kendisine tebliğ edilmiş ve davacı-davalı terk nedeniyle iş bu boşanma davasını 25.11.2010 tarihinde açmıştır. Tarafların ayrılmasına neden olan olay, davacı-davalı kocanın başka bir kadınla olan güven sarsıcı davranışlarıdır. Davalı-davacı kadının evi terkinden sonra bile davacı-davalı kocanın Y. isimli kadınla görüşmeye devam ettiği, dosyada bulunan internet/facebook çıktısı, Y.’in çektiği mesajlar ve tanık beyanlarından anlaşılmaktadır. Davacı-davalı koca da Yeliz’le görüştüğünü kabul etmektedir. Terke dayalı dava açılmadan davacı-davalı karısına mesaj çekerek “eve dön, dönüp geçmişten bahsetme, ailene de sık gitmek yok, kabul edersen gel” dediği de sabittir. Toplanan delillerden; davacı-davalı kocanın ihtarında samimi olmadığı, davalı-davacı kadının terk ihtarında dönmemekte haklı bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda; davacı-davalı kocanın terke dayalı davasının reddi gerekirken, kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

b-Davalı-davacı kadının 14.12.2010 tarihinde açmış olduğu Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı boşanma davası yönünden ise; davacı-davalı koca, karısına yukarıda açıklanan terk ihtarını çekmek suretiyle, eşinin önceki kusurlu davranışlarını affetmiş, en azından hoşgörü ile karşılamış duruma düşmüştür. Affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar ise boşanma sebebi olarak kabul edilemez. İhtar tarihinden sonra da, davalı-davacı kadından kaynaklanan başkaca bir kusurlu davranış kanıtlanamamıştır. Bu durumda; davalı-davacı kadının bir kusurunun bulunmadığı, boşanmaya neden olan olaylarda güven sarsıcı davranışlar içerisine giren kocanın tamamen kusurlu kabul edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Durum böyleyken; davalı-davacı kadının boşanma davasının kabulü gerekirken, reddi usul ve yasaya aykırı olup; bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/a ve 2/b bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer bölümlerinin incelenmesine yer olmadığına, davalı-davacı ( kadın )’ın ziynetlere yönelik temyizinin ise yukarıda 1.bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle, 27.11.2012 tarihinde karar verildi.