DAVA : Dava dilekçesinde 7.069 TL tazminatın dava tarihinden faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde; noterlikte yapılan satış sözleşmesi ile davacının aracı aldığını, 7000 TL ödediğini, aracı satan kişinin gerçek ruhsat sahibi olmadığını, gerçek ruhsat sahibinin Tunakan K. olduğunu, sahte kimlik ile satış yapıldığını, noterin kimlik belgesini incelemediğini, kusursuz sorumlu olduğunu, kimliğinin sahteliğine dikkat etmediğini, davacının kusursuz olduğunu belirterek 7.000 TL satış bedeli, 69.60 TL masraf olmak üzere 7.069,60 TL’nin dava tarihinden yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; çaldığı aracı aldatma yeteneği bulunan sahte kimlikle satan 3.kişinin hukuka aykırı ve suç teşkil eden eylemi ile davacının kusurlu davranışının noterlikte yapılan satış işlemi ile zarar arasındaki illiyet bağını kestiğini belirtmiştir.
Mahkemece; 3.kişinin suç oluşturan eylemi ve davacının kusuru nedeni ile zarar ve eylem arasında nedensellik bağının kesildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Noterlik Yasasının 162.maddesi uyarınca, noterlerin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için kusurlu olmalarının gerekmediği tartışmasızdır. Diğer bir anlatımla, tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu üzere, zarar gören, davalının kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Kusursuz sorumluluğun, kusurlu sorumluluktan tek farkı bu noktada toplanmaktadır. Bu bağlamda, zarar gören kusurlu sorumlulukta olduğu üzere zararını, zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamak zorundadır. Kusursuz sorumluluğun tüm hallerinde, uygun illiyet bağının zarar görenin veya 3.kişinin ağır kusuru ile beklenmeyen bir halin varlığı durumunda kesileceği, teoride ve yargısal kararlarda kabul edilmiş bulunmaktadır. Aksi halde risk veya şart nazariyesi öne çıkacak ve zararın varolduğu her halde, kusursuz sorumlu olanın sorumluluğu yoluna gidilecektir ki, böyle bir sonuç hukukumuzda kabul edilmemiştir.
Somut olayda; 07 HU 883 plakalı aracın sahibi Tunakan K.’ın Antalya ilinde arac kiraya verdiği, aracı kiralayan kişinin aracı başka birisine kiraladığı, bu kişinin de teslim etmesi gerektiği tarihte aracı getirmediği, bu şahsın Tunakan K.’ın kimlik bilgilerini kullanarak aracı noter aracılığı ile davacıya sattığı, aracın sahibine teslim edildiği, aracı sahte kimlik kullanarak satan kişi hakkında dolandırıcılık suçundan soruşturma yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dosyada yeralan grafoloji, sahtecilik uzmanı bilirkişinin raporunda; bir belgenin aldatma yeteneği hakkında görüş bildirilebilmesi için sahteliklerin ve tahrifatların tespitinin gerektiği, fotokopi belgelerinin mikroskobik detay incelemelerine imkan vermediği, incelemelerin belge asılları üzerinden yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemece, araç satış sözleşmesinin dayanağını oluşturan belgenin aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulması doğru değildir; dolandırıcılık suçundan yapılan soruşturmanın dosyasından da yararlanılarak notere sunulan belgelerin aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir.
Somut olayda, belgeleri gören ve sahteliği farketmeyen davalı noterin teknolojinin gelişmesi ile; internette sorgulama, mernis sistemi gibi kolaylıklara kavuşmuş olmasına rağmen yapılan sahtekarlığı farketmemiş olması dikkat ve özen eksikliğini gösterse de; satış ve kasko değeri 15.000 TL olan aracı tanımadığı bir kişiden 7.000 TL’si peşin olmak üzere 8.000 TL’ye satın alan ve kuşkulanmayan davacının da bölüşük kusuru bulunmaktadır.
Ancak davacının kusuru davalının sorumluluğunu tamamen kaldırmaz. Resmi işlem yapma görevini üstlenmiş olan davalının daha fazla bilgi ve tecrübeye sahip olması nedeni ile daha üst düzeyde dikkat ve özen görevi vardır. Bu nedenle davacının kusuru, kamusal bir görev yapan davalı noterin sorumluluğu yönünden illiyet bağını kesecek ağırlıkta değildir. Bu durum sadece zarardan uygun bir indirim yapma nedeni olabilirse de, davanın tümden reddini gerektirmez. O halde mahkemece kusur ve zararın kapsamı belirlenerek davalının sorumluluğuna karar verilmelidir.
Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.